Özet:
Küreselleşme kavramı, bir taraftan dünyanın mekansal ve zamansal yakınlaşması kavramı ile tanımlanırken, diğer taraftan, ekonomik, siyasal, kültürel düzlemde toplumsal değişmeye ilişkin tartışmaların arka planını oluşturmaktadır. Küreselleşme kavramının açılımları içinde yer alabilecek süreç ve eylemlerin birkaç yüzyıldır sürdüğü söylenebilir. Yeni hayat tarzları ve kalıplarının yaşanmaya başladığı küresel çağda cinsiyetin toplumsallaşması daha belirgin hale gelmiştir. Modernizmin ile birlikte birey düşüncesi cinsiyetin toplumsal hale gelişinde mahremiyet fikrini ortaya çıkarırken yeni küresel çağda yepyeni bir cinsiyet hali ortaya çıkmıştır. Bu hal ikili ilişkilerin bireysellik etrafında yeniden kümelenerek cinsiyetin fiziksel olarak kişinin kendisine ait olduğu fikrine vurgu yapmaktadır. Ancak cinsiyetin toplumsallaşması bugün modernizmin de kalıplarından giderek soyutlanmaktadır. Bu dönemin en büyük özelliği, kodlanmış erillik ve dişilik özelliklerinin kalıcı olmadığı fikri üzerine kurulu olmasıdır. Artık küreselleşmenin de etkisiyle, küresel çapta yaratılan yeni modeller etrafında kümelenen cinsiyet modelleri ortaya çıkmaktadır. Farklı toplumlardaki kadın, erkek ve cinsiyet modelleri artık diğer toplumlara küreselleşme ile bir model olarak ihraç edilmektedir. Kadın ve erkek, artık kendilerini yeni modellere göre değiştirebilmekte ve fiziksel-biyolojik belirlenmişliklerinden sıyrılabilmektedirler. Bu makalede küreselleşme ile birlikte yeniden şekillenen toplumsal cinsiyet yapılanmalarını postmodern feminist teori üzerinden ele almaya çalışacağız.
