Yazar "Üstün, Yusuf" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 40. Gebelik Haftasından Sonra Doğum ve Neonatal Sonuçlar(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Üstün, Yaprak Engin; Üstün, Yusuf; Kafkaslı, Ayşe; Aladağ, HülyaÇalışmanın amacı 40. gebelik haftasından sonra doğum şekli ve neonatal sonuçların değişip değişmediğini incelemektir. Materyal-Metod: Çalışmada 1 Ocak 2005 tarihinden Aralık 2005’e kadar kliniğimize eylemde başvurmuş 40. gebelik haftası ve sonrasında olan gebeler retrospektif olarak tarandı. Hasta yaşı, paritesi ve gebelik yaşı kaydedildi. Doğum şekli ve perinatal komplikasyonlar incelendi. Doğum şekli, doğum ağırlığı, göbek kordonu arter pH değerleri ve yenidoğan yoğun bakım ünitesine kabul oranları 40. gebelik haftası (n = 139), 41. gebelik haftası (n = 83) ve 42. gebelik haftası için (n = 20) hesaplandı ve her bir gebelik haftası ile karşılaştırıldı. Bulgular: Doğum şekli üç grupta da benzerdi (p = 0.86). Göbek kordon kanı pH değerleri (p = 0.39) ve yenidoğan yoğun bakım ünitesine yatış (p = 0.27) da üç grupta anlamlı farklılık göstermemekteydi. Sonuç: Çalışma grubumuzda doğum şekli ve neonatal sonuçlar gebelik yaşının artmasıyla değişmemiştir.Öğe Association of Helicobacter pylori infection with systemic inflammation in preeclampsia(Journal of Maternal-Fetal & Neonatal Medicine, 2010) Üstün, Yusuf; Üstün, Yaprak Engin; Özkaplan, Esra; Otlu, Barış; Tekerekoğlu, Mehmet SaitObjective. The aim of this study was to compare C-reactive protein (CRP), tumor necrosis factor alpha (TNFa), Chlamydia pneumonia IgG, IgM and plasma Helicobacter pylori IgA levels between preeclamptic and normal pregnant women and to determine whether seropositivity to Helicobacter pylori is associated with elevated levels of CRP and TNF-a. Methods. Forty patients with preeclampsia and 40 normotensive pregnant women of similar age and body mass index at the third trimester of gestation were selected for the study. Chlamydia pneumonia IgM and IgGs, Helicobacter pylori IgAs and concentrations of CRP and TNF-a were measured. Results. Concentrations of CRP and TNF-a were significantly higher in patients with preeclampsia than in control subjects. In the preeclamptic group, positivity rate for Helicobacter pylori IgA was significantly higher as compared to controls (p ¼ 0.034). CRP and TNF-a levels were higher in Helicobacter pylori seropositive subjects. Conclusion. We demonstrated high levels of serum CRP and TNF-a in preeclamptic women who were seropositive to Helicobacter pylori in comparison with those in seronegative subjects.Öğe Body Stalk Anomalinin Prenatal Tanısı: Vaka Takdimi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Üstün, Yaprak Engin; Üstün, Yusuf; Türkçüoğlu, Ilgın; Kafkaslı, Ayşe; Kalı, Zercan“Body Stalk Anomali” geniş karın ön duvarı defekti, ciddi kifoskolyoz ve rudimenter umblikal kord ile karakterize, nadir görülen gelişimsel bir anomalidir. Genellikle baş, yüz ve ekstremite anomalileri eşlik eder. Sıklıkla gebeliğin ikinci trimesterinde, gestasyonel yaş tayini ya da artmış maternal serum alfa-fetoprotein araştırması esnasında ultrasonografi ile tanı koyulur. Yazımızda gebeliğin 23. haftasında, ilk vizitte ultrasonografi ile tesadüfen tanı koyulmuş body stalk anomalisi vakası sunulmaktadır. Vakanın ultrasonografik bulguları fetusta karın ön duvarında ciddi orta hat defekti ve içerisinde karaciğer ve barsak bulunan abdomen dışında geniş kitle, ciddi skolyoz, clubfoot, idrar torbasının olmaması ve oligohidramniyozdur. Body stalk anomali ölümcül olarak kabul edilmektedir ve tedavi planının yapılabilmesi için diğer karın ön duvarı defektlerinden ayırt edilmelidir.Öğe Cerebral artery hemodynamics in polycystic ovary syndrome(Gynecological Endocrinology, 2005) Kızkın, Sibel; Engin Üstün, Yaprak; Üstün, Yusuf; Özcan, Abdulcemal; Serbest, Semih; Özışık Karaman, Handan IşınObjective. The aim of the present study was to investigate hemodynamic changes in the medial cerebral artery and also the internal carotid artery in young women with polycystic ovary syndrome (PCOS) and polycystic ovaries (PCO). Methods. Twenty-eight patients with PCOS, 16 patients with PCO and 24 healthy control subjects were included in the study. Blood flow rate, pulsatility index and back pressure of both the medial cerebral artery and the internal carotid artery were determined by transcranial Doppler ultrasonography and the results compared between groups. Results. There were no significant differences between the groups in bilateral medial cerebral artery and internal carotid artery blood flow rate, pulsatility index and back pressure. Conclusion. Our results do not indicate whether the risk of cerebrovascular events will increase for PCOS patients in middle and advanced age, but do show that changes in cerebral hemodynamics are not likely in PCOS at an early stage.Öğe Combined tubal and ovarian ectopic pregnancies in one patient after in vitro fertilization(Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 2009) Üstün, Yusuf; Engin, Yaprak Üstün; Kırımoğlu, Hale; Türkçüoğlu, IlgınÖz: İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu-embryo transferi siklusundan sonra aynı tarafta gelişen ovaryan- tubal ikiz ektopik gebelik olgusu bildirilmiştir. Vaka, alt kadranlarda karın ağrısı şikayeti ile, 3 embryo transferinden 27 gün sonra ektopik gebelik şüphesi ile kliniğimize refere edildi. Transvajinal ultrasonografide sol adneksiyal alanda içerisinde yolk kesesi bulunan 17 mm gestasyonel kese ve 15 mm eko-kompleks ovaryan kitle tesbit edildi. Laparotomide, sol adnekste 2 cm rüptüre hemorajik ovaryan kitle ve 2 cm intakt fimbrial ektopik gebelik ile uyumlu kitle görüldü. Sol parsiyel salfenjektomi ve sol overe wedge rezeksiyon yapıldı. Histopatoloji incelemede hem over dokusunda hem de fallopi tüpünde koryonik villusların varlığı gösterildi.Öğe Effect of intranasal estrogen on vocal quality(J Voice, 2008) Kızılay, Ahmet; Fırat, Yezdan; Engin Üstün, Yaprak; Üstün, Yusuf; Akarçay, Mustafa; Selimoğlu, Erol; Kafkaslı, AyşeThe objective of this study was to evaluate the effect of intranasal estrogen therapy on female vocal quality. Thirty-two women who had surgically induced menopause were included into the study group and examined through hall year for this study. Estrogen treatment was proposed to all of the patients. Twenty-three of them accepted the treatment protocols including oral (n ¼ 12) (2 mg estradiol; Estrofem; Novo Nordisk, Denmark) and intranasal (n ¼ 11) (300 mcg 17beta-estradiol; Aerodiol; Servier, Chambray-les-Tours, France) form of estrogen. The rest of patients refused estrogen treatment and those patients constituted the control group (n ¼ 9). Vocal changes were evaluated with Voice Handicap Index (VHI) and acoustic analysis of voice variations (fundamental frequency [F0], SD F0, jitter, shimmer, normalized voice energy, and harmonics-to-noise ratio) at baseline and after 1-year follow-up. According to VHI, while voice improvement was not clear in oral estrogen group, it was significant at intranasal estrogen group. Voice quality in patients treated with hormone replacement therapy (HRT) was significantly higher than patients without HRT. But between two treatment groups, there were no any statistical discrepancy. According to acoustic analysis, vocal stability among the women who use HRT was significantly better than those who did not use. Intranasal estrogen exerted the most significant effects on vocal stability. The data of our study support that voice undergoes changes in lack of estrogen in surgically induced menopausal women. Taken together with the relevant studies, while oral estrogen replacement therapy shows a favorable influence on voice quality, it seems to be more pronounced with intranasal estrogen than oral form.Öğe Evaluation of pain after uterine artery embolization(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2005) Zeteroğlu, Şahin; Üstün, Yusuf; Üstün, Engin Yaprak; Şengül, Muzaffer; Şengül, Muzaffer; Harman, Mustafa; Kamacı, MansurAbstract: Objective: In this study our aim was to determine the severity of post procedure pain associated with uterine artery embolization (UAE). Study Design: Twenty-one women with symptomatic uterine fibroid were recruited for the study. The procedure was performed in the angiography unit under conscious sedation. All patients received prophylactic intravenous antibiotics and analgesic, ibuprofen 600 mg. At the completion of the procedure, all patients were given ibuprofen 600 mg orally every six hours. The patients were discharged with oral ibuprofen (600 mg 4 times daily). The main outcome measure was severity of pain. The instrument for evaluation of pain was visual analog scale. The measurements were taken at every hour. Results: Twenty-one procedures were performed. The mean age was 43.04±4.21 years (range 34-52) and median parity was 4 (0-6). The mean post procedure pain scores after 1, 2 and 3 hours were 3.33±2.00, 4.57±1.74, 4.95±1.71 respectively. After the completion of embolization, it was found that pain appeared to peak in the initial 3-4 post-embolization hours, reached a plateau and then declined by 9 hours. Conclusion: There is an increased need for post procedural pain control for UAE patients, especially in the first 6 hours after the procedure.Öğe Grandmultiparitenin maternal ve perinatal sonuçlar üzerine etkisi(Perinatoloji Dergisi, 2004) Üstün, Engin Yaprak; Üstün, Yusuf; Meydanlı, M. Mutlu; Atmaca, Ruşen; Kafkaslı, AyşeÖz: Amaç: Grandmultipar (5 yada daha çok doğurmuş) hastalar ile multipar hastaların (2, 3 ya da 4 kez doğurmuş) maternal ve neonatal sonuçlarını karşılaştırmak. Yöntem: Çalışma Ocak 1999 ile Şubat 2004 arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümüne doğum yapmak üzere başvuran 4172 gebede gerçekleştirildi. Hastalarla ilgili veriler kompüterize kayıt sisteminden elde edildi. Grandmultipar 236 hasta (%5.7), multipar 2311 hastayla (%55.4); preeklampsi, antenatal kanama, preterm doğum açısından karşılaştırıldı. Neonatal veriler doğum ağırlığı, 1. ve 5. dakika Apgar skoru, umbilikal kord pH’sı ve yoğun bakım ünitesine yatışı içermekteydi. Bulgular: Çalışma süresince tanımlanan grandmultipar hastaların yaş ortalaması 37.10±4.30 iken multipar hastaların yaş ortalaması 28.94±4.74 idi (p=0.001). Grandmultipar hastaların doğumlarının ortancası 6 (5-15) olarak saptandı. Preeklampsi-eklampsi grandmultipar hastalarda %23.2 oranında iken, multipar hastalarda %9.2 oranında tespit edildi. Antenatal kanama açısından iki grup arasında farklılık saptanmadı (p=0.063). Preterm eylem grandmultiparlarda anlamlı olarak daha yüksekti (%13.6 vs %3.6, p=0.006). Grandmultipar hastalarda sezaryenle doğum oranlarının anlamlı olarak yüksek olduğu görüldü (%61 vs %47.4, p=0.001). Sezaryen endikasyonları incelendiğinde grandmultipar hastalarda tüp ligasyon isteminin ön planda olduğu görüldü. Birinci ve 5. dakika Apgar skorları ve kord pH değerlerinin (7.32 (7-7.49) vs 7.33 (7-7.56)) grandmultipar hasta grubunda anlamlı olarak daha düşük olduğu saptandı. Yenidoğan ünitesine yatış grandmultiparlarda anlamlı olarak daha yüksek tespit edildi (%12.7 vs %6.2, p=0.001). Yenidoğanda anomali oranı her ne kadar grandmultiparlarda daha fazla olsa da bu farkın istatistiksel olarak anlam ifade etmediği görüldü. Sonuç: Bölgemizde grandmultiparite halen önemli bir obstetrik risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.Öğe Hysteroscopic balloon technique for correction of the complete uterine septum(Journal of the Turkish-German Gynecological Association, 2006) Üstün, Yusuf; Üstün, Enginyaprak; Meydanlı, Mutlu M; Atmaca, Ruşen; Kafkaslı, AyşeÖz: Longitudinal vajinal septum, komplet uterin septum ve servikal duplikasyon jinekoloji prati¤inde nadir görülen bir konjenital malformasyondur. Disparoni şikâyeti ve çocuk istemiyle başvuran 25 yaşında nullipar hastamızda muayene, histeroskopi ve laparoskopi yoluyla longitudinal vajinal septum, uterin septum ve çift serviks tespit edildi. Komplet longitudinal vajinal septum eksize dildikten sonra, komplet uterin septumun korporal bölümü ikinci kaviteye yerleştirilen balon kılavuzluğunda elektrokoter ile histeroskopik olarak çıkarıldı. Septum, internal servikal osun altında korundu.Öğe İntrapartum fetal monitorizasyonun etkinliği(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2005) Sürücü, Ramazan; Şahin, H. Güler; Zeteroğlu, Şahin; Üstün, Yaprak E.; Üstün, Yusuf; Kamacı, Mansur; Kolusarı, AliÖz: Amaç: İntrapartum elektronik fetal monitorisazyonun (EFM) fetal asidozu ve yenidoğan yoğun bakım ihtiyacını belirlemedeki etkinliğinin araştırılması. Gereç ve Yöntem: Kliniğimize doğum amacıyla başvuran, gebelik yaşı 37-42 hafta arasında olan 100 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar eylem süresince eksternal olarak kardiotokografi ile monitorize edildi. Variabilite kaybı, değişken deselerasyon ve geç deselerasyon varlığı non-reaktif test olarak kabul edildi. Doğum sonrası çift klemplenmiş umblikal arterden fetal kan gazı analizi yapıldı ve Apgar skorları değerlendirildi. pH<7.20 ve baz açığı <-12 mmol/L, sınır değerler alınıp, çapraz tablolar oluşturularak, anormal EFM varlığının belirtilen durumları ve asfiksi ön tanısıyla yenidoğan yoğun bakıma yatırılan bebekleri saptayabilmedeki değeri araştırıldı. İstatistiksel analizler SPSS 9.05 paket program kullanılarak gerçekleştirildi. Bulgular: Anormal fetal kalp hızı paternlerinin düşük Apgar skorlarını belirlemedeki sensitivite, spesifite, pozitif prediktif değer ve negatif prediktif değeri birinci dakika için sırasıyla; %61.9, %91.1, %65.0 ve %90.0, aynı değerler beşinci dakika için sırasıyla; %75.0, %87.5, %45.0 ve %96.3 olarak bulundu. Aynı değerler pH<7.20 için sırasıyla; %58.8, %88.0, %50.0 ve %91.3 olarak saptandı. Baz açığı <-12 olması için aynı değerler sırasıyla; %45.5, %83.1, %25.0 ve %92.5 olarak saptandı. Yenidoğan yoğun bakım ihtiyacını belirlemedeki sensitivitesi %75.0, spesifitesi %84.8, pozitif prediktif değeri %30.0 ve negatif prediktif değeri %97.5 olarak saptandı. Sonuç: Travayda saptanan normal kalp hızı paternleri yüksek oranda olumlu fetal iyilik haliyle birliktedir. Ancak anormal paternlerin varlığı aynı şekilde yüksek oranda kötü fetal sonuçla birliktelik göstermemektedir.Öğe Maternal and neonatal outcomes in pregnancies at 35 and older age group(Journal of the Turkish-German Gynecological Association, 2005) Üstün, Yusuf; Üstün, Engin Yaprak; Meydanlı, Mutlu; Atmaca, Ruşen; Kafkaslı, AyşeÖz: Amaç: Amacımız 35 yaş ve üzerindeki gebelerde maternal ve neonatal sonuçları değerlendirmekti. Materyal ve Metot: Ocak 1999 ile Şubat 2004 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'nde doğum yapmış 4172 hastanın kayıtları doğum şekli, gebelik komplikasyonları ve neonatal sonuçlar açısından değerlendirildi. Çalışma popülasyonundaki kadınlar 35 yaş altı ve 35 yaş ve üzeri olmak üzere yaşa göre tabakalandırıldılar. Sonuçlar: Çalışma popülasyonundaki 3607 (%86.5) kadın <35 yaş, 565 (%13.5) kadın ?35 yaş grubunda idi. Gebelik komplikasyonları (preeklampsi-p=0.001, antenatal kanama-p=0.001) ?35 grubunda anlamlı oranda daha sık görülmüştü. Sezaryen doğum oranları da (%57.9) ?35 grubunda anlamlı oranda daha yüksekti (p=0.001). Birinci ve beşinci dakika Apgar skorların ?35 yaş grubunda anlamlı olarak daha düşük olduğu görüldü. Doğum ağırlığı, kord pH'ı ve neonatal yoğun bakım ünitesine yatış gereksinimi açısından her iki grup" benzerdi. Tartışma: Otuz beş yaş ve üzerindeki kadınlar gebelik riskleri hakkında bilgilendirilmelidir. Başlık (İngilizce): Otuz beş yaş ve üzerindeki gebeliklerde maternal ve neonatal sonuçlar Öz (İngilizce): Objective: Our aim is to evaluate maternal and neonatal outcomes in pregnancies at 35 and older age group. Materials and Methods: Records of 4172 patients who had given birth in inönü University School of Medicine Department of Obstetrics and Gynecology between January 1999 and February 2004 were reviewed for their mode of delivery, pregnancy complications and neonatal outcomes. The study population was stratified according to age as women <35 and women ?35 years of age. Results: The study population consisted 3607 (86.5%) women aged <35 years, and 565 (13.5%) women aged ?35 years. Complications of pregnancy (preeclampsia-p=0.001, antenatal bleeding-p=0.001) were higher in the ?35 age group. Cesarean delivery rate (57.9%) was higher in ?35 years group (p=0.001). Apgar scores at first and fifth minutes were significantly lower in ?35 years group. Birth weight, cord pH and neonatal intensive care unit admission rates were similar in both of the groups. Conclusion: Women aged 35 years or oldershould be informed of the risks of pregnancy.Öğe Preeklamptik gebelerde umbilikal arter eritropoetin değerleri(Journal of the Turkish-German Gynecological Association, 2006) Şahin, H. Güler; Sürücü, Ramazan; Zeteroğlu, Şahin; Üstün, Y. Engin; Üstün, Yusuf; Kamacı, Mansur; Kolusarı, AliÖz: Amaç: Bu çalışmada preeklamptik gebelerde umbilikal arter eritropoetin (EPO) değerlerinin saptanması ve klinikle ilişkisinin araştırılması amaçlandı. Materyal ve Metod: Prospektif olarak planlanan bu çalışmaya gebelik yaşı 37-42 hafta arasında değişen 26 normal (1. Grup), 25 hafif preeklamptik (2. Grup) ve 17 ağır preeklamptik gebe (3. Grup) dahil edildi. Hastalardan doğum sonrası çift klemplenmiş umbilikal kordonda, umbilikal arterden kan gazı ve EPO ölçümleri için kan örnekleri alındı. Sosyodemografik veriler, eylem ve doğum özellikleri ile yenidoğan muayene bulgular› kaydedildi. Gruplar arasındaki kan gazı parametreleri ve EPO düzeylerinin birbirleriyle ve klinik bulgular ile ilişkileri araştırıldı. İstatistiksel analizler SPSS paket programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Gruplar arasında gravida, parite ve gebelik yaşları açısından farklılık yoktu (p>0.05). Maternal yaş 2. grupta diğer iki gruba göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Sistolik ve diastolik kan basınçları açısından her üç grup arasında anlamlı farklılık olup (p<0.05), en yüksek değerler 3. grupta saptandı. Bebek doğum kilosu bir, iki ve üçüncü grupta sırasıyla; 3480.76±431.75, 3373.20±846.83 ve 2497.05±859.83 gram olarak saptandı (p<0.05). Birinci dakika Apgar skoru değerleri sırasıyla; 8 (7-10), 8 (3-9) ve 6(3-9) olarak saptandı (p<0.05). pH değerleri sırasıyla 7.35±0.06, 7.25±0.11 ve 7.19±0.09 olarak, baz açığı (BA) değerleri -4.71±2.02, -6.53±3.98 ve -9.29±3.82 mmol/L olarak, EPO değerleri ise 30.0 (9.2-122), 62.5 (11.0-549) ve 167.4 (10.1-908) mU/ml olarak saptandı ve gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Spearman ikili bağıntı analizinde maternal yaş ile EPO değerleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. EPO değerleri ile sistolik, diastolik kan basıncı ve pCO2 değerleri arasında pozitif yönde, birinci ve beşinci dakika Apgar skoru, doğum kilosu, pH ve BA değerleri arasında ise negatif yönde anlamlı bir korelasyon saptandı. Sonuç: Doğumda umbilikal arter EPO düzeyleri preeklampsinin şiddetiyle, perinatal hipoksinin klinik ve biyokimyasal belirleyicileri ile anlamlı bir ilişki göstermektedir. Bulgularımız eritropoetinin preeklampsinin neden olduğu kronik fetal hipoksinin biyokimyasal bir belirleyicisi olarak kullanılabileceği fikrini desteklemektedir.Öğe Prenatal diagnosis of body stalk anomaly: A case report(2007) Üstün, Engin Yaprak; Üstün, Yusuf; Türkçüoğlu, Ilgın; Kafkaslı, Ayşe; Kalı, ZercanAbstract: “Body Stalk Anomali” geniş karın ön duvarı defekti, ciddi kifoskolyoz ve rudimenter umblikal kord ile karakterize, nadir görülen gelişimsel bir anomalidir. Genellikle baş, yüz ve ekstremite anomalileri eşlik eder. Sıklıkla gebeliğin ikinci trimesterinde, gestasyonel yaş tayini ya da artmış maternal serum alfa-fetoprotein araştırması esnasında ultrasonografi ile tanı koyulur. Yazımızda gebeliğin 23. haftasında, ilk vizitte ultrasonografi ile tesadüfen tanı koyulmuş body stalk anomalisi vakası sunulmaktadır. Vakanın ultrasonografik bulguları fetusta karın ön duvarında ciddi orta hat defekti ve içerisinde karaciğer ve barsak bulunan abdomen dışında geniş kitle, ciddi skolyoz, clubfoot, idrar torbasının olmaması ve oligohidramniyozdur. Body stalk anomali ölümcül olarak kabul edilmektedir ve tedavi planının yapılabilmesi için diğer karın ön duvarı defektlerinden ayırt edilmelidir.Öğe Retrospective analysis of culture results of cases with acute vulvovaginitis: University experience(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2008) Türkçüoğlu, Ilgın; Üstün, Engin Yaprak; Üstün, Yusuf; Yetkin, GülayÖz: Akut vulvovajinit tanısı almış hastalarda vajen kültür sonuçlarını ve etkenlerin görülme sıklığını retrospektif olarak incelemek. Haziran 2005-Ocak 2006 tarihleri arasında akut vulvovajinit tanısı konulan hastalardan alınan vajen kültür sonuçları retrospektif olarak incelendi. Altı aylık süre içerisinde toplam 241 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların ortalama yaşı 30,63±6,87 idi ve 19 ile 57 arasında değişmekte idi. Alınan vajen kültürlerinin %18,3'ünde (44/241) üreme olmaz iken % 81,7'sinde (197/241) üreme tespit edildi. Üreme olan vajen kültürlerinin %70,6'sında (139/197) normal vajen florası üredi. İkinci sıklıkta %14,2 (28/197) oranında Candida subspecies ürediği görüldü. Üreyen diğer etkenler sırası ile %7,1 (14/197) Candida albicans, %4,1 (8/197) E.coli, %2 (4/197) Gardnerella vajinalis, %0,5 (1/197) Klebsiella pneumonia, %0,5 (1/197) Candida subspecies ve Klebsiella, %0,5 (1/197) Candida albicans ve Klebsiella ve %0,5 (1/197) Candida albicans ve Gardnerella vajinalis İdi. Kliniğimizde akut vulvovajinit tanısı alan olgularda, vajen kültüründe en sık Candida alt türleri üremiştir. Başlık (İngilizce): Akut vulvovajinitli hastalarda vajinal kültür sonuçlarının retrospektif analizi: Üniversite deneyimi Öz (İngilizce): OBJECTIVE: To analyse the results of the vaginal cultures and find out the prevalence of pathogens in patients with acute vulvovaginitis, retrospectively. STUDY DESIGN: Vaginal cultures results of patients with the diagnosis of acute vulvovaginitis were analyzed retrospectively between June 2005 and January 2006. RESULTS: Totally 241 patients were included in the study within 6 months time period. Mean age of patients was 30,63±6,87 changing between 19 and 57 years. While there was no pathogen detected in 18,3% (44/241) of vaginal cultures, various pathogens growed in 81,7% (197/241) of cultures. Normal vaginal flora was detected in 70,6% (139/197) of cultures with growth. The second most common pathogen was Candida subspecies with a rate of 14,2% (28/197). Other pathogens were Candida albicans, E.coli, Gardnerella vajinalis, Klebsiella pneumonia, Candida subspecies and Klebsiella, Candida albicans and Klebsiella, Candida albicans and Gardnerella vajinalis with a rate of %7,1 (14/197), %4,1 (8/197), %2 (4/197), %0,5 (1/197), %0,5 (1/197), %0,5 (1/197) and %0,5 (1/197) respectively. CONCLUSION: The most frequent pathogen detected in culture of patients with acute vulvovaginitis was candida subspecies in our clinic.Öğe Turgut Özal Tıp Merkezinde doğum yapan annelerin doğum öncesi bakım alma ve emzirmeye başlama durumları ve etkileyen faktörler(2005) Karaoğlu, Leyla; Çetin, Feray; Üstün, Yusuf; Güneş, GülsenAmaç: Bu çalışmanın amacı, Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi'nde doğum yapan kadınların doğum öncesi bakım (DÖB) alma durumlarını ve anne sütü verme uygulamalarını ve bunların bazı faktörlerle ilişkilerini değerlendirmektir. Yöntem: Eylül 2004- Ocak 2005 tarihleri arasında doğum yapan 102 anneye doğum sonrası anket uygulanmıştır. Sosyodemografik özellikleri, çocuğun doğum sırası, doğum öncesi bakım sayısı, doğurganlık özellikleri ve anne sütü verme uygulamaları sorgulanmıştır. Beş ve üzerinde doğum öncesi bakım alan kadın"Yeterli DÖB almış" olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 28.7 idi. Yüzde 48'i yeterli sayıda DÖB almıştır. Yeterli DÖB alma, 20-34 yaş grubunda diğer yaş gruplarına göre daha fazladır ( % 56.4). İlk çocuklarda yeterli doğum öncesi bakım alma %60.0, doğum sırası dört ve daha fazla olanlarda %16.7 bulunmuştur.(p<0.05). Kentsel kesimde yeterli DÖB alma, kırsal kesime göre iki kat fazladır. Eğitim durumu ile DÖB sayısı ilişkili bulunmuştur. Annelerin % 54.9'u ilk bir saatte, bebeğini emzirmiştir, %19.6'sı ilk bir ayda sadece anne sütü vermiştir. Anne sütüne ilk saatte başlama, vajinal doğum yapan annelerde % 82.9, sezeryanla doğum yapanlarda %37.5'dir (p<0.05). İlk saatte emzirmeye başlama, doğum ağırlığı 2500 gr'ın altında bebeği olan annelerde % 40, 2500 gr ve üstü bebeği olan annelerde %60'dır. Doğum aralığı iki yıldan az olan annelerde ilk saatte emzirme % 78.4 iken, doğum aralığı iki yıl ve üzerinde olan annelerde % 49.1 bulunmuştur (p<0.05) Sonuç: Anneler DÖB ve anne sütünün önemi hakkında eğitilmelidirler. Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesi yeterli DÖB almayı arttırabilecek en önemli girişimdir.Öğe Turgut Özal Tıp Merkezinde Doğum Yapan Annelerin Doğum Öncesi Bakım Alma Ve Emzirmeye Başlama Durumları Ve Etkileyen Faktörler+(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) Çetin, Feray; Güneş, Gülsen; Karaoğlu, Leyla; Üstün, YusufBu çalışmanın amacı, Turgut Özal Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi’nde doğum yapan kadınların doğum öncesi bakım (DÖB) alma durumlarını ve anne sütü verme uygulamalarını ve bunların bazı faktörlerle ilişkilerini değerlendirmektir Yöntem: Eylül 2004- Ocak 2005 tarihleri arasında doğum yapan 102 anneye doğum sonrası anket uygulanmıştır. Sosyodemografik özellikleri, çocuğun doğum sırası, doğum öncesi bakım sayısı, doğurganlık özellikleri ve anne sütü verme uygulamaları sorgulanmıştır. Beş ve üzerinde doğum öncesi bakım alan kadın“Yeterli DÖB almış” olarak kabul edilmiştir. Bulgular: Annelerin yaş ortalaması 28.7 idi. Yüzde 48’i yeterli sayıda DÖB almıştır. Yeterli DÖB alma, 20-34 yaş grubunda diğer yaş gruplarına göre daha fazladır ( % 56.4). İlk çocuklarda yeterli doğum öncesi bakım alma % 60.0, doğum sırası dört ve daha fazla olanlarda %16.7 bulunmuştur.(p<0.05). Kentsel kesimde yeterli DÖB alma, kırsal kesime göre iki kat fazladır. Eğitim durumu ile DÖB sayısı ilişkili bulunmuştur. Annelerin % 54.9’u ilk bir saatte, bebeğini emzirmiştir, % 19.6’sı ilk bir ayda sadece anne sütü vermiştir. Anne sütüne ilk saatte başlama, vajinal doğum yapan annelerde % 82.9, sezeryanla doğum yapanlarda % 37.5’dir (p<0.05). İlk saatte emzirmeye başlama, doğum ağırlığı 2500 gr’ın altında bebeği olan annelerde % 40, 2500 gr ve üstü bebeği olan annelerde % 60’dır. Doğum aralığı iki yıldan az olan annelerde ilk saatte emzirme % 78.4 iken, doğum aralığı iki yıl ve üzerinde olan annelerde % 49.1 bulunmuştur (p<0.05) Sonuç: Anneler DÖB ve anne sütünün önemi hakkında eğitilmelidirler. Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesi yeterli DÖB almayı arttırabilecek en önemli girişimdir.