2010 Cilt 17 Sayı 1
http://hdl.handle.net/11616/751
Cilt 17' e ait sayılar bu alt bölümde listelenir.2024-03-28T16:31:18ZGebelik ve Konstipasyon
http://hdl.handle.net/11616/764
Gebelik ve Konstipasyon
Aygün, Cem; Aygün, Banu Kumbak
Gastrointestinal sistem yakınmaları gebelikte sık görülmektedir. Gebelikle birlikte gastrointestinal mukozal sekresyonlar, emilim değişebilmekte ve motilite etkilenebilmektedir. Değişiklerin temel nedeni artmış gebelik hormonları olarak düşünülmektedir. Bununla birlikte büyüyen uterusun lümene basısı sonucunda kolonik transit zamanında yavaşlama oluşabilmektedir. Gebelikte ortaya çıkan hormonal ve mekanik değişiklikler hakkında bilgi sahibi olmak gastrointestinal yakınmaların yorumlanabilmesi açısından önemlidir. Gebelik sırasında görülen gastrointestinal yakınmaların çoğu anne ve fetus için hayati tehlike oluşturmasa da, etkilenen kadınlarda yaşam kalitesi önemli ölçüde bozulmakta ve sık sık doktora başvurmaya neden olmaktadır. Gebelikte ortaya çıkabilen konstipasyon oldukça rahatsız edici bir durum olup gebelik esnasında bulantı ve kusmadan sonra ikinci sırada en sık görülen yakınmadır. Olguların çoğunda gebelikle birlikte değişen hormonal ve mekanik faktörlere bağlı basit konstipasyon şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte gebe kalmadan önce konstipasyonu olup gebelikle birlikte yakınmaları artan komplike hastalar da görülmektedir. Basit konstipasyon diyet değişikliği ve önerilerle tedavi edilebilirken, komplike konstipasyonun altında yatan nedenleri araştırmak ve en uygun tedaviyi düzenlemek gerekir. Gebelikte ortaya çıkan konstipasyonda her hasta detaylı şekilde ele alınmalı, öykü, fizik inceleme ve laboratuvar yöntemleri ile olası gastrointestinal patolojiler ayırt edilmelidir. Gebelikte konstipasyon tedavisinde kullanılacak ilaçlar ise son derece dikkatli kullanılmalı, anne ve fetus üzerinde yapabilecekleri istenmeyen etkiler iyi bilinmelidir. Bu yazi ile gebelikte görülen konstipasyonun patofizyolojisini, klinik bulgularını ve tedavi yöntemlerini özetlemek amaçlanmıştır.; Disorders of gastrointestinal tract are extremely common during pregnancy. Pregnancy might change gastrointestinal secretions and absorption with an effect on gastrointestinal motility. The change may be mainly related to increased female sex hormones. Enlarging uterus can also have a mass effect on bowel which can result in slow transit time. Knowledge of gastrointestinal adaptation to hormonal and mechanical changes in pregnancy is important for interpretation of gastrointestinal problems in pregnancy. Although rarely causing life-threatening complications, they are major causes of patient discomfort, morbidity and impairment of quality of life requiring frequent hospital admissions. Constipation is second only to nausea and vomiting as the most common gastrointestinal complaint in pregnancy. The majority of cases are simple constipation that occurs due to combination of hormonal and mechanical factors affecting normal gastrointestinal function. However, a number of women suffer from constipation prior to conception and find their symptoms worsen during pregnancy. Patients with simple constipation can usually be treated by explanation, reassurance and advice. It is important that all patients be evaluated by detailed history, physical examination and basic investigations to rule out gastrointestinal system pathology that may be present. Drugs which are frequently used for constipation must be chosen carefully with a knowledge about possible risks on mother and fetus. In this review, the pathophysiology, clinical manifestations and management of constipation in pregnancy is summarized.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 17 (1) 71-75 (2010)
2010-01-01T00:00:00ZPulmoner Arter Rekonstriksiyonu Sonrası Sığır Juguler Venöz Konduitin Anevrizmal Dilatasyonu
http://hdl.handle.net/11616/759
Pulmoner Arter Rekonstriksiyonu Sonrası Sığır Juguler Venöz Konduitin Anevrizmal Dilatasyonu
Omay, Oğuz; Vuran, Ali Can; Gümüş, Burçak; Ezgi, Tuncay; Yörüker, Uygar; Türköz, Rıza
Sığır juguler ven grefti, sağ ventrikül çıkış yolu darlıklarının rekonstruksiyonunda kullanılan konduitlerden biridir. Kolayca temin edilebilmesi, farklı çaplarının bulunması ve basit manipüle edilmesi gibi nedenlerle sıklıkla tercih edilir. Bazı vakaların geç dönem sonuçlarında anevrizmal dilatasyona rastlanılmıştır.
Materyal ve metod: 9 yaşında erkek hastanın hikayesinde, ventriküler septal defektinin kapatılıp, sağ ventrikül pulmoner arter devamlılığının 18-mm Contegra greftle sağlanarak Fallot tetralojsinin tam düzeltmesi yapılmış. Post operatif dördüncü yılda yapılan rutin ekokardiyografi izlemlerinde sağ ventrikül basıncında artma ile birlikte pulmoner kapakta ileri yetersizlik ve kapak üstünde gradient gösterilmiş. MR anjiografide anevrizmal dilatasyon görüldü.
Sonuç: Amacımız, hastadaki bu geç dönem komplikasyonu ve olumsuz sonuçlardan kaçınmak için bazı önerileri sunmaktır.; Bovine jugular vein graft is one of the conduits used in the reconstruction of the right ventricular outflow tract obstructions. It is frequently preferred since it is easy to provide, and the graftis available in different sizes and easy to manipulate. In some cases late term aneurysmal dilatation may occur.
Material and method: 9 year-old boy had a history of complete repair of tetralogy of Fallot, including closure of ventricular septal defect and placement of an 18-mm Contegra conduit between the right ventricle and pulmonary artery. In the fourth postoperative year, a routine follow up echocardiography showed increase of right ventricle pressure also severe pulmonary valve insufficiency and gradient across the valve was detected. An aneurysmatic dilatation was detected at the Magnetic Resonance angiography examination.
Conclusions: The aim of this report is to present our experience with this late term complication and to provide some suggestions to avoid this unfavorable outcome.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 17 (1) 45-47 (2010)
2010-01-01T00:00:00ZÇocuklarda Üreterin Segmental Kistik Dilatasyonu
http://hdl.handle.net/11616/757
Çocuklarda Üreterin Segmental Kistik Dilatasyonu
Karaman, Abdurrahman; Demircan, Mehmet; Uğuralp, Sema; Özcan, Canan Ceran; Sığırcı, Ahmet
“Segmental megaüreter” veya “segmental üreteral kistik dilatasyon” oldukça nadir görülen bir patoloji olup literatürde sadece birkaç olgu sunumu bildirilmiştir. Bu çalışmada sol taraf segmental megaüreter ve karşı taraf inkomplet üreteral duplikasyonu olan bir olgu sunulmuştur. Skrotal şişlik şikâyeti ile başvuran 2 aylık erkek olguda sağ hidrosel ve sol inmemiş testis saptandı. Olgunun antenatal ultrasonografisinde sağ renal pelviste dilatasyon saptanması üzerine postnatal değerlendirmesinde sol üreter orta kısmında kistik dilatasyon ile beraber sol renal pelvis ile distal üreterde hafif dilatasyon gözlendi. Laparotomide sol üreter orta kısımda belirgin kistik dilatayon ile birlikte sol renal pelvisin ve üreter proksimal ve distalinin normal olduğu görüldü. Dilate segment eksize edildi ve üretere uç uca anastomoz yapıldı.; Segmental cystic dilatation of ureter is extremely rare in children. In this paper, we present and discuss an infant with a segmental cystic dilatation of ureter. While the proximal and distal ureteral segments were normal calibration and peristaltic activity, a cystic dilatation in the middle of ureter was found. Excision of the dilated segment of ureter and end-to-end ureteric anastomosis was performed. This rare anomaly should be kept in mind in the differential diagnosis of the abdominal masses in infancy.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 17 (1) 37-40 (2010)
2010-01-01T00:00:00ZSürekli Ayaktan Periton Diyalizi (SAPD) Uygulanan Hastaların Nazal Örneklerinden İzole Edilen Stafilokoklarda Slime Oluşumu, Mupirosin ve Diğer Antibiyotiklere Duyarlılığın Araştırılması
http://hdl.handle.net/11616/756
Sürekli Ayaktan Periton Diyalizi (SAPD) Uygulanan Hastaların Nazal Örneklerinden İzole Edilen Stafilokoklarda Slime Oluşumu, Mupirosin ve Diğer Antibiyotiklere Duyarlılığın Araştırılması
Ay, Selma; Aylaz, Rukiye; Tekerekoğlu, Mehmet Sait
Bu çalışmanın amacı; sürekli periton diyalizi tedavisi alan hastaların nazal kültürlerinden izole edilen Staphylococcus aureus (S. aureus) ve koagulaz negatif stafilokoklarda (KNS) slime oluşumunu ve mupirosin ile diğer antibiyotiklere duyarlılıklarını araştırmaktır. Çalışma; Aralık 2007-Nisan 2008 tarihleri arasında, Malatya’da İnönü Üniversitesi Tıp Merkezi, Mikrobiyoloji Laboratuvarında yapıldı. Nazal stafilokok taşıyıcılığını belirlemek için, SAPD uygulayan 72 hastadan nazal kültürler alındı. Nazal kültür yapılan hastaların 51(%70.8)’inde stafilokok türleri üredi. Stafilokok üreyen 51 örneğin 45 (%76.2)‘i KNS, 14 (%23.7)’ü S. aureus olarak tanımlandı. Metisilin direnci KNS için %93, S. aureus için %50 olarak saptandı. Ondokuz örnekte slime pozitif bulundu. Beş izolat mupirosin’e dirençli bulundu. Hem slime pozitif hem de metisiline dirençli olan örneklerde antibiyotiklere çoklu direnç bulunduğu saptandı. Sürekli periton diyalizi yapılan hastalarda nazal stafilokok taşıyıcılığının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması, bu mikroorganizma enfeksiyonlarının önlenmesinde faydalı olacaktır.; The aim of this study was to determine the prevalence of slime producingand to determine the mupirocin and other antibiotic susceptibilities of Staphylococcus aureus (S. aureus) and Coagulase negative staphylococci (CNS) strains isolated from nasal samples of patients on CAPD. This study was conducted at the Inonu University Medical Center, Microbiology Laboratory, Malatya, Turkey, between December 2007 and April 2008. Nasal swab cultures were taken from 72 CAPD patients to establish the prevalence of nasal staphylococci carriage. Fifty-one (70.8%) nasal culture were positive for staphylococci species. Between them 45 (76.2%) strains were identified as CNS and 14 (23.7%) strains were identified as S. aureus . Nineteen cultures were slime positive. The methicillin resistance rate for CNS strains was detected as 93% and S. aureus strains was detected as 50%. Five of the staphylococci strains were resistant to mupirocin. Resistance to multiple antibiotics was detected in both the slime producing and methicillin resistant staphylococci. Detection of staphylococci nasal carriage in CAPD patients and to get all precautions may be useful to prevent the infections with these microorganisms.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 17 (1) 33-36 (2010)
2010-01-01T00:00:00Z