Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Çay, Mahmut" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    20 28 yaş arası sağlıklı genç erkeklerin toplam vücut hacmi ve yüzey alanının hesaplanması
    (2013) Acer, Niyazi; Özcan, Abdullah; Çay, Mahmut; Karaaslan, Fatih; Ülger, Harun; Zararsız, Gökmen
    Bu çalışma genç Türk erkeklerinde vücut ağırlığı kullanılarak vücut hacmini tahmini olarak hesaplanması içinformüller geliştirilmek amacıyla yapıldı. Bu çalışmadatoplam vücut hacmi, vücut yüzey alanı, vücut kütle indeksi, toplam su miktarı, vücut ağırlığı ve uzunluğu 20-28 yaş arası toplam 30 Türk gencinde ortalama ve standart sapma olarak verildi. Toplam vücut hacmi ile yüzey alanı arasındaki ilişki de araştırıldı. Toplam vücut hacmi ile yüzey alanı arasında kuvvetli ve pozitif korelasyon tespit edildi (r=0.821), aynı zamanda yine vücut hacmi ile vücut ağırlığı ve uzunluğu arasında da korelasyon tespit edildi (r=0.788; 0.495, sırasıyla). Vücut hacmi ile vücut ağırlığı ve uzunluğu arasında ayrı ayrı ve birlikte regresyon analizi yapıldı. Regresyon analizine sonucu açıklayıcılık katsayıları yalnızca boy için 0.486; yalnızca vücut ağırlığı için 0.621; vücut ağırlığı ve uzunluğu için 0.753 olarak elde edilmiştir. Sonuçtavücut ağırlığı kullanılarak vücut hacmi kolay olarak hesaplanabilir. Daha geniş gruplar üzerinde formüllerin doğrulanması açısından ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Analysis of the association between hand preference incidence in young healthy individuals and gender dominant eye 2D 4D ratio and hand grip strength
    (Azerbaijan Medical Association Journal, 2016) Çay, Mahmut; Şenol, Deniz; Çuğlan, Songül; Köse, Evren; Özbağ, Davut
    Objective: The purpose of this study is to examine the association between hand preference in young healthy individuals and handgrip strength (HGS), (which is accepted to be an objective measurement in the assessment of gender), 2D:4D ratio (ratio of the length of index finger to that of ring finger), eye dominance and upper limb performance. Methods: A total of 198 individuals, 111 males and 87 females, participated in our study. Oldfield Inventory was used to find out hand preference. Baseline hand dynamometer was used to find out HGS. The test developed by Rosenbach was used for determination of the dominant eye. For assessment of 2D:4D ratio, measurement was made starting from the basal fold of the finger to the fingertip. Results: According to the results of the statistical analysis, no significant difference was found between hand preference and 2D:4D (p>0.05). Statistically significant difference was found between eye dominance and hand preference (p<0.05). Statistically significant difference was found between right and left hand preference and right and left HGS of males (p<0.05). Statistically significant difference was found between right hand preference and right and left HGS of females (p<0.05), where significant difference was not found between left hand preference and right and left HGS of females (p>0.05). Conclusions: The association of hand preference with other parameters is important to determine cerebral lateralization. We believe that the result which shows hand preference was directly proportional to eye dominance and HGS means that these parameters can be a guide in determining the dominant hemisphere.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Axillary Artery and Subscapular Artery Variation: A Case Report
    (2015) Çetin, Aymelek; Çay, Mahmut; Karataş, Turgay
    Abstract: A. thoracica superior, the first artery to supply thorax, is a thin vein branching from the first part of a. axillaris. There are two arteries branching from the second part of a. axillaris: One of them is a. thoraco-acromialis, being a short and thick branch, and the other one is a branch also known as a. thoracica lateralis or a. mammaria externa. A. thoracodorsalis is another vein and proceeds as a continuation of a. subscapularis and accompanies n. thoracodorsalis. Knowing variations other than normal anatomical structure is significantly important for anatomists, clinicians and especially for surgeons. We want to present an axillary artery and subscapular artery variation we have found, by using dissection method, on bilateral upper extremity of a 40-year old, white, male cadaver used for educational purposes by the Department of Anatomy, Faculty of Medicine, Inonu University.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Chiari Tip 1 Malformasyonlu Hastalarda Dördüncü Ventrikül Hacminin ve Herniasyon Uzunluğunun ImageJ Programı ile Hesaplanması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Ertekin, Tolga; Acer, Niyazi; Vurdem, Ümit Erkan; Unur, Erdoğan; Çay, Mahmut
    Chiari malformasyonu tip 1 (CMT1), tonsilla serebelli’nin aşağıya, spinal kanala doğru herniyasyonu ile karakterize konjenital bir anomalidir. Bu çalışmanın amacı Chiari malformasyonu tip 1’li hastalarda ve kontrol grubunda ImageJ programı kullanarak 4. ventrikülün hacmini ve herniasyon gösteren tonsilla serebelli uzunluğunu belirlemektir. Gereç ve Yöntem: CMT1’li 27 hastanın manyetik rezonans (MR) görüntüleri retrospektif olarak incelendi (hasta grubu). Aynı zamanda baş ağrısı nedeniyle MR’ı çekilen, kranial ve intrakranial hiç bir patolojisi bulunmayan 18 kişi de kontrol grubu olarak incelendi. Hacim ve uzunluk değerleri ImageJ programı kullanılarak hesaplandı. Bulgular: 4. ventrikülün ortalama hacmi kontrol grubunda 1.08±0.20 cm3, hasta grubunda 1.01±0.27 cm3 olarak belirlendi. İki gruptan elde edilen ventrikül hacimleri istatistiksel olarak farklı değildi (p>0.05). Hasta grubunda ortalama herniasyon uzunluğu 9.48±3.22 mm olarak bulundu. Her iki grupta da yaş ile diğer değişkenler (hacim ve uzunluk) arasında herhangi bir ilişki belirlenmedi (p>0.05). Sonuç: Bu çalışma 4. ventrikül hacminin ve herniasyon gösteren tonsilla serebelli uzunluğunun Image J programı ile ölçülebileceğini göstermiştir. Klinik bulgular ile korele edildiğinde bu ölçümlerin CMT1’li vakaların değerlendirmesine katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Chiari Tip 1 Malformasyonlu Hastalarda Dördüncü Ventrikül Hacminin ve Herniasyon Uzunluğunun ImageJ Programı ile Hesaplanması
    (2012) Ertekin, Tolga; Acer, Niyazi; Vurdem, Ümit Erkan; Unur, Erdoğan; Çay, Mahmut
    Amaç: Chiari malformasyonu tip 1 (CMT1), tonsilla serebelli'nin aşağıya, spinal kanala doğru herniyasyonu ile karakterize konjenital bir anomalidir. Bu çalışmanın amacı Chiari malformasyonu tip 1'li hastalarda ve kontrol grubunda ImageJ programı kullanarak 4. ventrikülün hacmini ve herniasyon gösteren tonsilla serebelli uzunluğunu belirlemektir. Gereç ve Yöntem: CMT1'li 27 hastanın manyetik rezonans (MR) görüntüleri retrospektif olarak incelendi (hasta grubu). Aynı zamanda baş ağrısı nedeniyle MR'ı çekilen, kranial ve intrakranial hiç bir patolojisi bulunmayan 18 kişi de kontrol grubu olarak incelendi. Hacim ve uzunluk değerleri ImageJ programı kullanılarak hesaplandı. Bulgular: 4. ventrikülün ortalama hacmi kontrol grubunda 1.08±0.20 cm3, hasta grubunda 1.01±0.27 cm3 olarak belirlendi. İki gruptan elde edilen ventrikül hacimleri istatistiksel olarak farklı değildi (p>0.05). Hasta grubunda ortalama herniasyon uzunluğu 9.48±3.22 mm olarak bulundu. Her iki grupta da yaş ile diğer değişkenler (hacim ve uzunluk) arasında herhangi bir ilişki belirlenmedi (p>0.05). Sonuç: Bu çalışma 4. ventrikül hacminin ve herniasyon gösteren tonsilla serebelli uzunluğunun Image J programı ile ölçülebileceğini göstermiştir. Klinik bulgular ile korele edildiğinde bu ölçümlerin CMT1'li vakaların değerlendirmesine katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The clinical effects of somatotype difference on isokinetic knee muscle strength and dynamic balance scores
    (Baycınar medıcal publ-baycınar tıbbı yayıncılık, ornek mh dr suphı ezgı sk saray apt no 11 d 6, atasehır, ıstanbul 34704, turkey, 2018) Şenol, Deniz; Özbağ, Davut; Kafkas, Muhammed Emin; Acak, Mahmut; Baysal, Özlem; Kafkas, Armağan Şahin; Taşkıran, Celal; Çay, Mahmut; Yağar, Derya; Özen, Gökmen
    Objectives: The aim of this study was to present the somatotype features of young individuals without any symptoms and to identify whether isokinetic knee muscle strength and dynamic balance scores are affected by somatotype difference. Patients and methods: A total of 146 participants (88 males, 58 females; mean age 22.5 +/- 1.9 years; range 19 to 28 years) who had no symptoms were included in this study. Somatotypes of the participants were calculated using the Heath-Carter formula, and anthropometric measurements were taken from each participant. Knee flexion and extension muscle strengths at angular speeds of 90 degrees/sec, 120 degrees/sec and 150 degrees/sec were measured from the dominant and non-dominant limbs of the participants. Total balance, anterior/posterior balance, and medial/lateral measurements were made to evaluate dynamic balance performances. Results: Six different somatotypes were found. Endomorphic mesomorph was the most common somatotype in 56 participants. There was no significant somatotype difference in men and women for dominant and non-dominant knee extension and flexion peak strength values at angular speeds of 90 degrees/sec, 120 degrees/sec and 150 degrees/sec (p>0.05). No significant difference was found between the balance scores of men and women who had different somatotypes (p>0.05). Conclusion: Anatomic structure of the body, which is suitable for the sports branch, has an increasing effect on performance.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Effect of increase in cortisol level due to stress in healthy young individuals on dynamic and static balance scores
    (2018) Yıldız, Sedat; Altay, Zuhal; Özbağ, Davut; Çevirgen, Furkan; Sert, Deniz Şenol; Uçar, Cihat; Çay, Mahmut
    Abstract: OBJECTIVE: Stress is a condition caused by various factors and characterized by imbalance in body functioning, impair in nervous system, and tension. The purpose of this study was to examine the effects of cortisol level, which increases in healthy young individuals due to stress, on dynamic and static balance scores as well as to present the results caused by high levels of stress. METHODS: In this study, 107 healthy medicine faculty students in their second year (who will take the same committee exam) aged between 19 and 23 years were included. The first balance measurements and saliva samples were taken 40 days before the committee exam, and this period was acknowledged as the relaxed period. The same students were considered for balance measurements again on the day of committee exam; saliva samples were collected, and cortisol concentration was determined. This period was acknowledged as the stressful period. The State-Trait Anxiety Inventory (STAI) was given to the participants in their relaxed and stressful periods. Dynamic balance scores were measured with Star Excursion Balance Test (SEBT). Static balance scores were measured with One Leg Standing Balance Test (OLSBT). RESULTS: The mean cortisol level was found to increase approximately 9 times in stressful periods compared with that in relaxed periods. STAI, which shows state anxiety, showed an increase supporting this increase. In stressful periods, dynamic balance scores showed obvious decrease in all directions. In addition, in stressful periods, an obvious decrease was observed in static balance scores compared with those in relaxed periods. CONCLUSION: This study showed that stress negatively affected dynamic and static balance, even for short periods of time. We believe that our study will form a positive source and basis when correlated with long terms stress and balance measurements.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Evaluating of the effects of ramadan fasting on ankle proprioception performance
    (2018) Özbağ, Davut; Çevirgen, Furkan; Cuglan, Songul; Şenol, Deniz; Çay, Mahmut
    Abstract: Aim: Human body has an unmatched capacity to keep the correct posture against gravity. Balance is the most important factor for the stability of ankle joint. Ramadan is a special religious month of Muslim calendar (The Hegira calendar) which includes an integrated life style change in dietary habits, sleep pattern, daily life and social activities. The objective of this study was to examine the effect of fasting on ankle proprioception sense. Material and Methods: This study was attended by 30 of the first year students of the Faculty of Medicine of Inonu University. Ankle proprioception sense was measured at 10º dorsiflexion (DF), 11º plantarflexion (PF) and 25º PF angles in eyes open position (EOP) and eyes closed position (ECP) by using active reproduction test. Deviations from these angles were recorded as proprioception score. The measurements were made two weeks before Ramadan started and 2 weeks after Ramadan started when the students were fasting. Ankle proprioception measurement was conducted separately for right and left foot with digital inclinometer. Results: According to the results of Wilcoxon paired samples test, statistically significant difference was found between pre-fasting and fasting period in ECP 10º DF and 11º PF angles of the right foot and ECP 11º PF angle of the left foot (p<0.05). Conclusion: As a conclusion, we believe that fasting has an effect on proprioceptive sense, even though partly. Considering the difficulty of finding out the angles measured, associating the results with only fasting period is open to dispute.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kimmerle s anomaly posterior osseous bridging of atlas
    (Medicine Science | International Medical Journal, 2015) Şenol, Deniz; Canpolat, Mustafa; Ulutaş, Nihal Sümeyye; Çay, Mahmut; Çuğlan, Songül; Köse, Evren; Özbağ, Davut
    Kimmerle’s anomaly is a rare and serious pathology of the 1st cervical vertebra, which may sometimes lead to hardly explicable changes in vertebrobasilar circulation. Also known as ponticulus posticus (PP), this phenomenon encircles the vertebral artery and suboccipital nerve and is associated with vertigo, vertebro-basilar insufficiency, neck pain, shoulder pain and cervicogenic headache symptoms. It can also lead to migraine as a result of its interaction with dura. As the knowledge of this variant by clinicians is important for obtaining a fast result in the treatment, it should also be taken into account in surgical approaches so as not to harm the vessels and nerves in this area.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Klival kanalın varyasyonları
    (2012) Özçelik, Özlem; Çınar, Şerife; Sağıroğlu, Ayşe; Aycan, Kenan; Çay, Mahmut; Sabancıoğulları, Vedat; Koşar, M, İlkay; Çimen, Mehmet
    Öz: Klival kanal kafatasında, oksipital kemiğin basilar parçasında yer alır. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi anabilim dalında bulunan 62 adet ve Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi anabilim dalında bulunan 25 adet (Toplam 87) kafatasında klival kanalın varlığı araştırıldı. 87 kafatasının 6’sında (% 7) kliv195l kanalın varlığı tespit edildi. Kanalların başlangıcı ile foramen magnum arasındaki mesafe ortalama olarak 0.63 cm, kanalların boyu ortalama 0.98 cm olarak tespit edildi. Kanalların tamamı tek girişli olduğu halde çıkışları varyasyon göstermekteydi. Clivus’un çevresinde sinus cavernosus, sinus petrosus inferior ve plexus basilaris’e ait çok sayıda venöz anastomozlar bulunmaktadır. Bu yüzden kafatası tabanı veya beyin sapına yapılacak cerrahi girişimlerde bu kanallarda seyreden venlerin bağlantıları önemli olabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Names which originate from plants within terminologia anatomica
    (2016) Unur, Erdoğan; Ertekin, Tolga; Çınar, Şerife; Acer, Niyazi; Özçelik, Özlem; Çay, Mahmut
    Abstract: Tıp eğitiminin ilk adımı anatomi, anatomi dersinin temeli ise terminoloji eğitimidir. Anatomi bilimi oldukça zengin bir terminolojik birikime sahiptir. Bu terminolojinin temeli Latince ve Grekçe kökenli kelimelere dayanmaktadır. Bu kelimeler Terminologia Anatomica'da (TA) liste halinde yayınlanmaktadır. Bitkisel kökenli isimleri tespit etmek için Federative Committee on Anatomical Terminology tarafından 1998 yılında basılan TA tarandı. Bu isimlerin Türkçe anlamları çeşitli sözlüklerden yararlanılarak ortaya kondu. İncelediğimiz mevcut TA'da insan vücudundaki yapıları tanımlayan 7537 adet anatomik isim tespit edildi. Bu isimler iki gruba bölündü. Birinci grup doğrudan bir bitki adını temsil eden (13 adet) isimlerden, ikinci grup ise doğrudan bir bitki adını temsil etmeyen ancak bitkisel bir kökene dayanan (12 adet) isimlerden oluşturuldu. Bu isimlerin TA'da ne kadar sıklıkta tekrarlandığına baktığımızda; tüm bitkisel isimlerin toplamda 647 kez geçtiği tespit edildi. Bitkisel kökene dayanan isimlerin yer aldığı tanımların TA'daki tüm tanımlamalara oranı % 7,4'dür. Anatomik terimler içerisinde bitkisel kökenli olanları tespit edip ortaya koymak ve bunların anlamını bilerek öğrencilere aktarmak anatomi eğitiminin daha kolay anlaşılmasına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Oral administration of hesperidin a citrus flavonone in rats counteracts the oxidative stress the inflammatory cytokine production and the hepatotoxicity induced by the ingestion of 2 3 7 8 tetrachlorodibenzo p dioxin TCDD
    (Eur.Cytokine Netw, 2013) Bentli, Recep; Çiftçi, Osman; Çetin, Aslı; Ünlü, Merve; Başak, Neşe; Çay, Mahmut
    The objective of the current study was to investigate the protective effects of hesperidin against oxidative stress, altered cytokines levels and histological changes in rats induced by 2,3,7,8-tetrachlorodibenzo-p-dioxin (TCDD). Rats were divided randomly into four equal groups (Control, TCDD, hesperidin and TCDD+hesperidin). TCDD and hesperidin were given by gavage, dissolved in corn oil at doses of 2 /kg/week and 50 mg/kg/day respectively. The blood and tissue samples were taken from all rats on the 60th day, to be analyzed for the determination of oxidative stress, histological changes and cytokine levels. The results indicated that hesperidin prevented oxidative damage caused by TCDD via decrease lipid peroxidation and increased antioxidant defense systems. It also reversed the histological damage induced by TCDD. Although, TCDD led to a significant increase in TNF- and IL-1 levels, hesperidin treatment was able to normalize these values in rats. In conclusion, it was shown that TCDD caused adverse effects as regards cytokine levels, histological alterations and oxidative stress in rats. However, hesperidin treatment mitigated these toxic effects. These results suggest that hesperidin could play a protective role against TCDD toxicity.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Poster Communications
    (Acta Physiologica, 2016) Çay, Mahmut; Yılmaz, Nesibe; Şenol, Deniz; Çevirgen, Furkan; Uçar, Cihat; Özbağ, Davut
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ratlarda subkronik formaldehit zehirlenmelerinin karaciğerde neden olduğu hasara karşı chrysinin etkileri
    (İnönü Üniversitesi, 2012) Çay, Mahmut
    Erkek ratlar üzerinde yapmış olduğumuz bu çalışmada, intraperitoneal olarak uygulanan formaldehit'in karaciğer üzerindeki olumsuz etkileri araştırıldı. Ayrıca formaldehit maruziyetine karşı chrysin'in muhtemel koruyucu özellikleri değerlendirildi. Bu amaçla, 42 adet Wistar albino cinsi erkek rat 6 gruba ayrıldı. Grup I, kontrol olarak kullanılırken, Grup II'deki hayvanlar (FA-0.1), 60 gün boyunca haftada 3 gün 0,1 mg/kg dozunda intraperitoneal olarak formaldehite maruz bırakıldı. Grup III'teki ratlara (FA-1) 1mg/kg dozunda 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere intraperitoneal olarak formaldehit uygulandı. Grup IV'teki ratlara 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere 50 mg/kg dozunda chrysin oral olarak verildi. Grup V'teki ratlara chrysin ile birlikte formaldehit uygulandı. Chrysin 50 mg/kg dozunda 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere oral olarak uygulanırken, formaldehit 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere 0,1 mg/kg dozunda intraperitoneal olarak uygulandı. Chrysin uygulaması 1 gün önceden başlatıldı. Grup VI'daki ratlara ise chrysin ile birlikte formaldehit uygulandı. Chrysin 50 mg/kg dozunda 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere oral olarak uygulanmış olup, formaldehit ise 60 gün boyunca haftada 3 gün olmak üzere 1 mg/kg dozunda intraperitoneal olarak uygulanmıştır. Chrysin uygulaması 1 gün önceden başlatılmıştır. Deney sonunda hayvanlar dekapite edildi. Biyokimyasal ve histolojik değerlendirmeler için karaciğer dokuları alındı. Sıçanlardan alınan karaciğer dokularının bir kısmında tiyobarbitürik asit reaktif maddeleri (TBARS), redükte glutatyon (GSH), süperoksitdismutaz (SOD), katalaz (CAT) ve total protein analizleri yapıldı. Sadece formaldehit uygulanan gruplarda oksidatif hasarı gösteren TBARS, GSH ve CAT düzeylerinde anlamlı bir artış görülürken SOD seviyesinde ise anlamlı bir azalma tespit edildi. Formaldehit ile birlikte chrysin uygulanan gruplarda ise bu değişimlerin kontrol grubu lehinde düzeldiği gözlemlendi. Formaldehit uygulanan gruplarda histolojik olarak incelenen karaciğer doku kesitlerinde ise apoptotik hücrelerin görüldüğü, hepatositlerin değişime uğradığı, Kupffer hücre sayısında artış olduğu ve histopatolojik hasarların meydana geldiği tespit edildi. Formaldehit ile birlikte chrysin uygulanan gruplarda ise, karaciğer doku kesitlerinde apoptozisin baskılandığı, Kupffer hücre sayısında azalma olduğu ve histopatolojik değişikliklerin de düzeldiği ortaya kondu. Sonuçta, formaldehit maruziyetine bağlı olarak karaciğerde ciddi hasarların meydana geldiği ve bu hasarlara karşı chrysinin koruyucu etkiler gösterdiği ifade edilebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The role of chrysin against harmful effects of formaldehyde exposure on the morphology of rat fetus liver and kidney development
    (Medicine Science | International Medical Journal, 2016) Çuğlan, Songül; Ekinci, Nihat; Yıldız, Azibe; Doğan, Zümrüt; Sapmaz, Hilal Irmak; Vardı, Nigar; Özyalın, Fatma; Bakırcı, Sinan; Çay, Mahmut; Köse, Evren; Türköz, Yusuf; Özbağ, Davut
    This study was aimed to investigate possible harmful effects of formaldehyde (FA) exposure on the morphology of fetus liver and kidney development during pregnancy and also to determinate possible protective role of chrysin (CH) against these harmful effects. For this aim, after pregnancy was induced, 58 female rats were divided into 6 groups. Serum physiologic (SF) was injected to the Group I rats intraperitoneally (i.p.). 20 mg/kg CH was given to the Group II via gavage. 0.1 mg/kg FA was applied to the Group III (i.p.), 1 mg/kg FA was injected to Group IV (i.p.) 0.1 mg/kg FA was given to Group V i.p., and 20 mg/kg CH was given to the same group via gavage. 1 mg/kg FA was applied to Group VI i.p., and 20 mg/kg CH was given to the same group via gavage. Fetuses were taken from each pregnant rat with cesarean section on the 20th day of the pregnancy. The morphological analyses of the fetuses, liver and kidney; biochemical and histological analyses of the liver and kidney were performed. The fetal body, liver and kidney weight of the FA groups demonstrated a statistically significant decrease the compared to control group. Also the FA-1 group were observed histopathological changes on the fetus liver and kidneys. FA exposure causes harmful effects on fetus the liver and kidneys. CH reduces the negative effect on morphological variables statistically. Although CH is insufficient to fix the histopathological changes that occur in the liver, damaging effects that occur in the kidney decreased statistically.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Unilateral atypic foramen ovale in dried human skull surgical importance of a rare bone variation
    (Medicine Science | International Medical Journal, 2015) Şenol, Deniz; Çay, Mahmut; Yılmaz, Nesibe; Canpolat, Mustafa; Köse, Evren; Özbağ, Davut
    Foramen ovale (FO) serves as an important landmark for neurosurgeons in the surgical procedures of the trigeminal nerve. FO is the transition point between intracranial and extracranial structures. The information about anatomical variations of foramen ovale have surgical importance in different methods such as percutaneous trigeminal rhizotomy, biopsy of cavernous sinus tumour and anaesthesia of the mandibular nerve. FO variation is quite rare. It is unknown by many researchers and clinicians. It is thought that divided FO variations emerge as a result of the ossification of pterygospinous ligament. Clinicians must know that such variation may occur in surgical operations on skull base.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Vajinal doğum ve yaşlanmanın anal sfinkter anatomisi ve fonksiyonuna etkisinin üç boyutlu endoanal usg ve anal manometri ile değerlendirilmesi
    (İnönü Üniversitesi, 2017) Çay, Mahmut
    Vajinal doğumun ve yaşın, anal sfinkterelerin anatomisi ve fonksiyonuna nasıl bir etki oluşturduğunu anlamak için vajinal doğum yapmış ile hiç doğum yapmamış kadınların anal sfinkterlerini incelemeyi amaçladık. Çalışmamız 3 grup halinde gerçekleştirilmiştir. Grup 1, 18 – 50 yaş arasında hiç gebe kalmamış asemptomatik 10 kadından oluşmaktadır. Grup 2, 18 – 50 yaş arasında olup sadece vajinal doğum gerçekleştiren asemptomatik 10 kadından oluşmaktadır. Grup 3 ise 50 yaş üzeri sadece vajinal doğum gerçekleştirmiş asemptomatik 10 kadından oluşmaktadır. Anal manometri testi ve üç boyutlu endoanal ultrasonografi tüm gruplara uygulandı. Gruplar arasında dinlenme basıncı (DB) ve sıkma basıncı (SB) değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç bulunamadı. Grup 1 ve grup 2 arasında hem internal anal sfinkter (İAS) hem de eksternal anal sfinkter (EAS) kalınlıklarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını belirledik. Grup 1 ile grup 3 arasında ve grup 2 ile grup 3 arasında internal anal sfinkter (İAS) ve eksternal anal sfinkter (EAS) kalınlıklarının istatistiksel olarak anlamlı değişim gösterdiğini tespit ettik (p<0.05). Tüm gruplar için yaş ile anal sfinkter kalınlıkları arasında yapılan Spearman korelasyon analiz sonucuna göre yaş ile İAS ve yaş ile EAS kalınlığı arasında pozitif yönlü kuvvetli bir korelasyon olduğunu belirledik. İAS ve EAS kalınlıkları ile basınç bulguları arasında; sadece grup 3'te SB ile EAS kalınlığı arasında pozitif yönlü anlamlı bir korelasyon olduğunu tespit ettik. Sonuç olarak, vajinal doğum yapan asemptomatik kadınlarda, vajinal doğumun anal sfinkterlerin anatomik ve fonksiyonel yapısı üzerine anlamlı şekilde etki etmediğini belirledik. Fakat yaşlanmayla birlikte kadınlarda İAS ve EAS kalınlıklarının pozitif yönde kuvvetli olarak değiştiğini tespit ettik.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Zeccâc'ın Me'ânî'l-Kur'ân'ında dilbilimsel eleştiri
    (İnönü Üniversitesi, 2024) Çay, Mahmut; Türkmen, Sabrı?
    İlâhî irâde ile vahyin dili seçilen Arapçanın Müslümanlar nezdinde ayrı bir yeri vardır. Arap dilinin, saygın ve prestijli bir dil olmasında Kur?ân?ın büyük bir rolünün olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla Arap dili, şöhretini büyük ölçüde Kur?ân-ı Kerîm?e borçludur. Fakat İslâmın yayılmasıyla bu ilâhî kaynakta lahn adı verilen kural ihlalleri yapılmaya başlamıştır. Bu doğrultuda Arapça dilbilgisine duyulan ihtiyaç da gün yüzüne çıkmış ve böylece Basra ve Kûfe mekteplerinde Arap gramerinin eğitim ve öğretimi başlamıştır. Bu çalışmalarla beraber Kur?ân-ı Kerîm, hem dile dair kaidelerin tespitinde etkin rol oynamış hem de daha iyi anlaşılmasına yönelik çalışmalara önayak olmuştur. "Zeccâc'ın Me'ânî'l-Kur'ân'ında Dilbilimsel Eleştiri" adlı çalışmanın amacı, Me„ânî?l-Kur?ân adlı eserin dilbilimsel eleştiri yönünü incelemek ve Zeccâc?ın eleştirmen kimliğini ortaya koymaktır. Çalışmada Zeccâc?ın eleştirileri incelenirken eleştirel konularla beraber Zeccâc?ın söylem tarzı da dikkate alınmıştır. Araştırmada temel kaynak eserlere başvurularak bu kapsamda metin analizi yöntemi uygulanmıştır. Çalışmada elde edilen bulgulara göre Zeccac?ın kendisine hâs sert üslubunun diline yansıdığı görülmektedir. Nitekim nahiv açısından yanlış bulduğu ifadeleri ve bu ifadelerin sahiplerini eleştirirken, "ilhad", "ikdâm", "batıl", "Arapçada yetersiz", "Arapça bilmeyen", "Kur?ân?ın mânâsına bir teşebbüs", "şazz", "muhâl" gibi nitelemelere sıkça başvurmuştur. Diğer yandan olumlu bulduğu ifade biçimlerine ise "mükemmel", "en iyi", "en güzel", "daha belirgin" gibi ifadelerle değer vermiştir. Zeccâc, kendinden önce yaşamış başta dilciler olmak üzere müfessrileri, kârileri; Temîm, Huzeyl gibi nahiv usülcüleri tarafından önemli sayılan lehçeleri tenkit etmiştir. Arap dilcileri eleştirirken Kur?ân-ı Kerîm, kıraât, hadîs, şiir, nesir, istishâb-ı hâl, aklî delîl, lafza ve mânâya riâyet etme ilkesi, Kur?ân?ın siyâkı ilkesi ve öncelik sırası gibi normları delil olarak kullanmıştır. Sert üslûbuyla öne çıkan Zeccâc?ın, kimi gramercilerin ağır eleştirilerine maruz kaldığı ve bunun sonucunda bazıları tarafından hadsizlikle suçlandığı ortaya da çıkmıştır. Zeccâc?ın dilbilimsel eleştirisinde gramer kurallarının saflığını göz ardı eden şiire ve nesire tolerans göstermediği görülmüştür. Anahtar Kavramlar: Arap Dili, Dilbilimsel Eleştiri, Zeccâc, Me„âni?l-Kur?ân, Üslup.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim