Özet:
Özet
743 sayılı Türk Kanuni Medenisinin yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş bulunan
vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temsil ve idare edilenlerine mazbut
vakıflar adı verilmektedir. Mazbut vakıflar, mülk sayılan arazilerin ve bunlardan elde
edilen gelirlerin insanlığın hayrına olacak şekilde vakfa bağışlanmasıyla oluşturulabildiği
gibi; miri arazilerden bir kısmının vergi ve sair gelirlerinin hayır şartına vakfedilmesiyle
de kurulabilmekteydi. Bunlardan ilki sahih vakıfları meydana getirirken, ikincisi ise
gayrisahih vakıfları oluşturmaktadır. Günümüzde ise sahih mazbut vakıflara ait, mukataa
ve icareteyn usulleriyle kiraya verilen arazilerin şahıslar veya kurumlar adına serbest
tasarrufa geçirilmesi esnasında 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca
taviz bedeli adı altında, taşınmazın emlak vergisi değerinin %10’una denk bir bedel tahsil
edilmektedir. Taviz bedeli tahsilatı, şahıslar ve kurumlarla, Vakıflar Genel Müdürlüğü
arasında ihtilafa neden olmakta ve bu ihtilaf yargı mercilerinde çözüme
kavuşturulmaktadır. Bu çalışmamızda kökeninde Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin
toprak sistemlerindeki arazi çeşitleriyle mülkiyet esaslarının yer aldığı taviz bedeli
sorununun, yargı aşamasında çözümünde izlenecek yöntem ele alınmaktadır.