Yazar "Özyurt, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer kanseri ve pnömoni hastalarının bronşial yıkama sıvısı ile plazmalarında nitrik oksit (NO) ve malondialdehit (MDA) düzeyleri(2002) Akyol, Ömer; Yıldırım, Zeki; Köksal, Nurhan; Özyurt, Hüseyin; Gökbulut, İncilayÖz: Bu çalışmada akciğer kanseri (n=13) ve pnömoni (n=13) tanısı konmuş hastaların bronşial yıkama sıvıları ile plazmalarında; lipid per oksidasy onunun bir göstergesi olan malondialdehit (MDA) ve önemli bir mediator, serbest radikal olan nitrik oksit (NO) düzeyleri ölçüldü. Elde edilen sonuçlar kontrol grubunun (n=13) değerleri ile karşılaştırıldı. Akciğer kanseri olan hastaların lavaj sıvılarındaki NO miktarı 268.1 ± 46.0 umol/L, MDA miktarı 2.80 ± 0.55 umol/L, bu grubun plazmalarında ise NO miktarı 104.7 ± 34.43 umol/L, MDA miktarı 2.05 ±0.17 umol/L olarak bulundu. Pnömoni grubundaki hastaların lavaj sıvılarında NO miktarı 341.6 ± 48.0 umol/L, MDA miktarı 3.98 ± 1.09 umol/L olarak ölçüldü. Bu grubun plazmalarında ise NO miktarı 55.53 ± 9.70 umol/L, MDA miktarı ise 2.46 ± 0.24 fnınol/L bulundu. Kontrol grubundaki hastaların lavaj. sıvılarında NO miktarı 242.4 ± 224.9 umol/L, MDA miktarı 4.99 ± 1.26 umol/L, aynı grubun plazmalarında ise NO miktarı 61.3± 17.7 umol/L ve MDA miktarı 2.59 ± 0.62 umol/L bulundu. Akciğer kanserli ve pnömonili hastaların lavaj sıvısı ile plazmalarında yapılan ölçümler arasında anlamlı bir fark tespit edilemedi. Sonuçlar literatürün ışığında tartışıldı. Çalışılan parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamaması, akciğer kanseri ve pnömoni hastalıkları ile bu parametreler arasında herhangi ciddi bir sebep-sonuç ilişkisi olmadığını düşündürmektedir. Nitrik oksit ve malondialdehit parametreleri arasında pozitif ve negatif korelasyonların olması bu hastalıklarla çalışılan parametreler arasında bir ilişkinin olabileceğine işaret olabilir.Öğe Astımlı olgularda yoğunlaştırılmış soluk havasında nitrik oksit seviyeleri ile astım kontrol ölçekleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi(Tüberküloz ve Toraks, 2010) Sazlıdere, Hüsamettin; Çelikel, Serhat; İnönü, Handan; Doruk, Sibel; Yılmaz, Ayşe; Özyurt, Hüseyin; Erkorkmaz, ÜnalÖz:Astım tedavisinin amacı klinik kontrolün sağlanmasıdır. Çalışmamızda, stabil dönem astımlı olgularda yoğunlaştırılmış soluk havasında nitrik oksit, nitrit ve nitrat düzeyleri ile astım kontrolü düzeyi (AKD), astım kontrol anketi (AKA), bronş provokasyon testi (BPT), solunum fonksiyon testi (SFT) arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlandı. Stabil astım tanısı olan 47 hasta ve 42 kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya alınan tüm olgulara SFT, prik test yapıldı ve yoğunlaştırılmış soluk havasında nitrik oksit, nitrit ve nitrat düzeyi bakıldı. Hasta grubunun ayrıca BPT, AKA ve 2006 GINA (Global Initiative for Asthma) rehberine göre AKD’si belirlendi. Çalışmaya alınan hasta ve kontrol gruplarının yaş ortalamaları sırasıyla; 44 ± 11, 47 ± 11 yıl olup, kadın hasta oranları %85 ve %76 idi. Astımlı hastaların kontrol grubuna göre, solunum fonksiyonlarının daha düşük ve nitrit seviyesinin anlamlı olarak yüksek (sırasıyla 5.42 ± 3.2, 4.17 ± 2.7; p< 0.05) olduğu izlendi. AKD ile nitrik oksit ve ürünleri arasında ilişki bulunmazken, AKA ve mini yaşam kalitesi anketi sonuçları arasında ileri derecede anlamlı ilişki saptandı (p< 0.001). BPT pozitif olan grupta, AKA değeri ve serum eozinofil mutlak değeri, BPT negatif olan gruba göre anlamlı olarak daha yüksek (p< 0.05), FEV1/FVC, pik ekspiratuar akım yüzdesi değerleri ise anlamlı olarak daha düşük bulundu (p< 0.05). BPT pozitif olanlarda BPT negatif olanlara göre anlamlı olarak daha fazla oranda geri dönüşümlülük saptandı (sırasıyla; 11.2 ± 7.4, 6.9 ± 6.6; p< 0.05). Yoğunlaştırılmış soluk havasındaki nitrik oksit, nitrit, nitrat ile AKA, AKD, BPT ve SFT arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (p> 0.05). Sonuç olarak, soluk havası nitrik oksit ve ürünlerinin stabil astımlı hastaların kontrol durumunu belirlemede yeterli olmadığı saptandı. Astım kontrol düzeyini belirlemede mevcut astım kontrol ölçeklerinin yeterli olabileceği düşünüldü.Öğe Baş-boyun epidermoid kanserinde dokudaki katalaz ve süperoksit dismutaz aktiviteleri ve malondialdehit düzeyleri(2001) Solmaz, Fevzi; Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Özyurt, Hüseyin; Sögüt, SadıkÖz: Amaç: Baş-boyun epidermoid kanserlerinde antioksidan enzim aktivitelerinin araştırılması. Hastalar ve Yöntemler: Baş-boyun epidermoid kanserli 32 olguda (26 erkek, 6 kadın; ort. yaş 57.5) tümöral dokudan ve ameliyat bölgesinde tümöre uzak normal dokudan örnekler alındı. Tümöral doku ve normal dokuda katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ve malondialdehit (MDA) düzeyleri ölçülerek değerlendirildi. Bulgular: Tümöral dokuda CAT, SOD enzim aktivitelerinin ve MDA düzeylerinin düşük olduğu, fakat bu durumun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptandı. Yaş ve cinsiyet yönünden fark izlenmedi. Tümöral dokuda CAT ve SOD enzim aktivitelerinin evre ilerledikçe giderek azaldığı, MDA düzeyinin ise giderek arttığı saptandı. Ancak bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Sonuç: Serbest radikaller epidermoid kanser dokusunda metabolik hasara sebep olabilir. Antioksidan enzimlerin kanser tedavisindeki rollerinin gösterilmesi için yeni araştırmalara gereksinim vardır.Öğe Deneysel karaciğer iskemi-reperfüzyon oluşturulan sıçanlarda E vitamini ve kafeik asit fenetil ester'in (CAPE) metabolik enzimlere etkileri(Ege Tıp Dergisi, 2002) Uz, Efkan; Yılmaz, H. Ramazan; Iraz, Mustafa; Fadıllıoğlu, Ersin; Özyurt, Hüseyin; Söğüt, Sadık; Akyol, ÖmerÖz: Bu çalışmada, deneysel olarak iskemi-reperfüzyon (l/R) oluşturulan sıçan karaciğerlerinde karbohidrat metabolizmasının önemli enzimleri olan heksokinaz (HK), glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), 6-fosfoglukonat dehidrogenaz (6PGD), laktat dehidrogenaz (LDH) ve malat dehidrogenaz (MDH) enzimleri çalışılmış ve bu enzimlerin aktivitelerine E vitamini ve kafeik asit fenetil ester (CAPE)'in etkileri araştırılmıştır. Wistar Albino erkek sıçanlar 10'arlı 4 gruba ayrılmıştır, iskemireperfüzyon gruplarına izotonik, E vitamini ve CAPE intrapehtoneal olarak uygulanmıştır. Izotonik+l/R grubunda sham grubuna göre HK, G6PD ve 6PGD aktiviteleri anlamlı olarak artarken, LDH ve MDH aktiviteleri ise anlamlı olarak azalmıştır. E vitamini uygulanan sıçanların HK ve 6PGD aktivitelerinde izotonik+l/R grubuna göre anlamlı artış varken, LDH ve MDH aktivitelerinde ise anlamlı azalma saptanmıştır. CAPE uygulanan sıçanlar izotonik+l/R grubu ile karşılaştırıldığında HK, G6PD ve 6PGD aktivitelerinde anlamlı artış ve LDH aktivitesinde anlamlı azalma gözlenmiştir. CAPE ile sham grupları arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır CAPE uygulanan sıçanlar E vitamini grubu ile karşılaştırıldığında HK, G6PD, 6PGD ve MDH aktivitelerinin değerlerinde anlamlı artış oluşmuştur. Sonuç olarak CAPE'nin, E vitaminine göre hasarlı dokuda glikoliz ve pentoz fosfat yolunun bütünlüğünü daha iyi koruduğu ve hasarı azalttığı, sitrik asit siklusunu da daha aktif tutarak enerji üretimini desteklediği söylenebilir. Bu etkisini direkt olarak bu metabolik enzimlerin indüksiyonunu artırarak/azaltarak değil de, daha önceki çalışmalarımızda da gösterildiği gibi doku hasarını azaltarak indirekt yoldan yaptığını düşünmekteyiz.Öğe Deneysel olarak bleomisin ile sıçan akciğerinde oluşturulan fibroziste serbest radikallerin rolü ve fibrozis oluşturan mekanizmalar üzerine kafeik asit fenetil ester'in (CAPE) etkisi(İnönü Üniversitesi, 2002) Özyurt, HüseyinKanser tedavisinde kullanılan antikanserojenik antibiyotiklerden BLM nin kullanımına bağlı yan etki olarak akciğer fıbrozisi meydana gelir. BLM ye bağlı olarak gelişen akciğer fibrozisinde etken olarak serbest oksijen radikalleri görülmektedir. Antienflamatuvar, sitostatik, antikanserojen, antiproliferatif ve antioksidan özellikleri gösterilmiş olan CAPE'nin fıbrozisteki etkisini araştırmayı planladık. Bu çalışmada 36 adet Sprague Dawley tipi erkek sıçan kullanıldı. Sıçanlar; I- Kontrol (n=8), II- BLM (n=9), III- BLM + E-vit (n=9) ve IV- BLM + CAPE (n=10) şeklinde dört gruba ayrıldı. Dokulardan OH-prolin, MDA, NO düzeyleri ile SOD, CAT, MPO aktiviteleri çalışıldı. Ayrıca deneyin başlangıcında, 7.gün ve 14. gününde ağırlık değişimleri takip edildi. Antioksidan enzimlerden SOD ve CAT aktivitelerinde BLM grubunda kontrol grubuna göre anlamlı şekilde azalma, MPO aktivitesinde ise anlamlı bir artış görüldü (p<0.0001). CAPE, CAT ve SOD aktivitelerini kontrol seviyesine yükseltirken, MPO aktivitesini kontrol grubu seviyesine indirmiştir. NO, MDA ve OH-prolin seviyesilerinde BLM grubunda kontrol grubuna göre anlamlı air artış gözlendi. CAPE, fıbrozisli dokudaki NO, MDA ve OH-prolin miktarlarını E-vit'ten daha fazla düşürerek kontrol grubu seviyesine indirmiştir. Bu sonuçlardan hareketle BLM kaynaklı akciğer fıbrozisi üzerine CAPE' nin antioksidan ve serbest radikal süpürücü etkisinin E-vit' den daha üstün olduğu söylenebilir. CAPE, lipit peroksidasyonunu E-vit' den daha çok yavaşlatmış veya geriletmiştir. Fibrozisli dokuya nötrofîl göçünün fazla olduğunun göstergesi olan BLM verilen gruptaki yüksek MPO aktivitesi, CAPE tarafından kontrol grubu seviyesine düşürülmüştür. BLM nuhtemelen iNOS veya eNOS enzim sistemi üzerine aktive edici etki göstererek arginin aminoasitinden daha fazla NO sentezletmiştir. CAPE ise bu etkiyi bloklayarak kontrol seviyesine indirmiştir. Sonuç olarak; her ne kadar E-vit ile tedavinin de başarılı olmasına rağmen hem OH- prolin hem de MDA ve MPO düzeylerini kontrol grubu seviyelerine indirdiği için CAPE'nin BLM kaynaklı akciğer fıbrozisini önlemede E-vit'ne göre daha başarılı olduğu söylenebilir.Öğe Detorsiyon öncesi uygulanan caffeic acid phenethyl ester'in testiküler reperfüzyon hasarına etkisi(2000) Koltuksuz, Uğur; Uz, Efkan; Karaman, Abdurrahman; Özyurt, Hüseyin; Aydinç, Mustafa; Akyol, ÖmerÖz: AMAÇ: İskemi sonrası reperfüzyon hasarı birçok organda olduğu gibi testiste de kabul edilen bir fenomendir. Spesifik bir propolis bileşeni olan Caffeic acid phenethyl ester (CAPE) antioksidan özellikleri olan kimyasal bir bileşimdir. CAPE'in testiste detorsiyon sonrası reperfüzyon hasarını önleyici etkisinin olup olmadığını araştırmak için bir deneysel çalışma planladık. YÖNTEM: Kırk adet erkek erişkin Wistar Albino rat sham, torsiyon, serum fizyolojik-detorsiyon ve CAPE-detorsiyon olmak üzere her biri 10 rattan oluşan dört gruba ayırıldı. Torsiyon grubunda ratlar sol testise saat yönünde 720o torsiyon uygulandıktan iki saat sonra sakrifıye edildi. Serum fizyolojik-detorsiyon grubunda ratlara detorsiyondan 30 dakika önce 1 mi serum fizyolojik verildi ve detorsiyon uygulandıktan 4 saat sonra sakrifiye edildiler. CAPE-detorsiyon grubunda ise serum fizyolojik yerine yine detorsiyondan 30 dakika önce CAPE (10 pmol/kg) uygulandı. Sakrifiye edilen hayvanların her iki teslisleri malondialdehid (MDA) seviyesi ve ksantin oksidaz (XO) aktivitesinin belirlenmesi için alındı. BULGULAR: İpsilateral testiste torsiyon grubu ortalama MDA seviyesi ve XO aktivitesi sham grubuna göre anlamlı şekilde yükselmişti (P<0.001 ve P<0.01). Serum fizyolojik-detorsiyon grubu ortalama MDA seviyesi ve XO aktivitesi torsiyon grubuna göre anlamlı şekilde yüksek bulunurken (P<0.01 ve P<0.05), CAPE-detorsiyon grubunda ise anlamlı değişiklik gözlenmedi. Kontrlateral testiste bu iki parametre açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktu. SONUÇ: Detorsiyon öncesi uygulanan CAPE'nin reperfüzyon sonrası ortaya çıkan ve hücre zarında lipid peroksidasvonu yaparak hücresel hasara sebep olan reaktif oksijen türlerini yok ederek reperfüzyon hasarına engel olmaktadır.Öğe İntratrakeal bleomisin uygulanmış sıçan akciğer dokusunda metabolik enzim aktiviteleri üzerine E vitamini ve erdosteinin etkisi(2004) Sögüt, Sadık; Songür, Ahmet; Yılmaz, H. Ramazan; Iraz, Mustafa; Özyurt, HüseyinÖz: Bu yazıda mağdurun hakları ve güvenliği konusunda eksik olan yasal düzenlemeler sebebiyle cerrahi uygulamalar sonrasında karşılaşılan güncel uygulamalardaki eksiklikler konu edilmiştir. Yasal düzenlemelerdeki boşluk sebebiyle, kaybedilen hayatlar, emek, zaman ve para bir olgu bazında ele alınarak; uygulamadaki sorunların giderilmesi ve acil ve adli vakalarla uğraşan cerrahların daha huzurlu olabilecekleri ortamların oluşturulması için gerekli yasal düzenlemeleri içeren önerilerde bulunulmuştur.Öğe L-Name ile hipertansif yapılan sıçanlarda kalpte iskemi-reperfüzyon sonrası kalp dokusu ksantin oksidaz aktivitesi ve malondialdehit düzeyleri(Ege Tıp Dergisi, 2001) Fadıloğlu, Ersin; Özyurt, Hüseyin; Erdoğan, Hasan; Emre, Mehmet HanifiÖz: Bu çalışmanın amacı erkek ve dişi hipertansif sıçanlarda kalpte iskemi-reperfüzyon hasarından sonra ksantin oksidaz (XO) aktivitesinin ve malondialdehit (MDA) düzeyinin tespit saptanmasıdır. L-NAME ile kronik nitrik oksit sentetaz (NOS) inhibisyonu hipertansiyon modeli oluşturmak için uygulandı. Erkek ve dişi sıçanlar üçer gruba ayrıldı. L-NAME çeşme suyu içinde 15 gün süre ile 100 mg/L ya da 500 mg/L olacak şekilde verildi. Kontrol grubuna sadece çeşme suyu verildi, iskemi-reperfüzyon (l/R) hasarı oluşturmak için sol ana koroner artere 7 dakika oklüzyon ve 7 dakika reperfüzyon uygulandı. Sonra kalp çıkarıldı ve -85'C'de çalışma gününe kadar saklandı. Dişi kontrol grubu XO aktivitesi erkek gruba göre anlamlı olarak artmış bulundu. Dişi sıçanlarda 100 mg L-NAME grubu XO aktivitesi kontrol grubuna göre anlamlı olarak azaldı. Erkek 100 mg L-NAME grubu MDA düzeyi diğer erkek gruplarına göre anlamlı artış gösterdi, üiş ikontrol grubu MDA düzeyi diğer dişi çalışma gruplarına göre vè ayrıca 500 mg L-NAME grubu MDA düzeyi 100 mg L-NAME grubuna göre anlamlı o/arak azalmış olarak saptandı. Düşük doz L-NAME ile hipertansiyon oluşturulan erkek sıçanlarda kalpte l/R sonrası lipit peroksidasyonda artış görülürken, diğer taraftan L-NAME ile hipertansiyon oluşturulan dişi sıçanlarda kalpte l/R sonrası lipit peroksidasyonda azalma görüldü. L-NAME ile hipertansiyon oluşturulan dişi sıçanlarda I/R sonrası XO enzim aktivitesi anlamlı bir şekilde azalmıştır. Başlık (İngilizce): Xhanthine oxidase activities and malondialdehyde levels in heart tissue after myocardial ischemia-reperfusion on rats with hypertension induced by L-Name Öz (İngilizce): The aim of this study was to investigate xanthine oxidase (OX)'enzyme activity and level of malondialdehyde (MDA) following heart ischemia-reperfüsion injury in male and female hypertensive rats. Chronic nitric oxide synthetase inhibition by L-NAME was performed to induce hypertension. Male and female rats were divided into three groups. L-NAME was given as 100 mg/L or 500 mg/L in tap water for 15 days. Only tap water was given to rats in control group. To produce ischemia-reperfüsion (I/R) injury, the left main coronary artery was occluded for 7 mm, followed by 7 min of reperfusion. Then heart was excised and had been stored at -85'C up to study day. XO activity of female control group was higher than male one. It was found that XO activity of female 100 mg L-NAME group was lower than control one. MDA level of male 100 mg L-NAME group showed remarkable increase compared to other male group. It was found that MDA level of female control group was higher than those of other female groups. On the other hand, MDA level of female 500 mg L-NAME group was significantly lower than 100 mg L-NAME one. Increased lipid peroxidatlon .was seen after myocardial I-R injury in male rats with hypertension induced by low dose L-NAME, whereas decreased lipid peroxidation was seen after myocardial I-R injury in female rats with hypertension induced by L-NAME. Hypertension induced, by low dose L-NAME caused remarkable decrease in XO enzyme activity of female rats after I/R.Öğe Serum nitric oxide levels in patients with head and neck squamous cell carcinoma(2007) Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, M. Tayyar; Özuğurlu, Fikret; Özyurt, Hüseyin; Aladağ, İbrahim; Özturan, Orhan; Akyol, ÖmerAmaç: Baş-boyunda skuamöz hücreli kanser saptanan hastalarda serum nitrik oksit (NO) düzeyi belirlendi ve bunun TNM evresi, tümör yerleşimi ve derecelendirmesi ile ilişkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Baş-boyunda skuamöz hücreli kanser tanısı konan 36 hastadan (ort. yaş 63; dağılım 37-80) tedavi öncesinde ve kontrol olarak 20 sağlıklı erişkinden (ort. yaş 56; dağılım 30-72) serum örnekleri alındı. Tümör evrelemesi AJCC (American Joint Committee of Cancer) 2002 ölçütlerine göre yapıldı. On üç hastada evre l-ll, 23 hastada evre III- IV tümör vardı. Tüm hastalarda tümör diferensiyasyonu iyi veya orta derecedeydi (derece 1-2). Serum NO düzeylerinin analizi, serumda total nitritin saptanması esasına dayanan spektrofotometrik yöntemle yapıldı ve hasta ve kontrol gruplarının NO düzeyleri karşılaştırıldı.Bulgular: Kanserli grupta ve kontrol grubunda ortalama serum NO düzeyi sırasıyla 20.08±1.40 $mu$mol/l ve 13.57±0.99 $mu$mol/l bulundu (p=0.001). Kanserli grupta NO düzeyi yaş, cinsiyet, tümör evresi, yerleşimi ve histolojik derecesi ile ilişkili bulunmadı. Sonuç: Bu veriler baş-boyundaki skuamöz hücreli kanserlerde serum NO düzeyinin arttığını göstermektedir. Bu aktivite artışı tümör büyümesinde rol oynayabilir.Öğe Subakut ve subkronik formaldehit inhalasyonundan sonra sıçanlarda karaciğer enzimatik antioksidan sistemin değerlendirilmesi(2000) Özyurt, Hüseyin; Özen, Oğuz Aslan; Sarsılmaz, MustafaBu çalışmada formaldehit inhalasyonunun karaciğerin enzimatik antioksidan sistemine etkisi araştırılmıştır. 50 adet erişkin albino-Wistar cinsi erkek sıçanlar her birinde 10 sıçan olmak üzere 5 gruba bölündü. Bir grup kontrol (0 ppm), diğer dört grup subakut (4 hafta) ve subkronik (13 hafta) sürede haftada 5 gün, günde 8 saat, 10 ve 20 ppm formaldehit gazına maruz bırakıldı. Sıçanlar invivo olarak formaldehit üretimine sebep olan besinlerden uzak tutuldu. Bu işlemlerin sonunda sıçanlar eter anestezisi altında dekapitasyonla öldürüldü ve karaciğer dokusu çıkarılarak biyokimyasal analizlerde kullanıldı. Karaciğer dokusunda antioksidan enzimlerden total süperoksit dismutaz (t-SOD), katalaz (CAT) ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri tayin edildi. Kontrol grubunun ortalama enzim aktiviteleri CAT için 48.22 ± 19.76 k/gr prot, t-SOD için 0.142 ± 0.026 ü/mg prot ve GSH-Px için 10.53 ± 1.15 Ü/gr prot. olarak bulundu. Enzim aktiviteleri formaldehit maruziyetinden fazla etkilenmedi. Bununla birlikte sadece subakut 20 ppm grubunda CAT aktivitesinde anlamlı bir azalma tespit edildi (%27.3) (p<0.016). Sonuç olarak, Formaldehit metabolizmasının en hızlı seyrettiği organ olan karaciğerde, subakut 10 ppm, subkronik 10 ve yine subkronik 20 ppm formaldehit gazına maruz kalmanın bu organın enzimatik antioksidan sistemine belirgin bir şekilde negatif veya pozitif etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.Öğe Subkronik formaldehit inhalasyonunun sıçanlarda bazı böbrek enzim aktivitelerine etkisi(Van Tıp Dergisi, 2002) Yılmaz, H. Ramazan; Özen, O. Aslan; Songur, Ahmet; Söğüt, Sadık; Özyurt, Hüseyin; Sarsılmaz, MustafaÖz: Bu çalışmada, subkronik formaldehit inhalasyanunun, sıçan böbreğinde karbohidrat metabolizmasının önemli enzimleri olan Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), 6-fosfoglukonat dehidrogenaz (6PGD), Laktat dehidrogenaz (LDH), Malat dehidrogenaz (MDH) ve Heksokinaz (HK) enzim aktivitelerine etkisi araştırıldı. Bu amaçla, 24 adet yetişkin erkek Wistar-Albino sıçan kullanıldı. Bu sıçanların formaldehit inhale ettirilmeyen 8 tanesinden kontrol grubu oluşturuldu. Subkronik formaldehit inhalasyonunun toksik etkisinin araştırıldığı hayvanların 8 tanesine 10 ppm dozunda, diğer 8 tanesine de 20 ppm dozunda 13 hafta süreyle formaldehit inhajle ettirildi. Böbrek dokusundaki enzimlerin aktiviteleri spektrofotometrik olarak tayin edildi. 10 ppm dozu inhale ettirilen sıçanlarda, böbrek 6PGD (p<0.01), LDH (p<0.001) ve MDH (p<0.01) enzim aktivitelerinde kontrole göre önemli bir artma gözlendi. 20 ppm dozu inhale ettirilen sıçanlarda, böbrek HK ve G6PD enzim aktivitelerinde önemli bir azalma bulundu (p<0.05). 6PGD (p<0.05), LDH (p<0.01) ve MDH (p<0-05) enzim aktivitelerinde ise, önemli bir artma gözlendi. Sonuç olarak, erkek sıçanlara inhale ettirilen iki ayrı dozda formaldehitin, böbrek G6PD, 6PGD, LDH, MDH ve HK enzfm aktİvUelerini değiştirerek glukozun esas olarak girebileceği ana metabolik yolları etkilediği söylenebilir. Başlık (İngilizce): The toxic effects of subchronic (13 Weeks) formaldehyde inhalasion on some enzymes in the kidney of male rats Öz (İngilizce): In this study, the toxic effects of subchronic formaldehyde inhalation on the activities of hexokinase (HK), glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD), 6-phosphogluconate dehydrogenase (6PGH), lactate dehydrogenase (LDH), and malate dehydrogenase (MDH) of the kidney of male rats were investigated. The aim of this study was to evaluate whether enzyme activities are changed in the kidney of rats exposed to subchronic formaldehyde inhalation (13-weeks). Twenty-four male Wistar albino rats were randomly divided into three separate groups. The first eight rats were used as control group. Rats were exposed to atmosphere containing 10 (n=8) and 20 ppm (n=8) formaldehyde for 13 weeks, respectively in group I and group II Spectrophotometric method was used to determine the activities of the enzymes. The results showed a remarkable increase in 6PGD (p<0.01), LDH (p<0.001), and MDH (p<0.01) activities in the kidney tissues from rats exposed to 10 ppm formaldehyde for 13-weeks compared to controls. It was shown significantly that the HK and G6PD activities were reduced (p<0.05) and 6PGD (p<0.01) and MDH (p<0.05) activities were increased in the kidney tissues from rats exposed to 20 ppm formaldehyde for 13 weeks.As a result, it can be suggested that formaldehyde at two different doses inhaled by male rats may affect the main metabolic roots of glucose leading to the changes of the enzyme activities of kidney G6PD, 6PGD, LDH, MDH, and HK. Although underlying mechanism that affects enzyme activities is not clear, it seems more likely to change the activities by direct mechanism on enzyme activity rather than indirect mechanisms such as transcription and translation processes of the enzymes. 2 ATIF 11 Atıf Sayısı ui-buttonÖğe Sıçanlarda sisplatinle oluşturulan nefrotoksisitede metabolik enzim aktivitelerine kafeik asit fenetil ester'in etkisi(Van Tıp Dergisi, 2004) Yılmaz, H. Ramazan; Söğüt, Sadık; Özyurt, Hüseyin; Iraz, Mustafa; Yıldırım, Zeki; Akyol, ÖmerÖz: Amaç: Daha önceden yaptığımız çalışmada sisplatin nefrotoksitesi üzerine kafeik asit fenetil ester'in (CAPE) koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, daha önceki çalışmamızda kullanılan sıçanların böbrek dokuları yeniden analiz adildi ve sisplatinin böbrek dokusunda hekzokinaz (HK), glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), laktat dehidrogenaz (LD1I) ve m a la t dehidrogenaz (MDH) enzim aktiviteleri üzerine etkisi ve buna CAPE'nin koruyucu etkisi araştırıldı. Metod: 22 adet sıçan üç gruba ayrıldı. Grup-I (n=6): sadece intraperitoneal izotonik NaCl; Grup-II (n=9): tek dozda 7 mg/kg sisplatin ve Grup-III (n=7): sisplatin uygulamasından 2 gün önce başlamak üzere CAPE lOfimol/kg 1x1 intraperitoneal yolla 7 gün verildi. Yedinci gün anestezi altında dekapite edilerek öldürülen sıçanların böbrek dokuları alındı. Böbrek dokusunda hekzokinaz (HK), glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6PD), laktat dehidrogenaz (LDH) ve malat dehidrogenaz (MDH) aktiviteleri spektrofotometrik olarak ölçüldü. Bulgular: Sisplatin böbrek dokusunda HK ve G6PD aktivitelerinde kontrol grubuna göre anlamlı bir artmaya neden oldu (p<0.0001). CAPE grubunda HK artışı daha fazlaydı. CAPE, G6PD aktivitesindeki artmayı istatistiksel olarak anlamlı olmayan düzeyde azalttı (p>0.05). CAPE verilen sıçanlarda kontrol ve sisplatin grubuna göre LDH aktivitesinde anlamlı bir artma bulundu (Sırasıyla, p<0.0008, p<0.015). Sisplatin tek başına LDH aktivitesini etkilemedi (p>0.05). Üç grupta da MDH aktivitesi değişmedi (p>0.05). Sonuç: Sisplatinle hasarlanmış böbrek dokusunda, HK ve G6PD enzimi gibi karbonhidrat metabolizmasında rolü olan enzimlerin aktivitelerinin artabileceği gösterilmiştir.