Yazar "Çehreli, Sengül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Koroner arter hastalarında dipiridamol stres testinin QT dispersiyonu üzerine etkileri(MN Kardiyoloji, 2002) Tandoğan, İzzet; Barutçu, İrfan; Ermiş, Necip; Yetkin, Ertan; Kuruş, Meltem; Özdemir, Ramazan; Çehreli, SengülÖz: AMAÇ: Koroner arter hastalığında invazif olmayan tanı testlerinin doğruluk oranı düşüktür. Bu çalışmanın amacı farmakolojik bir stres ajanı olan dipiridamol ile oluşan QT dispersiyonu (QTD) değişimini, koroner arter hastalığı olan ve olmayanlar üzerinde değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Koroner arter hastalığı olan 45 hasta (8 kadın, 37 erkek, yaş ortalaması 57.8±7) ve olmayan 19 sağlıklı birey (6 kadın, 13 erkek, yaş ortalaması 47.9±10) üzerinde çalışıldı. Çalışma hastaları, ilgili koroner arterin proksimal yada orta kısmında, en az %75 darlık olacak şekilde ve 15 hastada sol ön inen koroner arter (LAD) (grup 1), 15 hastada LAD'ye ilaveten sağ koroner (RCA) yada sol sirkumfleks arter (LCx) (grup 2) ve 15 hastada LAD, RCA ve LCx'te (grup 3) darlık olacak şekilde seçildi. İstirahat esnasında çalışma ve kontrol grubuna 375 mg dipiridamol oral olarak verildi. Dipiridamol öncesinde ve takiben 45 dk sonra çekilen EKG'de en uzun ve en kısa QT intervali, QTD ve düzeltilmiş QTD (QTcD) hesaplandı. BULGULAR: Çalışma ve kontrol grubunda kalp hızı dipiridamol sonrası, öncesine göre yükseldi (p<0.05); sistolik kan basıncı çalışma grubunda dipiridamol sonrası azaldı (p<0.05) fakat kontrol grubunda değişmedi (p>0.05). Çalışma grubunda dipiridamol öncesi en uzun ve en kısa QT intervali, QTD ve QTcD ortalamaları sırayla 395.11±30, 359.33±3, 35.78±27, 38.65±11.8 olarak bulundu. Aynı değerler dipiridamol sonrası sırayla 396.38±3, 349.11±28.66, 47.27±10 ve 54.06±15.66 idi. Çalışma grubunda QTcD ortalaması dipiridamol sonrası anlamlı bir artış gösteriyordu (Değişim oranı %57.87±7.34, p<0.001) ve bu değişim en kısa QT intervalinin, dipiridamol sonrası daha da kısalmasından kaynaklandı (p<0.001). Değişim grup 1, 2 ve 3'teki tüm hastalarda anlamlıydı (p<0.001) fakat değişim oranı açısından gruplar arasında fark saptanmadı. Kontrol grubunda ise dipiridamol öncesi ve sonrası QTcD değişimi anlamlı bulunmadı (20.42 ±3.68, 21.02±3.74, p>0.05). SONUÇ: Koroner arter hastalığında QTcD değeri farmakolojik bir stres ajanı olan dipiridamol ile anlamlı derecede artmaktadır. Bu artış, LAD darlığına ilaveten RCA ve/veya LCx darlığı varlığı durumunda değişmemektedir. Bu konuda daha geniş hasta grupları ile yapılacak daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Koroner arter hastalığında kollateral dolaşım varlığının P dalga dispersiyonu üzerine etkisi(MN Kardiyoloji, 2002) Tandoğan, İzzet; Çamsarı, Ahmet; Mermer, Serdar; Gürsel, Koray; Bozbaş, Hüseyin; Aslan, Halil; Sivri, Nasır; Yetkin, Ertan; Çehreli, SengülÖz: AMAÇ: Koroner arter hastalığında (KAH) koroner kollateral dolaşım (KKD) varlığının önemi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu çalışmanın amacı KAH'da KKD varlığının ve KKD kalitesinin atriyal aritmi ve özelliklede atriyal fibrilasyon gelişme riskini belirlemede kriter olarak kullanılan P dalga dispersiyonu (DP) üzerine etkisini saptamaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Koroner anjiyografisinde KAH saptanan 93 hasta (49 kadın, 44 erkek, yaş ortalaması 58±10) üzerinde ileriye dönük olarak çalıştık. Anjiyografide sadece sol ön inen koroner arter yada sadece sağ koroner arterde, proksimal yada gövdede ve en az %85 darlık saptanan hastalar çalışmaya alındılar. KKD varlığı Rentrop klasifikasyonuna göre belirlendi (Evre-0: KKD yok, Evre-1: Tıkalı damarın küçük yan dalları KKD ile doluyor, Evre-2: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile kısmen doluyor, Evre-3: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile tamamen doluyor). Tüm hastalarda en uzun ve en kısa P dalga süresi, bunların farkı olan DP ölçüldü. Ayrıca sonuçlar üzerindeki etkisini değerlendirmek için hastalarda sistolik kan basıncı, EKO ile sol atriyum çapı ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu belirlendi. BULGULAR: Hastaların 59 tanesinde sol ön inen koroner arter, 34 tanesinde sağ koroner arter darlığı vardı. KKD hastaların 28 tanesinde yoktu, 65 tanesinde ise vardı (Evre 1, 2 yada 3). En uzun ve en kısa P dalga süresi ile DP ortalaması KKD evre-0 olanlarda sırasıyla 111.33±13.58 msn, 80.67±13.37 msn ve 32.85±13 idi. Aynı değerler KKD olan grupta ise sırayla 114.19±17.23 msn, 78.39±15.91 msn ve 34.15±14 idi. KKD'si olan ve olmayan hastaların DP ortalamaları birbirinden farklı bulunmadı (p>0.05). KKD'si olan gruplar kendi aralarında ve ayrı ayrı evre-0 grubu ile DP ortalamaları açısından karşılaştırıldıklarında arada anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Gruplar arasında sistolik kan basıncı açısından fark yoktu. Sol atriyum çapı ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu gruplar arasında farklı bulunmadı, fakat KKD evresinden bağımsız olarak, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu azaldıkça DP değerinde anlamlı bir artma oluyordu (p<0.05). DP ortalaması sol ön inen koroner arter darlığı olanlarda 41.35±14, sağ koroner arter darlığı olanlarda 38.92±12.17 idi ve arada anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). SONUÇ: Koroner arter hastalığında KKD varlığının DP üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı kanısına varıldı.Öğe Koroner arter hastalığında ve sendrom X'de hücre adezyon molekül düzeylerinin karşılaştırılması(MN Kardiyoloji, 2002) Battaloğlu, Bektaş; Koşar, Feridun; Erdil, Nevzat; Nisanoğlu, Vedat; Otlu, Barış; Sezgin, Nurzan; Özerol, Elif; Durmaz, Rıza; Çehreli, SengülÖz: AMAÇ: Hücre adezyon moleküllerinin ateroskleroz veya koroner arter hastalığının patogenezinde rol oynadıkları daha önceden gösterilmiştir. Fakat sadece birkaç çalışmada bu moleküller ile sendrom X arasındaki ilişkiye değinilmiştir. Biz ateroskleroz veya koroner arter hastalığı ve sendrom X teşhisinde hücre adezyon moleküllerinin; ICAM, VCAM, E-selectin saptanmasının klinik önemini ve bu molekül düzeyleri ile sözü edilen hastalıklar arasındaki ilişkiyi araştırdık. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma 25 koroner arter hastası (15 erkek,10 kadın; ortalama yaş: 57±7 yıl) ve 25 sendrom X hastası (8 erkek, 17 kadın; ortalama yaş: 55±5 yıl) ve 30 kontrol olgusunu içeriyordu. BULGULAR: Koroner arter hastalığı grubunda kontrol grubuna göre çalışılan adezyon molekül düzeyleri yüksekti. Koroner arter hastalığı grubunda sendrom X grubuna göre interselüler adezyon molekülü (ICAM-1) ve vascüler hücre adezyon molekülü (VCAM-1) düzeyleri daha yüksek idi (Sırasıyla 49.12±12.01 karşın 42.34±11.12, P<0.001 ve 35.62±15.13 karşın 26.42±11.30, P<0.001). Tüm adezyon moleküllerinde sendrom X ve kontrol grubu arasında önemli bir fark yoktu. Sendrom X hastaları tüm adezyon molekül düzeylerinde artmaya bir eğilim gösterdi. SONUÇ: Bu sonuçlar tüm adezyon moleküllerinin sendrom X patogenezinden daha çok, koroner arter hastalığı patogenezinde önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.Öğe Yetişkin Bir Hastada İzole, Gerçek Kontraktil Sol Ventriküler ; Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Barutçu, İrfan; Güllü, Hakan; Ertan Yetkin, Ertan; Koşar, Feridun; Çehreli, Sengülİzole sol ventriküler divertikül, ventrikül kasının lokal embriyolojik gelişim kusuruyla karekterize nadir bir anomali olup tek başına veya diğer kardiyak anomalilerle birlikte bulunabilir. Klinik olarak sıklıkla asemptomatik seyirli olsa da kalp yetersizliği, aritmi ve göğüs ağrısına yol açabileceği rapor edilmiştir. Bu nedenle, kliniğimize göğüs ağrısı ile başvuran ve izole sol ventriküler divertikül saptanan olgumuzu sunmayı uygun bulduk.