2001 Cilt 8 Sayı 1
http://hdl.handle.net/11616/1959
Cilt 8' a ait sayılar bu alt bölümde listelenir.2024-03-29T11:10:14Zîdiopatik Granülomatöz Mastitlerin Histopatolojik Özellikleri (11 Olgu)
http://hdl.handle.net/11616/1978
îdiopatik Granülomatöz Mastitlerin Histopatolojik Özellikleri (11 Olgu)
Lebe, Banu; Tuna, Burçin; Kırımca, Feza; Canda, Tülay
Spesifik nedenler dışında meme dokusunda duktus ve lobüllerin etrafında granülomatöz değişiklikler seyrek görülür. İdiopatik granülomatöz mastit (İGM), etiyolojisi bilinmeyen, benign, inflamatuar, klinik ve mamografik bulguları meme karsinomları ile karışabilen bir meme hastalığıdır. Anabilim Dalımızda son üç yılda histopatolojik olarak tanı almış onbir olgu bu çalışmanın gerecidir. Olguların yaşları 30 -56 arasındadır. Klinik İntanı sekiz olguda meme kanseri, birinde fibroadenom, ikisinde meme absesidir. Mammografik olarak olgular meme kanserini şüphelendiren düzensiz konturlu, heterojen yapıda solid lezyonlar şeklindedir. Histopatolojik incelemede lobül yapılarını ortadan kaldıran, çok sayıda düzgün sınırlı granülom yapıları gözlenmiştir. Granülom yapılarını multinükleer yabancı cisim türü dev hücreler, epitelo id histiositler ve köpüklü histiositler, plazmositler, lenfositler, az sayıda nötrofil ve eozinofil lökositler oluşturmaktadır. İGM memenin etiyolojisi bilinmeyen benign bir hastalığıdır. Klinik, mammografik ve sitopatolojik özellikleri meme karsinomu ile kolaylıkla karışabildiğinden dolayı, ayırıcı tanıda akılda bulundurulması gereken bir durumdur.; Granulomatous changes around lobules and ducts in the breast tissue are rarely seen other than specific conditions. Idiopathic granulomatous mastitis is a benign, inflammatory breast disease of unknown etiology and clinically simulates breast carcinoma. In this study, 11 cases of idiopathic granulomatous mastitis (IGM), diagnosed between 1996-1999 at our department are presented with histopathologic findings. All of the patients were female, aged between 30-56 years. The clinical diagnosis was breast carcinoma in eight cases, breast abscess in two cases and fibroadenoma in one case. The mammographic findings were strongly suspicious for carcinoma. Histopathologically, various granulomas were seen in the breast lobules. The granulomas were composed of varying numbers of multinucleated foreign-body giant cells, epithelioid and foamy histiocytes, plasma cells, lymphocytes, and, even neutrophils and eosinophils. IGM is a rare inflammatory breast disease of unknown etiology. Since the clinical, mammographic and cytopathologic manifestations are similar to those of breast carcinoma, this condition must be keept in mind in differential diagnosis.
2001-01-01T00:00:00ZTiroid Medüller Karsinomu: Olgu Sunusu
http://hdl.handle.net/11616/1976
Tiroid Medüller Karsinomu: Olgu Sunusu
Kırımlıoğlu, Hale; Usta, Ufuk; Söğütlü, Gökhan; Karadağ, Neşe; Kırımlıoğlu, Vedat
Yutma güçlüğü, fizik muayenede bilateral servikal lenfadenopatisi olan 40 yaşında kadın hastadan yapılan servikal lenf noduna ince iğne aspirasyon biopsisinde (İİAB) atipik epitelial hücreler görülerek primer lezyon yönünden tiroidin araştırılması ve daha sonra uygulanan tiroid İİAB sinde tiroid medüller karsinom yönünden değerlendiri- mesi önerilmiştir. Klinik ve laboratuar incelemeler sonucu olgu sporadik medüller karsinom tanısı almış ve trakeaya invaze olan tümöre cerrahi tedavi uygulanmıştır. Histopatolojik incelemede karakteristik tiroit medüller karsinom özellikleri saptanmıştır. Immünohistokimyasal olarak karsinoembrionik antijen, kromogranin A ve nöron spesifik enolaz (NSE) uygulanmıştır. Klinik ve histopatolojik bulgular ve prognostik ozellikler literatür eşliğinde tartışılmıştır.; A 40 year old woman was admitted with dysphagia and bilateral cervical lymph node enlargement. A fine needle aspiration (FNA) of the cervical lymph node showed atypical epithelial cells which necessitated a FNA biopsy from the thyroid gland. The thyroid FNA appearance was similar to the lymph node which gave clues about thyroid medullary carcinoma (TMC). After complete clinical and laboratory investigations, sporadic medullary carcinoma of thyroid gland was diagnosed. Histologic examination revealed the characteristic features of TMC. We applied CEA, chromogranin A and NSE to paraffin sections. Clinical, histopathological findings and prognostic parameters were discussed.
2001-01-01T00:00:00ZSchwannoma In Tongue
http://hdl.handle.net/11616/1972
Schwannoma In Tongue
Gök, Üzeyir; Kaygusuz, İrfan; Yalçın, Şinasi; Keleş, Erol; Karlıdağ, Turgut; Susaman, Nihat
Schwannoma originates from neuroectoderm, derived from Schwann cells of myelin coats, and it is hard, with smooth borders, encapsulated, slowly growing and generally a yellowish coloured benign tumour. Etiology is unknown. It is most frequently observed in the head and neck. A majority of intracranial cases originate from the 8th nerve. It is very rarely found in oral cavity, especially in the tongue. Treatment is to remove the mass surgically. Since 6 cases were reported in English literature, clinical presentation and treatment of a Schwannoma case in th e tongue of an 18 year old female patient was presented.; Schwannoma, sinir kılıflarının Schwan hücrelerinden kaynaklanan, nöroektodermden ori jin alan, sert, düzgün sınırlı, kapsüllü, yavaş büyüyen ve genellikle sarımtırak renkte iyi huylu bir tümördür. Etiyolojisi bilinmemektedir. En sık baş ve boyun bölgesinde görülür. İntrakranial olguların büyük bir bölümü 8. kran ial sinirden kaynaklanmaktadır. Oral kavitede ve özellikle dilde oldukça nadir görülür. Tedavisi kitlenin cerrahi olarak çıkarılmasıdır. İngilizce literatürde dilde yerleşimli sadece 6 vaka bildirildiğinden, bu makalede 18 yaşında bir bayan hastada dilde schwannoma olgusunun kliniği ve tedavisi literatür bilgisiyle sunuldu.
2001-01-01T00:00:00ZYeni Başlayan Supfaventfiküler Taşikardilerde Digital ve Verapamilin Etkinliği
http://hdl.handle.net/11616/1971
Yeni Başlayan Supfaventfiküler Taşikardilerde Digital ve Verapamilin Etkinliği
Kadıköylü, Gürhan; Çiçek, Ceyhan; Akar, Harun; Yavaşoğlu, İrfan; Şentürk, Taşkın; Bolaman, Zahit
Supraventriküler taşikardiler sık izlenen aritmilerdir. Bu çalışmada yeni başlayan (iki haftadan kısa süre önce) başlamış olan supraventriküler taşikardilerde (atrial fibrilasyon, flutter ve paroksismal atrial taşikardi) digital ve verapamilin etkinliği araştırıldı.
Supraventriküler taşikardili 80 hasta çalışmaya alındı ve hastalar iki gruba ayrıldı. Her iki grubta da 22 kadın ve 18 erkek hasta vardı. Verapamil kullanılan gruptaki hastaların yaş ortalamaları 61 ± 8,6, digital kullanılan hastalarınki ise 59 ± 9,6 idi. İlk gruptaki hastaların başlangıç kalp atım hız ortalamaları 159,8 ± 9,2 /dk ve ikinci gruptakilerin ise 163,3 ± 7,9 /dk idi. Her iki grup arasında yaş, cins, kalp atım hızı ortalamaları arasında fark yoktu (p>0,05). Digital 0,5 mg ve verapamil 5 mg intravenöz olarak 5 dakikada uygulandı. Bir saat sonunda sinüs ritmine dönüş olmayan hastalarda aynı dozlar tekrarlandı.
Her iki gruptaki hastaların kalp atım hızları tedaviden 15 dakika sonra istatistiksel olarak anlamlı derecede azalmaya başladı (p<0,001). Bir saat sonra kalp atım hız ortalamaları birinci gruptaki hastalarda 127,2 ± 19 /dk, ikinci grupta da 123,1 ± 23 /dk idi. Bu değerler başlangıç değerlerine göre istatiksel olarak belirgin derecede farklı bulundu (p<0,001). Ancak her iki grup arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0,05). Verapamil kullanılan 13 hastada (%32,5) ve digital kullanılan 16 hastada (%40) sinüs ritmine dönüş izlendi. Her iki grup arasında istatistiksel olarak sinüs ritmine dönüşte anlamlı bir fark yoktu ( p > 0,05 ) . Verapamil ile atrial fibrilasyonlu hastaların %21’ inde, atrial flutterlilerin %25’ inde ve paroksismal atrial taşikardili hastaların %53,8’ inde sinüs ritmi sağlandı. Digital kullanan hastalarda bu oranlar sırasıyla % 44,4 , % 25 ve % 42,8 idi. Tedavi etkinliği bakımından bu oranlar iki grupta farklı değildi ( p > 0,05 ). Ancak digital ve verapamil kullanımı sonrası ventrikül yanıtı kontrol altına. alınamayan ve hemodinamik durumu bozulan (ventrikül yanıtı 160/dk üzerindeki, sistolik kan basıncı 90 mmHg altındaki, şoktaki) paroksismal atrial taşikardili 6 hastada (%22,2) elektriki kardioversiyon sonrası sinüs ritmine dönüş oldu. Digitale yanıtsız 7 (%50) paroksismal atrial taşikardili hastanın 4’ üne amiodaron, 3’ üne verapamil uygulanarak ventrikül yanıtı azaltıldı.
Digital ve verapamil, supraventriküler taşikardilerin sinüs ritmine döndürülmesinde orta derecede ventrikül yanıtını azaltmada belirgin derecede etkili antiaritmik ilaçlardır. Ancak elektriki kardioversiyon, hipotansif ve ventrikül yanıtı çok hızlı hastalarda en etkin yöntemdir.; Supraventricular tachycardias are commonly encountered arrhyhthmias. In this study, the effectiveness of digitalis and verapamil were investigated in recent onset (before two weeks) supraventricular tachycardias. (atrial fibrillation, flutter and paroxysmal atrial tachycardia)
Eighty patients with supraventricular tachycardias were enrolled to the study and were divided into two groups. There were 22 female and 18 male patients in each group.The mean ages were 61 ±8,6 years in verapamil group and 59±9,6 years in digitalis group. At the begining, the means of heart rates were 159,8±9,2 bpm in first group and 163,3±7,9 bpm in second group. There was no significant difference between the two groups in terms of age, sex, heart rates (p>0,0).Digitalis 0,5 mg and verapamil 5 mg were applied to the patients for five minutes intravenously. At the end of one hour, same dosages of these drugs were given to the patients whose rhythm did not convert to sinus rhythm.
After 15 minutes, the heart rates of the patients of two groups started to decrease significantly (p<0,001 ). After one hour, the means of heart rates were 127,2±19 bpm in first group and 123,1 ±23 bpm in second group, These results were statistically significant different than heart rates at the begining (p<0,001). There was no significant difference between two groups (p>0,05). Conversion to sinus rhythm occurred in 13 patients (%32,5) treated with verapamil and 16 patients with digitalis (%40). Conversion rate to sinus rhythm was not statistically different between two groups (p>0,05 ). Verapamil achieved to conversion to sinus rhythm in 21,05% of the patients with atrial fibrillation, 25% of these with atrial flutter 53,8 % of these with paroxysmal atrial tachycardia. In the patients treated with digitalis , these rates were in turn 44,4 %, 25% and 42,8% . These rates were not different between two groups (p>0,05). Six patients (%22,2) treated with verapamil with paroxysmal atrial tachycardia whose ventricular rates had not been controlled and hemodynamic status had been deteriorated (ventricular rate above 160 bpm, systolic tension below 90 mmHg, schock) were converted to sinus rhythm after electrical cardioversion. Ventricular rates were reduced with amiodarone in four patients and with verapamil in three patients who had not responsed to digitalis in total 7 patients (%50) with paroxysmal atrial tachycardia.
Verapamil and digitalis were moderately effective for conversion to sinus rhythm and very effective antiarrhythmic drugs for reduction of ventricular rate in supraventricular tachycardias. Electrical cardioversion is the most effective method in patients with hypotension and high ventricular rates.
2001-01-01T00:00:00Z