Yazar "Akgün, Tuncay" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bilgi, inanç ve iman(İnönü üniversitesi ilahiyat fakültesi, 2018) Akgün, TuncayTanrı'ya inanmak mantıklı mıdır? Richard Dawkins, Tanrı'nın varlığı için öne sürülen geleneksel argümanların kusurlu olduğunu söylemekte haklıdır; fakat onun Tanrı’nın varlığına dair delilleri çürütmeye yönelik çabaları ve dilin, hayatın ve evrenin kökeni ile ilgili yeni-Darwinci açıklamalarında boşluklar vardır. Rasyonel tepki, ne teizm, ne ateizm, fakat agnostisizmdir. Erdem bir öğreti içindeki iman değil, yanlış bile olsa makul olabilen Tanrı inancıdır.Öğe Boethius, felsefenin tesellisi, latince’den çeviren: çiğdem dürüşken, istanbul: Kabalcı yayınevi, 2011(2014) Akgün, TuncayBir kitabı tanımak kadar yazarını tanımanın da önemli olduğunu düşündüğüm için Boethius’un hayatı ve felsefesi hakkında kısa bir bilgi vermenin doğru olacağına inanıyorum. Çünkü her yazar içinde yaşadığı toplumdan ve zaman diliminden etkilenir. Anicius Manlius Severinus Boethius, Romalı soylu bir ailenin çocuğu olarak M.S. 480’da doğdu. Babası bir Roma konsülü idi. Küçük yaşta babasını kaybettikten sonra devrin önemli devlet adamlarından Quintus Aurelius Symmachus tarafından evlat edinildi. Bir devlet adamı ve düşünür olan Boethius Atina ve İskenderiye’de eğitim gördü ve İtalya’daki Ostrogotları’ın Arian kralı Büyük Theodorich’e hizmet etti.Öğe BOETHİUSTA TANRI, SIFATLARI VE TELEOLOJİK DELİL(DİNİ ARAŞTIRMALAR, 2015) Akgün, TuncayÖz: Bu makaledeki temel amacımız, Hıristiyan düşüncesinin oldukça erken sayılabilecek bir döneminde yaşamış olan Boethius un Tanrı anlayışını öğrenmek, Tanrı ya yüklediği sıfatların neler olduğunu görmek ve aynı zamanda özellikle Tanrı nın bilgi sıfatı gibi sıfatlarla ilgili ortaya çıkan problemleri nasıl çözdüğünü an- lamaktır. Yine Tanrı nın varlığı hakkında sıklıkla kullanılan delillerden olan Teleolo- jik delili nasıl yorumladığını da anlamaya çalışmak olacaktır. Boethius u seçmemizin sebebi, böylesine önemli bir filozof ile ilgili ülkemizde özellikle din felsefesi alanında yapılan çalışmaların sınırlı olmasının yanı sıra, onun, kendisinden sonra Hıristiyan fel- sefe ve teoloji geleneğinde birçok önemli ismi etkilemiş olmasıdır. Anselm ve Aquinas gibi kendisinden sonra yaşamış büyük Hıristiyan düşünürlerini de etkileyen böyle bir düşünürün yaşadığı dönemi de dikkate alırsak, onun din felsefesiyle ilgili temel kav- ramlardan bazılarını nasıl anladığını ortaya koymanın önemli olduğunu düşünüyoruz.Öğe Meşşâi Filozoflar ve Gazâlî'nin Ontolojisinde Varlık-Mâhiyet Tartışmaları(Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016) Akgün, TuncayÖz: Meşşâi filozoflar, varlık kavramını felsefelerinin merkezine yerleştirmişler ve özellikle Fârâbî'den başlayarak varlık ve mâhiyet ayrımını belirgin kılmak üzere teorik çalışmalar yapmışlardır. Gerek Fârabî gerekse İbn Sînâ'nın bu konudaki görüşleri özellikle Tanrı'nın mahiyeti ile ilgili söylediklerini de önemli ve tartışılır hale getirmiştir. Bu konuda Fârabî ve İbn Sînâ'ya en sert cevap Gazâlî'den gelmiştir. Gazâlî varlık-mahiyet ilgili Fârabî ve İbn Sînâ'nın söyle- diklerinin teolojik boyutunu da göz önünde bulundurarak onların düşüncelerini tehlikeli ve yanlış olarak değerlendirmiştir. Her ne kadar Gazâlî'nin, İbn Sinâ'nın görüşlerini merkeze alarak cevap verdiği ileri sürülse de İbn Sinâ'nın bu konudaki düşüncelerinin Fârâbî'nin devamı olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak, Gazâlî'nin söyledikleri her iki filozofun düşüncelerine de cevap teşkil ediyor. Hem Fârabî ve İbn Sînâ hem de Gazâlî'den sonra yaşamış olan ve bu tartışmaya katılan bir diğer meşşâi filozof İbn Rüşd'ün görüşlerini de makalemizde ela aldık. Onun düşünceleri, Gazâlî'nin Fârâbî ve İbn Sînâ'nın görüşlerine yönelttiği eleştirilerin ne kadar doğru ve tutarlı olduğunu anlaya- bilmemiz açısından önemli idi.Öğe Son Dönem Bir Osmanlı Düşünürü: Harputlu İshak Efendi'nin Din Felsefesinin Bazı Meselelerine Yaklaşımı ve Felsefecilere Karşı Tutumu(Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2016) Akgün, TuncayÖz: Osmanlı düşünürlerinin ya da âlimlerinin genelde felsefeye özelde din felsefesinin konularına ve felsefecilere bakışı ne idi? Osmanlı'da felsefenin diğer ilimlere nispetle varlığı ve seviyesi ne durumda idi? gibi sorular felsefe ile uğraşanların sıkça sordukları sorular olmuştur. En az bu sorular kadar bu sorulara verilen cevaplar da önemlidir. Böylesine önemli bir konunun sağlıklı bir şekilde tartışılabilmesi, ancak ilmi verilerin temel kabul edilmesiyle yapılabilir. Bu sorulara bilimsel çerçevenin ve metodun dışında başka motivasyon unsurlarıyla hareket edilerek verilmeye çalışılan cevaplar bizi bir kısır döngüye götürebilir. Bu bilimselliğin ilk adımı Osmanlı düşünürlerinin eserlerinin incelenerek fikirlerinin anlaşılması olsa gerektir. Makalemizin genel amacı bu tartışmalara bir nebze ışık tutmak iken özel amacı Harputlu İshak Efendi'nin din felsefesinin bazı meselelerine yaklaşımı ve filozoflara karşı tutumunun nasıl olduğunu genel hatlarıyla anlamaya çalışmaktır.