Özet:
Özet
Borçlar hukukunda karşı tarafın güveni, irade serbestîsini sınırlarken; miras
hukukunda miras bırakanın iradesinin hâkim olduğu görülmektedir. Miras bırakan yasal
mirasçılarının saklı payları dışındaki kısım üzerinde serbestçe tasarruf edebilmektedir.
Miras hukukunda en çok karşılaşılan hukuki işlem olan vasiyetname tek taraflı olup,
varması gerekli olmayan bir irade beyanıdır; ayrıca miras bırakan (vasiyet eden) herhangi
bir sebep göstermeksizin dilediği zaman vasiyetnameden dönebilmektedir. Bu nedenle
doktrinde mirasçılığın beklenen bir hak olmadığı, sadece bir beklenti olduğu ileri
sürülmüştür. Kanuni mirasçılık dışında ancak ölüm anında geçerli bir ölüme bağlı tasarruf
varsa kişi, mirasçı olarak hak sahibi olmaktadır. Ancak bazı olaylarda miras bırakan, biri
lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunacağını bu kişiye bildirmekte ve kişide bu hususta
büyük bir güven uyandırmaktadır. Miras bırakanın bu iradesine güvenen ve tabu olan ölüm
konusu nedeniyle şekil şartına bağlı olan bir miras sözleşmesi yapılmasını istemeyen kişi
ise bu vaade dayanarak hayatında büyük değişiklikler yapabilmektedir. (Örneğin miras
bırakan için ücretiz çalışma, öğrenim yaptığı alanı değiştirme gibi) Bu kişiler, miras
bırakanın ölümüyle aslında kendileri lehine ölüme bağlı tasarruf yapılmadığını veya
yapılan ölüme bağlı tasarrufların geri alındığını öğrenmektedirler. Bu nedenle bu
çalışmada miras hukukunda miras bırakanın menfaati (tasarruf serbestîsi) dışında, atanmış
mirasçı olacağına güven duyan kişilerin menfaatlerini koruyacak culpa in testando
sorumluluğuna ihtiyaç duyulup duyulmadığı incelenecektir. Bilerek ve isteyerek sağlığında
bir kişinin hayatını etkileyen miras bırakanın, doğan zararlardan sorumlu olup olmayacağı
cevaplandırılması önemli bir konudur.
Anahtar Kelimeler: Miras hukuku, güven sorumluluğu, culpa in testando,
vasiyetname, tasarruf serbestîsi