Yazar "Çuğlan, Bilal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anginası olan koroner arter hastalarında dilaltı nitrogliserin reçete edilme sıklığının ve hastaların etkin ilaç kullanım ömrü hakkında bilgilerinin değerlendirilmesi(2011) Yılmaz, Ömer Çağlar; Keskin, Gökhan; Çuğlan, Bilal; Selçoki, Yusuf; Temizkan, Ayla; Eryonucu, Beyhan; Soran, ÖzlemKararlı anginası olan koroner arter hastalarında ACC/AHA/ESC kılavuzları dilaltı nitrogliserin kullanımını önermektedir. Ancak, dilaltı nitrogliserin tablet ve spreylerinin açıldıktan sonra kullanım ömürleri tablet için altı ay, sprey için iki yıldır. Bu çalışmada koroner arter hastalığı (KAH) tanısı konmuş, anginası olan hastalarda dilaltı tablet/ sprey reçetelenme sıklığı ve hastaların doğru ilaç kullanımıyla ilgili bilgileri araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmaya KAH tanısı konmuş, kararlı anginası olan 300 hasta (201 erkek, 99 kadın; ort. yaş 61.7±10.8) alındı. Hastalarda angina sınıflamasında Kanada Kardiyovasküler Derneği sınıflaması kullanıldı. Hastaların kardiyovasküler özgeçmişleri, risk faktörleri, kullandıkları ilaçlar ve dilaltı nitrogliserin kullanımı ile ilgili bilgileri kaydedildi. Bulgular: Hastaların %96’sında en az bir risk faktörü vardı. Hastaların sadece %46’sına dilaltı nitrogliserin reçete edilmişti. Dilaltı tablet reçetelenen hastaların %91.8’i, sprey reçetelenenlerin %84.4’ü ilacın kullanım ömrünü doğru olarak bilmiyordu. Yanlarında devamlı dilaltı nitrogliserin bulunduran hastaların %35.6’sı zamanı geçmiş ilaç taşıyordu. Dilaltı nitrogliserin reçetelenmiş olan hastaların sadece %65.9’u ilaç kullanımı hakkında hekim tarafından bilgilendirilmişti. Sonuç: Bulgularımız, kılavuzların önerilerine rağmen, angina yakınması olan KAH hastalarına dilaltı nitrogliserinin yeteri kadar reçete edilmediğini, ilaç reçetelenen hastaların yanlarında süresi geçmiş ilaç bulundurduğunu ve hekimlerin ilaç kullanımı konusunda hastaları yeterince bilgilendirmediklerini göstermektedir. Bu durum KAH’nin uygun tedavisini ve etkinliğini önemli ölçüde etkileyecektir.Öğe Hipertansiyonu olan ve olmayan koroner arterleri normal hastalarda ortalama trombosit hacminin karşılaştırılması(MN Kardiyoloji, 2010) Açıkgöz, Nusret; Ermiş, Necip; Yağmur, Julide; Çuğlan, Bilal; Ataş, Halil; Özdemir, RamazanÖz: Hipertansiyon (HT) vasküler hastalıklar için bilinen önemli bir risk faktörüdür. HT’da trombosit aktivasyonunun varlığı iyi bilinmektedir. Ortalama trombosit hacmi (OTH) trombosit aktivasyonunun bir göstergesidir. Biz bu çalışmada, HT’u olan hastalarda trombosit aktivasyonunun varlığını desteklemek için anjiyografik olarak koroner arterleri normal HT’u olan ve olmayan hasta gruplarında OTH’ ni kıyaslamayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya anjiyografik olarak kanıtlanmış normal koroner arterleri olan 80 hasta alındı. Bu hastalar HT’u olan (n=40) ve olmayan (n=40) şeklinde iki gruba ayrıldı. Tüm hastaların OTH değerleri ölçüldü. Bulgular: Her iki grup arasında yaş, cinsiyet ve diğer demografik özellikler açısından fark saptanmadı (p>0,05). Ayrıca her iki grup OTH değeri açısından kıyaslandığında gruplar arasında istatistiksel olarak fark saptanmadı (8,21± 0,63 karşın 8,17±0,69 fl, sırasıyla; p=0,81). Sonuç: Koroner arter hastalığı gelişmemiş HT hastalarında sadece OTH değeri trombosit aktivasyonun varlığını göstermede yetersiz gibi gözükmektedir. Başlık (İngilizce): The comparison of mean platelet volume in patients with normal coronary arteries with and without hypertension Öz (İngilizce): Hypertension (HT) is an important risk factor known for vascular diseases. The presence of platelet activation in hypertension is well known. Mean platelet volume (MPV) is an indicator of platelet activation. In this study, we aimed to compare MPV in patients with or without HT all having angiographically proven normal coronary arteries, in order to confirm the presence of platelet activation in HT. Material and Method: 80 patients having angiographically proven normal coronary arteries were included in the study. The patients were classified into two groups according to the presence of HT, as the hypertensive group (HTG, n=40) and the non-hypertensive group (NHTG, n=40). MPV values were obtained from all patients. Results: No significant difference was found between the groups in terms of age, gender and other demographic characteristics (p>0.05). Both groups were also compared in terms of MPV value and no statistically significant difference was detected between the groups (8.21 ± 0.63 to 8: 17 ± 0.69 fl, respectively; p = 0.81). Conclusion: MPV value alone remains inadequate in showing the presence of platelet activation in patients with hypertension not having coronary artery diseaseÖğe Impaired heart rate variability in patients with mitral annular calcification: An observational study(2013) Kurtoğlu, Ertuğrul; Aktürk, Erdal; Korkmaz, Hasan; Ataş, Halil; Çuğlan, Bilal; Pekdemir, HasanAbstract: Amaç: Çalışmanın amacı mitral annüler kalsifikasyonu (MAK) olan hastalarda kalp hızı değişkenliği (KHD) parametrelerini incelemektir. Yöntemler: Çalışma enine kesitli gözlemsel amaçlı planlandı. Ekokardiyografik olarak MAK tespit edilmiş 50 hasta ile MAK'ı olmayan 50 hasta çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalara iki boyutlu transtorasik ekokardiyografi ve KHD analizi için 24 saatlik Holter monitorizasyonu uygulandı. İstatistiksel analiz için Student-t, Mann-Whitney U ve Ki-kare testleri kullanıldı. Bulgular: Hipertansiyon ve koroner arter hastalığı MAK grubunda kontrol grubuna göre daha yüksekti. Ortalama RR süresi, SDNN, SDANN, SDNN indeksi, pNN50 ve RMSSD’yi içeren tüm HRV parametreleri MAK grubunda kontrol grubuna göre azalmış saptandı (p<0,05). Hipertansiyon alt grubunda, ortalama RR süresi dışında diğer tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre azalmış saptandı. Hipertansiyon olmayan hasta alt grubunda ise, tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre yine azalmış saptandı (p<0,05). Koroner arter hastalığı olan hastaların alt grubunda, ortalama RR süresi, pNN50 ve RMSSD dışında tüm HRV parametreleri MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre düşük saptandı (p<0,05). Koroner arter hastalığı olmayan hastaların alt grubunda ise tüm HRV parametrelerinin MAK’lı hastalarda MAK’ı olmayanlara göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: Bu çalışmadaki bulgular MAK'lı hastalarda azalmış parasempatik aktiviteyle birlikte artmış sempatik aktivasyona işaret eden baskılan- mış KHD'yi göstermektedir.Öğe Paroksismal atriyal fibrilasyonu olan hastalarda sağ ventrikül sistolik ve diyastolik fonksiyonlarının değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2012) Çuğlan, BilalAtriyal fibrilasyon, sıklıkla altta yatan yapısal bir kalp hastalığının elektriksel bir belirtisidir. AF'ye sekonder olarak hem atriyum hem de ventriküllerde yavaş ama progresif bir yapısal remodelling başlayabilir. Bu remodelling sonucu AF'de oluşan fokal aktivitelerden re-entran döngüler oluşur ve AF kronikleşir. Kronik AF'de sol atriyum ve sol ventrikülde sekonder değişikliklerin oluştuğu gösterilmiştir. Bu çalışmada ise PAF'lı hastalarda ataklar halinde gelişen AF'nin sağ ventrikül fonksiyonlarına etkisinin araştırılması planlandı. METOD: Çalışmaya Temmuz 2011 ile Aralık 2011 tarihleri arasında kliniğimize başvuran ve transtorasik ekokardiyografi yapılmak üzere ekokardiyografi laboratuvarına yönlendirilen 30 paroksismal atriyal fibrilasyonlu hasta alındı. Paroksismal AF tanısı 24 saatlik ritm Holter tetkiklerinde veya elektrofizyolojik çalışma esnasında spontan AF atağı gösterilmiş olan hastalardan oluşturuldu. Herhangi bir ritm problemi olmayan 25 hasta kontrol grubu olarak belirlendi. Her iki grubun kardiyak risk faktörleri ile aldıkları medikal tedavi sorgulandı ve kaydedildi. Sağ ventrikülün sistolik ve diastolik fonksiyonları göstergesi olarak sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, M-mode, pulse Doppler ve doku Doppler kayıtları ile E dalgası, A dalgası, E/A oranı, IVRT, DT, FAD, TAPSE, MPİ ve İVA ölçümleri gerçekleştirildi. BULGULAR: Her iki grup arasında demografik özellikler açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Hasta grubunda yaş ortalaması 52,0±6,2, kontrol grubunda ise 48,1±6,5 olarak saptandı. Hastaların 22'si (%40) bayan ve 33'ü (%60) erkek idi. Hasta grubunda TAPSE değeri 1,9±0,4 ve kontrol grubunda ise 2,0±0,2 olarak saptandı (p=0,55). PAF grubunda İVA değeri 2,6±1,1 ve kontrol grubunda ise 2,6±1,0 olarak hesaplandı. Hasta grubunda IVRT değeri 85,0±14,5 ve kontrol grubunda ise 76,5±12,0 olarak saptandı. Tei indeks, hasta grubunda 0,6±0,1, kontrol grubunda ise 0,5±0,1 (p=0,06) olarak hesaplandı. Hasta grubu ile kontrol grubu arasında sağ ventrikül sistolik fonksiyonlarından Tei indeks değeri yüksek bulundu. Sağ ventrikül diyastolik fonksiyonları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu. SONUÇ: PAF'lı hastalarda sağ ventrikül fonksiyonlarını değerlendirmek maksatlı yaptığımız çalışmada, global olarak sağ ventrikül fonksiyonlarını işaret eden Tei indeksi normal referans değerin üzerinde saptanmış olup yapılan değerlendirmede bu değişikliğin IVRT'den kaynaklandığı saptanmıştır. Bu sonuç, PAF'ta sağ ventrikül diyastolik fonksiyonlarının etkilendiğini işaret edebilir.