Tarihsel süreçte sendikal örgütlenme, meslek, işyeri ve işkolu
düzeyinde gerçekleşmiştir. Bununla birlikte işkolu düzeyinde kurulan ve
faaliyet gösteren sendikalar, işveren karşısındaki güçlü duruşları ve işçiler
arasında dayanışma sağlamaları nedeniyle, bu yönde yasal bir zorunluluk
bulunmayan ülkelerde dahi en yaygın şekilde görülen sendikal örgütlenme
türü halini almıştır. Buna karşılık, işkolu esasına dayalı sendikal
örgütlenmenin yasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkması ve
mevzuatımızda bu şekilde düzenlenmesi, bu yöndeki düzenlemelerin
Anayasaya ve uluslararası normlara uygunluğu sorununu ortaya
çıkarmıştır. Özellikle Anayasanın 90/5. maddesindeki düzenleme
karşısında bu çelişkinin nasıl çözümlenmesi gerektiği kanımızca
değerlendirilmesi gereken bir sorundur. Bunun gibi, 2821 sayılı Kanunda
sendikanın kurucu şartı olarak kabul edilen “Türkiye çapında faaliyette
bulunma” şartı, 07.11.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununda
yer almamıştır. Bu nedenle sendikaların, işyeri düzeyinde yahut yerel
veya bölgesel düzeyde kurulmaları ve faaliyet göstermeleri de
değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Bu itibarla çalışmamızda,
sendikal örgütlenme düzeyi, meslek, işyeri ve işkolu ölçütleri esas alınarak inceleme konusu yapılmıştır. Bu incelemenin ardından, 6356
sayılı Kanunun işkolu esasına dayalı sendikal örgütlenmeyi temel alması
nedeniyle, uzun yıllardır öğretide tartışılan ve Yüksek Mahkeme
kararlarına konu olan işkolunun belirlenmesinde uyulması gereken ilke ve
kurallar, Yargıtay kararları da dikkate alınmak suretiyle ele alınmıştır.
Ancak bundan önce işkolunun 6356 sayılı Kanunun uygulanması
bakımından önemi incelenmiş, bu kısımda 6356 sayılı Kanun bakımından
özellik arz eden düzenlemeler güncel Yargıtay kararları da dikkate
alınarak değerlendirilmiştir.
In historical process, the unionisation based on profession,
workplace and branch of activity. However, due to its power against the
employers and its impact on the strong solidarity among the employees,
the industrial unionism became the most-prefered type of the unionisation
even without a compulsory legislation. Nonetheless, as Act No. 6356 on
Trade Unions and Collective Agreements adopted the industrial unionism
as the compulsory basis for unionisation, the conflict between the
provisions thereof and the Constitution and international aggreements is to
be examined. Especially, with regard to the article 90/5 of Constitution,
the legal basis of the solution of this conflict must be observed. In
addition, the obligatory condition of establishing a trade union adopted in
repealed Act No. 2821 as “operating activity in country-wide” was
dismissed by Act No. 6356. Therefore, the unionisation based on a
workplace and a local unionism are to be examined. As a result, in this
study, the unionisation based on profession, workplace and branch of activity are examined as the levels thereof. Besides, as Act No. 6356
adopted the industrial unionism as the compulsory basis for unionisation,
the determination of the branch of activity is also examined by taking into
consideration of the decisions of Supreme Court of Appeals and doctrine.
However, first, the importance of the determination of the branch of
activity in terms of the application of Act No.6356 was determined.