Yazar "Aktaş, Davut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık kavite timpanoplasti erken dönem sonuçlarımız(OTOSCOPE, 2002) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Öncel, Semih; Aktaş, Davut; Çokkeser, Yaşar; Miman, Murat Cem; Erdem, Tamer; Aladağ, İbrahim; Özturan, OrhanÖz:Açık kavite timpanoplasti, kapalı kavite tekniği ile eradikasyon sağlanamayan patolojilerde uygulanan bir ltekniktir. Özellikle izlem sorunu olan olgular için hastalığın daha güvenli bir şekilde kontrol altına alınabilmesi açısından da önemini korumakladır. Bu çalışmada amaç, açık teknik timpanoplasti uygulanan olgularımızın erken dönem sonuçlarını gözden geçirmektir. Kliniğimizde Mart 1998- Aralık 2000 tarihleri arasında açık kavite timpanoplasti uygulanan 56 olgu retrospektif olarak incelendi. Tüm olgularda patoloji olarak yaygın kolesteatoma vardı. Altı olguya tip l, 32 olguya tip II, 15 olguya tip III ve 3 olguya ise tip IV timpanoplasti yapıldı. Olguların sadece dördünde (%7) rekürren kolesteatoma gözlendi. Olguların işitme sonuçları tonal odyometri ile incelendiğinde saptanan hava-kemik yolu açıklıklarının ortalama olarak 250 Hz'de 11 dB, 500 Hz'de 11 dB, 1000 Hz'de 12 dB ve 2000 Hz'de 11 dB kapandığı saptandı. Bu erken dönem sonuçlarımız açık kavite timpanoplasti girişiminin düşük rekürrens oranı ve olumlu işitme sonuçları ile endikasyon sınırları içinde iyi bir seçenek olma özelliği taşıdığını göstermekledir.Öğe Alt konka hipertrofisi için submukozal koterizasyon veya inferior türbinoplasti girişimleri(Kulak Burun Boğaz Klinikleri, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Kalcıoğlu, TayyarÖz: Amaç: Alt konka hipertrofisinde uyguladığımız submukozal koterizasyon (SK) veya inferior türbinoplasti (İT) girişimlerinin etkinliği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Son üç yıl içinde 223 olguda (91 kadın, 132 erkek; ort. yaş. 26; dağılım 8-47) konka cerrahisi uygulandı. Sadece iki taraflı konka cerrahisi gerektiren 31 olgunun altısına SK, 25'ine İT ameliyatı yapıldı. Septorinoplasti veya septum cerrahisi uygulanan 192 olgunun 85'ine iki taraflı SK, 29'una iki taraflı İT ve 78 olguya da bir tarafa SK, diğer tarafa İT ameliyatı yapıldı. Tüm olgular anterior rinoskopi ile, yalnız konka müdahalesi geçirenler ameliyat öncesi ve sonrası semptom skoru anketi ile değerlendirildi. Ortalama takip süresi 13 aydı. Bulgular: Sadece İT veya SK uygulanan olguların semptom skorlarında çok anlamlı iyileşme saptandı (p<0.01). inferior türbinoplasti yapılan olguların %98'inde, SK yapılan olguların %84'ünde nazal pasajın açık ve rahat olduğu görüldü, iki olguda epistaksis (%0.9) gözlendi. Septal cerrahi de yapılan 25 olguda tek, 11 olguda ise çift taraflı sinesi (%16) meydana geldi. Sonuç: Her iki cerrahi girişimde de mukozal hasar minimal ölçüdedir ve iyileşme süreci kısa bir sürede tamamlanmaktadır.Öğe Ani İşitme Kaybı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Kalcıoğlu, M. Tayyar; Miman, Murat Cem; Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Öncel, SemihKBB acilleri içinde yer alan ani işitme kaybı, üç günden kısa bir zaman içinde gelişen, ardı ardına üç frekansta 30 dB’den daha fazla bir kayıpla ortaya çıkan sensörinöral işitme kaybı olarak tanımlanır. Major klinik bulgu işitme kaybıdır, ancak tinnitus ve başdönmesi de eşlik edebilir. Ani işitme kayıplarında spesifik etioloji vakaların ancak %10-15'inde saptanabilir. Bu nedenle "idiopatik ani işitme kaybı" olarak isimlendirmek de olasıdır. Ani işitme kayıplarında spontan iyileşme oranı %65’e kadar çıkmaktadır. Kortikosteroid tedavisi en yaygın kullanılan ve en etkili tedavi yöntemi gibi durmaktadır. Prognoz, hasta erken görülür ve tedaviye başlanırsa, iki hafta içinde odyolojik düzelmenin başladığı saptanırsa, semptomlar arasında tinnitus ve vertigo eşlik etmiyorsa ve odyogramda ağır olmayan bir işitme kaybı mevcutsa daha iyidir.Öğe Bacteriology of antrum in chronic maxillary sinusitis(1999) Dereköy, Fevzi Sefa; Aktaş, Davut; Büyükbaşusta, Ahmet; Özyurt, MustafaAbstract:Kronik sinüzitin mikrobiyal etyolojisi hakkında pek çok araştırma vardır ve bunların arasında da derin farklar göze çarpmaktadır. Günlük hayatta sinüzit tanısı alan hastaların tedavisinin planlanmasında kültür ve antibiyogram testlerinin yapılması pratik değildir. Bu nedenle de antibiyotik seçimi ampirik olarak yapılmaktadır. Bu gerçekten hareketle, bu tür hastaların kültür ve antibiyogramları daha güvenilir metodlarla yapılmalı ve sık olarak ortaya konmalıdır. Bu çalışmada histopatolojik olarak doğrulanmış kronik maksiller sinüziti! hastalardan yirmibeş sinüs kültürü elde edildi. Bu hastalara, nares bölgesi ve nazal kaviteleri povidon iyodür solüsyonuyla silindikten sonra intranazal inframeatal antrostomi uygulandı. Maksiller sinüsten alınan kültür örnekleri aerobik ve anaerobik kültürler için farklı transport besi yerlerine ekildi. Ayrıca patolojik tanı için sinüs mukozasından biyopsi yapıldı. Mikroorganizma türlerinin tespiti sonrasında antibiyogram çalışmalarına geçildi. Olguların onyedisinde aerobik bakteriler bulunurken(%68), onbeşinde de anaeroplar izole edildi(%60). Yirmibeş hastanın yedisinde mikst enfeksiyon söz konusuydu. En sık rastlanılan bakteriler ise anaerobik streptokoklar, Stafilokokkus aureus, Hemofilus enfluenza, alfa-hemolitik streptokoklar ve bakteroid türleridir. Anibiyogramda en etkin grubun aminoglikozidler olması dikkat çekiciydi.Öğe Baş-boyun epidermoid kanserinde dokudaki katalaz ve süperoksit dismutaz aktiviteleri ve malondialdehit düzeyleri(2001) Solmaz, Fevzi; Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Öncel, Semih; Özturan, Orhan; Özyurt, Hüseyin; Sögüt, SadıkÖz: Amaç: Baş-boyun epidermoid kanserlerinde antioksidan enzim aktivitelerinin araştırılması. Hastalar ve Yöntemler: Baş-boyun epidermoid kanserli 32 olguda (26 erkek, 6 kadın; ort. yaş 57.5) tümöral dokudan ve ameliyat bölgesinde tümöre uzak normal dokudan örnekler alındı. Tümöral doku ve normal dokuda katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ve malondialdehit (MDA) düzeyleri ölçülerek değerlendirildi. Bulgular: Tümöral dokuda CAT, SOD enzim aktivitelerinin ve MDA düzeylerinin düşük olduğu, fakat bu durumun istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptandı. Yaş ve cinsiyet yönünden fark izlenmedi. Tümöral dokuda CAT ve SOD enzim aktivitelerinin evre ilerledikçe giderek azaldığı, MDA düzeyinin ise giderek arttığı saptandı. Ancak bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Sonuç: Serbest radikaller epidermoid kanser dokusunda metabolik hasara sebep olabilir. Antioksidan enzimlerin kanser tedavisindeki rollerinin gösterilmesi için yeni araştırmalara gereksinim vardır.Öğe Bir nazal miyazis olgusu(1999) Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan; Kalcıoğlu, Mahmut TayyarNazal miyazis sinek larvaları tarafından oluşturulan nazal ve paranazal kavitelerin bir infestasyonudur. Bizim olgumuzda etken Oestrus Ovis larvalarıdır. Endoskopik olarak canlı larvalar temizlendikten sonra atrofik rinit gelişti.Öğe Bir Nazal Miyazis Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Aktaş, Davut; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Özturan, Orhan; Kalgoğlu, TayyarNaza! miyazis sinek larvaları tarafından oluşturulan nazal ve paranazal kavitelerin bir infestasyonudur. Bizim olgumuzda etken Oestrus Ov is larvalarıdır. Endoskopik olarak canlı larvalar temizlendikten sonra atrofik rinit gelişti.Öğe Çarpık burunlara yaklaşım ve sonuçlarımız(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2002) Özturan, Orhan; Miman, Murat Cem; Yiğit, Bahri; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, DavutÖz: Amaç: Çarpık burunlu olguların tedavisinde uygulanan ve çok çeşitlilik gösteren cerrahi tekniklere ve sorunlara dikkat çekmek amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Burun vertikal aksında deviasyon olan 59 olgu (43 erkek, 16 kadın;ort.yaş 27; dağılım 17-47) cerrahi olarak tedavi edildi.Otuz olguda C-,29' unda I-tipinde çarpık burun vardı.Ameliyat öncesinde ve ameliyattan en az altı ay sonra çekilen anteriör yüz fotoğrafları üzerinde deviasyon açıları ölçüldü.Her iki gruptaki olgularda ulaşılan başarı düzeyi, ideal açıya yaklaşım oranlarına göre derecelendirildi ve karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki tipteki çarpık burunlarda, açılardaki düzelme çok anlamlı bulundu (p<0.01).C-çarpık burunlardaki ideal açıya yaklaşım başarısı, I-çarpık burunlardakinden daha düşük idi (p<0.05).Üç olguda revizyon cerrahisi yapıldı. Sonuç: Çarpık burunlarda fonksiyonel ve estetik problemler, burun anatomik yapılarının eksternal yaklaşımla serbestleştirilmesi, düzleştirilmesi ve bu konumda desteklenmesi ile düzeltilebilir.Giderilemeyen düzensizliklerin kamuflajı için kartilaj greftleri kullanılabilir.C-çarpık burunlarda sonuçlar daha kötü olduğundan, deneyim ve çok sayıda teknik çözümlere aşina olmak gerekir.Öğe Derin boyun enfeksiyonlarına klinik yaklaşım(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2001) Miman, Murat Cem; Öncel, Semih; Kalcıoğlu, Tayyar; Kızılay, Ahmet; Aktaş, Davut; Özturan, OrhanÖz: Amaç: Ülkemizin sosyoekonomik yönden daha düşük olduğu bir bölgesinde, sıklıkla karşılaştığımız derin boyun enfeksiyonları (DBE) üzerine deneyim ve bulgularımızı sunmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Şubat 1999 ile Aralık 2000 tarihleri arasında DBE tanısı ile yatırılarak izlenen 31 hastanın dosyaları taranarak olgular retrospektif olarak incelendi. Olguların yaşları 1-58 arasında değişmekte idi (14 kadın, 17 erkek; ort. yaş 24). Bulgular: On dört olguda peritonsiller apse, sekizinde retrofarenjeal apse veya sellülit, beşinde submandibüler apse, ikisinde temporal apse, birinde parotis apsesi, birinde İzole parafarenjeal apse vardı. Bu olgulardan dördünde, diğer boyun boşlukları apsesi ile birlikte parafarenjeal apse veya sellülit saptandı. Yirmi yedi olgu ağız içi veya boyundan cerrahi girişimle, İki olgu ultrasonografi eşliğinde iğne aspirasyonu ile, iki olgu ise sadece antibiyotikle tedavi edildi. Tüm olgularda iyileşme sağlandı ve hiçbir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ve ilk basamak tedavi hizmetleri eksik bölgelerde DBE'ye daha sık rastlanmaktadır. Tam bir öykü ve fizik muayene, erken tanı ve uygun tedavi DBE'nin komplikasyonsuz bir şekilde sağaltılmasını sağlar.Öğe Doyle nazal splint ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncı üzerine etkileri(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Öncel, SemihÖz: Amaç: Bu çalışmada burun solunumuna fırsat veren Doyle nazal splint (DNS) ve klasik anterior nazal tamponun orta kulak basıncına etkileri karşılaştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Burun tıkanıklığı şikayeti ile gelen, işitmesi ve otoskopik muayenesi normal ve ameliyat öncesi tip A timpanogramı olan 54 erişkin hastaya septoplasti ameliyatı yapıldı ve cerrahi sonrası klasik anterior nazal tampon (KANT) uygulandı. Burun tıkanıklığı ve/veya nazal deformite şikayetleri olan ve aynı kriterlere sahip 33 erişkin hastaya ise septorinoplasti ameliyatı yapıldı ve ameliyat sonunda her iki burun boşluğuna sadece DNS yerleştirildi. Hastaların orta kulak basınç ölçümleri timpanometri ile postoperatif ikinci gün tekrarlandı. Bulgular: Her iki grubun ameliyat sonrası orta kulak basınçları (-125 daPa ve -20 daPa) arasındaki fark ileri düzeyde anlamlı bulundu (p< 0.01). Klasik anterior nazal tampon uygulanan grupta ameliyat sonrası dönemde ileri düzeyde anlamlı bir basınç azalması saptandı (p<0.01); DNS yerleştirilen hastaların ameliyat öncesi ve sonrası orta kulak basınçları arasında ise anlamlı farklılık oluşmadı (p>0.05). Sonuç: Burun solunumuna izin veren ve östaki disfonksiyonuna yol açmayan, septal yapıları orta hatta tutma ve destekleme üstünlüklerine sahip DNS, septal cerrahi sonrası tercih edilmelidir.Öğe Endoskopik dakriyosistorinostomide çekiç-keski tekniği(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çokkeser, Yasar; Evereklioğlu, Cem; Tercan, Mustafa; Hepşen, İbrahim F.; Bayramlar, Hüseyin; Aktaş, DavutEndoskopik dakriyosistornostomi (DSR) son zamanlarda eksternal DSR başarı oranlarına yaklaşan bir başarı oranı ile geniş bir kabul gördü. Endoskopik DSR'de kalıcı bir açıklık elde edilebilmesi için lakrimal kese üzerindeki kemiğin yeterince uzaklaştırılması önemlidir.Değişik birkaç metot bu amaç için kullanılmıştır. Amaç: Lakrimal kese üzerindeki kemiği uzaklaştırmak için çekiç-keski metodunu kullanan tekniği tanımlamaktır. Bu tekniğin avantaj ve dezavantajları literatür ışığında tartışıldı. Metot: Kronik epi fora ya da dakriyosistitli 40 hastanın 56 gözüne (24 unilateral ve 16 vaka bilateral, 36 kadın ve 4 erkek) uygulanan endoskopik çekiç-keski DSR prospektif olarak değerlendirildi. Çekiç-keski endoskopik DSR tekniği lakrimal kese üzerindeki kemiğin keski ve çekiç kullanılarak uzaklaştırılmasını içermektedir. Preoperatıf, inta ve postoperatif bulgular değerlendirildi ve karşılaştırıldı. Bulgular: Postoperatif takip süresi 6 ile 48 ay idi (ortalama, 22 ay). Ardışık endoskopik çekiç-keski DSR'nin başar oranı %87.7 idi. İntraoperatif olarak 8 vakada hafif mukozal hemoraji gözlendi ancak hiçbiri operasyonun başar ile tamamlanmasını engellemedi. Minimal morbi di te ile birlikte mükemmel bir hasta kompliansı mevcuttu ve majör hiçbir komplikasyon gözlenmedi. Sonuç: Endoskopik çekiç-keski DSR minimal intra ve postoperatif komplikasyonu yanısıra daha az travmatik ve pratik bir yöntemdir. Minimal teçhizatlanma gerektirir, kolay ve hızlı bir tekniktir.Öğe Fonksiyonel-kozmetik nazal cerrahide histoakril(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 2000) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Miman, Murat Cem; Kızılay, AhmetÖz:Amaç: Fonksiyonel-kozmetik nazal cerrahide kartilaj ve kemik greftlerin sütürler yardımıyla veya subkutan cepler açılarak istenilen yere sabitleştirilmesinde teknik zorluklar vardır. Bu çalışmada siyanoakrilat doku yapıştırıcılarının bu konuda alternatif bir çözüm olabileceği araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Kliniğimizde yapılan 117 eksternal rino-septorinoplasti ameliyatının 31'inde histoakril doku yapıştırıcısı kullanıldı. Olgular 3-29 ay süreyle takip edildi. Bulgular: Bir olguda nazion bölgesinde reküren ödem ve hafif bir hassasiyet, bir olguda da sağ üst lateral kartilaj üzerinde bir kez meydana gelen hafif ödem gözlendi. Diğer olgularda patolojik bulgu saptanmadı. Sonuç: Fonksiyonel-kozmetik nazal cerrahide vasküler yumuşak dokulardan uzak uygulanması şartıyla, histoakrilin cilt altında kullanımı güvenlidir.Öğe Hammer chiesel technique in endoscopic dacryocystorhinostomy(1999) Çokkeser, Yaşar; Evereklioğlu, Cem; Tercan, Mustafa; Hepşen, İbrahim F.; Bayramlar, Hüseyin; Aktaş, DavutAbstract: Giriş: Endoskopik dakriyosistorinostomi (DSR) son zamanlarda eksternal DSR başarı oranlarına yaklaşan bir başarı oranı ile geniş bir kabul gördü. Endoskopik DSR'de kalıcı bir açıklık elde edilebilmesi için lakrimal kese üzerindeki kemiğin yeterince uzaklaştırılması önemlidir.Değişik birkaç metot bu amaç için kullanılmıştır. Amaç: Lakrimal kese üzerindeki kemiği uzaklaştırmak için çekiç-keski metodunu kullanan tekniği tanımlamaktır. Bu tekniğin avantaj ve dezavantajları literatür ışığında tartışıldı. Metot: Kronik epifora ya da dakriyosistitli 40 hastanın 56 gözüne (24 unilateral ve 16 vaka bilateral, 36 kadın ve 4 erkek) uygulanan endoskopik çekiç-keski DSR prospektif olarak değerlendirildi. Çekiç-keski endoskopik DSR tekniği lakrimal kese üzerindeki kemiğin keski ve çekiç kullanılarak uzaklaştırılmasını içermektedir. Preoperatif, intra ve postoperatif bulgular değerlendirildi ve karşılaştırıldı. Bulgular: Postoperatif takip süresi 6 ile 48 ay idi (ortalama, 22 ay). Ardışık endoskopik çekiç-keski DSR'nin başarı oranı %87.7 idi. İntraoperatif olarak 8 vakada hafif mukozal hemoraji gözlendi ancak hiçbiri operasyonun başarı ile tamamlanmasını engellemedi. Minimal morbidite ile birlikte mükemmel bir hasta kompliansı mevcuttu ve majör hiçbir komplikasyon gözlenmedi. Sonuç: Endoskopik çekiç-keski DSR minimal intra ve postoperatif komplikasyonu yanısıra daha az travmatik ve pratik bir yöntemdir. Minimal teçhizatlanma gerektirir , kolay ve hızlı bir tekniktir.Öğe Karotid cisim tümörleri(2000) Öncel, Semih; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Aktaş, Davut; Özturan, OrhanKarotid cisim tümörleri, boyun lateralinde ve sıklıkla karotid bifurkasyonunda bulunurlar. A. Karotis kommunis bifurkasyonunda bulunan karotis cisimciğinin paraganglionik hücrelerinden gelişmektedirler. Kliniğimizde son bir sene içinde öpere edilen iki karotid cisim tümörlü olgu sunularak, daha önce kliniğimizde öpere edilen üç olgu ve diğer literatür bilgileriyle tartışıldı. Boyun lateral bölge kitlelerinde karotid cisim tümörü de ön tanıda düşünülmeli ve gerekli görüldüğünde preoperatif tetkiklere Doppler USG ve anjiografi de eklenmelidir.Öğe Karotid Cisim Tümörleri+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Öncel, Semih; Kızılay, Ahmet; Çokkeser, Yaşar; Aktaş, Davut; Özturan, OrhanKarotid cisim tümörleri, boyun lateralinde ve sıklıkla karotid bifurkasyonunda bulunurlar. A. Karotis kommunis bifurkasyonunda bulunan karotis cisimciğinin paraganglionik hücrelerinden gelişmektedirler. Kliniğimizde son bir sene içinde opere edilen iki karotid cisim tümörlü olgu sunularak, daha önce kliniğimizde opere edilen üç olgu ve diğer literatür bilgileriyle tartışıldı. Boyun lateral bölge kitlelerinde karotid cisim tümörü de ön tanıda düşünülmeli ve gerekli görüldüğünde preoperatif tetkiklere Doppler USG ve anjiografi de eklenmelidir.Öğe Kronik MaksiHer Sinüzitiste Antrum Mikrobiyolojisi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Dereköy, Fevzi Sefa; Aktaş, Davut; Başusta, Ahmet Büyük; Özyurt, MustafaKronik sinüzitin mikrobiyai etyoiojisi hakkında pek çok araştırma vardır ve bunların arasında da derin fark/ar göze çarpmaktadır. Günlük hayatta sinüzit tanısı alan hastaların tedavisinin planlanmasında kültür ve antibiyogram testlerinin yapılması pratik değildir. Bu nedenle de antibiyotik seçimi ampirik olarak yapılmaktadır. Bu gerçekten hareketle, bu tür hastaların kültür ve antibiyogramları daha güvenilir metodlarla yapılmalı ve sık olarak ortaya konmalıdır. Bu çalışmada histopatolojik olarak doğrulanmış kronik maksiHer sinüziti! hastalardan yirmi beş sinüs kültürü elde edildi. Bu hastalara, nares bölgesi ve nazal kaviteieri povidon iyodür solüsyonuyla silindikten sonra intranazal inframeatai antrostomi uygulandı. MaksiHer sinüsten alınan kültür örnekleri aerobik ve anaerobik kültürler için farklı transport besi yerlerine ekildi. Ayrıca patolojik tam için sinüs mukozasından biyopsi yapıldı. Mikroorganizma türlerinin tespiti sonrasında antibiyogram çalışmalarına geçildi. Olguların onyedisinde aerobik bakteriler bulunurken(%68), on beşinde de anaeroplar izole edildi(%60). Yirmibeş hastanın yedisinde mikst enfeksiyon söz konusuydu. En sık rastlanılan bakteriler ise anaerobik streptokoklar, Stafilokokkus aureus, Hemofilus enfluenza, alfa-hemolitik streptokoklar ve bakteroid türleridir. Anibiyogramda en etkin grubun aminoglikozidler olması dikkat çekiciydi.Öğe Myoepithelioma of the parotid gland: A rare case(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri, 2012) Yenidünya, Sibel; Haltaş, Hacer; Bayrak, Reyhan; Aktaş, DavutThe present case describes the clinical and histopathologic features of a benign myoepithelioma of the parotid gland. A 70-year-old woman presented with clinical symptoms of a unilateral, gradually developing, preauricular swelling. Examination revealed a 7x5 cm tumor in the area of the left parotid gland. The tumor was removed and sent to the pathology department. A diagnosis of myoepithelioma was established. Myoepitheliomas of salivary glands are extremely rare, comprising approximately only 1% of all salivary gland tumours. Their histopathologic features, immunohistochemical findings, and clinical behavior are not well characterized. Together with the literature, consideration are presented on the histopathologic evaluation, differential diagnosis of these lesions.Öğe Nazofarengeal Anjiofibromlarda Transnazal Endoskopik Ekstirpasyon(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, Tayyar; Baysal, TamerNazofarengeal anjiofibroma hemen daima adolesan erkeklerde gelişen ve çok vasküler olan iyi huylu bir tümördür. Cerrahi tedavisinde sıklıkla eksternal yaklaşımlar kullanılır. Eksternal yaklaşımlar birçok sekellere neden olabilir. Bu makalede birine preoperatif embolizasyon yapılan transnazal endoskopik yolla cerrahi ekstirpasyon uyguladığımız iki olgu güncel literatürün ışığında tartışıldı. Bu iki olgu uygun lezyonlarda endoskopik girişimin geçerliliğini ortaya koyan bir sonuç verdi.Öğe Nazofarengeal anjiofibromlarda transnazal endoskopik ekstirpasyon(1999) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Çokkeser, Yaşar; Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, Mahmut Tayyar; Baysal, TamerNazofarengeal anjiofibroma hemen daima adolesan erkeklerde gelişen ve çok vasküler olan iyi huylu bir tümördür. Cerrahi tedavisinde sıklıkla eksternal yaklaşımlar kullanılır. Eksternal yaklaşımlar birçok sekellere neden olabilir. Bu makalede birine preoperatif embolizasyon yapılan transnazal endoskopik yolla cerrahi ekstirpasyon uyguladığımız iki olgu güncel literatürün ışığında tartışıldı. Bu iki olgu uygun lezyonlarda endoskopik girişimin geçerliliğini ortaya koyan bir sonuç verdi.Öğe Osseokartilajinöz nazal dorsum ve klinik önemi(Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi, 1999) Özturan, Orhan; Aktaş, Davut; Aydın, Engin; Kızılay, Ahmet; Kalcıoğlu, TayyarÖz: Amaç: Septal kartilaj ve üst lateral kartilaj olarak farklı isimlendirilen birbirine komşu yapılar arasındaki anatomik ilişki hakkında literatürde çelişkili ifadeler kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, üst lateral kartilajlar ile septal kartilaj ve üst lateral kartilajlar ile nazal kemikler arasındaki ilişkileri ortaya koymak ve bu durumun klinik önemini vurgulamaktır. Çalışma Planı ve Yöntemler: Nazal hamp redüksiyonu yapılan 59 hastada üst lateral kartilajların nazal kemiğin altına uzanan kısmı ölçüldü. Üst lateral kartilajlar ile septal kartilaj ve nazal kemikler arasındaki ilişki dört kesit halinde ışık mikroskobu altında incelendi.Bulgular: Üst lateral kartilajların kranyal ucunun nazal kemiğin altına doğru ortalama 9 mm kadar uzandığı ve aralarında dar bir bağ dokusu olduğu izlendi. Üst lateral kartilajlar ile septal kartilajın dorsal kenarı arasında füzyon tarzında bir bağlantı olduğu gözlendi. Sonuç: Üst lateral kartilajlar ve septal kartilaj arasındaki füzyon tarzındaki anatomik ilişki, nazal valv açısından rahatlık sağlayıcı temel bir faktör olarak değerlendirilebilir. Estetik cerrahi girişim uygulanan hastalarda normal anatomik yapının çeşitli tekniklerle kurulması başarılı bir fonksiyonel sonuca ulaşmada esas faktörlerden biridir.