2015 Cilt 22 Sayı 3
http://hdl.handle.net/11616/3127
Cilt 22' e ait sayılar bu alt bölümde listelenir.2024-03-28T23:48:13ZGastrik hepatoid adenokarsinoma: olgu sunumu ve literatür güncellemesi
http://hdl.handle.net/11616/3143
Gastrik hepatoid adenokarsinoma: olgu sunumu ve literatür güncellemesi
Ecirli, Şamil; Akgül, Yavuz Sultan Selim; Kutlu, Orkide; Güngör, Gökhan; Sakin, Abdullah
Hepatoid adenokarsinomalar (HAC) çok nadir rastlanan ve oldukça kötü prognozlu ekstrahepatik tümörlerdir. Bu tümörlerin büyük çoğunluğu serumda AFP yüksekliği ile tanınmaktadır. İnsidansı en sık görüldüğü Uzakdoğu için gastrik tümörlerin %1,3–15 olarak bildirilmiş, diğer bölgelerden vakalar şeklinde bildirim mevcuttur. İyi differansiye papiller/tubuler ve poligonal hücrelerden oluşan medüller tip olmak üzere iki tipi tanımlanmıştır. AFP, CEA, CK7 ve CK20 nin survi üzerine etkisi gösterilmiştir. HAC lar da klasik mide adenokarsinomaları gibi tedavi edilmeye çalışılır. Adjuvan kemo-radyoterapi verilebilir. Midenin hepatoid adenokanseri kötü prognozludur. Genellikle tanı konduğunda metastatik olup, ortalama yaşam beklentisi 4,7 aydır. Burada kliniğimizde hepatoid adenokarsinoma tanısı koyduğumuz ve kemoterapiye dirençli hastamızı nadir rastlanması sebebi ile sunduk.; Hepatoid adenocarcinomas (HAC) are very rare extrahepatic tumours that have very poor prognosis. The majority of these tumors are recognized by the height in serum AFP. The incidence rate for reported gastric tumours from the Far East is between 1,3% and 15% but there are only case reports available from other regions. There are two types of HAC: well-differentiated papillary/tubular type and medullary type with polygonal cells. AFP, CEA, CK7, and CK20 have effects on survival. HAC is treated in the way traditional gastric adenocarcinomas are treated. Hepatoid adenocarcinoma of the stomach has poor prognosis. It is often metastatic at diagnosis with an average life expectancy of 4,7 months. Here, we present a rare case of a chemotherapy-resistant patient diagnosed with hepatoid adenocarcinoma in our clinic.
[Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, (2015).22 (3)]
2015-01-01T00:00:00ZAkut miyokard enfarktüsünde medikal tedavi: olgu sunumu
http://hdl.handle.net/11616/3142
Akut miyokard enfarktüsünde medikal tedavi: olgu sunumu
Afşin, Abdulmecit; Yağmur, Jülide; Cansel, Mehmet
Akut ST elevasyonlu miyokard enfarktüsü kardiyak nedenli mortalitenin ve morbiditenin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. 80 yaşında kadın hasta göğüs ağrısı ile acil servisimize sevk edilmişti. Akut ST elevasyonlu inferior ve sağ miyokard enfarktüsü tanısıyla hasta primer şartlarda koroner anjiografiye alındı. Sağ koroner arterde yoğun ve uzun trombüs vardı. Bu nedenle hastaya perkütan koroner girişim düşünülmedi. Rutin antiagregan ve antikoagülan tedaviye bir glikoprotein IIb/IIIa reseptör blokeri olan tirofiban eklendi. 2 gün sonra yapılan kontrol koroner anjiografide rezidü trombüs ve lezyon izlenmedi. Mekanik reperfüzyona gereksinim olmadan, başarılı bir şekilde farmakolojik tedavi ile koroner reperfüzyon sağlandı. Hasta komplikasyonsuz bir şekilde medikal tedavisi düzenlenerek taburcu edildi. İnvaziv girişim yapmadan farmakolojik tedavi ile başarılı şekilde tedavi edilen bir olguyu sunmayı amaçladık.; Acute ST elevation myocardial infarction is among the most important causes of cardiac mortality and morbidity. An 80-year-old female patient was referred to our emergency department with chest pain. The patient, who had been diagnosed with ST elevation inferior and right myocardial infarction, received coronary angiography under primary conditions. There was an intense and long thrombus in the right coronary artery. Therefore, the patient was not considered for percutaneous coronary intervention. Glycoprotein IIb/IIIa receptor blockers and tirofiban were added to antiaggregant and anticoagulant therapy. 2 days later, control coronary angiography did not show any signs of residual thrombus and lesions. Coronary reperfusion was achieved successfully with pharmacological treatment without the requirement of mechanical reperfusion. The patient was discharged without complications with further instructions to regulate the medical treatment. In this paper, we aim to present a case which we successfully treated through pharmacological treatment without the need for an invasive intervention.
[Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, (2015).22 (3)]
2015-01-01T00:00:00ZErken neonatal sepsisi andıran bir glanzman trombasteni olgusu
http://hdl.handle.net/11616/3141
Erken neonatal sepsisi andıran bir glanzman trombasteni olgusu
Demir, Nihat; Kaba, Sultan; Garipardiç, Mesut; Peker, Erdal; Tuncer, Oğuz
Glanzmann trombastenisi pıhtı oluşumunun ilk basamağındaki anormalikten kaynaklanan otozomal resesif geçişli kalıtsal bir hastalıktır. Ekimotik mukokütenöz leziyonlarla ve kana diateziyle ilişkili olgularda, eğer trombosit sayısı normal, kanama zamanı uzun ise Glanzamann trombastenisi ayırıcı tanıda düşünülmelidir. Burada ikiz eşi olarak doğan, diğer ikizi intauterin exitus olan ve yaygın intravasküler koagulopati ve sepsis tablosuyla gelen ardından GT tanısı konan bir olgu sunuldu.; Glanzmann thrombasthenia is an autosomal and recessively inherited disorder resulting from abnormality in the first step of thrombosis. In cases associated with hemorrhagic diathesis and ecchymotic mucocutaneous lesions, Glanzmann thrombasthenia should be taken into account in differential diagnosis if thrombocyte count is normal and bleeding duration is too long. In this study, we present the case of a pair of twins in which one of the siblings was lost in the uterus while the other had sepsis along with common intravascular coagulopathy and was eventually diagnosed with Glanzmann thrombasthenia.
[Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, (2015).22 (3)]
2015-01-01T00:00:00ZLokal anestezik ve kortikosteroidin eklemiçi birlikte enjeksiyonu sonrası gelişen bilateral diz osteonekrozu: olgu sunumu
http://hdl.handle.net/11616/3140
Lokal anestezik ve kortikosteroidin eklemiçi birlikte enjeksiyonu sonrası gelişen bilateral diz osteonekrozu: olgu sunumu
Görmeli, Gökay; Görmeli, Cemile Ayşe; Ucar, Muharrem; Sevimli, Reşit; Gürbüz, Şükrü
Osteoartrit maluliyetin en önemli etkenlerinden biri olarak karşılaşabileceğimiz, en sık eklem hastalıkları formudur. Osteoartrit, eklem kıkırdağının dejenerasyonu, osteofit formasyonu ve subkondral kistler ile karakterizedir. Eklem kıkırdağının geniş olmadığı durumlarda konservatif tedavi tercih edilebilir. Klinisyenler tarafından tercih edilen konservatif tedavi yöntemlerden biri de lokal anestezik, kortikosteroid veya bunların her ikisinin birlikte kullanıldığı eklem içi enjeksiyonlardır. Mevcut literatür ve bizim deneyimlerimiz, eklem içi enjeksiyonların hasta memnuniyeti için olumlu etkilere sahip olduğunu göstermektedir. Eklem içi steroid uygulanımı osteoartritli hastalarda kısa dönemli ağrıyı giderir. Bu ilaçların ağrı ve maluliyeti azaltıcı etkisi olmasına rağmen kondrosit hasarına bağlı erken osteoartrit veya avasküler nekroz gibi yan etkileri de olmaktadır. Biz kortikosteroid ve lokal anestezik maddenin eklem içi enjeksiyonu sonrasında kısa dönem içerisine her iki dizde avasküler nekroz gözlenen bir olguyu sunmayı amaçladık.; Osteoarthritis is the most common form of joint diseases that represents the most notable basis of disability. Osteoarthritis is characterized by degeneration of the articular cartilage, osteophyte formation, and subchondral changes. Conservative treatment can be preferred if articular cartilage damage is not extensive. One of the non-operative preferred modality by the clinicians is the intraarticular injection therapy with local anesthetics, corticosteroids, or combination of both. The current literature and our experience indicate that intraarticular injections have positive effects for patient satisfaction. Intraarticular corticosteroid injections provide short term reduction in osteoarthritis pain. Although these drugs reduce pain and disability, they also have side affects such as chondrocyte damage that causes early osteoarthritis or avascular necrosis. We aim to present a case who developed bilateral knee avascular necrosis in a short time due to intrarticular injection of both corticosteroid and local anesthetics.
[Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, (2015).22 (3)]
2015-01-01T00:00:00Z