Yazar "Çelik, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Associations Between PSA Levels and Erectile Dysfunction in the Patient with LUTS(2016) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Ediz, Caner; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalAbstract: Erectile dysfunction (ED) are common problem in males with lower urinary tract symptoms (LUTS).The aim of this study is to evaluate whether there is an association between PSA levels and ED or not. This study included total of 54 males aged 45-75 years old, who attended in department of urology. International Prostate Symptom Score (IPSS) was used for LUTS measurements. The International Index of Erectile Function questionnaire-5 (IIEF) was used ED measurements. We evaluate the relationship between PSA and ED or LUTS.Patients were divided into3 groups according to PSA level. Group 1: 0,1-1,3 ng/dl, group 2: 1,33,2ng/dl and group 3: 3,2-10 ng/dl. The IPSS score was 16,9 in group 1, 18,1 in group 2 and 21 in group 3. The IIEF score 16,4/14,1/13,8 respectively. The severity of ED or LUTS was associated with the PSA level. PSA showed a significant positive correlation with ED and LUTS. In group 1 patients having lowest PSA level, sexuel function was better. ED was positively correlated with LUTS.ED and LUTS were significantly and independently correlated with PSA level. PSA may be a predictor factor for ED. But, there was no significant difference between PSA level and ED. Nevertheless, multicenteric, controlled, long-term, randomized studies are neededÖğe Bladder ear(2016) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Çimen, Serhan; Taşdemir, Cemal; Uçar, Muharrem[Abstract Not Available]Öğe Böbrek travmalarına güncel yaklaşımlar(2016) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Ediz, Caner; Gürbüz, Şükrü; Altıntaş, RamazanÖz: Üriner sistem yaralanmaları, tüm karın travma hastalarının yaklaşık %8-10'unda meydana gelir. Künt ve delici yaralanmalar ile üriner sistemde en çok böbrek yaralanır ve uygun bir şekilde tedavi edilmediği taktirde ciddi mortalite ve morbiditeye neden olabilir. Renal travma değerlendirilmesi için en önemli laboratuvar testleri idrar tahlili, hematokrit ve kreatinin. Hematüri genellikle mikroskopik veya makroskopik görülür, ancak majör ve minör yaralanmaları ayırt etmek için yeterli değildir. Renal travmalı hastaya yaklaşım hep tartışmalı olmuştur ve tedavide konservatif (izlem) ve agresif (cerrahi) tedaviler önerilmektedir. Konservatif yaklaşım ilk olarak 1900'lü yılların ilk yarısında önerildi. O zamandan buyana nefrektomi oranları, komplikasyon ve hastanede kalış süreleri giderek azaldığı bildirilmiştir. Delici yaralanmalarda ise bu yaklaşım 1980'lerden sonra ivme kazanmıştır. Son yıllarda grade 4 ve 5 travma bile olsa konservatif yaklaşım daha ön plana çıkmıştır. Bir çok çalışmada konservatif yaklaşım başarılı olarak görülmüş ve cerrahi tedavi sadece grade 5 renal travmalı uygun hastalarda uygulanmıştır. Bu yazımızda 2000 ve 2014 arasında yayınlanmış makaleler ve klavuzlar geriye dönük olarak incelendi. Biz bu çalışmada litaratürü gözden geçirerek böbrek travmasında konservatif ve cerrahi yönetim ile ilgili genel tavsiyelerde yapmayı hedefledik.Öğe Çok ileri yaşlı hastalarda (75 yaş ve üzeri) perkütan nefrolitotomi(Dicle Tıp Dergisi, 2015) Çelik, Hüseyin; Ediz, Caner; Çamtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalYıl: 2015Cilt: 22Sayı: 1ISSN: 1300-1744Sayfa Aralığı: 76 - 77 Metin Dili: İngilizce Öz: Başlık ( ): Hayatı Tehdit Eden Ban Otu Zehirlenmesi Öz ( ):Öğe Devlet hastanesi ilk 1 yıllık laparoskopik cerrahi deneyimimiz: 99 olgu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2015) Çelik, Hüseyin; Karazindiyanoğlu, Sinan; Gökcen, Kağan; Kobaner, MuratAmaç: Osmaniye Devlet Hastanesi’nde son bir yılda gerçekleştirilen ürolojik laparoskopik girişimlerin sonuçlarının sunmaktır. Gereç ve Yöntemler: Mayıs 2013 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında kliniğimizde laparoskopik cerrahi uygulanan 99 olgu retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Laparoskopik cerrahi yapılan hastaların 58’i erkek, 42’si kadın olup üçü pediatrik olan hastaların ortalama yaşı 47.2 (2-76) yıldır. Tüm hastalara transperitoneoskopik laparoskopi uygulandı. Hastaların 50’sine basit nefrektomi, 11’ine renal kist eksizyonu , 10’una radikal nefrektomi , ikisi pediatrik olan 10 olguya dismembered pyeloplasti, 5’ine üreterolitotomi, 3’üne sürrenalektomi, biri situs inversus totalis olan 3 olguya nefroüreterektomi ve mesaneden cuff eksizyonu, 2’sine parsiyel nefrektomi, 2’sine piyelolitotomi, 2’sine orşiopeksi, 1’ine heminefrektomi uygulandı. Hiçbir olguda intraoperatif komplikasyonla karşılaşılmamış ve açık cerrahiye ihtiyaç duyulmamıştır. Bir olguda peroperatif üç hastada postoperatif kan transfüzyonuna ihtiyaç duyulmuştur. Dört olguda yara yeri enfeksiyonu, iki olguda subileus ve bir olguda insizyonel herni gelişmiştir. Ameliyat sonrası ortalama hastanede yatış süresi ise 2,26 (1-4) gündür. Sonuç: Laparoskopik girişimlerin ürolojide gün geçtikçe endikasyon alanı ve popülaritesi artmaktadır. Laparoskopik operasyonlar açık tekniğe göre daha kısa süre hastanede yatış, daha az ağrı ve yüksek hasta memnuniyeti nedeniyle günümüzde kullanım sıklığı artmıştır. Laparoskopik cerrahi perifer devlet hastanelerinde de gerekli deneyim ile güvenli ve uygulanabilir bir tekniktir.Öğe Expression of maspin in testis tumors with germ cells and its relation with angiogenesis factors(2016) Çelik, Hüseyin; Turunç, Tahsin; Bal, Nebil; Hasırcı, Eray; Akay, Alaaddin; Peşkircioğlu, Çetin LeventAbstract: Background/aim: We aimed to evaluate the importance of maspin expression in testicular tumors with germ cells, its effect on prognosis, and the relation with angiogenesis factors. Materials and methods: The paraffin blocks of the orchiectomy materials of 32 patients who had undergone orchiectomy due to testicular tumors were taken within the scope of the study. The specimens of the cases included in the study group were reexamined under light microscope. Results: While just one maspin-positive sample was found in the seminoma cases, maspin stained positively in 6 of the nonseminoma germ cell tumors (NSGCTs). No statistical difference was found between maspin and tumor stage, size, alpha fetoprotein values, vascular endothelial growth factor, Ki-67, and CD31. A statistically positive correlation was only determined between maspin and p53 (P < 0.001). Conclusion: Maspin protein, whose expression in some tumors is accepted as a poor prognostic factor, is also expressed in testicular tumors with germ cells. However, according to our study, it is difficult to say whether this protein is a favorable or poor prognostic factor in testicular tumors and to understand how the effect mechanism works. The positive correlation between maspin and p53 in the NSGCTs makes us think that maspin might have displayed an effect on the p53 pathway.Öğe Foreign Body in the Urethra(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Akbulut, Mehmet Levent; Altıntas, Ramazan; Camtosun, Ahmet; Çelik, Hüseyin; Taşdemir, CemalAbstract Inserting foreign bodies into the male and female urethra, which occurs mostly due to psychiatric and urethral problems, is a rare condition. These patients can present with obstruction of the urethra due to these foreign bodies. These foreign bodies can reach into the bladder in women due to female urethra’s short structure; observing foreign bodies in the urethra in men is therefore more uncommon. While self-insertion of foreign bodies into the urethra in men is usually due to erotic stimulation, we present the case of an elderly male patient who had inserted a foreign object into the bladder to fix urine flow. In this study, we present the diagnosis and treatment of a 62-year-old male patient, who previosly had diffuculties in micturation and was admitted to the emergency room with acute urinary retention due to a foreign body detected in the urethra during evoluation. Keywords: Urethra; Urinary Retantion; Foreign Body.Öğe Frequency of Stent Placement after Ureteroscopic Lithotripsy in a University and a State Hospital(Dicle Tıp Dergisi, 2016) Çelik, Hüseyin; Camtosun, Ahmet; Ediz, Caner; Topcu, İbrahim; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalÖz: Amaç: Çalışmanın amacı, taş hastalığının endemik ol- duğu ve sık üreterorenoskopi yapılan iki farklı şehirdeki üniversite hastanesi ve devlet hastanesinde yapılan üre- terorenoskopik litotripsi sonrası üreteral stent yerleştirme sıklığının karşılaştırılmasıdır. Yöntemler: İki bin on dört Ocak ayı ile 2014 Mayıs ta- rihleri arasında İnönü üniveritesi Turgut Özal Tıp Merkezi Hastanesi (TÖTM) ve Osmaniye Devlet Hastanesi (ODH) üroloji kliniklerine başvuran hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Üreteral taşa bağlı olarak üreteroskopik litotripsi yapılan hastalar taş lokalizasyonu, boyutu, ektazi dereceleri ve stent yerleştirilme durumuna göre değerlen- dirildi. Bulgular: Her iki hastaneden 92 şer hasta çalışmaya alındı. Endoskopik üreteral taş tedavisi sonrası TÖTM de 85 ve ODH de 82 hastaya DJ stent yerleştirildi. Üniversite hastanesinde stent yerleştirilme sıklığı devlet hastanesin- de yüksek çıksa da istatiksel anlamlılık yoktu. Her iki grup arasında ortalama operasyon süreleri arasında istatiksel anlamlılık vardı. Sonuç: Endoskopik üreter taşı tedavisi sonrası DJ stent yerleştirilmesi çok sık uygulanmaktadır. Bizim çalışma- mıza göre üniversite hastanelerinde devlet hastanelerine göre daha sık DJ stent yerleştirilmesi yapılmaktadır. Bu- nun nedeni üniversite hastanelerinin son basamak mer- kezler olmasından dolayı daha komplike hastaların bu merkezlere refere edilmesi olabilir. Bu durumun daha net aydınlatılabilmesi için, prospektif, çok merkezli ve daha geniş serili çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadırÖğe Leiomyoma of the Bladder in a 23-year-old Male: Case Report(2016) Çamtosun, Ahmet; Çelik, HüseyinAbstract: Leiomyoma is a rare mesenchymal tumor that can occur in patients of any age. In the genitourinary system the tumor arises most frequently in the uterus, but can occur in any region. The tumor is seen more frequently in women than in men, and can be symptomatic or asymptomatic. Here we present a 23-year-old man who had symptomatic leiomyoma of the bladder.Öğe Neonatal testicular torsion suggesting diagnosis of testicular tumour in a newborn infant(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Çelik, Hüseyin; Camtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalScrotal swelling in infants is a nonspecific sign of a wide range of pathologies, from benign diseases to malignancies and acute surgical emergencies such as testicular torsion and tumors. We present here a case with testicular mass shown in ultrasonography examination and high level of AFP were found shortly after birth in another hospital and was referred to our clinic as a case with the suspicion of testicular tumor. Within 4 hours, the infant underwent scrotal exploration. Delayed testis torsion was detected and orchiectomy was performed. Histopathology of the specimen revealed hemorrhagic infarction and necrosis. Scrotal USG can nearly always be used to confirm a testicular mass, whereas a differentiation between torsion and tumor can more accurately be done by Colour Doppler USG. An emergency exploration must be performed in the treatment of both diseases. Keywords: Newborn; Testis; Torsion; Testis Tumor.Öğe Neonatal testicular torsion suggesting diagnosis of testicular tumour in a newborn infant(2016) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, Cemalİnfantlarda skrotal şişlik benign patolojilerden malignitelere kadar değişen çok geniş bir patolojik tablonun nonspesifik bir bulgusu olup testiküler torsiyon veya malignite gibi acil cerrahi gerektiren bir durumun göstergesi olabilir. Burada başka bir hastanede doğumun hemen ardından ultrasonografik olarak tespit edilen testiküler kitle ve AFP yüksekliği nedeni ile malignite şüphesi ile kliniğimize sevk edilen bir vakayı sunduk. Dört saat içerisinde bebeğe skrotal eksplorasyon yapıldı. Gecikmiş testiküler torsiyon tespit edildi ve orşiktomi yapıldı. Spesimenin histopatolojik incelenmesinde hemorajik infarkt ve doku nekrosu tespit edildi. Skrotal utrasonografi testiküler kitleyi tanımlamada her zaman kullanılabilen bir teknik olmasına rağmen torsiyon ve tümör ayrımı renkli Doppler ultrasonografi inceleme ile daha kesin olarak yapılabilir. Her iki hastalığın tedavisinde de acil skrotal eksplorasyon yapılmalıdırÖğe Neonatal testicular torsion suggesting diagnosis of testicular tumour in a newborn infant(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Çelik, Hüseyin; Camtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalAbstract Scrotal swelling in infants is a nonspecific sign of a wide range of pathologies, from benign diseases to malignancies and acute surgical emergencies such as testicular torsion and tumors. We present here a case with testicular mass shown in ultrasonography examination and high level of AFP were found shortly after birth in another hospital and was referred to our clinic as a case with the suspicion of testicular tumor. Within 4 hours, the infant underwent scrotal exploration. Delayed testis torsion was detected and orchiectomy was performed. Histopathology of the specimen revealed hemorrhagic infarction and necrosis. Scrotal USG can nearly always be used to confirm a testicular mass, whereas a differentiation between torsion and tumor can more accurately be done by Colour Doppler USG. An emergency exploration must be performed in the treatment of both diseases. Keywords: Newborn; Testis; Torsion; Testis Tumor.Öğe On Yaş Altı ve Üstü Pediatrik Taş Hastalarında Perkütan Nefrolitotomi Sonuçlarının Karşılaştırılması(JAREM, 2016) Çelik, Hüseyin; Ediz, Caner; Çamtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, CemalÖz: Perkütan nefrolitotomi (PNL), tüm dünyada böbrek taşı cerrahi tedavisinde güvenle uygulanan minimal invaziv bir tedavi yöntemdir. Kliniğimizde ilk PNL ameliyatı Mart 1998 tarihinde yapıldı. PNL, alanında artan tecrübeye paralel olarak pediatrik vakalarda da güvenle uygulanmaya başlandı. Çalışmamızda, 10 yaş altı ve üstü pediatrik hastalara yapılan PNL operasyonları retrospektif olarak incelendi.Yöntemler: Çalışmaya 16 yaş ve altındaki PNL hastaları dâhil edildi. Hastalar 10 yaş ve altı ile 11-16 yaş arası olmak üzere iki gruba ayrıldı. PNL işlemi genel anestezi altında, prone pozisyonunda C kollu floroskopi eşliğinde gerçekleştirildi.Bulgular: Mart 1998-Aralık 2014 tarihleri arasında, toplam 208 pediatrik yaş grubu üriner sistem taş hastası opere edildi. Bu hastalara, biri bilateral olmak üzere toplam 210 renal ünitede PNL işlemi yapıldı. On yaş ve altı grupta 98 işlemde (%87,5) tam taşsızlık sağlanırken, 13 işlemde (%12,5) klinik olarak önemsiz rezidüel fragmanlar (CIRF) kaldı. On yaş ve üzeri gruptaki işlemlerde sırasıyla 88 (%89,79) ve 9 (%10,2) olarak bulundu. On yaş ve altı grupta 1 hastaya tubeless PNL yapıldı. Her iki gruptada 1'er vakada transfüzyon gerektiren kanama, 10 yaş ve altı grubunda 1, 11-16 yaş arası grupta 2 hastada DJ takılmasını gerektiren trakt sızdırması meydana geldi. Başka organ yaralanması olmadı. Sonuç: Minimal invaziv bir yöntem olan PNL; yüksek güvenlik, düşük komplikasyon oranları, daha kısa hastanede kalış süresi, yüksek hasta memnuniyeti sağlaması, daha yüksek taşsızlık oranları ile açık böbrek taşı cerrahisine göre avantajlı bir hale gelmiştir. Özellikle pediatrik vakalarda tecrübeli kliniklerde başarıyla uygulanabilmektedir. Bu yüzden üriner sistem taş hastalığının cerrahi tedavisinde PNL güvenli ve etkili bir yöntemdir Başlık (İngilizce): Comparison of Percutaneous Nephrolithotomy Results in Pediatric Kidney Stone Disease in Patients Under the Age of 10 Years and in Patients Over the Age of 10 Years Öz (İngilizce): Percutaneous nephrolithotomy (PNL) is a minimally invasive procedure that is safely performed for kidney stone surgery all over the world. In our clinic, PNL surgery was first performed in March 1998. In parallel with our increasing experience, PNL has been performed in pediatric cases. In our study, PNL operations performed in pediatric patients under the age of 10 years and in those over the age of 10 years were retrospectively investigated.Methods: Patients were between 0 and 16 years of age. They were divided into 2 groups according to age: 0-10 and 11-16 years. The PNL procedure was performed under general anesthesia with C-arm fluoroscopy in the prone position.Results: Between March 1998 and December 2014, a total of 208 pediatric urinary stone patients were operated on. The PNL procedure was performed in 210 renal units, 1 of which was performed bilaterally. In the <=10-year-old patient group, 98 procedures (87.5%) were stone free, while clinically insignificant residual fragments (CIRFU) were found in 13 procedures (12.5%). In the >10-year-old patient group, 88 procedures were stone free (89.79%), while clinically insignificant residual fragments were found in 9 procedures (10.2%). In the <=10-year-old patient group, tubeless PNL was performed in 1 patient. In both groups combined, bleeding requiring transfusion occurred in just 1 case. A tract leak requiring a double J stent was detected in 1 patient in the <=10-year-old patient group and in 2 patients in the other group. There was no other organ injury.Conclusion: PNL is a minimally invasive method and has become advantageous over open surgery because it offers higher security, particularly in experienced clinics, and procedures on pediatric patients can therefore be successfully performedÖğe One-Year Experience of Urological Laparoscopic Surgery with 99 Cases in a State Hospital(2015) Çelik, Hüseyin; Karazindiyanoglu, Sinan; Kağan, Gökcen; Kobaner, MuratÖz: Amaç: Osmaniye Devlet Hastanesi\\\'nde son bir yılda gerçekleştirilen ürolojik laparoskopik girişimlerin sonuçlarının sunmaktır. Gereç ve Yöntemler: Mayıs 2013 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında kliniğimizde laparoskopik cerrahi uygulanan 99 olgu retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Laparoskopik cerrahi yapılan hastaların 58\\\'i erkek, 42\\\'si kadın olup üçü pediatrik olan hastaların ortalama yaşı 47.2 yıldır. Tüm hastalara transperitoneoskopik laparoskopi uygulandı. Hastaların 50\\\'sine basit nefrektomi, 11\\\'ine renal kist eksizyonu , 10\\\'una radikal nefrektomi , ikisi pediatrik olan 10 olguya dismembered pyeloplasti, 5\\\'ine üreterolitotomi, 3\\\'üne sürrenalektomi, biri situs inversus totalis olan 3 olguya nefroüreterektomi ve mesaneden cuff eksizyonu, 2\\\'sine parsiyel nefrektomi, 2\\\'sine piyelolitotomi, 2\\\'sine orşiopeksi, 1\\\'ine heminefrektomi uygulandı. Hiçbir olguda intraoperatif komplikasyonla karşılaşılmamış ve açık cerrahiye ihtiyaç duyulmamıştır. Bir olguda peroperatif üç hastada postoperatif kan transfüzyonuna ihtiyaç duyulmuştur. Dört olguda yara yeri enfeksiyonu, iki olguda subileus ve bir olguda insizyonel herni gelişmiştir. Ameliyat sonrası ortalama hastanede yatış süresi ise 2,26 gündür. Sonuç: Laparoskopik girişimlerin ürolojide gün geçtikçe endikasyon alanı ve popülaritesi artmaktadır. Laparoskopik operasyonlar açık tekniğe göre daha kısa süre hastanede yatış, daha az ağrı ve yüksek hasta memnuniyeti nedeniyle günümüzde kullanım sıklığı artmıştır. Laparoskopik cerrahi perifer devlet hastanelerinde de gerekli deneyim ile güvenli ve uygulanabilir bir tekniktirÖğe Percutaneous nephrolithotomy for pediatric diseases(European medical journal, 2015) Çelik, Hüseyin; Çamtosun, Ahmet; Altıntaş, Ramazan; Taşdemir, Cemal; Topçu, İbrahim; Serhan, Çimen; Güneş, AliÖğe Renal trauma management and current approaches(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Çelik, Hüseyin; Camtosun, Ahmet; Ediz, Caner; Gürbüz, Şükrü; Altıntaş, RamazanAbstract Urinary tract injuries happen in approximately 8-10% of all abdominal trauma patients. Kidney is the most frequently injured organ in the urinary tract with penetrating or blunt trauma, and, if not suitable care is carried out, it may lead to morbidity and mortality. The most important laboratory tests are urinalysis, haematocrit and creatinine for evaluating renal trauma. Hematuria is often seen as microscopic or gross, but it is not enough to differentiate the condition between minor and major injuries. The management of kidney trauma has always been and will always be controversial. Conservative (follow-up) and aggressive (surgical) approach both have their proponents. The conservative management of blunt kidney trauma was first suggested in the first half of the 1900s. Since then, it has been reported that the utilities of this approach have become gradually decreased in terms of rate of nephrectomy, complications, and hospital stay. This approach has gained popularity in penetrating kidney trauma cases especially after the 1980s. Nowadays, conservative management is usually favoured, even in the case of grade IV / V traumas. In addition to this, while many studies have shown the conservative approach to be successful, surgical treatment is used only in appropriate cases in grade V injuries. In this survey, relevant articles and guidelines published between 2000 and 2014 have been reviewed, retrospectively. We aim to review the literature and suggest advices regarding conservative and surgical management of renal trauma. Keywords: Kidney Injury; Renal Trauma; Management; Renal Surgery.Öğe Üretrada Yabancı Cisim(2016) Akbulut, Mehmet Levent; Altıntaş, Ramazan; Çamtosun, Ahmet; Çelik, Hüseyin; Taşdemir, CemalKadın ve erkeklerde üretraya yabancı cisim yerleştirilmesi sıklıkla altta yatan psikiyatrik veya mental bozukluk sonucu ortaya çıkan nadir bir durumdur. Erkek hastalarda üretranın uzun olmasından dolayı bu yabancı cisimler üretrada obstrüksiyona sebep olduğunda hastaneye başvurabilmektedirler. Kadınlarda üretra boyunun erkeklere göre kısa olmasından dolayı bu yabancı cisimler mesaneye ulaşabilmektedirler. Çoğunlukla erkeklerde kendi kendine üretraya yabancı cisim yerleştirme erotik uyarı amacı taşımaktayken, olgumuzda idrar akımını rahatlatmak maksadıyla yapılmıştır. Daha önceden idrar yapmada zorlanma hikayesi olan, akut gelişen idrar yapamama şikayeti nedeni ile acil servise başvurusu sonrasında yapılan değerlendirmesinde üretrasında yabancı cisim tespit edilen 62 yaşında erkek hastanın tanı ve tedavi süreçlerini sunmayı amaçlıyoruz.