Türk hukukunda, velâyet hakkının kaldırılmasına, sadece son çare
olarak başvurulabilir. Velâyet hakkı kaldırılmadan önce, bu hakkın
muhtevasına giren bazı yetkilerin sınırlandırılması yoluyla, çocuğun
menfaatine yönelik tehlike ortadan kaldırılmalıdır. Türk Medenî
Kanunu´nda kayyım atanmasına ilişkin kanunî düzenleme mehaz İsviçre
Medenî Kanunu’ndan farklı düzenlense bile, bu sonuca Türk
Anayasa’sının ailenin korunmasına ilişkin hükümlerinden çıkarılabilir.
Zira velâyet hakkının kısıtlanması, anne ve/veya baba ve de çocuğun
özgürlüğünün kısıtlanması niteliğindedir. Özgürlüklerde, özüne
dokunmaksızın demokratik devlet düzenine uygun kısıtlanabilir.
Demokratik devlet düzeninin gereklerine uygunluğu belirlerken, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları Türk hukuku açısından yol
göstericidir. Zira Avrupa İnsan Hakları Mahkeme kararları, Türk hukuku
açısından bağlayıcıdır. O halde, çocuğun menfaatine yönelik tehlike daha
düşük bir tedbiri gerektiriyorsa, hukukumuz açısından da kayyım
atanabilir.
Turkish family law applies a particular hierarchy of measures to be
taken in case that a risk to the child's well-being is identified.
As a rule, the law draws a distinction between several child
protection measures within a particular hierarchy: appropriate actions can
be taken in compliance with Article 346 by issuing adequate instructions,
followed by the appointment of a guardian under article 426 et seqq.
Turkish Civil Code (CC).
Deprivation of parental care pursuant to article 347 Turkish CC is a
subsidiary measure permissible only if more moderate measures are not
eligible in order to remedy a risk to the child's well-being.
As the most stringent measure within said hierarchy, deprivation of
child custody, either under article 348 (against the parents' will, ordered by the supervisory authority), or under article 349 Turkish CC (with the
parents' consent, ordered by the guardianship authority) is possible.