Turgut Özal Tıp merkezi Dergisi2013 Cilt 20 Sayı 1http://hdl.handle.net/11616/472024-03-29T10:08:02Z2024-03-29T10:08:02ZAçık Kalp Cerrahisi Sırasında Venöz Rezervuarda Kalan Pompa Kanı Kullanımının Transfüzyon Üzerine EtkisiAcıpayam, MehmetUncu, HasanHalıcı, ÜmitYıldız, Gür DenizÇakallıoğlu, AhmetÇakır, HabibÖzsöyler, İbrahimhttp://hdl.handle.net/11616/622014-08-05T00:00:08Z2013-01-01T00:00:00ZAçık Kalp Cerrahisi Sırasında Venöz Rezervuarda Kalan Pompa Kanı Kullanımının Transfüzyon Üzerine Etkisi
Acıpayam, Mehmet; Uncu, Hasan; Halıcı, Ümit; Yıldız, Gür Deniz; Çakallıoğlu, Ahmet; Çakır, Habib; Özsöyler, İbrahim
Amaç: Kardiyopulmoner “bypass’’ operasyonu yapılan hastalarda venöz rezervuarda kalan kan kullanımı konusunda klinikler arasında
görüş birliği bulunmamaktadır. Bu prospektif çalışmamızda koroner bypass ameliyatı yapılan hastalarda, kardiyopulmoner bypass
sonlandırıldıktan sonra venöz rezervuarda kalan pompa kanı kullanımının drenaj, kan ve kan ürünü ihtiyacı, postoperatif enfeksiyöz
komplikasyonlar, yoğun bakım ve taburcu süreleri üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntemler: Haziran 2011 ile Aralık 2011 tarihleri arasında koroner bypass operasyonu gerçekleştirilen 46 olgu prospektif
olarak incelendi. Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup 1’deki intraoperatif olarak ekstrakorporeal dolaşım sonrası venöz rezervuarda kalan
kan kullanılır iken; grup 2’de kullanılmadı. İki grupta operasyon sonrası mediastinal dren yoluyla kaybedilen kan (drenaj) miktarı, kan ve
kan ürünü ihtiyacı, yoğun bakım kalış süresi, postoperatif enfeksiyoz komplikasyonlar ve taburcu süresi parametreleri karşılaştırıldı.
Bulgular: Grup 1 ve Grup 2’nin sırasıyla mediastinal drenaj miktarları 521±263 ml/423±258 ml (p=0.211), kan ve kan ürünü ihtiyacı
0.8±1.0 ü/1.2±1.2’ü (p=0.228), yoğun bakımda kalış süreleri 22.9±1.5 saat/24.5±9.1 saat (p=0.378) ve taburcu süreleri 4.9±1.0
gün/5.5±1.8 gün (p=150) saptandı. Çalışmaya alınan hastalarda hastane mortalitesi ve hastane içi kan transfüzyonu ile ilişkili enfeksiyöz
komplikasyon saptanmadı.
Sonuç: Çalışmamızda kardiyopulmoner “bypass’’ sonrası venöz rezervuarda kalan kanın kullanılmasının düşünülenin aksine kanama
miktarını artırmadığı ancak kan ve kan transfüzyonu ihtiyacı üzerinde de anlamlı bir azalmaya yol açmadığını saptanıldı.; Aim: There is no consensus between different clinics about the usage of remaining blood in venous reservoir during coronary bypass
surgery with cardiopulmonary bypass operation. Our prospective study, we aimed to research effects of the use of remaining blood in
venous reservoir after cessation of cardiopulmonary bypass for patients undergoing coronary bypass surgery on drainage, need for
blood and blood products, postoperative infection complications, duration of intensive care unit and total hospitalization time.
Material and Methods: Forty six patients undergoing coronary bypass surgery were examined prospectively between June 2011 and
December 2011. Patients were divided into two groups. In group 1, remaining venous reservoir blood after cessation of extracorporeal
circulation was used intraoperatively but in group 2 it was not used. Two groups were compared for amount of drainage, need of
blood and blood products, intensive care unit stay, postoperative infectious complications and discharge time.
Results: It was detected that mediastinal drainage amount for group 1 and group 2 respectively were 521±263 ml/423±258 ml
(p=0.211), need blood and blood product were 0.8±1.0 u/1.2±1.2 u (p=0.228), intensive care unit stay were 22.9±1.5 hours/24.5±9.1
hours (p=0.378) and discharge time were 4.9±1.0 days/5.5±1.8 days (p=150). Hospital mortality and blood transfusion related
infectious complications were not detected for patients included in the study.
Conclusions: In our study, we detected that the use of remaining venous reservoir blood after cardiopulmonary bypass does not
increase blood drainage as thought, however it does not lead significant decrease to need blood and blood products transfusion.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013.
2013-01-01T00:00:00ZMajor Depresyon ve Psikotik Bozuklukta Elektrokonvülzif Tedavi Öncesi Çekilen EEG’nin Kantitatif İncelenmesinin Prognozdaki RolüDal, ErtugrulKamışlı, ÖzdenTagluk, M.EminKartalcı, ŞükrüKaplan, YükselÖzcan, Cemalhttp://hdl.handle.net/11616/612014-08-05T00:00:08Z2013-01-01T00:00:00ZMajor Depresyon ve Psikotik Bozuklukta Elektrokonvülzif Tedavi Öncesi Çekilen EEG’nin Kantitatif İncelenmesinin Prognozdaki Rolü
Dal, Ertugrul; Kamışlı, Özden; Tagluk, M.Emin; Kartalcı, Şükrü; Kaplan, Yüksel; Özcan, Cemal
Amaç: Bu çalışmada amacımız elektrokonvülzif tedaviden fayda görecek veya görmeyecek hastaları, elektrokonvülzif tedavi işlemi
öncesi çekilecek elektroensefalografilerini inceleyerek önceden tahmin edebilmektir.
Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya psikotik bozukluk ve majör depresyon tanılı toplam 40 hasta alındı. Hastaların
elektroensefalografileri elektrokonvülzif tedavi öncesi çekildi. Hastaların elektrokonvülzif tedaviden fayda görüp görmediği majör
depresyonlu hastalarda tedavi öncesi ve 6-12 seanslık tedavi sonrası Hamilton depresyon ölçeği puanları ile psikotik hastalarda yine
tedavi öncesi ve 6-12 seanslık tedavi sonrası pozitif ve negatif semptomları derecelendirme ölçekleri puanları ile değerlendirildi.
Bulgular: Her elektrot işareti zaman ekseninde kayan genliği 1 ve T=500 örnek uzunluğunda bir pencere ile üst üste gelmeyecek
şekilde pencerelenerek, her iki çift pencere arasındaki ilinti değerlendirildi. Global ve elektrot bazında oluşturulan bu endeks
sonuçlarının iki grup arasında anlamlı bir fark oluşturmadığı görüldü. Her bir elektrot elektroensefalografi işaretlerinin alt bandı diğer
elektrotlara ait aynı alt bant ilintisini alıp ve toplam ortalama ilinti gücünü temsil eden global bir endeks oluşturuldu ve değerlendirildi.
Ayrıca sağ ve sol hemisferler arasındaki simetri indeksi değerlendirildi ancak anlamlı bir fark bulunamadı.
Sonuç: Sonuç olarak elektrokonvülzif tedavi öncesi hastalardan çekilen elektroensefalografi analizinden hastanın elektrokonvülzif
tedaviden fayda görüp görmeyeceği yapılan bu çalışma ile anlaşılamadı. Ancak bu olumsuz bulguyu standardize etmek için literatürde
var olan tüm metotların denenmesi, belki de yeni metotlar geliştirip uygulamak faydalı olabilir.; Aim: Our aim is to predict the patients who may benefit from electroconvulsive therapy by examining quantative
electroencephalographies’ captured before the electroconvulsive therapy procedure.
Meterial and Methods: A total of 40 patients with psychotic disorder or major depression were included in this study.
Electroencephalographies were obtained before electroconvulsive therapy. The Hamilton depression scale scores of the patients with
major depression and the positive and negative symptom rating scale scores of psychotic patients before and after 6-12 sessions of
electroconvulsive therapy was used to determine whether electroconvulsive therapy was beneficial. Electroencephalography data were
analyzed with the Fourier analysis method.
Results: Every electrode signal recorded from the patient electroencephalography in Matlab environment was windowed with a
window of sliding amplitude in time axis 1 and length of T=500. The correlation between two windows was quantified. Results
generated on a global and electrode basis were observed to not show a significant difference between the two groups .The sub-band
for the electroencephalography signals of each electrode and the correlation of the same sub-band belonging to other electrodes were
acquired and a global index representing the total mean correlation power was calculated. The symmetry index between the right and
left hemisphere in electroencephalographies was also not significant.
Conclusion: In this study we were unable to determine whether a patient would benefit from electroconvulsive therapy using the
Electroencephalography signals obtained prior to the treatment. The determination of whether such predictive parameters are of
clinical utility for the prediction of outcome awaits further studies.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013.
2013-01-01T00:00:00ZAlgoloji Polikliniğine BaĢvuran Onkolojik Hastalarda Tedavi ve Komplikasyon Yönetimi: Retrospektif DeğerlendirmeErdoğan Kayhan, GülayGülhaş, NurçinAslan, AbdulvahapDurmuş, Mahmuthttp://hdl.handle.net/11616/602014-08-05T00:00:07Z2013-01-01T00:00:00ZAlgoloji Polikliniğine BaĢvuran Onkolojik Hastalarda Tedavi ve Komplikasyon Yönetimi: Retrospektif Değerlendirme
Erdoğan Kayhan, Gülay; Gülhaş, Nurçin; Aslan, Abdulvahap; Durmuş, Mahmut
Amaç: Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalına Ocak 2011-Mart 2012 tarihleri arasında başvuran 241
onkoloji hastasının ağrı şiddeti, uygulanan medikal tedavi yöntemleri, hasta memnuniyeti ve gelişen komplikasyonlar geriye dönük
olarak değerlendirildi.
Gereç ve Yöntemler: Demografik veriler, medikal tedavide kullanılan opioid analjezikler, nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedaviler,
ek hastalıklar, vizüel analog skalagiriş ve kontrol değerleri, kaçak ağrısı, bulantı-kusma, kabızlık, kaşıntı, idrar retansiyonu, sedasyon gibi
yan etkiler ve bunların tedavileri ve hasta memnuniyeti kaydedildi.
Bulgular: Ağrı tedavisi için % 61 zayıf opioid, %9.1 güçlü opioid ve %29.9 zayıf + güçlü opioid kombinasyonu tercih edilmişti.
Nöropatik ağrıya yönelik adjuvan tedavi başlanan 84 (% 35) hastada %47.5 pregabalin, %43.3 amitriptilin, %7.5 gabapentin ve %1,7
gabapentin+amitriptilin kullanıldığı saptandı. Poliklinik başvurusunda ağrı düzeyleri orta ve şiddetli iken (vizüel analog skala bazal
değeri, 7.16 ± 1.5) %90.5 hastada vizüel analog skala kontrol değerinin 4 ve altında olduğu tespit edildi (vizüel analog skalakontrol 3.06
± 1.1). İlaç memnuniyet oranımız %80 iken, bulantı-kusma oranı %30.3, konstipasyon %19.5, sedasyon %19.1, idrar retansiyonu %10
ve kaşıntı %5 idi.
Sonuç: Opioid tedavisindeki tercihlerimiz, başarı oranlarımız ve hasta memnuniyetleri açısından verilerimizin literatür ile uyumlu
olduğu görüldü. Kanser ağrısında iyi planlanmış ağrı protokolleriyle hasta memnuniyet skorlarının yüksek, yan etki insidansının ise
düşük olduğu kanısındayız.; Aim: In thist retrospective study, we evaluated pain intensity, pharmalogical therapy, patient satisfaction and rising complications of
241 oncology patients that applied to Department of Algology outpatient clinic at Inonu University Medicine Faculty, between January
2011 and March 2012.
Material and Methods: Demographic data, opioid analgesics in pharmacological therapy, adjuvant therapy for neuropathic pain,
additional disease, value of visual analogue scale baseline and visual analogue scale control, breakthrough pain, adverse effects and their
treatment such as nausea and vomiting, constipation, pruritis, urine retention, sedation, and patient satisfaction were recorded.
Results: Weak opioids (61%), strong opioids (9.1%) and weak+strong opioids combinations (29.9%) had been preferred for pain
therapy. It was detected that pregabalin (47.5%), amitriptilin (43.3%), gabapentine (7.5%) and gabapentine-amitiptilin combination
(1.7%) were used in 84 (35%) patients for adjuvant therapy in neuropathic pain. As pain levels were modarate and severe (visual
analogue scale baseline, 7.16±1.5) in the first application, control visual analogue scale values (visual analogue scale control 3.06±1.1)
were 4 and lower than that in 90.5% of the patients. While the rate of satisfaction in therapy was 80%, incidence of nause and
vomiting, constipation, sedation, urine retention, and pruritis were 30.3%, 19.5%, 19.1%, 10%, and 5%, respectively.
Conclusions: It was revealed that our data were compatible with data in literature about preference of opioid therapy, success rate and
satisfaction of patients. We believed that patient satisfaction is high and incidence of adverse effects is low with well planned pain
protocols in cancer pain management.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013.
2013-01-01T00:00:00ZHemodiyaliz Kateter Uygulamalarında Hasta Memnuniyetinin Görsel Analog Ölçekle DeğerlendirilmesiAcıpayam, MehmetAltınay, LeventHalıcı, ÜmitHüseyinov, SerhatKetenciler, SerkanKaraca, Okay GüvenCanbaz, Suathttp://hdl.handle.net/11616/592014-08-05T00:00:08Z2013-01-01T00:00:00ZHemodiyaliz Kateter Uygulamalarında Hasta Memnuniyetinin Görsel Analog Ölçekle Değerlendirilmesi
Acıpayam, Mehmet; Altınay, Levent; Halıcı, Ümit; Hüseyinov, Serhat; Ketenciler, Serkan; Karaca, Okay Güven; Canbaz, Suat
Amaç: Bu çalışmada kateter aracılığıyla hemodiyalize alınan hastalarda kateter uygulanma yerinin hasta memnuniyeti ve günlük yaşamı
üzerine olan etkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntemler: Bu prospektif çalışmaya Ocak 2005-Eylül 2006 tarihleri arasında kliniğimizde hemodiyaliz amaçlı geçici ve kalıcı
kateter takılan 171 hasta (104’ü erkek, 67’si kadın, yaş ortalaması 56,3±14,8) alındı. Hastaların hemodiyaliz kateterinden memnuniyeti
ağrı, kateter kaynaklı hareketin engellenmesi, tuvalet ihtiyacını giderebilme, duş alma ile ilgili sıkıntı, uyku kalitesi ve estetik rahatsızlık
düzeyleri Vizüel Analog Skala (0-10 cm) ile değerlendirildi.
Bulgular: Kliniğimizde çoğunlukla sağ internal juguler vene geçici hemodiyaliz kateteri takılması tercih edilmiştir. En fazla şikayet sağ
internal juguler vene kateter takılan hastalardan gelmiştir. Anatomik lokalizasyona göre en yüksek görsel analog ölçek skorları, sağ
internal juguler ven kateterizasyonu yapılan hastalarda bulunmuştur. Bu hastalarda en fazla rahatsızlığın duş sırasında olduğu
görülmüştür (ortalama görsel analog ölçek skoru 8.4 cm). Şikayet türüne göre görsel analog ölçek skorları değerlendirildiğinde ağrı ve
duş sırasında rahatsızlık en fazla şikayetçi olunan rahatsızlıklar olmuştur (sırasıyla p=0.000 ve p=0.003). Tüm anatomik kateter
lokalizasyonlarında en yüksek görsel analog ölçek skorları duş sırasında rahatsızlıkta olduğu görülmüştür.
Sonuç: Subklavian yolla hemodiyaliz kateteri takılması, tromboz vb komplikasyonları nedeniyle daha az sıklıkla tercih edilmesine
rağmen çalışmamızda hasta memnuniyeti ve konforunun bu teknikte daha fazla olduğu gözlenmiştir. Tromboz riskini azaltacak, hasta
memnuniyeti ve konforunu arttıracak yeni yöntemler ve materyaller üzerinde çalışmalar yapılması gerektiğini düşünmekteyiz; Aim: In this study, we investigated the effects of catheter application sites on patients’ quality of life and comfort.
Material and Methods: Between June 2005 - September 2006, 171 patients (104 male, 67 female, mean age 56,3 ±14,8) who had
hemodialysis access through a catheter (temporary or tunneled) were investigated prospectively in our clinic. Patients’ quality of life
was evaluated with Visual Analogue Scale (0 – 10 cm) including scales about catheter related pain, mobility impairment, esthetic
anxiety, discomfort in urination, sleeping and bathing.
Results: Right internal jugular vein is the most preferred catheter site in our clinic. And it is the most common catheter site that
patients have complaints. Also this is supported with the highest Visual Analogue Scale scores about this anatomical site. According to
the Visual Analogue Scale scores, pain and discomfort during shower are the most common complaints. And discomfort at shower is
the most common complaint with all of the catheter sites and has the highest Visual Analogue Scale scores.
Conclusions: Subclavian vein hemodialysis access may not be the first choice because of the high rates of related complications like
vein thrombosis, but we observed that it is the most comfortable and pleasing method for chronic hemodialysis patients in our study.
We think that more research should be conducted about the methods and instruments to prevent the catheter complications and
improve patient comfort.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013.
2013-01-01T00:00:00Z