Nükleer endüstrinin gelişmeye başladığı erken dönemden bugüne
nükleer enerji üretimini teşvik etmek isteyen devletler, vatandaşlarının
refahını korumalarına ve nükleer bir kaza halinde mağdur olacak kişilerin
zararlarının uygun bir şekilde tazminini sağlamalarına yönelik
sorumluluklarının da bilinci ile hareket etme eğilimi içerisinde olmuştur.
Böylelikle devletler, nükleer enerji üretiminin yarattığı istisnai riskten
kamunun korunması ve buna paralel olarak gelişmiş bir nükleer güç
endüstrisinin ekonomik çıkarları ile yatırımcı ve tedarikçilerin yıkıcı
tazminat talepleri karşısında korunmaları ihtiyacının uzlaştırılması
yönünde çaba sarf etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda da olağan haksız
fiil hukuku kurallarından uzaklaşılarak nükleer güç üretiminde yer alan
olağanüstü risklerin dikkate alındığı özel bir rejim oluşturulmuştur.
Günümüzde bu rejim birçok sanayileşmiş ülkede kabul gören uluslararası
nükleer sorumluluk hukukunun da temelini oluşturmaktadır.
The countries hitherto wished to promote nuclear energy production
from the earlier stages of nuclear industry have always been inclined to
act with the awareness of their responsibilities regarding the protection of
the welfare of their citizens and proper compensation of the losses of
possible victims in the event of a nuclear accident. Thus countries have
always sought to protect public from the exceptional risks created by the
nuclear energy production and to reconcile the economic interests of the
nuclear power industry and their protection against the destructive
compensation demands of investors and suppliers. This, in turn,
culminated in the formulation of a special regime where the extraordinary
risks involved in the nuclear power production are taken into
consideration by withdrawing from tort law rules. Such regime
constitutes the foundation of the international nuclear liability law
acknowledged by most industrialized countries today.