Özet:
Özet
Ölmüş bir kimsenin defnedileceği yer hususunda kişinin ölümünden sonra zaman
zaman yakınlarının ihtilafa düştükleri bilinmektedir. Bu sebeple, kişinin defnedileceği yere
karar verme yetkisinin tespit etmeden önce bu meselenin bir kişilik hakkı meselesi olduğu
belirtmek gerekir. Kişinin hayatta iken ölümünden sonra cesedi üzerinde tasarruflarda
bulunma hakkı vardır. Bu konuda karar verme yetkisi öncelikle ölen kişinindir. Her ne
kadar ölüm ile birlikte kişilik sona ermiş olsa da, kişinin yaşarken defnedileceği yere
ilişkin talepleri ve istekleri dikkate alınmalıdır. Bu sebeple, kişilik haklarının ölüm
sonrasında korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu ilke, kişinin açık veya örtülü talep ve
isteklerini yerine getirmeyenlere karşı yakınlarına dava hakkı da tanımaktadır. Kişinin
defnedileceği yere ilişkin açık veya varsayılan iradesi tespit edilemezse, bu durumda
yakınlarının iradesine başvurulur. Ancak bu yakınlar arasında ihtilaf olduğunda kime
öncelik tanınacağı tespit edilmelidir. Kişilik hakkı kapsamındaki tanınan bu yetkinin ölen
kişinin yaşantısına uygun bir şekilde kullanılması gerekir. Buna göre, kişi hayatta iken
aralarındaki ilişki ve duygu yoğunluğu dikkate alınmalıdır. Şüphesiz ki; kişinin eşi ve kan
hısımları bu anlamda ilk akla gelenlerdir. Ancak bu yetkiyi aile hukuku anlamında aile
kavramı sınırlandırmak doğru olmaz. Bu sebeple, kişinin ölümü anında aileden veya
aileden olmayan taraflar ile kişi arasındaki ilişkinin dikkate alınması gerekir.
Anahtar Sözcükler: Kişilik hakkı, ceset, defin yeri, yakınlar, ölüm.