Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Akarçay, Mustafa" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ağız İçine Spontan Açılan Büyük Submandibular Sialolitiazis: Olgu Sunumu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Bayındır, Tuba; Çetinkaya, Zekeriya; Toplu, Yüksel; Akarçay, Mustafa
    sialolitiazis tükürük bezlerinde en sık görülen hastalıklardan biri olup, erişkin popülasyonda görülme sıklığı 12/1000’dir. Bununla birlikte tükürük bezi taşlarının büyük bir kısmı submandibular bez ve veya kanalında oluşur. Klinik olarak; tükürük bezi veya kanalını etkileyen ağrılı ve tekrarlayan şişlikler ile seyreden bir hastalıktır. Materyal: Bu makalede kendiliğinden ağız içine açılan, oldukça büyük boyuta ulaşmış bir submandibular siyalolitiyazis olgusunu sunulmuştur. Sonuç: Siyalolitiyazis tedavisi, taşın yerleşim yerine, semptomların süresine ve taşın büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Sunduğumuz olguda ağız içerisine spontan olarak açılmış olan taş cerrahi olarak çıkarılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ancient schwannoma of the parotid gland a case report and review of the literature
    (JCraniomaxillofac Surg, 2006) Bayındır, Tuba; Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Kızılay, Ahmet; Karadağ, Neşe; Akarçay, Mustafa
    Schwannomas are encapsulated benign tumours arising from nerve sheath cells, of which ancient schwannoma is one of five variants. Since the first description, only a few ancient schwannomas have been reported in different locations in the head and neck region. In the parotid gland, this tumour is very rare. In this report, a 41- year-old female patient with an ancient schwannoma of the parotid gland is presented and the data of this patient compared with other (comparable) cases described in the literature.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bazı nazal spreylerin (steroid ve deniz suyu preparatları) mukosiliyer klirens üzerine etkisi
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Akarçay, Mustafa; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Erdem, Tamer
    Öz: Amaç: Sık kullanılan nazal topikal preparatların, sağlıklı gönüllülerde mukosiliyer klirens (MK) üzerine etkisi araştırıldı. Çalışma Planı ve Yöntemler: Yaş ortalaması 28.8 olan 120 gönüllüde (62 erkek, 58 kadın) bazal MK süreleri sakkarin testiyle ölçüldü. Koruyucu madde olarak içeriğinde benzalkonyum klorür (BKK) bulunan iki nazal kortikosteroidli sprey, BKK içermeyen başka bir nazal kortikosteroidli sprey ve % 0.09 sod-yum klorür çözeltisine eşdeğer steril izotonik deniz suyu preparatı 30'ar kişilik gruplarda, bir burun boşluğuna tek doz uygulandı. Yirmi beş dakika sonra aynı burun boşluğunda ölçülen MK süreleri ile bazal MK süreleri karşılaştırıldı. Bulgular: Nazal kortikosteroidli spreylerin, BKK içersin (p<0.01) veya içermesin (p<0.05) MK'yı hızlandır-dığı görüldü. Bu üç preparat arasında MK süresine etki yönünden fark saptanmadı (p>0.05). Deniz suyu preparatı ise MK'da değişikliğe yol açmadı (p>0.05). Sonuç: Klinikte sık kullanılan nazal spreyler MK sü-resine olumsuz akut bir etkiye sahip değildir; tek doz kullanım sonrası nazal kortikosteroidli preparatlar sağlıklı gönüllülerde MK süresini kısaltmaktadır. De-niz suyu preparatı ise MK süresini etkilememektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bipolar Koter ve Klasik Yöntemle Yapılan Tonsilektomi Sonrası Kanama
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Kelleş, Mehmet; Akarçay, Mustafa; Fırat, Yezdan; Kızılay, Ahmet
    2005-2009 yılları arasında kliniğimizde bipolar koter ve klasik diseksiyon yöntemiyle yapılan tonsilektomi sonrası kanama sonuçları karşılaştırıldı. Gereç ve Yöntem: 2005-2009 yılları arasında tonsilektomi yapılan 514 olgunun dosya kayıtları araştırılarak bipolar koter ve klasik diseksiyon sonrası postoperatif tonsil kanaması nedeniyle hastaneye başvuranlar incelendi. İki grup arasında postoperatif kanama günü, kanama sıklığı, preoperatif ve postoperatif kanama sonrası kan değerleri ve kanama kontrolü için yapılan girişimler karşılaştırıldı. Bulgular: Tonsilektomi yapılan 514 olgunun 196’sı bipolar koter; 318’i klasik diseksiyon yöntemi kullanılarak ameliyat edildi. Toplam 22 olguda tonsilektomi sonrası kanama ile karşılaşıldı ve girişim yapıldı. Kanama nedeniyle hastaneye başvuran hasta sayısı 514 olgunun tümünde 22 (%4.2), bipolar koterle ameliyat edilen 196 olguda 8 (%4.1), klasik yöntemle ameliyat edilen 318 olguda ise 14 (%4.4) bulundu. Olguların 6’sında tonsilektomi diyetine uyulmadığı; sert, katı gıda alımı sonrası kanamanın oluştuğu saptandı. Diğer olgularda kanamaya sebep olacak belirgin bir etken bulunamadı. Kanama olgularının 8’inin kanaması KBB servisinde, 14’ünün kanaması ameliyathanede müdahale ile durduruldu. Bu hastalara öncelikle buzlu su ile gargara ve adrenalin+lidokainli spanç ile baskı uygulandı. Kanamanın durmadığı hastalarda genel anestezi altında koterizasyon, cerrahi bağlama veya iki plika arasına Surgicell® yerleştirilip her iki plikanın sütürasyonu uygulandı. Hiçbir hastada karotid arter dallarından herhangi birini bağlama ihtiyacı duyulmadı. Üç hastaya taze donmuş plazma, 2 hastaya eritrosit süspansiyonu verildi. Sonuç: Tonsilektomi yapılan hastalarda iki teknik arasında postoperatif kanama açısından fark olmadığı saptandı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Congenital Muscular Torticollis in Older Children
    (The Journal of Craniofacial Surgery, 2014) Yücel, Ekici Nur; Kızılay, Ahmet; Akarçay, Mustafa; Fırat, Yezdan
    Congenital muscular torticollis (CMT) is a common congenital disorder of the musculoskeletal system in neonates and infants. The aim of this study was to evaluate the results of inferior Z-plasty in older children with CMT. They had mean age of 10 years (range, 5Y14 years) and were followed up for 1 to 6 years. Postoperative protocol included a neck exercise program composed of active and passive movements in all cases and immobilization with a cervical collar in only 4 patients. This study concluded that surgical management of older children with CMT using Z-lengthening gives excellent clinical and functional results. The procedure is much more effective than other techniques and relatively complication-free and safe. Postoperative cervical collar and a well-planed physiotherapy protocol go a long way toward ensuring good to excellent results. Early diagnosis and treatment are necessary for good results.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effect of dexmedetomidine on middle ear pressure
    (Otolaryngol Head Neck Surg, 2007) Fırat, Yezdan; Kızılay, Ahmet; Akarçay, Mustafa; Yücel, Aytaç; But, Abdulkadir; Yoloğlu, Saim
    Dexmedetomidine is a preferred anesthetic agent in otological surgery because it provides controlled hypotension and good surgical field visibility. The aim of this study was to evaluate the influence of this novel agent on middle ear pressure. STUDY DESIGN AND SETTING: This prospective clinical trial was performed in 60 patients who were scheduled for elective surgery. They received dexmedetomidine or saline infusion for 20 minutes before induction of anesthesia. Tympanometric measurements were recorded for both ears at preoperative, intraoperative, and postoperative states. RESULTS: Mean difference of tympanometric peak pressure from baseline was statistically significant between dexmedetomidine and control group at the 30th minute of operation (24.8 daPa, P 0.003 for right ear; 20.5 daPa, P 0.02 for left ear) and at the end of the operation (25.8 daPa, P 0.01 for right ear; 28.1 daPa, P 0.004 for left ear). CONCLUSIONS: Dexmedetomidine anesthesia raises the tympanometric parameters, but they never exceed the limits of normal. © 2007 American Academy of Otolaryngology–Head and Neck Surgery Foundation. All rights reserved.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of endoscopic sinus surgery on quality of life
    (Kulak Burun Bogaz Ihtisas Dergisi, 2003) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan
    We assessed the effects of endoscopic sinus surgery on quality of life of patients with nasal polyposis or chronic sinusitis. PATIENTS AND METHODS: Thirty patients (5 females, 25 males; mean age 36 years; range 17 to 58 years) who underwent endoscopic sinus surgery were prospectively evaluated. The diagnoses were nasal polyposis in 15 patients and chronic sinusitis in 15 patients. Primary and revision operations were performed in 23 patients and seven patients, respectively. The quality of life was evaluated before and six months after surgery with the use of the Chronic Sinusitis Survey (CSS), and Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12). Prior to administration, the two questionnaires were translated and adapted to Turkish. Computed tomography (CT) findings were scored before and six months after surgery according to the Lund-Mackay system. The results of the surveys were compared with CT scores. RESULTS: The postoperative SF-12 and CSS scores of all the patients improved significantly. Computed tomography scores were not found in correlation with improvements in the SF-12 and CSS scores. CONCLUSION: Endoscopic sinus surgery results in significant improvement in the quality of life of patients with nasal polyposis and chronic sinusitis, which may not be reflected by CT scores.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Effect of intranasal estrogen on vocal quality
    (J Voice, 2008) Kızılay, Ahmet; Fırat, Yezdan; Engin Üstün, Yaprak; Üstün, Yusuf; Akarçay, Mustafa; Selimoğlu, Erol; Kafkaslı, Ayşe
    The objective of this study was to evaluate the effect of intranasal estrogen therapy on female vocal quality. Thirty-two women who had surgically induced menopause were included into the study group and examined through hall year for this study. Estrogen treatment was proposed to all of the patients. Twenty-three of them accepted the treatment protocols including oral (n ¼ 12) (2 mg estradiol; Estrofem; Novo Nordisk, Denmark) and intranasal (n ¼ 11) (300 mcg 17beta-estradiol; Aerodiol; Servier, Chambray-les-Tours, France) form of estrogen. The rest of patients refused estrogen treatment and those patients constituted the control group (n ¼ 9). Vocal changes were evaluated with Voice Handicap Index (VHI) and acoustic analysis of voice variations (fundamental frequency [F0], SD F0, jitter, shimmer, normalized voice energy, and harmonics-to-noise ratio) at baseline and after 1-year follow-up. According to VHI, while voice improvement was not clear in oral estrogen group, it was significant at intranasal estrogen group. Voice quality in patients treated with hormone replacement therapy (HRT) was significantly higher than patients without HRT. But between two treatment groups, there were no any statistical discrepancy. According to acoustic analysis, vocal stability among the women who use HRT was significantly better than those who did not use. Intranasal estrogen exerted the most significant effects on vocal stability. The data of our study support that voice undergoes changes in lack of estrogen in surgically induced menopausal women. Taken together with the relevant studies, while oral estrogen replacement therapy shows a favorable influence on voice quality, it seems to be more pronounced with intranasal estrogen than oral form.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The effects of acute hypoxia on audition:An experimental study
    (2021) Çiçek, M. T.; Koca Fırat, Çiğdem; Akarçay, Mustafa
    Abstract: OBJECTIVE: Obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) is a health problem that has increasing importance in society. In the literature, many studies about an audition in patients with OSAS are present. In this study, the effects of hypoxia on an audition that develop during the apnea attacks in OSAS were investigated experimentally.METHODS: This study was conducted in Inonu University Audiology Laboratory after the approval of Inonu University Faculty of Medicine Experimental Animal Research Ethics Committee (Protocol Number: 2011/A-102). In this study, 15 Wistar albino rats with a weight of 250–300 g were used. Anesthesia was performed by 40 mg/kg Ketamine and 5 mg/kg Xylazine through intramuscular administration. The processes were applied in the silence. This study involved 15 rats with normal auditory functions. Only tracheotomy was performed in the control group. Auditory assays were administered with otoacoustic emis-sion (DP gram) before and after the process. In hypoxia group, hypoxia was created by making apnea attacks that lasted at least 10 seconds after the tracheotomy process. Auditory assays using DP gram were performed before tracheotomy and during hypoxia in the hypoxia group.RESULTS: In the control group, statistically significant values were not found. In the hypoxia group, statistically significant differences were detected in high frequencies.CONCLUSION: In conclusion, cochlear reply decreased in high frequencies during hypoxia that was created by apnea attacks.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Endoskopik septoplasti
    (2006) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Çağlar, Ahmet
    Öz: Amaç: Septoplastide endoskopik yöntem, geleneksel alın ışığı yöntemi karşısında giderek daha fazla ilgi görmektedir. Bu yöntemin en önemli avantajı izole deviasyon vakalarında deviasyon bölgesine daha sınırlı bir diseksiyonla ulaşılabilmesi sonucunda morbidite ve ameliyat sonrası ödem miktarının daha az olmasıdır. Yöntem ve Gereçler: Bu makalede 16 vakalık serimizde endoskopik septoplasti tecrübemizi sunarak cerrahi endikasyonlar, teknik ve komplikasyonlarımızı tartıştık. Sonuç: Endoskopik yöntemde subperikondrial diseksiyonun sınırlı tutulabilmesi özellikle daha önce septumundan kıkırdak çıkarılmış vakaların ameliyatlarında büyük önem taşır. Diğer avantajları ise özellikle arka deviasyonlarda daha iyi bir görüş sunması, septoplasti ve sinüs ameliyatı arasında daha iyi bir cerrahi geçiş sağlaması ve iyi bir eğitim aracı olmasıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Endoskopik sinüs cerrahisinin yaşam kalitesi üzerine etkisi
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2003) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Miman, Murat Cem; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan
    Öz: Amaç: Endoskopik sinüs cerrahisinin nazal polip ve kronik sinüzitli hastaların yaşam kalitesi üzerine etkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Endoskopik sinüs cerrahisi uygulanan 30 hasta (5 kadın, 25 erkek; ört. yaş 36; dağılım 17-58) ileriye dönük olarak değerlendirildi. On beş hastada tanı nazal polipozis, 15 hastada kronik sinüzit idi. Yirmi üç olguda primer, yedi olguda reviz-yon cerrahisi uygulandı. Ameliyat öncesinde ve ameliyattan altı ay sonra hastaların yaşam kalitesi, Medical Outcomes Study Short Form-12 (SF-12) ve Chro-ic Sinusitis Survey (CSS) anketleri ile değerlendirildi. Uygulamadan önce her iki anketin Türkçeye çevrilmesi ve uyumluluğu sağlandı. Ayrıca ameliyat öncesi ve ameliyattan altı ay sonraki bilgisayarlı tomografi (BT) bulguları Lund ve Mackay sistemine göre skorlandı. Anket sonuçları ve BT skorları arasında korelasyon araştırıldı. Bulgular: Ameliyat sonrasında tüm olguların SF-12 ve CSS skorlarında anlamlı düzelme gözlendi. Ancak BT skorlarındaki iyileşme yaşam kalitesi skorlarındaki iyileşmeler ile uyumlu bulunmadı. Sonuç: Endoskopik sinüs cerrahisi nazal polipozis ve kronik sinüzitii hastaların yaşam kalitesi üzerinde belirgin iyileşme sağlamasına rağmen yaşam kalitesindeki artış BT skorlarıyla korelasyon göstermeyebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Epistaksisin nadir görülen bulgusu: Bilateral hemotimpanum ve timpan membran perforasyonu
    (KBB-Forum, 2008) Fırat, Yezdan; Kızılay, Ahmet; Akarçay, Mustafa; Kelleş, Mehmet
    Öz: Epistaksisin anterior nazal tampon ile tedavisi sonrasında hemotimpanum, otoraji ve oftalmoraji gelişebildiği bilinmektedir. Epistaksis sırasında herhangi bir müdahale olmaksızın spontan hemotimpanum ve timpan membran perforasyonu gelişmesi ise çok nadir izlenen bir komplikasyondur. Bu yazıda 27 yaşında erkek hastada, epistaksis sonrası izlenen bilateral spontan hemotimpanum ve timpan membran perforasyonu sunulmuştur (Video 1). Nazal tampon sonrası gelişmesi beklenen bu komplikasyonun spontan bir şekilde gerçekleşmesi, hastaların epistaksis sırasında yanlış manevralar ile kanamayı durdurması ile olabileceği gibi, altta yatan hematolojik patolojiler nedeniyle de olabilmektedir. Başlık (İngilizce): An anusual sign of epistaxis: Bilateral hemotympanum and tympanic membrane perforation Öz (İngilizce): In hemotympanum, otorrhagia and ophtalmorrhagia could be seen after nasal tamponade. Though it is very uncommon, in epistaxis, hemotympanum and perforation of tympanic membrane may be seen spontaneously. In this case we reported a 27-year-old male with bilateral spontaneous hemotympanum and tympanic membrane perforation due to epistaxis ( Video 1 ). Although nasal packing is accused from hemotympanum and otorrhagia, in treated epistaxis cases, patient's false maneuver to cessation of hemorrhage or additional pathologies of homeostasis can be responsible from those complications.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erişkin ve Çocuklarda Rinosinüzit
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Akarçay, Mustafa; Fırat, Z. Yezdan; Kelleş, Mehmet
    Rinosinüzit tüm dünyada sık görülen ve sağlık harcamalarında önemli yeri olan bir hastalıktır. Akut rinosinüzit sıklıkla viraldir ve tedavisi semptomatik yapılmalıdır. Tanı klinik ve radyolojik bulgulara göre konulur. Şikayetleri onuncu günden sonraya uzayan hastalarda bakteriyel enfeksiyon düşünülmelidir. Bakteriyel ajanı belirlemede en değerli yöntem sinüs ponksiyonu ile kültür alınmasıdır. Cerrahi tedavi komplikasyona giden akut veya medikal tedaviye yanıt vermeyen kronik vakalarda tercih edilmelidir. Teşhis ve tedavide yapılan yanlışlıklar gereksiz antibiyotik kullanımına yol açmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Fleksibl Endoskopi Ve Kulak Burun Boğaz Hastalıklarında Kullanımı
    (Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Akarçay, Mustafa; Aladağ, İbrahim
    Fleksibl fiberoptik nazofaringolaringoskop, tek bir enstrümanla kulak, burun, nazofarenks, hipofarenks ve larenksindeğerlendirilebilmesini sağlayan bir cihazdır.İlk defa 1975yılında kulak burun boğaz kliniklerinde kullanılmaya başlanmış ve günümüze kadar geçen süre İçerisinde giderek artan bir endikasyon yelpazesine sahip olmuştur. Birçok Kulak Burun Boğaz hastalıklarının tanısında, dökümante edilmesinde, hatta bazen tedavisinde de kullanılabilen, pratik ve uygulama kolaylığı olan bir dhaz olması nedeniyle konvansiyonei yöntemlere ve rigı't endoskopiye göre daha üstündür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Isolated preauricular pits and tags is it necessary to investigate renal abnormalities and hearing impairment
    (Eur Arch Otorhinolaryngol, 2008) Fırat, Yezdan; Şireci, Şule; Yakıncı, Mehmet Cengiz; Akarçay, Mustafa; Karakaş, Muammer; Fırat, Ahmet; Kızılay, Ahmet; Selimoğlu, Erol
    We investigated the incidence and co-existence of hearing impairment and renal abnormalities in healthy children with preauricular tags and pits. Study population consists of 13,740 primary school children from routine health check. Thirty-five children with preauricular tags and pits were noted. Control group consisted of 91 patients without pits and tags, who underwent renal ultrasound and were scheduled to pediatric outpatient clinic. Urinanalysis, renal ultrasound, otoacoustic emission were performed in both the groups. The prevalence of renal abnormality (1/36; 2.7%) and hearing impairment (1/36; 2.7%) in patients with preauricular tags and pits was similar to that of control group (3/91; 3.2% and 4/91; 4.3%) (P = 0.87, P = 0.64, respectively). According to our results, it is not necessary to investigate hearing or urinary abnormality in patients with preauricular tag or pit, unless there is an association of a syndrome or family history of hearing or renal impairment.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Lokal heparinoidlerin rinoplasti sonrası ödem ve ekimozun önlenmesindeki etkinliği
    (Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2010) Kelleş, Mehmet; Erdem, Tamer; Fırat, Yezdan; Kalcıoğlu, M. Tayyar; Akarçay, Mustafa; Selimoğlu, Erol; Yoloğlu, Saim
    Öz: Amaç: Bu çalışmada lokal olarak uygulanan heparinoidlerin, rinoplasti sonrası gelişen periorbital ödem ve ekimozun önlenmesindeki etkinliği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: İki taraflı randomize osteotomi uygulanan 20 hastanın (12 erkek, 8 kadın; ort. yaş 23.3 yıl; dağılım 19-34 yıl) tek gözüne lokal heparinoid krem, karşı gözüne ise herhangi bir uygulama yapmaksızın ameliyat sonrası bakım yapıldı. Bir buçuk santimetre kadar lokal heparinoid dokuz gün süreyle günde bir kez göz çevresine uygulandı. Hastaların karşı gözleri kontrol grubu olarak kullanıldı. Ek olarak tüm hastalara ameliyattan 30 dakika önce ve 24 saat sonra, deksametazon 8 mg i.v olarak uygulandı. Ameliyat sonrası 1, 3, 5. ve 9. günlerde çekilen her bir hastanın fotoğrafları iki uzman gözlemci tarafından çift kör şekilde değerlendirildi. Ödem ve ekimoz skalalarına uygun olarak skorlama yapıldı. Bulgular: Ödem ve ekimoz açısından lokal heparinoid tedavisi uygulanan ve uygulanmayan gözler arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı. Sonuç: Bu hastaların hiçbirinde ilaca aşırı duyarlılık gelişmedi. Skorlar incelendiğinde lokal olarak kullanılan heparinoidin, rinoplasti sonrası periorbital ödem ve ekimozun önlenmesinde herhangi bir etkinliği olmadığı tespit edildi (p>0.05).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Metastatic renal cell carcinoma to the condyle of the mandible
    (J Craniofac Surg, 2012) Kelleş, Mehmet; Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Şamdancı, Emine
    A 59-year-old woman who had left nephrectomy because of renal cell carcinoma (RCC) 3 years ago referred with trismus and a mass on her left temporomandibular joint. Computed tomography scan revealed an expanding lytic lesion on the left condyle of the mandible. Incisional biopsy was carried out. Histopathologic diagnosis was metastatic clear cell variant of RCC. Metastasis of RCC to the condyle of the mandible has not been reported yet. In this study, we presented a case of RCC metastasis to the condyle of the mandible.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nazal polipozis ve kronik sinüzitte endoskopik sinüs cerrahisinin yaşam kalitesi üzerine etkisi
    (İnönü Üniversitesi, 2002) Akarçay, Mustafa
    Bu çalışmamızda Ekim 2000 ile Eylül 2001 tarihleri arasında kliniğimizde kronik sinüzit ve nazal polipozis tanısı ile endoskopik sinüs cerrahisi yapılan 30 olgunun yaşam kalitelerindeki değişiklikleri prospektif olarak inceledik. Rinosinüzit toplumun büyük bir kısmını etkileyen ve sık karşılaşılan hastalıklardan biridir. Rinosinüzit ile ilgili tedavi hizmetleri sağlık harcamaları içinde büyük bir paya sahiptir ve hastaların iş verimliliğini bozarak önemli miktarda iş gücü kaybına neden olur. Rinosinüzitin, hastaların yaşam kalitelerini nasıl etkilediği konusuna ilgi, günden güne artmaktadır. Bu konuda kullanılan birçok yaşam kalitesi sorgulama anketi vardır. Kronik rinosinüzit gelişiminde ostiomeatal kompleks ve mukosilier aktivitenin önemi anlaşıldıktan sonra, endoskopik sinüs cerrahisi medikal tedaviye cevap vermeyen kronik sinüs hastalıklarının en iyi tedavi seçeneği haline gelmiştir. Bu çalışmamızda genel sağlık durumu incelemek için, SF-12 anketi ve rinosinüzite özel yaşam kalitesini incelemek için ise Chronic Sinusitis Survey’i (CSS) anketini kullandık. Objektif kriter olarak da bilgisayarlı tomografi (BT) ve endoskopik muayene değerlendirmeleri yapıldı. BT skorlaması Lund ve Mackay’ın tariflediği sistemle yapıldı. BT’ler ve anketler ameliyattan önce ve ortalama 6 ay (3-10 ay) sonra uygulandı. Olguların %94’ü burun tıkanıklığından, %87’si yüzde basınç/ağrı ve %80’i baş ağrısından şikayetçi idi. ESC’den sonra bu semptomlarda belirgin düzelme gözlendi (p<0.01). En belirgin düzelme burun tıkanıklığında görülürken, en az düzelme burun ve geniz akıntısında oldu. CSS semptom skorlarında da belirgin iyileşme gözlendi (p<0.01). Özellikle polipli rinosinüzit grubunun CSS semptom skorundaki düzelme belirgindi. Genel CSS skorunda %30’dan fazla iyileşme kriter alınarak 27 olguda (%90) belirgin düzelme tespit edildi. Kalan %10’unda değişiklik gözlenmedi. Hiçbir olguda skor kötüleşmedi. BT skorlarında genel popülasyonda ve polipsiz kronik sinüzit grubunda anlamlı düzelmeler (p<0.05) gözlenirken polipli kronik sinüzit grubunda anlamlı iyileşme görülmedi. SF-12 skorlarından zihinsel bileşen özetindeki (ZBÖ) düzelme, fiziksel bileşen özetindeki (FBÖ) düzelmeye kıyasla daha belirgindi (p<0.01). BT skorlarındaki değişiklikler hem genelde hemde ayrı ayrı gruplar içinde hiçbir parametre ile korelasyon göstermedi. CSS skorlarındaki değişiklikler ile SF-12 FBÖ skorlarındaki değişiklikler arasında anlamlı korelasyon tespit edilirken (p<0.05), SF-12 ZBÖ skorlarındaki değişiklikler ile korelasyon bulunmadı (p>0.05). Değişik araştırmacıların buldukları sonuçların rahat karşılaştırılabilmesi için değerlendirme araçlarının standardizasyonu gereklidir. Biz bu konuda kısa, pratik ve öz bilgiler veren SF-12 ve CSS anketleri ile Lund ve Mackay BT skorlama sistemini öneriyoruz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Normal burunlarda subjektif nazal açıklık hissi ile objektif bulgular arasındaki uyum
    (2007) Deliktaş, Hacim; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Toplu, Yüksel; Akarçay, Mustafa
    Öz: Amaç: Bu çalışma ile hastalar tarafından normal solunum yaptığı ifade edilen burunların akustik rinometri (ARM) ve rinomanometri (RMM) gibi objektif ölçümlerinin hangi sınırlar içerisinde olduğunun ortaya konması, objektif verilerden hangilerinin hastanın kendi nazal açıklığını değerlendirmesi ile daha iyi korelasyon gösterdiğinin saptanması ve nazal direnç ve minimal kesit alanı (MCA) arasındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Subjektif olarak burun tıkanıklığı yakınması olmadığını söyleyen ve anterior rinoskopik muayenesi normal olan toplam 124 olgunun 248 nazal kavitesi çalışmaya alındı. Olgular burunlarında hissettikleri açıklığı “Görsel analog skala (GAS)” üzerinde işaretlediler. Bulgular: GAS ile dekonjesyon öncesi total volüm (tVol) ve ekspiratuar total nazal direnç (tND) arasında korelasyon olmadığı,; inspiratuar tND arasında ise çok zayıf bir korelasyon olduğu saptanmıştır. Dekonjesyon öncesi ve sonrasında tVol ile inspiratuar tND ve ekspiratuar tND arasında anlamlı bir korelasyon saptanmamıştır. Ayrıca hem dekonjesyon öncesi hem de sonrasında MCA1 ve MCA2 ile o kavitelerdeki ND arasında ilişki saptanamamıştır. Sonuç: Objektif değerlendirme yöntemleriyle subjektif burun açıklığı hissi arasında bir korelasyon olmaması nedeniyle burun açıklığı araştırılırken hem ARM, hem de RMM birlikte değerlendirilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Palatal Miyoklonusun Oluşturduğu Tinnitusun Botulinum Toksini İle İyileşmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Akarçay, Mustafa; Kızılay, Ahmet; Özturan, Orhan
    Palatal miyoklonus (PM) nadir görülen, palatal kasların istemli veya istemsiz ritmik kasılmaları ile karakterize bir objektif tinnitus nedenidir. Olgular: Bu çalışmada kliniğimizde tedavisi yapılan iki olgu sunuldu. Ondokuz yaşında kadın ve 18 yaşında erkek hasta, her iki kulağında çınlama yakınması ile başvurdu. Yumuşak damakta gözle görülen ritmik kasılmalar ve hasta ve doktor tarafından işitilen çıtırtı sesi ile PM tanısı konuldu. Nörolojik muayene, kraniyal MR ve MR anjiyografide anormallik saptanmadı. Medikal tedaviden fayda görmemeleri nedeniyle her iki hastanın yumuşak damağına 15 U sağa 15 U sola olacak şekilde botulinum nörotoksin A (botoks-A) (BOTOX®, Allergan, Inc., Irvine, CA, USA) enjekte edildi. Enjeksiyonların ardından tinnitus hemen kayboldu ve yirmi aylık izlemde tekrar oluşmadı. Sonuç: Bu bulgular, literatürdeki diğer olgu sonuçları ile birlikte değerlendirildiğinde, botox-A uygulamasının, PM tedavisinde etkili bir yöntem olduğu görülmektedir.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim