Yazar "İlhan, Atilla" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ataksi-telenjektazi: Dört vakanın klinik, immünolojik ve radyolojik özellikleri(2001) Soylu, Hanifi; İlhan, Atilla; Kutlu, N. Onur; Bükte, Yaşar; Özgen, Ünsal; Sazak, Soner; Üstün, NuranÖz: Ataksi-telenjektazi (AT) nadir görülen otozomal resesif bir klinik tablo olup, okülokütanöz telenjektazi, ilerleyici serebellar ataksi, okülomotor apraksi, distoni, T ve B lenfosit fonksiyonlarında bozukluk, ve tekrarlayan sinopulmoner enfeksiyonlarla karakterizedir. Serebello-vermian atrofi, ve sekonder olarak periserebellar alanda genişleme, serum a-fetoprotein (?FP) seviyesinde artış ta sendromun tipik özelliklerindendir. Burada beş-dokuz yaşları arasında ve tümünde anne-baba akrabalığı bulunan, ikisi kardeş olan dört AT vakasını sunuyoruz. Vakaların fizik muayenesinde hipopigmente alanlar, bulber telenjektazi, sinüzit ve sinopulmoner enfeksiyon, okülomotor apraksi, gövdesel ataksi, ve derin tendon reflekslerinde azalma saptandı. Tüm çocuklarda ?FP seviyesi yüksek bulundu. İmmünolojik çalışmalarda iki vakada CD4/CD8 oranında tersine dönme, iki vakada serum immünglobulin (Ig) M seviyesinde yükselme, iki vakada IgA, üç vakada IgE ve iki vakada da Ig G2 seviyesinde düşme tespit edildi. Kraniyal MR incelemede tüm hastalarda serebello-vermian atrofi bulunmaktaydı. İlave olarak dördüncü ventrikülde, sisterna magnada ve kuadrigeminal sisternada genişleme saptandı. Bir hastamız kısa süre sonrasında non-Hodgkin lenfoma nedeniyle kaybedildi.Öğe Atipik semptomlarla baş vuran bir multipl skleroz olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Hikmet, Yılmaz; Özcan, A. Cemal; Neyal, A. Münife Müftüoğlu; İlhan, Atilla; Bereketoğlu, M. Ali; Ekmekçi, HakanMultipl skleroz (MS) 'da klinik semptomatoloji çok zengin olmakla birlikte akut bilinç kaybı ve hemipleji semptomları sık görülmez. Bu çalışmada akut gelişen bilinç kaybı ve sağ hemipleji kliniği ile gelen ve daha önce benzer bir atak tanımlamayan 26 yaşında bir kadın olgu irdelendi. Yapılan tetkiklerden sonra diğer akut bilinç kaybı ve hemipleji nedenleri dışlandı. Olgunun manyetik rezonans (MR) görüntülemesi ve diğer laboratuvar tetkiklerinde multipl sklerozu destekleyen bulguları nedeniyle MS tanısı ile izleme alındı. Yüksek doz metil prednizolon tedavisinden sonra genel durumu düzelen, nörolojik muayene bulguları tama yakın gerileyen ve iki yıldır izlenmekte olan hastanın kliniği ve izlem özellikleri tartışıldı.Öğe Cross interaction in a patient with traumatic hemifacial spasm(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Ekmekçi, Hakan; Bölük, Ayhan; Özcan, Cemal; İlhan, Atilla; Bereketoğlu, M. A.; Yüksekkaya, EsenHemifasiyal spazm, yüzün bir yarısının kısmi ya da tümünü içine alan sürekli seyirme ve değişken şiddette irregüler klonik kasılmalardır. Genelde ağız ve göz çevresinde en belirgindir. Bu durum aynı taraflı fasiyal sinirin irritatif lezyonu ya da Bell felcinin sekeli sonucu olabilir. Sunulan olguda travma sonrası ipsilateral fasiyal sinir paralizi yanısıra, kontralateral hemifasiyal spazm mevcuttur. Bu sadece çapraz etkilenmey’e mükemmel bir örnek olmayıp göz kırpma refleksi ve ilgili kasların EMG'si ile kayda değerdir.Öğe Diabetik nöropatide sempatik deri cevabının araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Bölük, Ayhan; Ekmekçi, Hakan; Şavlı, Haluk; Özcan, Cemal; Aladağ, Murat; Müftüoğlu, Münife; İlhan, AtillaKlinik ve elektrofizyolojik olarak duysal-motor periferik nöropati saptanan 41 diabetik hastada, mediyan sinirin bilekten elektriksel uyarımı ile el ve ayaktan sempatik deri cevabı (SDC) kaydedildi. Kontrol olgularının hepsinde, el ve ayaktan tüm uyarılarda SDC’ler mevcuttu. Diabetik hastaların %14.6’inde ayakta, %4.9’unda elde SDC’ler kaydedilemedi. Diabetik hastalarda SDC bozukluğu ile hastanın yaşı, diabetin tipi, süresi, periferik nöropatinin klinik ve elektrofizyolojik bulguları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görüldü. Ayaklarda SDC yokluğu mesane disfonksiyonu (p< 0.05), ishal (p< 0.03) ve erkeklerde impotans (p< 0.05) gibi otonomik disfonksiyon semptomlu hastalarda daha sık bulundu. Sonuçlar SDC’nin diabetik periferal nöropatili hastalarda otonomik tutulumu göstermekte değerli bir inceleme yöntemi olduğunu telkin etmektedir.Öğe İlimizde Genç Erişkin ve Erişkin Yaş Grubu Bireylerde Baş Ağrısı Karakteristikleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Açıkgöz, Nilgün Pala; İlhan, AtillaAmaç: Baş ağrısı toplumun büyük bir kısmını etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada ilimizde erişkin ve genç erişkin popülasyonda baş ağrılarının klinik karakteristikleri ile baş ağrısının bireysel ve toplumsal etkilerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız 1 Aralık 2004-31 Mart 2005 tarihleri arasında, yaşları 15-19 arasında olan 306 genç erişkin ve yaşları 18-67 arasında olan 195 erişkin birey ile gerçekleştirildi. Çalışmamızdaki tüm bireyler baş ağrısı hakkında bilgiler içeren standart anket formu ile sorgulandı. Baş ağrısı tanısı için Uluslararası Baş ağrısı Topluluğu’nun kriterleri kullanıldı. Bulgular: Çalışmamızda erişkinlerde baş ağrılarının %58,5’ini gerilim tipi baş ağrısı (GTB), %41,5’ini ise migren oluşturmaktaydı. Genç erişkinlerin %84,6’sını GTB, %11,1’ini ise migren oluşturmaktaydı. Çalışmamızda erkek/kadın oranları erişkin yaş grubunda 1:3,7, genç erişkin yaş grubunda 1:1,09 bulundu. Kadınlarda baş ağrısı daha sık, daha uzun süreli, daha şiddetli ve diğer semptomlarla daha fazla ilişkiliydi. Baş ağrısının görülme sıklığı her iki grupta da 1-8 atak/ay, sıklıkla 1-3 atak/ay dağılımında yoğunlaşmaktaydı. Her iki gruptaki olgularda ağrının önceden hissedilmediği ansızın başladığı ifade edilmekteydi. Baş ağrısına en çok halsizlik ve fonobi eşlik etmekteydi ve baş ağrısını en çok artıran faktör olarak stres göze çarpmaktaydı. Baş ağrısı sıklıkla erişkinlerde işten geri kalmaya neden olmazken, genç erişkinlerde eğitim performansını belirgin olarak etkilemekteydi. Sonuç: Baş ağrısı ilimizde gerek genç erişkinleri gerekse erişkin bireyleri olumsuz yönde etkiler. İlimizde bu konu ile ilgili daha kapsamlı ve geniş katılımlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Baş Ağrısı; Gerilim Tipi Baş Ağrısı; Migren. Conclusion: Macroalbuminuria prevelence increased with age. Hypertension and diabetes mellitus increased the risk of microalbuminuria and macroalbuminuria in obese patients. To prevent the harmful effects on target organs, routine monitoring of microalbumin can be recommended in urine of obese patients in primary care.Öğe İlimizde genç erişkin ve erişkin yaş grubu bireylerde baş ağrısı karakteristikleri(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Açıkgöz, Nilgün; İlhan, AtillaAmaç: Baş ağrısı toplumun büyük bir kısmını etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada ilimizde erişkin ve genç erişkin popülasyonda baş ağrılarının klinik karakteristikleri ile baş ağrısının bireysel ve toplumsal etkilerinin belirlenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız 1 Aralık 2004-31 Mart 2005 tarihleri arasında, yaşları 15-19 arasında olan 306 genç erişkin ve yaşları 18-67 arasında olan 195 erişkin birey ile gerçekleştirildi. Çalışmamızdaki tüm bireyler baş ağrısı hakkında bilgiler içeren standart anket formu ile sorgulandı. Baş ağrısı tanısı için Uluslararası Baş ağrısı Topluluğu’nun kriterleri kullanıldı. Bulgular: Çalışmamızda erişkinlerde baş ağrılarının %58,5’ini gerilim tipi baş ağrısı (GTB), %41,5’ini ise migren oluşturmaktaydı. Genç erişkinlerin %84,6’sını GTB, %11,1’ini ise migren oluşturmaktaydı. Çalışmamızda erkek/kadın oranları erişkin yaş grubunda 1:3,7, genç erişkin yaş grubunda 1:1,09 bulundu. Kadınlarda baş ağrısı daha sık, daha uzun süreli, daha şiddetli ve diğer semptomlarla daha fazla ilişkiliydi. Baş ağrısının görülme sıklığı her iki grupta da 1-8 atak/ay, sıklıkla 1-3 atak/ay dağılımında yoğunlaşmaktaydı. Her iki gruptaki olgularda ağrının önceden hissedilmediği ansızın başladığı ifade edilmekteydi. Baş ağrısına en çok halsizlik ve fonobi eşlik etmekteydi ve baş ağrısını en çok artıran faktör olarak stres göze çarpmaktaydı. Baş ağrısı sıklıkla erişkinlerde işten geri kalmaya neden olmazken, genç erişkinlerde eğitim performansını belirgin olarak etkilemekteydi. Sonuç: Baş ağrısı ilimizde gerek genç erişkinleri gerekse erişkin bireyleri olumsuz yönde etkiler. İlimizde bu konu ile ilgili daha kapsamlı ve geniş katılımlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: Baş Ağrısı; Gerilim Tipi Baş Ağrısı; Migren. Conclusion: Macroalbuminuria prevelence increased with age. Hypertension and diabetes mellitus increased the risk of microalbuminuria and macroalbuminuria in obese patients. To prevent the harmful effects on target organs, routine monitoring of microalbumin can be recommended in urine of obese patients in primary care.Öğe The investigation of sympathetic skin response in diabetic neuropathy(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Bölük, Ayhan; Ekmekçi, Hakan; Şavlı, Haluk; Özcan, Cemal; Aladağ, Murat; Müftüoğlu, Münife; İlhan, AtillaÖz: Klinik ve elektrofızyolojik olarak duysal-motor periferik nöropati saptanan 41 diabetik hastada, mediyan sinirin bilekten elektriksel uyarımı ile el ve ayaktan sempatik deri cevabı (SDC) kaydedildi. Kontrol olgularının hepsinde, el ve ayaktan tüm uyarılarda SDC'ler mevcuttu. Diabetik hastaların % 14.6'inde ayakta, %4.9'unda elde SDC'ler kaydedilemedi. Diabetik hastalarda SDC bozukluğu ile hastanın yaşı, diabetin tipi, süresi, periferik nöropatinin klinik ve elektrofızyolojik bulguları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görüldü. Ayaklarda SDC yokluğu mesane disfonksiyonu (p< 0.05), ishal (p< 0.03) ve erkeklerde impotans (p< 0.05) gibi otonomik disfonksiyon semptomlu hastalarda daha sık bulundu. Sonuçlar SDC'nin diabetik periferal nöropatili hastalarda otonomik tutulumu göstermekte değerli bir inceleme yöntemi olduğunu telkin etmektedir. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(4): 324-327] Başlık (İngilizce): Diabetik nöropatide sempatik deri cevabının araştırılması Öz (İngilizce): in 41 diabetic patients with clinical and electrophysiological' evidences of motor sensory peripheral neuropathy and in 20 normal control subjects, sympathetic skin responses (SSRs) were recorded from both hands and feet by electrical stimuli to the median nerve at the wrist. The SSRs were present in all limbs of normal subjects, but were not be able to record at the feet in 14.6 % and the hands in 4.9 % of the diabetic patients. There were no significant associations between abnormalities ofSSjts, age, duration and form of diabetes, signs of peripheral neuropathy and electrophysiological abnormalities. Absence ofSSR in the feet was more frequent found in patients with symptoms of autonomic dysfunction as bladder dysfunction (p< 0.05), diarrhea (p<0.03) and male impotence (p<0.05). These results suggest that SSR is a valuable test in the assessment of autonomic involvement in diabetic peripheral neuropathy. [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996;3(4): 324-327]Öğe Migren başağrısında sempatik deri yanıtı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Yılmaz, Hikmet; Neyal, A. Münife Müftüoğlu; Özcan, A. Cemal; İlhan, Atilla; Ekmekçi, HakanOtonomik disfonks iyonun migren fitopatolojisindeki rolü çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Yapılan çalışmalarda ağrısız peryodda sempatik hipofonksiyon olduğu ve serum noradrenalin düzeylerinde azalma saptanmıştır. Son yıllarda sempatik sinir sisteminin işlevlerini kısa sürede, kolay ve güvenilir bir şekilde inceleyebilme olanağı sağlayan bir test olan sempatik deri yanıtları (SDY) nörofizyoloji laboratuvarlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. SDY’nin afferent ve efferent periferik yolakları iyi bilindiği için bugüne kadar periferik otonomik disfonks iyon ile karakter ize klinik tablolarda çalışılmıştır. Ancak santral yolaklarla ilgili yeterli bilgi olmadığı için santral otonomik disfonksiyon ile karakterize klinik tablolarda bu test yaygın olarak çalışılmamıştır. SDY’nin emosyonel faktörler ve bilinç durumuyla belirgin olarak değişiklik göstermesi, santral yolakların da refleks yol içinde önemli bir rolü olduğunu düşündürmektedir. Bu çalışmada migrenli olgularda SDY sonuçları ile sağlıklı olgulara ait sonuçlar karşılaştırılmıştır. İki grup arasında SDY’nin latans ve amplitüd değerleri yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı gözlenmiştir. Sonuç olarak SDY’nin santral otonomik disfonksiyon ile karakterize migrenli olgularda anlamlı olarak değişiklik göstermediği ve klinik takipte önemli bir parametre olamıyacağı düşünülmüştürÖğe Myotonik distrofide radyolojik bulgular(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Saraç, Kaya; Bölük, Ayhan; Bereketoğlu, M. Ali; Kutlu, Ramazan; Özcan, Cemal; İlhan, AtillaMyotonik distrofili bir soyda radyolojik bulguların araştırılması amacıyla aynı soydan 12 olgu kas tutulumu, beyin atrofısi, hiperostosis ve faringoözofagial tutulum yönünden radyolojik olarak bilgisayarlı tomografi ve faringoözofagogram ile araştırıldı. Faringoözofagogram ile velofaringial yetmezlik düzeyi, bilgisayarlı tomografık inceleme ile kas tutulum derecesi, beyin atrofısi, hiperostosis ve kemik dansite artışı incelendi. Bulguların klinik tutulum derecesi ile korelasyonu araştırıldı. Radyolojik olarak en sık etkilenen kasların sternokleidomastoid ve triseps sura kasları olduğu görüldü ve kas tutulum derecesi ile klinik tutulum şiddeti arasında korelasyon bulunamadı. Baryumlu özofagogramda 10 olguda değişik derecelerde velofaringial yetmezlik saptandı. Myotonik distrofili bu soydaki hastalarda saptanan radyo-patolojik bulguların dağılım ve şiddetinin klinik tutulum düzeyi ile uygunluk göstermediği saptandı.Öğe Postpolio sendromu : myokimi ve f cevabı anormalliği saptanan bir olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Bölük, Ayhan; Özcan, Cemal; Ekmekçi, Hakan; İlhan, Atilla; Kalı, SinemPostpolio sendromu (PPS), akut paralitik poliomyelit atağından seneler sonra ortaya çıkan yeni semptomlarla karakterizedir. PPS tanısı daha çok klinik semptomlara göre konulmaktadır. Klasik elektrofızyolojik inceleme yöntemleri ile bulguların PPS’ ye mi, seneler önceki akut atağa mı bağlı olduğu ayırt edilememektedir. Sunulan olguda, klasik klinik ve elektrofızyolojik bulgular yanış ıra PPS’deki aktüel motor nöron dejenerasyonunu yansıtan myokimi ve F cevabı anormalliği saptanmıştır.Öğe Serebrovasküler hastalıklarda akut dönem diurnal ve sirkadiyen kan basıncı profili(1998) İlhan, Atilla; Bölük, Ayhan; Kalı, Sinem; Özcan, CemalÖz: Kan basıncı düzeylerinin fizyolojik olarak diurnal sirkadiyen değişiklik gösteren profilinin akut stres dönem-lerinde bozulduğu bilinmektedir. Ayrıca Serebrovasküler hastalıklar (SVH) sonrasında aşın sempatik aktivite-ye bağlı ani kardiyak ölüm ve aritmi riski de artmaktadır. SVH'lı hastalarda akut dönem kan basıncı değişik-liklerinin monitörizasyonu ile diurnal ve sirkadiyen profildeki bozuklukların saptanması kardiyak komplikas-yonlann erken tanısında yol gösterici olabilir. Bu çalışmada, 35 SVH'lı hastada (8'i serebral hemoraji, 27'si se-rebral infarkt) ilk 10 gün süresince kan basıncı monitörizasyonu yapıldı. Olguların gündüz (08-19), gece (20-07) ve günler arası kan basıncı değerleri arasındaki farklılık karşılaştırıldı. Tüm SVH'lı olguların ortalama ge-ce kan basıncı değerleri (sistolik 150±5 mm Hg, diastolik 91±3 mm Hg) ile ortalama gündüz kan basıncı de-ğerleri (sistolik 149±6 mm Hg, diastolik 87+4 mm Hg) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanma-dı. Aynı şekilde olguların ilk gün ortalama kan basıncı değerleri ile (sistolik 148±5 mm Hg, diastolik 87±4 mm Hg) sonraki günlere ait ortalama kan basıncı değerleri (sistolik 149±5 mm Hg, diastolik 89+5 mm Hg) arasın-da da anlamlı fark yoktu. Serebral infarkt ve intraserebral hemoraji şeklinde olgular gruplandırıldığında grup-lar arası diurnal ve sirkadiyen profil yönünden anlamlı bir fark olmadığı görüldü. Sonuçta SVH'lı hastalarda akut dönemde fizyolojik diurnal ve sirkadiyen kan basıncı profilinin bozulduğu gözlendi.Öğe Serebrovasküler hastalıklarda Glasgow koma puanı ile lipoprotein (a) ilişkisi(1996) İlhan, Atilla; Alioğlu, Zekeriya; Adanır, Mustafa; Özmenoğlu, Mehmet; Örem, AsımBu çalışmada, klinik ve radyolojik incelemelerle serebrovasküler hastalık (SVH) tanısı alarak kliniğimizce izlenen 246 olguda lipoprotein (a) [Lp (a)] değerleri ve başvuru anındaki Glasgow koma puanı (GKP) arasındaki ilişki araştırıldı. Son yıllarda, plazminojenle yakın benzerliği olan ve aterojenik potansiyeli bulunan Lp (a) ile ilgili olarak pek çok çalışma yapılmıştır. Biz bu çalışmada inme sonrası akut dönemde serum Lp (a) düzeyleri ile GKP arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını ve prognoz tahmininde değerli olmadığını gözledik. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2):89-92]Öğe Serebrovasküler hastalıklarda glasgow koma puanı ile lipoprotein (a) ilişkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) İlhan, Atilla; Alioğlu, Zekeriya; Adanır, Mustafa; Özmenoğlu, Mehmet; Örem, AsımBu çalışmada, klinik ve radyolojik incelemelerle serebrovasküler hastalık (SVH) tanısı alarak kliniğimizce izlenen 246 olguda lipoprotein (a) [Lp (a)]değerleri ve başvuru anındaki Glasgow koma puanı (GKP) arasındaki ilişki araştırıldı. Son yıllarda, plazminojenle yakın benzerliği olan ve aterojenik potansiyeli bulunan Lp (a) ile ilgili olarak pek çok çalışma yapılmıştır. Biz bu çalışmada inme sonrası akut dönemde serum Lp (a) düzeyleri ile GKP arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını ve prognoz tahmininde değerli olmadığını gözledik.Öğe Ters Fisher sendromu : olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) İlhan, Atilla; Alioğlu, Zekeriya; Bülbül, İsmail; Adanır, MustafaAltmışbir yaşında bir erkek, muhtemelen posterior serebral arter tıkanmasına bağlı ilk ters Fisher sendromu olarak sunulmaktadır. Hastada, Fisher’in orijinal raporundakinin aksine, karşı gözdeki hareket dışa bakma şeklinde idi. Karşı gözde total paralizi mevcuttu. Bu hastadaki kontralateral abdüksiyon sol fronto-pontin traktüsteki bir lezyona bağlıydı. Sol posterior serebral arter tıkanmasına bağlı bir infarkt, etkilenmeyen gözde addüksiyona (ters Fisher sendromu) yol açabilir.Öğe Travmatik hemifasiyal spazmlı bir olguda çapraz etkilenme(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Ekmekçi, Hakan; Bölük, Ayhan; Özcan, Cemal; İlhan, Atilla; Bereketoğlu, M. A.; Yüksekkaya, EsenÖz: Hemifaşiyal spazm, yüzün bir yansının kısmi ya da tümünü içine alan sürekli seyirme ve değişken şiddette irregüler klonik kasılmalardır. Genelde ağız ve göz çevresinde en belirgindir. Bu durum aynı taraflı fasiyal sinirin irritatif lezyonu ya da Bell felcinin sekeli sonucu olabilir. Sunulan olguda travma sonrası ipsilateral fasiyal sinir paralizi yanısıra, kontralateral hemifaşiyal spazm mevcuttur. Bu sadece çapraz etkilenmeye mükemmel bir örnek olmayıp göz kırpma refleksi ve ilgili kasların EMG'si ile kayda değerdir. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(4): 359-362] Başlık (İngilizce): Cross interaction in a patient with traumatic hemifacial spasm Öz (İngilizce): The hemifacial spasm is continual twitching movements and irregular clonic contractions of varying degree on one side of the face partially or totally. Usually it is maximal around the eye and mouth. This condition may be due to an irritative lesion of the facial nerve or may represent a sequela of a Bell's palsy. In this case presented, posttraumatic ipsilateral facial nerve paralysis and contralateral hemifacial spasm are present. It is not only an excellent example of cross interaction but is notable for the eye blink reflex and EMG's of related muscles. [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996;3(4): 359-362JÖğe Vertebrobaziler Yetmezlikte Ginkgo biloba Ekstrelerinin Transkraniyal Doppler Ultrasonografi İle Değerlendirilmesi: Ön Çalışma(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Kızkın, Sibel; İlhan, Atilla; Özışık, Handan Işın; Özcan, CemalGingko biloba ekstrelerinin serebral kan akımını artırdığı çok sayıda yayınla bildirilmiştir. Ancak, bu konu nispeten ucuz ve noninvaziv bir metod olan Transkranial Doppler US (TCD) ile araştırılmamıştır. Gereç ve Yöntem: İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji polikliniğine, vertebrobaziler yetmezlik bulguları ile başvuran ve TCD ile vertebral arter kan akım hızı 29 cm/sn. nin altında tespit edilen 15 hastada, tedavi öncesi ve sonrası vertebrobaziler kan akım hızları araştırıldı. Bulgular: Çalışma 15 olguda yapıldı. Hastalardaki asıl yakınma olan aralıklı baş dönmesine 4 hastada dengesizlik, 6 hastada bulanık görme eşlik ediyordu. Tüm hastaların kranial tomografi ya da MR görüntüsü normaldi. MR Anjiografi yapılabilen 9 hastanın birinde sol VA dominant, birinde hipoplazi saptandı. Hastalarda ortalama 7,8 hafta Gingko biloba (EGb 761, 28,8 mg/gün) tedavisi sonrasında TCD tekrar edildi. Sonuç: Vertebrobaziler yetmezliği olan hastalarda Ginkgo biloba tedavisi ile her iki vertebral arter kan akım hızlarında istatistiksel olarak anlamlı artış ortaya çıktı (p=0.0001).