Abstract:
Öz:Değerler, oldukça karmaşık bir zihin dünyasına sahip olan bireylerin tutum ve davranışlarına yön veren genel hükümlerdir. Bireyin yaşamı boyunca aldığı bütün kararlarda ve bu kararlara ilişkin yaptığı tercihlerinde sahip olduğu değerler, büyük bir öneme sahiptir. Bireyin kişilik yapısının önemli bir parçasını oluşturan değerler ve değerlerin kaynağı konusu ise, bilim dünyasını meşgul eden önemli çalışma alanlarından biridir. Ancak değerlerin, bilim dünyasının inceleme sahasına dâhil olması, uzun ve zorlu bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir. Naturalistik bilgi anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkan Aydınlanma düşüncesinin, gözle görülemeyen ve deneye tabi tutulamayan her türlü insan deneyimini ve değerleri reddetmesi, gerek felsefenin gerekse diğer bilim dallarının değerlere karşı mesafeli bir duruş sergilemesine neden olmuştur. Değerlerin insanlar tarafından bireylere yüklenen anlamlar olduğu, bu nedenle bilgi ve nesnelere değer atfedilmesinin mümkün olmadığına dair yaygın inanç bilim dünyasında uzun süre hâkimiyetini sürdürmüştür. Ancak değerlerin oluşumu hususunda gerek bireyin gerekse toplumun rolünün giderek tartışma konusu haline gelmesi, birçok bilim dalının olduğu gibi psikoloji ve sosyoloji biliminin de değerlere ilgi duymasına neden olmuştur. Değerlerin bir yandan anlaşılması güç ve muğlâk bir karaktere sahip olması diğer yandan ise kaynağı konusunda meydana gelen farklı yaklaşımlar, bu disiplinler tarafından üzerinde uzlaşılmış belirli bir tanımının yapılmasını da güçleştirmektir. Çalışma, bu zorluklardan yola çıkarak değerlerin felsefi, psikolojik ve sosyolojik bakış açısından algılanış biçimine ve değerlerin kaynağına ilişkin ortaya konulan kanıtlara dair genel bir değerlendirilme yapmayı amaçlamaktadır