İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisiİnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi koleksiyonu bu bölüm altında listelenir.http://hdl.handle.net/11616/6032024-03-28T12:46:49Z2024-03-28T12:46:49ZROMA HUKUKUNDA AESTIMATUM KURUMUNUN UYGULAMA ALANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRMEKAYAK, Sevgihttp://hdl.handle.net/11616/449002022-01-03T15:49:58Z2021-01-01T00:00:00ZROMA HUKUKUNDA AESTIMATUM KURUMUNUN UYGULAMA ALANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
KAYAK, Sevgi
Aestimatum, bir malın ona bir değer biçilerek satılması maksadıyla bir başka kimseye bırakıldığı ve bunun karşılığında malı devralan kimsenin malı sattığı takdirde kararlaştırılan bedelini ödemeyi, satamadığında ise malı iade etmeyi üstlendiği bir sözleşmedir. Roma hukukunda “aestimatum” olarak isimlendirilen bu sözleşme, günümüz hukukunda doktrindeki yaygın ismiyle “satış için bırakma sözleşmesi” olarak bilinir. Aestimatum Klasik hukuk kaynaklarında D.19.3’teki “De Aestimatoria” başlığına ayrılan metinler ile D.19.5’teki “De Praescriptis Verbis” başlığına ayrılan metinlerde düzenlenmiştir. Aestimatum ile ilgili pek çok konu tartışmalıdır. Aestimatum kavramının hukukî niteliği de çok tartışmalıdır. Bize göre aestimatum Klasik hukuktan beri bilinen ve bu dönemde incerti bir dava ile korunan ve Iustinianus hukukunda isimsiz sözleşmeler arasına dahil edilen bir sözleşmedir. Bugünkü hukukumuzda ticarî temsil, ticarî vekillik, pazarlamacılık gibi kurumlar birbirinden ayrılmıştır ve işlevleri de az çok farklılaşmıştır. Oysa Roma’da bu kurumlar kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış değildir. Doktrinde ileri sürüldüğü üzere, modern ticaret hukukundaki ticarî temsil, komisyonculuk, pazarlamacılık gibi kurumlara ilişkin boşluk aestimatum tarafından doldurulmuştur.
2021-01-01T00:00:00ZYAPMA BORCUNUN İFA EDİLMEMESİNE İLİŞKİN TBK m.113/I HÜKMÜNÜN HUKUKİ NİTELİĞİ VE UYGULANMA ŞARTLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRMEİMAMOĞLU, Selma Hülyahttp://hdl.handle.net/11616/448992022-01-03T15:48:52Z2021-01-01T00:00:00ZYAPMA BORCUNUN İFA EDİLMEMESİNE İLİŞKİN TBK m.113/I HÜKMÜNÜN HUKUKİ NİTELİĞİ VE UYGULANMA ŞARTLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
İMAMOĞLU, Selma Hülya
Türk Borçlar Kanununun genel kısmında yer alan TBK m.113/I hükmü, yapma borcunun alacaklısına mahkemece yetkili kılınmak suretiyle borçlunun ifa etmediği edimi, masrafı (ve hasarı) borçluya ait olmak üzere borçlunun yerine kendisi veya üçüncü kişi aracılığıyla gerçekleştirme imkânını verir. İkame yoluyla ifa olarak da ifade edilebilecek bu süreçte yapma borcunun bir çeşit zorla yerine getirilmesi sağlanır. Bu itibarla alacaklının ikame yoluyla ifaya yetkili kılınması, bir çeşit icra tedbiri olarak ortaya çıkar ve ikame yolu, bir icra aracı oluşturur. Bu yönde TBK m.113/I hükmü, usul hukukuna ilişkin bir icra kuralı niteliğindedir. TBK m.113/I hükmünde yer almamakla birlikte, bir icra aracı olarak görülmesi sebebiyle ve aynı zamanda borçlu yönünden ortaya çıkardığı önemli sonuçlar dolayısıyla ikame yoluyla ifaya izin verilebilmesi için borçlunun edim yükümünün mahkemece açıklığa kavuşturulması gerekir. Diğer bir deyişle alacaklının ikame yoluyla ifaya yetkili kılınmasından önce borçluyu ifaya mahkûm eden bir edim hükmünün alınmış olması gerekir. Türk hukukunda bir işin yapılmasına ilişkin ilâmların icrasında ikame yolu, ayrıca İİK m.30 hükmünde de düzenlenmiştir. Anılan hüküm karşısında TBK m.113/I hükmünün içeriğine uygun bir uygulama imkânı yaratılmalıdır. Bunun için yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır.
2021-01-01T00:00:00ZSENDİKAL HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ SUÇUAYDIN, Devrimhttp://hdl.handle.net/11616/448982022-01-03T15:47:21Z2021-01-01T00:00:00ZSENDİKAL HAKLARIN KULLANILMASININ ENGELLENMESİ SUÇU
AYDIN, Devrim
İşçilerin yanı sıra işverenlerin de sendikal faaliyette bulunabilme hakkı, uluslararası sözleşmeler ve Anayasamızda sosyal ve ekonomik haklar arasında yer almaktadır. Bireylerin sendikaya üye olmalarının, bireysel sendika haklarının kapsamı ile sendikaların faaaliyetlerinin ayrıntıları 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’ndadır. İlgili mevzuatta içeriği belirlenmiş olan bireysel ve kolektif sendikal hakların ihlal edilmesinin engellenmesi ve bu hakların ceza hukuku yoluyla korunması amacıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) hürriyete karşı suçlar arasında “sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” suçu (m.118) düzenlenmiştir. Bu maddede birbirini tamamlayan iki ayrı suç yer almaktadır. Birinci fıkrada “bireysel sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi” suçu düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle, bireylerin herhangi bir baskı görmeden sendikal haklarını kullanabilmeleri korunmak istenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise “sendika tüzel kişiliğinin faaliyetlerinin engellenmesi” suçu düzenlenmiştir. Bu fıkradaki düzenlemeyle kolektif sendikal hakların korunması amaçlanmıştır. Birbirlerini tamamlayıcı nitelikteki bireysel ve kolektif sendika hakkının ihlali TCK m.118’de birlikte düzenlenmiştir. Ancak bu hükümde maddi unsurları, mağdurları ve maddi konuları birbirinden farklı iki ayrı suç yer almaktadır. Bu çalışmada TCK m.118’de düzenlenmiş olan bireylerin ve sendikaların sendikal haklarının kullanılmasının engellenmesi suçu konu edilmiştir.
2021-01-01T00:00:00ZÖZEL ESASLARA İLİŞKİN UYGULAMA VE YARGI KARARLARI PERSPEKTİFİNDEN VERGİ HUKUKUNDA HUKUKA AYKIRI BİR İŞLEMDEN HUKUKA UYGUN BİR TARHİYAT ÇIKIP ÇIKMAYACAĞI SORUNUTAYLAR, Yıldırımhttp://hdl.handle.net/11616/448972022-01-03T15:46:14Z2021-01-01T00:00:00ZÖZEL ESASLARA İLİŞKİN UYGULAMA VE YARGI KARARLARI PERSPEKTİFİNDEN VERGİ HUKUKUNDA HUKUKA AYKIRI BİR İŞLEMDEN HUKUKA UYGUN BİR TARHİYAT ÇIKIP ÇIKMAYACAĞI SORUNU
TAYLAR, Yıldırım
Özel esaslar, katma değer vergisi iadesinde yapılması muhtemel hukuka aykırılıkların önüne geçmek için getirilmiş bir uygulama olarak tasarlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Uygulanan yüksek ve hatta ölçülü denilemeyecek cezalara rağmen sahte belge düzenleme ve kullanma fiillerinde bir azalma görülmemesi, bu fiillerle mücadele konusunda yeni arayışları hep gündemde tutmuştur. Özel esaslar, kendi içinde oluşturmuş olduğu bir sınıflandırma ile bu mücadeleye katkı sunmak amacında olsa da yasal dayanağı bulunmadığından temel hak ve özgürlükler bakımından sorunlu bir müessese haline gelmiştir. Yasal bir dayanağı olmamasına rağmen uygulanmasına devam edilen özel esaslar kapsamında mükelleflere ihtar yazıları gönderilmekte, gerekli düzeltmenin yapılmaması durumunda özel esaslar kapsamına alınacakları ihtar edilmektedir. Özel esaslar kapsamına girmek istemeyen ve ihtirazi kayıtla beyanname veren mükelleflerin açmış oldukları davalarda; hak arama özgürlüğü ve ispat yükü bakımından önemli sorunlar yaşanmaktadır. Çalışma, hukuka aykırı bir işlem olan özel esaslar ihtarı ile başlayan tarh, tahakkuk ve ceza kesme işlemlerinin hukuka uygun olduğu yönünde bir karar ile sonuçlanmasının mümkün olup olmadığı sorusuna, hukuk devleti ilkesi çerçevesinde bir cevap aramaktadır.
2021-01-01T00:00:00Z