dc.description.abstract |
ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER Tarım, doğal kaynaklan üretken bir yapıya dönüştürüp bitkisel ve hayvansal üretim yaparak, bu üretimi pazarlayan ve nihayetinde insanların yaşaması için temel gereksinimlerini sağlayan ve gıda güvenliği gibi stratejik önemi bulunan bir sektördür. Türk tarımının tarihi gelişiminde; Osmanlı döneminde tarım kesimi asker deposu olarak görülmüş, savaş zamanı üreticiler üretimden koparılarak askere alınmış, ülke ekonomisinin tamamen tarıma dayalı olmasına karşın, sektörün sorunlarına çözüm bulunmaya çalışılmamış, yoksul köylü saraya yakın seçkinler (paşalar, mültezimler vb.) tarafından sömürülmüştür. Cumhuriyetin başlangıç yıllarında da temel üretim aracı toprak olmuş ve tarım ülke ekonomisinin temelini oluşturmuştur. Türk tarımı 1945 lere kadar kendi yağında kavrulmaya çalışmış, 1948 yılından sonra Marshall Planı'ndan alman pay ile önemli ölçüde makineleşme sağlanmıştır. Bu yıllarda traktör miktarının artması ile ekim alanları önemli ölçüde genişlemiştir. 1950'lerden itibaren kapitalist ilişkilerin tarımda hızla gelişmesi sonucu, küçük üretici kazancının önemli bir bölümünü paylaşır hale gelmiştir. 1980 lere kadar yeterli ve etkili olmasa da küçük üretici devlet eliyle desteklenmiş, bu tarihten sonra Türk tarımı uluslararası sermayenin dayatmaları ve IMF buyrukları doğrultusunda yönetilmeye başlanmıştır. Ünlü 24 Ocak kararlarıyla tarımda desteklenen ürün sayısı azaltılmış, ve tarıma yön veren kuruluşların özelleştirilmeleri gündeme gelmiştir. Dış ticaretin serbestleşmesiyle birlikte tarım ürünleri dışalımında önemli artışlar yaşanmış, 1980 li yıllarda başlatılan ve devam ettirilen dış kaynaklı politikalar sonucu, tarımda kendi kendine yeten birkaç ülkeden birisi olan Türkiye, tarımsal üretim potansiyeli bulunmasına karşın tarım ürünlerinde net dışalıma konuma getirilmiş ve Türk tanını çöküş sürecine girmiştir. Bugün bulunulan noktada; yağı ve unu bulunan Türkiye'nin helva yapmasını bilmeyen ya da yapmak istemeyen yöneticileri sayesinde önemli miktarda dövizi tarım ürünleri dışalımına harcanmaktadır. Bugün gelinen noktada Türk tarımının önemli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların çözümü, kamu yönetiminin destek ve yönlendirmesi olmaksızın olanaksızdır. Tarımın sorunlarının çözümü konusunda Beş Yıllık Kalkınma Planlarında ve hükümet programlarında gerekli önerilere yer verilmesine karşın, yazılanlar sadece kağıt üzerinde kalmış, uygulamaya geçirilmemiştir. Türkiye dünyayı yönlendiren birçok uluslararası oluşuma üyedir. Bulunulan noktada bu oluşumlar ile yapılmış anlaşmaları yok saymak olanaksızdır. Bu oluşumlar genel itibariyle ticaretin serbestleştirilmesini istemektedirler. Üstlenilen yükümlülüklerden kaçılamayacağına göre, Türk tarımını dünya ile rekabet edebilir konuma getirmek için, tarımın kendine özgü koşullan göz önüne alınarak, milli tarım politikaları oluşturulup disiplin içerisinde uygulanmalı, küresel oluşumların dayattıkları, Türk tarımının özgün koşullarım dikkate almayan, politikaların uygulanmasından vazgeçilmelidir. Tarım, gıda güvenliği, toprakların ve doğal çevrenin korunması, artan nüfusun beslenmesi ve Türkiye'nin toplam nüfusunun yarıya yakınım doğrudan ilgilendirmesi nedenleriyle stratejik önemi bulunan bir sektördür. Bugün itibariyle Türk tarımının kırsal alt yapı sorunları bulunmakta, küçük ve parçalı işletmeler, adaletsiz bir toprak mülkiyeti ve aşın liberal politikalar tarımsal verimliliği olumsuz etkilemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki Türkiye gerek iklim şartlan, gerekse coğrafî şartlan bakımından tarım ürünleri üretmeye ve ürettiği tarımsal ürünler ile dünya pazarlarında rekabet edebilme potansiyeline sahip bir ülkedir. Kamu yönetimince uygulanacak etkili politikalarla sektöre yön verildiği takdirde, Türk tarımı çöküş sürecinden kurtulacak, Türkiye dünyadaki önemli tarım ürünleri dışsatımcısı konumuna gelecek ve tarım sektörü ülke ekonomisine önemli katkılar sağlayacaktır. |
tr_TR |