Yazar "Şahin, Taylan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Gebelik sırasında akut tip B aort diseksiyonu gelişen olguda sezaryen için anestezi yaklaşımı(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2011) Erdoğan, Gülay Kayhan; Gülşah, Nurçin; Şahin, Taylan; Özgül, Ülkü; Şanlı, Mukadder; Durmuş, Mahmut; Özcan, Mehmet ErsoyÖz: Kırk yaşın altındaki kadınlarda, aort diseksiyonu olgularının %50 si gebelik sırasında, sıklıkla 3. trimesterde ve loğusalık döneminde görülmekedir. Gebelerde aort diseksiyonu, anne ve fetüs için ciddi risk oluşturmaktadır ve mortalite oranları her ikisi için de yüksektir. Tedavide amaç anne ve fetüsün güvenliğini sağlamaktır. Sezaryen için anestezi metodu se tartışmalıdır. Anestezi yönetimindeki öncelikli amacın, kardiyovasküler stikrarın sağlanması ve aort üzerine olabilecek etkilerini azaltmak olduğu bildirilmiştir. Bu makalede 36 yaşında, otuzuncu gebelik haftasında, akut Tip B aort diseksiyonu gelişmiş ve acil sezaryen kararı verilmiş bir hasada perioperatif yaklaşım anlatılmaktadır. Hastada invazif arter basıncı monitörizasyonu eşliğinde nitrogliserin ve esmolol infüzyonlarına rağmen, hemodinamik istikrarın sağlanamaması üzerine sezaryen kararı verilmişir. Sezaryen esnasında yaşanabilecek rüptür ve hemodinamik çöküş riski nedeniyle, Kalp Damar Cerrahisi ekibi ve ameliyathanesi hazır bulundurulmuştur. Yan yatar pozisyonda, L3-4 seviyesinden 5 mg hiperbarik bupivakain+20 mcg fentanil verilerek kombine spinal, epidural anestezi uygulanan hastada, duyu bloğu seviyesinin T4 olması üzerine ameliyata zin verildi ve göbek altı median kesi ile dördüncü dakikada, 1432 g ağırlığında bebek doğurtuldu. Postoperatif dönemde ilaç tedavisi altında takibe alınan hastaya, epidural hasta kontrollü analjezi uygulandı. Akut, Tip B aort diseksiyonu gelişen gebede, spinal düşük dozda lokal anestetik ve opioid kombinasyonunu takiben, yeterli duyu bloğu seviyesinin sağlanamadığı durumlarda ek dozlar yapmaya imkan veren, kombine spinal epidural anestezinin uygun bir seçenek olabileceği kanısındayız.Öğe Hemolytic uremic syndrome as a cause of adult acute renal failure(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2016) Şahin, Taylan; Koca, Erdinç; Karahan, Kalender; Yücel, Neslihan; Gedik, Ender; Toğal, TürkanAbstract Thrombotic microangiopathy is a microvascular occlusive disorder characterized by microangiopathic hemolytic anemia, thrombocytopenia, and variable signs of organ injury due to platelet thrombosis in the microcirculation. Regarding to the severe of brain or renal lesions, two clinical entities (pathologically similar but clinically different) are described: thrombotic thrombocytopenic purpura and hemolytic uremic syndrome. Thrombotic thrombocytopenic purpura usually affect adults, and is characterized by severe neurologic involvement in most cases, and variable renal involvement. Hemolytic uremic syndrome occurs in young children, and is characterized by acute renal failure, and absent or minimal neurologic abnormalities. In this case report, the clinical features, diagnosis, pathophysiology, and treatment of an adult with acute renal failure due to the thrombotic microangiopathy with hemolytic uremic syndrome are discussed. Keywords: Acute Renal Failure, Thrombotic Thrombocytopenia; Hemolytic-Uremic Syndrome, İntensive Care.Öğe Ratlarda karaciğer iskemi reperfüzyon hasarına deksmedetomidinin etkisi(İnönü Üniversitesi, 2012) Şahin, TaylanKaraciğer İR hasarı hepatik doku ve hücrelerde bir seri hasara sebep olabilir. Bu da hastaların prognozunu, operasyonun başarısını etkileyen temel faktörlerden biridir. Karaciğer nakli sonrası kötü fonksiyon gören greftin yaygın görülen bir sebebidir. İskemi-reperfüzyon hasarının mekanizması tam olarak açıklanamamıştır ancak kanıtlar hasarda anahtar rolün serbest oksijen radikalleri olduğuna işaret etmektedir. Deksmedetomidin çok güçlü ve ileri derecede selektif bir ?2 reseptör agonistidir. Artan klinik kullanımına karşın karaciğer iskemi reperfüzyon hasarına karşı deksmedetomidinin etkileri bilinmemektedir. Çalışmamızda ratlarda, karaciğer İR ile oluşturulan oksidatif hasara karşı deksmedetomidinin koruyucu etkisi olup olmadığını inceledik. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 40 adet ağırlıkları 250-350 g arasında değişen Sprague-Dawley genç, erkek rat randomize olarak 10'arlı 4 gruba ayrıldı. Grup 1: Batın açıldı ancak oklüzyon uygulanmadı. Grup 2: Batın açıldıktan sonra segmental hepatik iskemi modeli ile 60 dakika iskemi ve 60 dakika reperfüzyon uygulandı. Grup 3: İskemiden 30 dakika önce deksmedetomidin 10 µg/kg periton içine (ip) uygulandı. Grup 4: İskemiden 30 dakika önce deksmedetomidin 100 µg/kg i.p uygulandı. Deney tamamlandıktan sonra ratlar kalpten kanatılarak sakrifiye edildi. Çıkarılan karaciğer dokuları alüminyum folyoya sarılarak biyokimyasal analizler yapılıncaya kadar -80°C'de derin dondurucuda saklandı. Bulgular: Doku MDA düzeyi Grup 1'e göre Grup 2'de anlamlı yüksek idi (p<0.05). Grup 2'ye göre Grup 3 ve 4'te MDA düzeylerinde ki düşüş anlamlı idi (p<0.05). Doku SOD ve KAT düzeyleri Grup 1'e göre Grup 2'de anlamlı düşük bulundu (p<0.05). Grup 2'ye göre Grup 4'de anlamlı artış olduğu görüldü (p<0.05). Karaciğer dokusundaki GSH düzeyi Grup 1'e göre Grup 2'de anlamlı düşük bulundu (p<0.05). Grup 2'ye göre Grup 3 ve 4'de GSH düzeylerinde anlamlı artış saptandı (p<0.05). Doku GSH-Px düzeyi Grup 1'e göre Grup 2 ve Grup 3'de anlamlı düşük bulundu (p<0.05). Grup 3 ve 4 arasında da GSH-Px aktivitesi açısından anlamlı fark vardı (p<0.05). Sonuç: Ratlarda yapılan deneysel karaciğer İR modelinde deksmedetomidinin doza bağlı olarak karaciğer oksidatif hasarını azalttığı görülmüştür. Araştırmamızın sonuçları, deksmedetomidinin karaciğer iskemi-reperfüzyon hasarındaki muhtemel koruyucu rolünün daha geniş deneysel ve klinik çalışmalarla desteklenmesi gerektiği kanaatini doğurmuştur.Öğe RATLARDA OLUŞTURULAN SİYATİK SİNİR BLOĞU MODELİNDE RASEMİK KETAMİNİN ETKİNLİK VE NÖROTOKSİSİTE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ(Anestezi Dergisi, 2017) Gül, Mehmet; Şahin, Taylan; Erdoğan, Gülay; Aslan, AbdulvahapÖz: Amaç: Bu çalışmanın amacı, ratlarda oluşturulan siyatik sinir bloğu modelinde farklı dozlarda uygulanan rasemik ketamininblok başlama ve sonlanma sürelerine etkilerini incelemek ve sinir hasarına yol açıp açmadığını tespit etmektir.Yöntem: Çalışmada Sprague-Dawley türü, 64 dişi rat kullanıldı. Eter anestezisi sonrası, siyatik sinir posterior yaklaşım velateral insizyon ile eksplore edildi ve test dozları siniri çevreleyen fasya altına enjekte edildi. Deneyin 1.aşaması için Sham ve Salingrubu (0.2 mL salin) dahil toplam 7 grup oluşturuldu. Test dozlarına göre diğer gruplar: Grup B (0.1 mL % 0.5 bupivakain+0.1mL salin), Grup K1 (0.1 mL ketamin 0.5 mg kg-1+0.1 mL salin), Grup K2 (0.1 mL ketamin 1 mg kg-1+0.1 mL salin), Grup BK1 (0.1mL %0.5 bupivakain+0.1 mL ketamin 0.5 mg kg-1), Grup BK2 (0.1 mL %0.5 bupivakain+0.1 mL ketamin 1 mg kg-1). Blok sonrasıgruplardan habersiz araştırmacı tarafından proprioseptif, motor ve duyusal blok süreleri değerlendirildi. Perinöral inflamasyonveya sinir hasarı açısından, 8. günde eksize edilen siyatik sinirler incelendi.Bulgular: Bupivakaine eklenen 0.5 mg kg-1ketamin proprioseptif, motor ve duyusal blok sonlanma sürelerinde sırasıyla %41,%23, %33 oranlarında uzamaya neden olurken, bupivakaine eklenen 1 mg kg-1ketamin blok sonlanma sürelerinde sırasıyla %45,%37, %31 oranında uzamaya neden oldu. Sadece ketamin enjeksiyonu motor blok oluşturmazken, diğer gruplardan daha kısa süreliproprioseptif ve benzer sürelerde duyusal blok sağladığı gözlendi. Analjezi süresindeki uzama dozdan bağımsızdı. Nörotoksisiteaçısından gruplar arasında fark yoktu. Sonuç: Rasemik ketaminin siyatik sinir blokları açısından iyi bir adjuvan olabileceği, fakat çalışmamızdaki olumlu sonuçlararağmen insanlardaki güvenilirliği ve sistemik yan etkiler açısından daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu kanısındayız.Öğe Total abdominal histerektomilerde intravenöz deksketoprofen trometamol, lornoksikam ve parasetamolün etkinliklerinin karşılaştırılması(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2011) Gülhaş, Nurçin; Durmuş, Mahmut; Yücel, Aytaç; Şahin, Taylan; Akgül, Feray Erdil; Yoloğlu, Saim; Ersoy, Mehmet ÖzcanÖz: Giriş: Çalışmamızda total abdominal histerektomi planlanan olgularda deksketoprofen trometamol, lornoksikam ve parasetamolün intravenöz formlarının postoperatif ağrı üzerine etkinliğini karşılaştırmayı amaçladık Gereç ve Yöntem: Abdominal histerektomi planlanan ASA I-II, (18–55) arası toplam 120 olgu Grup D, Grup L, Grup P ve Grup K olmak üzere rasgele dört gruba ayrıldı. Standart anestezi monitörizasyonunu takiben, anestezi indüksiyonu 5-7 mg kg-1 tiyopental sodyum, 1 ?g kg-1 fentanil, 0.1 mg kg-1 vekuronyum ile sağlandı. İdamede % 6-8 desfluran, % 50 N20+O2 karışımı kullanıldı. Operasyon bitiminden 30 dk. önce Grup D: 50 mg iv deksketoprofen trometamol, Grup L: 8 mg iv lornoksikam, Grup P: 1 g iv parasetamol, Grup K: 100 mL iv SF verildi. Grup P’de 6., 12. ve 18. saatlerde diğer gruplarda 8. ve 16. saatlerde ilaç dozu tekrarlandı. Derlenme odasına alınan olgulara; intravenöz hasta kontrollü analjezi bolus doz 25 ?g fentanil, kilitli kalma süresi 10 dk., bazal infüzyon olmayacak şekilde ayarlandı. Postoperatif derlenme ünitesinde 30. dk., serviste 2., 4., 6., 12. ve 24. saatlerdeki VAS skorları, toplam tüketilen fentanil miktarları ve memnuniyet skorları kaydedildi. Bulgular: Tüm değerlendirme zamanlarında grupların VAS skorları benzerdi. Kontrol grubuna göre 6, 12 ve 24 saatlerde Grup P, Grup L ve D’de fentanil tüketimi anlamlı düşüktü (p<0,05). Anlamlı olmamakla birlikte, Grup L’de fentanil tüketimi diğer gruplardan düşüktü. Grup L’de 6, 12 ve 24 saatte memnuniyet skoru yüksekti. Sedasyon skoru, dispepsi, bulantı-kusma gibi özellikler açısından gruplar benzerdi. Sonuç: Postoperatif deksketoprofen trometamol, parasetamol ve lornoksikamın iv formlarının fentanil tüketimini benzer şekilde azalttığını saptadık.