Yazar "Öner, Zülal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankilozan spondilit’li erkek hastaların omurga deformitelerinin ve günlük yaşam kalitesinin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Canbay, Özden; Köse, Evren; Öner, Zülal; Altay, Zuhal; Ekinci, NihatAmaç: Postür, vücudun her hareketinde eklemlerin aldığı pozisyonların birleşimidir. Çalışmamızın amacı; Ankilozan Spondilit’li (AS) hastalarda postür analizine bakılarak omurga deformitelerinin belirlenmesi ve bunların AS’li hastaların günlük yaşam aktiviteleri ve kalitesi üzerine nasıl bir etkide bulunduğunun araştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 30 AS’li ve 30 sağlıklı birey alındı. Tüm bireylere postür analizi, SF-36 yaşam kalitesi değerlendirme anketi ve Beck Depresyon ölçeği uygulandı. Kaslarda kısalık ve kas kuvveti değerlendirildi. Bulgular: Postür analizi değerlendirmesi sonucunda hasta bireylerin torakal kifoz artışı, lumbal lordozda azalma, yuvarlak omuz, genu valgum ve pes planus deformitelerinin anlamlı oranda arttığı gözlendi. Vücut kitle indeksi ortalamaları ile postür analizi sonuçlarından servikal lordozda artış, düşük omuz ve genu varum açısından anlamlı bir fark bulunmadı. Belirli kas gruplarında ise kas kuvvetinde azalma ve kas kısalığı tespit edildi. Ankilozan spondilit’li hastalarda yaşam kalitesinin postüre bağlı olarak olumsuz etkilendiği belirlendi. Sonuç: Ankilozan spondilit’li hastalarda postürün bozulduğu, kaslardaki kısalığın hareketleri sınırlandırdığı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan kas zayıflamasından dolayı yaşam kalitesinin düştüğü düşünülmektedir. Ayrıca eğitim seviyesi düşük olan bireylerin, hastalık hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı ve gereken önemi göstermedikleri görülmektedir.Öğe Endometriosis'te implantasyon değişikliklerinin immünohistokimyasal analizi(İnönü Üniversitesi, 2011) Öner, ZülalBu çalışmada, deneysel olarak oluşturulan endometrial odaklar üzerine r-hFSH, u-FSH ve aromataz inhibitörlerinin etkilerinin immünohistokimyasal analizler ile belirlenmesi amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada ağırlıkları 200-250 gr arasında değişen, 60 adet, Spraque Dawley türü dişi sıçan kullanıldı. Tüm hayvanlarda anestezi altında cerrahi yöntemle endometriyozis odakları oluşturuldu. Bunu takiben sıçanlar 21 gün boyunca herhangi bir tedavi verilmeksizin gözlendi. Bu süre sonunda 14 adet rat öldü. Daha sonra hayvanlar kontrol grubunda 10, diğer gruplarda 12 adet olacak şekilde rastgele 4 gruba ayrıldı. Grup I kontrol olarak kullanıldı ve hiçbir işlem yapılmadı. Grup II'ye, 22. günden itibaren 3 gün boyunca intraperitoneal (i.p) yol ile günde iki defa azalan dozda r-hFSH verildi. Grup III'e, 22. günden itibaren grup II'deki hayvanların aynı süre ve dozunda i.p yol ile u-FSH verildi. Grup IV'e ise 22. günden itibaren 3 gün boyunca gavaj ile grup II ve III'ye uygulanan doz ve sürelerde aromataz inhibitörü verildi. Tedavi sonrasında laparotomi ile odaklar çıkarıldı. Odaklar rutin histolojik boyama (Hematoksilen-Eozin, H.E) ve immünohistokimyasal olarak Ki67, CD34 ve VEGF boyamaları yapıldı. BULGULAR: Histolojik olarak odak çapları sadece u-FSH verilen grup ile aromataz inhibitörü verilen grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş olup, aromataz inhibitörü verilen grupta yer alan odakların çapları azalmış olarak tespit edildi. Bez sayısı açısından r-hFSH, u-FSH ve aromataz inhibitörü verilen gruplar, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmış olduğu görülmüştür. İmmünohistokimyasal değerlendirmede ise Ki67 ekspresyonu çoktan aza doğru K > u-FSH > Aromataz inhibitörü > r-hFSH şeklinde idi. CD34 ve VEGF boyanmaları ise kontrol grubunda daha fazla sayıda prolifere endotel hücresi ve kapillerler olduğunu göstermiştir. SONUÇ: Endometriyozisli hastalarda in vitro fertilizasyon yapmak için kullanılan FSH preparatları endometriotik odaklarda makroskopik ve mikroskopik düzeyde büyümeyi azaltmakta veya ilerlemesini engellemektedir.Öğe An Evaluation of Spinal Deformities and Quality of Life in Male Patients with Ankylosing Spondylitis(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Canbay, Özden; Köse, Evren; Öner, Zülal; Altay, Zühal; Ekinci, NihatObjective: Posture is a combination of the positions which is taken by the joints in every movement of the body. The aim of this study is to determine the spine deformities by posture analysis in patients with ankylosing spondylitis, and, additionally, to evaluate the effects of these deformities on daily life activities and patients’ quality of life. Material and Methods: Thirty patients with ankylosing spondylitis and thirty healthy subjects were included in the study. Posture analysis, through SF-36, and Beck Depression Inventory were applied to all individuals. Shortening of muscles and muscle strength were evaluated. Results: An increase in thoracic kyphosis, a decrease in lumbar lordosis, deformities of round shoulder, genu valgum and pes planus were significantly prominent in the AS group compared to the healthy group. In both groups, no significant differences were found between means of their body mass index, increased cervical lordosis, low shoulder, and genu varum. There was a decrease of muscle strength and an increase of shortening of muscle in certain muscle groups. It was determined that quality of life in AS patients was negatively affected by posture. Conclusion: The physiologic and psychological status of patients with ankylosing spondylitis affects their quality of life because of the abnormal posture and weakness of the muscles resulting from the limitation of movement. The patients did not have enough information on their disorders and did not take care of the importance of the disease.Öğe Faz kontrast sine MR görüntüleme ile normal aquaduktal BOS akımının yaş ve cinsiyete göre kantitatif değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi, 2016) Öner, ZülalBu çalışmanın amacı, sağlıklı insanlarda aquaductus cerebri'deki BOS akım parametrelerini hem yaş hem de cinsiyet gruplarına göre ayırarak, Faz-kontrast sine MRG ile kantitatif değerlendirmek ve normal bir veri elde etmektir. Böylece BOS akımı ile ilgili gelecek çalışmalara da katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Materyal ve Metot: Çalışmaya hiçbir serebral patolojisi olmayan 72 gönüllü birey dahil edildi. Çalışma, I. grup 20-34 yaşları arasında, II. grup 35-49 yaşları arasında ve III. grup 50 yaş ve üzeri olmak üzere toplam 3 eşit gruptan oluşmakta olup her yaş grubu da kadın ve erkek olarak eşit oranda ikiye ayrılmıştır. BOS akımının kantitatif olarak değerlendirilmesi 1.5 Tesla MR cihazında yarı aksiyal planda elde edilen görüntüler üzerinden yapılmıştır. Gruplar arasında aquaductus cerebri'den geçen akımın pik hız (cm/sn), ortalama hız (cm/sn), ileri akım volümü (mL), geri akım volümü (mL), net ileri akım volümü (mL), ortalama akım (mL/min) ve aquaductus cerebri'nin alanı karşılaştırıldı. Bulgular: BOS akım parametrelerinde yaş ve cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu. Yaş grupları karşılaştırılmasında ise aquaductus cerebri alanı 50 yaş ve üzerindeki grupta, diğer yaş gruplarına göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0.002). Sonuç: Faz-kontrast sine MRG ile değerlendirilen normal akuaduktal BOS akım parametreleri hem yaş hem de cinsiyet açısından önemli bir fark göstermemektedir. Elde ettiğimiz bu parametrelerin alt ve üst değerleri gelecekteki klinik çalışmalarda yararlı olacaktır. Aquductus cerebri alanının yaşlılarda daha yüksek bulunması atrofi bağımlı ventriküler sistem dilatasyonu ile açıklanabilir.Öğe Nadir görülen bir vaka: 3d-cta ile tanımlanmış truncus thyrolingualis ve arteria facialis yokluğu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Öner, Zülal; Öner, Serkan; Köse, Evren; Kamışlı, Suat; Saraç, KayaArteria carotis externa’nın (ECA) dallarından ayrılan truncus thyrolingualis’in (TLT) anatomik bir varyasyon olduğu iyi bilinmektedir. Ancak TLT nadiren de olsa arteria carotis communis’ten (CCA) köken almaktadır. Biz burada 59 yaşında tanımlanmış serebrovasküler hastalığı (SVH) olan bir erkek hastada karotis stenozunu ve intrakraniyal vasküler yapıları değerlendirmek amacıyla üç boyutlu CT anjiyografi (3D-CTA) çekilmesi sonucunda rastladığımız sol CCA’dan köken alan TLT olgusunu sunmaktayız. TLT, sol CCA’nın anterior yüzünden ayrılmaktaydı. TLT’nin CCA’dan çıkış yerinde infundibuler dilatasyon meydana gelmişti. Sağ tarafta ise süperfisyal temporal arter (STA), CCA anterior yüzünden çıkmaktaydı. Ayrıca bu vakada rastladığımız nadir görülen bir varyasyon da arteria facialis (FA) yokluğuydu. Sağ tarafta FA gözlenirken sol tarafın FA’sı gözlenmemiştir. Boyun bölgesine ait arter varyasyonlarının bilinmesi bu bölgeye ait patolojilerin tanı ve tedavisi açısından oldukça önemlidir.Öğe Nadir Görülen Bir Vaka: 3D-CTA ile Tanımlanmış Truncus Thyrolingualis ve Arteria Facialis Yokluğu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Öner, Zülal; Öner, Serkan; Köse, Evren; Kamışlı, Suat; Saraç, KayaArteria carotis externa’nın (ECA) dallarından ayrılan truncus thyrolingualis’in (TLT) anatomik bir varyasyon olduğu iyi bilinmektedir. Ancak TLT nadiren de olsa arteria carotis communis’ten (CCA) köken almaktadır. Biz burada 59 yaşında tanımlanmış serebrovasküler hastalığı (SVH) olan bir erkek hastada karotis stenozunu ve intrakraniyal vasküler yapıları değerlendirmek amacıyla üç boyutlu CT anjiyografi (3D-CTA) çekilmesi sonucunda rastladığımız sol CCA’dan köken alan TLT olgusunu sunmaktayız. TLT, sol CCA’nın anterior yüzünden ayrılmaktaydı. TLT’nin CCA’dan çıkış yerinde infundibuler dilatasyon meydana gelmişti. Sağ tarafta ise süperfisyal temporal arter (STA), CCA anterior yüzünden çıkmaktaydı. Ayrıca bu vakada rastladığımız nadir görülen bir varyasyon da arteria facialis (FA) yokluğuydu. Sağ tarafta FA gözlenirken sol tarafın FA’sı gözlenmemiştir. Boyun bölgesine ait arter varyasyonlarının bilinmesi bu bölgeye ait patolojilerin tanı ve tedavisi açısından oldukça önemlidir.