Yazar "Öztürk, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir Grup Sağlık Yüksekokulu Öğrencisinin Yeme Tutumları ile Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Arasındaki İlişki(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Ünalan, Demet; Öztop, Didem Behice; Elmalı, Ferhan; Öztürk, Ahmet; Konak, Deniz; Pırlak, Betül; Güneş, DidemBu araştırmanın amacı, sağlık yüksekokulu öğrencilerininyeme tutumları ile sağlıklı yaşam biçimi davranışları arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırma, Şubat-Mart 2008 tarihleri arasında, Erciyes Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu, beslenme ve diyetetik (130), hemşirelik (103) ve ebelik (39) bölümlerinde öğrenim gören 272 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Araştırma verileri; öğrencilerin demografik sosyo-kültürel özellikleri, beslenmeye ilişkin davranışlarını değerlendiren bir anket formu ile Yeme Tutum Testi (YTT) ve Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği (SYBDÖ) kullanılarak, araştırmacı tarafından yüz yüze anket uygulanarak toplanmıştır. Verilerin analizinde; Ki-kare testi, Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis testi, Pearson Korelasyon analizi ve Lojistik Regresyon analizi uygulandı. Bulgular: Öğrencilerin Yeme Tutum Testi puan ortalaması 20.9±9.3, SYBD puan ortalaması ise 127.8±17.5’dir. Öğrencilerin %14’ü YTT’den ≥30 puan almışlardır. Kız öğrencilerin olası yeme bozukluğu oranları erkek öğrencilere göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur. Öğrencilerin kaldıkları yere ve yerleşim yerine göre; YTT puan ortalamaları arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05).Normal kilolu olanların olası yeme bozukluğu oranları anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur.Uygulanan Pearson korelasyon analizi sonucunda; yeme tutumu testi toplam puanları arttıkça da sağlık sorumluluğu puanlarının da anlamlı düzeyde arttığı tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç ve öneriler: Kız öğrencilerde, normal kilolu öğrencilerde, yurtta kalan, ilçede yaşayan öğrencilerde olası yeme bozukluğu görülme oranı yüksektir. Üniversite öğrencileri hem yaşları gereği hem de psiko-sosyal ve ekonomik zorlanmalar nedeniyle yeme bozuklukları için bir risk grubunu oluşturmaktadır. Bu nedenle öğrencilere ve ailelerine yeme bozukluğu hakkında eğitim verilmesi, koruyucu önlemlerin alınmasını öneriyoruz.Öğe Factors affecting complication rates of percutaneous nephrolithotomy in children results of a multi institutional retrospective analysis by the Turkish pediatric ürology society(The Journal of Urology, 2014) Önal, Bülent; Doğan, Hasan Serkan; Satar, Nihat; Bilen, Cenk Yücel; Güneş, Ali; Özden, Ender; Öztürk, Ahmet; Demirci, Deniz; İstanbulluoğlu, Mustafa Okan; Gürocak, Özdemir Serhat; Nazlı, Oktay; Tanrıverdi, Orhan; Kefi, Aykut; Korgalı, Esad; İnci, Kubilay; İzol, Volkan; Altıntaş, RamazanWe assessed factors affecting complication rates of percutaneous nephrolithotomy in children. Materials and Methods We retrospectively evaluated data on 1,205 renal units in 1,157 children treated with percutaneous nephrolithotomy at 16 Turkish centers between 1991 and 2012. Of the patients 28.3% had a history of urolithiasis. Complications were evaluated according to the Satava classification system and modified Clavien grading system. Univariate and multivariate analyses were done to determine predictive factors affecting complication rates. Results A total of 515 females and 642 males were studied. Mean ± SD patient age was 8.8 ± 4.7 years (range 4 months to 17 years). Mean ± SD stone size, operative time and postoperative hospital stay were 4.09 ± 4.06 cm2, 93.5 ± 48.6 minutes and 5.1 ± 3.3 days, respectively. Postoperative stone-free rate was 81.6%. A total of 359 complications occurred in 334 renal units (27.7%). Complications were intraoperative in 118 cases and postoperative in 241. While univariate analysis revealed that stone history, positive urine culture, operative time, length of hospitalization, treatment success, punctured calyx and location of the stone significantly affected the complication rates (p <0.05), operative time, sheath size, mid calyceal puncture and partial staghorn formation were the statistically significant parameters affecting complication rates on multivariate logistic regression analysis. Conclusions Percutaneous nephrolithotomy is the treatment of choice for most renal calculi in children. The technique is effective and safe in children, with a high success rate and a low rate of major complications. The significant factors identified should be considered by clinicians to decrease associated complication rates.Öğe İnme Hastalarında Yaş ve Cinsiyetin Fonksiyonel Yetersizlik Üzerine Olan Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Soyuer, Ferhan; Ünalan, Demet; Öztürk, Ahmetİnme sonrası üçüncü ayda olan olgularda, yaş ve cinsiyet ile fonksiyonel yetersizlik arasındaki ilişkiyi araştırmak amacı ile çalışma planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Veri toplama aracı olarak; araştırmacı tarafından geliştirilen ve hastanın yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitimi, mesleği, dahili hastalıkları, inme tipi, lokalizasyonu vb. bilgileri almak amacıyla oluşturulan bir anket formu kullanılmıştır. İnme olgularının, fonksiyonel değerlendirmeleri, fonksiyonel bağımsızlık ölçeği (FIM) ile yapılmıştır. Bulgular: Olguların, cinsiyet, lezyon tipi, lezyon tarafı ve FIM kognitife göre, yaş grupları arasında istatistiksel açıdan fark bulunmamıştır (p>0,05). Yaş grupları arasında, eğitim (p=0,01), FIM motor ve FIM total (p=0,02) değerlendirmeleri açısından fark bulunmuştur. Yaş, lezyon tarafı, lezyon tipi ve FIM kognitif açısından cinsiyetler arasında fark bulunmamıştır (p>0,05). Cinsiyetler arasında, eğitim (p=0,00), FIM motor (p=0,04) ve FIM total (p=0,01) değerlendirmeleri açısından fark bulunmuştur. Yaş ve FIM motor (r=-0,289, p=0,01) , FIM total (r=-0,276, p=0,02) değerlendirmeleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sonuç: İleri yaşlarda ve bayan inme hastalarında fonksiyonel yetersizlik daha fazladır.Öğe İnme Sonrası Depresyon Kognitif Bozuklukla İlişkilidir(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Soyuer, Ferhan; Erdoğan, Füsun; Öztürk, Ahmetİlk kez inme geçiren ve en az 3 ay hastalık süresi olan inme’li olgularda, depresyon ve kognitif fonksiyon arasındaki ilişkiyi karşılaştırmaktır. Metodlar: İnme sonrası 3. ayda, 70 hasta değerlendirmeye alınmıştır.Olgularda, depresyon derecesi Beck Depresyon Değerlendirmesi (BDD), kognitif fonksiyon Mini Mental Durum Ölçeği (MMDÖ), fonksiyonel durum Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçeği (FBÖ) ve inme şiddeti NIH ölçeği kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular:Hastaların %8.6’da depresyon belirlenmiştir. Depresyon olan ve depresyon olmayan gruplar arasında, MMDÖ ve FBÖ değerlendirmeleri açısından istatistiksel olarak fark vardır (p<0.05). Depresyon ve kognitif fonksiyon arasında bir ilişki bulunmuştur (r= -0.276, p<0.05). Sonuç:İnme öncesi mental problemi olmayan, inmeli hastalarda depresyon yaygındır ve kognitif bozuklukla ilişkilidir.Öğe Kafkasya’dan Muş Yöresine Göçler Ve Göçmenlerin İskânı (1856-1905)(Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018) Öztürk, Ahmet; Toprak, SerapÖz: Kırım Savaşı’nda mağlup olan Rusya, Kafkas halklarının kendisine gerekli desteği vermediği gerekçesiyle bölge halkına yönelik baskı, şiddet ve asimilasyon politikaları yürütmeye başladı. Rusya’nın uyguladığı bu politikalar sonucunda bölge halkı tarihi, dini ve ekonomik bağları olan Osmanlı Devleti topraklarına göç etmek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti topraklarına 1850’li yılların ilk yarısında bazı Kafkas ailelerin gönüllü olarak gelmesiyle başlayan göç hareketi, 1859 yılından itibaren yoğunluk kazanmaya başladı. 1862-1865 yılları arasında doruk noktasına ulaşan göçler, sonrasında azalma göstermeye başladı. Fakat 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra göç hareketinde tekrar artış görüldü. Çeşitli dönemlerde artış ve azalışlar gösteren bu göç hareketi, 20. yüzyılın ilk yıllarına kadar devam etti. 1850’lerin sonundan itibaren iskâna açılan Muş yöresine Kafkasya’dan gelen binlerce göçmen yerleşti. Bu çalışmada, Muş yöresini iskân bölgesi olarak tercih eden Kafkasya göçmenlerinin nüfus özellikleri, yerleşim yerleri ve göçmenlerin yöre halkı ile sosyo-ekonomik ilişkileri incelenmiştir. Başlık (İngilizce): THE MIGRATIONS FROM CAUCASIA TO MUŞ REGION AND IMMIGRANTS SETTLEMENT (1865-1905) Öz (İngilizce): Russia, which had been defeated by the Crimean War, began to carry out policies of oppression, violence and assimilation against the people of the region on the grounds that the people of the Caucasus did not give them the necessary support. As a result of these policies implemented by Russia, the people of the region have to migrate to the territories of the Ottoman State which have historical, religious and economic ties. The immigration movement that began with the voluntary arrival of some Caucasian families in the first half of the 1850s on the territory of the Ottoman State began to gain intensity from 1859. But the migrations which have been declining slightly began to intensify again after the Ottoman-Russian War of 1877-1878. However, after the Ottaman-Russian War of 1877-1878, the migration movement also increased again. This immigration movement, which increased and decreased during various periods, continued until the first years of the 20th century. From the end of the 1850s thousands of immigrants arrived from the Caucasus to the Mus region, which opened at the settlement. In this study, population characteristics of the Caucasian immigrants wpreferred Muş region as the settlement area, the settlement places and socio-economic relations between local inhabitants and immigrants were examined.Öğe Kronik Beyin Damar Hastalıklarında Yaşam Kalitesi Ve Etkileyen Faktörler(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Soyuer, Ferhan; Ünalan, Demet; Öztürk, AhmetKronik beyin damar hastalığı (BDH) olan ve toplumda yaşayan olgularda, yaşam kalitesini değerlendirmek ve sosyodemografik, klinik değişkenlerle yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Veri toplama aracı olarak bir anket formu, yaşam kalitesini değerlendirmek için SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, depresyonun derecesini belirlemek için Beck Depresyon Envanteri (BDI), BDH şiddetini değerlendirmek için Canadian Neurological Skala (CNS), fonksiyonel değerlendirme için, fonksiyonel bağımsızlık ölçeği (FIM) kullanılmıştır. Bulgular: Olguların, 43 (%61.4)’ü erkek, 27 (%38.6)’ sı kadın olup, yaş ortalamaları 60.16±11.30’dır. Çalışma grubundaki olguların hastalık süresi 197.44±26.22 gün’dür. Ellibir (%72) olguda dahili bir hastalık vardır. Çalışmamızda, olguların yaşı arttıkça fizik fonksiyonellik ve genel sağlık algısı boyutu puanlarında anlamlı düzeyde azalma olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). CNS ve FIM arttıkça, fizik fonksiyonellik, fiziksel rol sınırlamaları, enerji/canlılık, sosyal fonksiyonellik, genel sağlık algısı sağlık boyutu puanlarında anlamlı düzeyde artma olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç:Kronik BDH’ da yaşam kalitesi, hastalık şiddeti, fonksiyonel durum ve depresyondan etkilenmektedir.Öğe Meslek Yüksekokullarının Sağlık ve Sosyal Programlarında Öğrenim Gören Öğrencilerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları ve Öz-Bakım Gücü Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Ünalan, Demet; Şenol, Vesile; Öztürk, Ahmet; Erkorkmaz, ÜnalKesitsel tipteki bu araştırma, sağlık ve sosyal alanlardaki meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrencilerin sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile öz-bakım gücü düzeylerini belirlemek, bunlar arasındaki ilişkiyi incelemek ve etkileyen faktörleri ortaya koymak amacıyla planlanmıştır. Sağlık programlarında öğrenim gören öğrencilerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği (SYBDÖ) puan ortalaması 118,46±21,38, sosyal programlardakilerin ise 125,34±23,95’dir. Öğrencilerin eğitim programlarına göre; kendini gerçekleştirme, egzersiz ve beslenme düzeyi, sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği toplam puan ortalaması ve öz-bakım gücü düzeyleri arasında anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Sağlık programlarında öğrenim gören öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalaması, sosyal programlarda öğrenim gören öğrencilerinkinden anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0,05). Kız öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalamaları, erkek öğrencilerin ise egzersiz puanı ortalaması karşı cinse kıyasla anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0,05). Yaş grupları ile sağlık sorumluluğu düzeyi, kaldığı yer ile egzersiz, beslenme ve SYBDÖ toplam puan ortalaması ve genel sağlık algısı ile kendini gerçekleştirme, egzersiz, beslenme, stres yönetimi ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği puan ortalamaları arasında anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,05). Sigara içmeyenlerin öz-bakım gücü puan ortalaması halen içenlerinkinden anlamlı düzeyde yüksektir (p<0,05). Sağlıklı yaşam biçimi davranışları ile öz- bakım gücü düzeyleri arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0,001).Öğe Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Öz-Bakım Gücü Düzeylerinin Belirlenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2006) Ünalan, Demet; Şenol, Vesile; Öztürk, AhmetKesitsel tipteki bu araştırma, sağlık ve sosyal alanlardaki meslek yüksekokullarında öğrenim gören öğrencilerin öz-bakım gücü düzeylerini belirlemek ve etkileyen faktörleri ortaya koymak amacıyla planlanmıştır. Öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalaması 90.58 ± 20.03 olup, puan aralığı 33-133’dür. Sağlık programlarında öğrenim gören öğrencilerin, kız öğrencilerin, sosyal güvencesi olan, kendine ait odası olan öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalaması anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur ( P<0.05). Öğrencilerin kaldıkları yere göre öz-bakım gücü ölçeği puan ortalaması arasında anlamlı fark bulunmuştur (P<0.05). Sigara içme duruma göre öz-bakım gücü puan ortalamaları arasında anlamlı fark (P<0.05) olup, bu farklılığın halen sigara içenlerle hiç içmeyen ve sigarayı bırakan gruplardan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Halen alkol kullanan öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalaması, arada bir alkol kullananların ve bırakanlarınkinden anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (P<0.05). Araştırma sırasında herhangi bir hastalığı olmadığını belirten öğrencilerin öz-bakım gücü puan ortalaması anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (P<0.05).