Yazar "Arslan, Hulusi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ahlâkın evrenselliği açısından İslâm ve modernizm(İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2010) Arslan, HulusiAhlâkî değerlerin evrenselliği, felsefenin olduğu kadar teolojinin de önemli konularından biridir. Bazı tarihi ve antropolojik veriler bazı normların değiştiğini göstermektedir. Fakat yine de tarih boyun-ca değişmeyen temel değerlerin varlığından bahsedilebilir. Bu tez İslâm’ın evrenselliği ile de uyumlu-dur. Çalışma, İslâm’da ahlâk ilkelerinin evrenselliğini gösteren hususiyetler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanında Modernizmin ahlâk anlayışı evrensellik açısından tahlil edilmektedir.Öğe THE ARGUMENTS MISSIONARIES SET AGAINST BELIEF IN ALLAH(Dinbilimleri Akad Arastirma Merkezi, 2005) Arslan, Hulusi; Abat, RuhiIn this study, one of the methodologies of the contemporary Christian missionaries with regard to belief in Allah is taken into account. In this contex, the attempt of Christians to justify trinity with reference to Holy Kur'an is discussed, and a response is provided to their claims with regard the concept of oneness of Allah, and theoretical understanding of Him. As a consequence, it is emphasized that the relevant arguments are devoid of a rational and scientific foundation and that they are far from being impartial.Öğe Ebu’l‐Muîn en‐Nesefî’de Hikmet Kavramı ve Kötülük Problemi(İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2019) Yalçın, Ebubekir; Arslan, HulusiÖz: İçinde yaşadığımız dünyada iyilik ve güzellikler kadar kötülük ve çirkinliklerin de mevcut olduğu genel olarak kabul edilen bir husustur. Her şeyi bilen, her şeye güç yetiren ve aynı zamanda merhamet sahibi bir yaratıcı ile evrendeki kötülüklerin nasıl bağdaşabileceği meselesi özellikle dini düşüncenin bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. İslam Kelâmcıları bu sorunu değişik boyutlarda incelemiş ve bazı çözüm önerileri getirmişlerdir. Kelâm ekollerinden bazıları tanrıdan kaynaklanan bir kötülüğün bulunmadığını savunurken, diğer bazıları, problemi evrene hâkim olan mutlak irade ve kudretle çözmeye çalışmışlardır. Buna göre kötülük, emir ve yasakların ihlal edilmesiyle ortaya çıkar. Tanrının mutlak otoritesi, ona yönelecek herhangi bir emir ve yasağı ihtimal dışı bırakır. O sebeple tanrı için iyi ve kötü diye bir şey söz konusu olamaz. Mâturîdîlik ekolü ise bu sorunu büyük oranda hikmet kavramıyla çözümlemeye çalışmıştır. Mâturîdî ekolünün güçlü temsilcilerinden birisi olan Ebu’l-Muîn en-Nesefî, âlemde iyiliğin yanı sıra kötülüğün de var olduğunu ve her ikisinin de Allah tarafından yaratıldığını savunmuştur. Ona göre her şey Allah tarafından yaratıldığına göre her şeyde bir hikmet vardır. Evrende kötülüğün varlığı iyiliğin bilinmesi ve gerçekleşmesi amacına matuftur. Bu hikmetlerin bir kısmını anlayabiliriz, ancak aklımızın gücü sınırlı olduğu için bazı hikmetleri anlayamayabiliriz. Fakat hiçbir durum için Allah’ın hikmetsiz davrandığı iddia edilemez. Bu düşünce, akıl ve vahiy açısından yanlıştır. Anahtar Kelimeler: Kelâm, Hikmet, Kötülük, Teklif, Yaratma, Mâturîdî, NesefîÖğe İnsan özgürlüğü bağlamında kudretin devamlılığı sorunu(İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018) Arslan, Hulusi; Can, SeyithanBu çalışma kudret konusunda klasik kelamcıların görüşlerini, seçme hürriyeti bağlamında incelemektedir. Bu çerçevede kudretin tanımı, mahiyeti, insan bedeninde sürekli bir şekilde bulunup bulunmadığı konuları araştırılacaktır. Bugün dahi güncelliğini koruyan insanın özgürlüğü meselesi, tarih boyunca tartışılan en önemli konulardan biridir. Tartışmanın dayandığı kavramlardan biri de kudrettir. Eğer insan, eylemlerini tercih edecek iradeye sahip olsa fakat bunu yapmaya gücü olmasa, onun gerçek anlamda özgür olduğu söylenemez. Bu sebeple İslam kelamcıları kudretin insan bedeninde fiilden önce ve sonra bulunup bulunmadığını incelemişlerdir. Mu’tezile bu gücün insan bedeninde canlı olduğu sürece devamlı olduğunu savunmuştur. Eş’ariler insanın Allah’a rakip olacağı endişesini güderek kudretin sürekli yeniden yaratıldığını söylemişlerdir. Mâturîdîler ise bir nevi bu iki görüşü telif etmişlerdir. Bu konudaki temel endişenin Allah’ın mutlak otorite ve kudretine bir helal gelmemesi ve insanın özgür ama sorumlu bir varlık olmasını muhafaza etmek olduğu görülmektedir. Görünen en temel gerçeklik, kelam ekolleri büyük oranda insanın özgür olduğunu, bir irade ve güce sahip olduğunu benimsemişlerdir. Anahtar Kelimeler: İnsan, Kudret, Fiil, İrade, Özgürlük.Öğe KÂDÎ ABDÜLCEBBÂR’IN MUVÂZAA SAVUNUSU (Dillerin Kökeni Hakkında)(2021) Karagöz, Numan; Arslan, HulusiDil insanlar, nesiller, toplumlar, kültürler arası iletişimi sağlayan en önemli unsurdur. Dini açıdan da dilin önemi büyüktür. Çünkü Allah ile insan arasındaki iletişim insanın konuştuğu dil üzerinden gerçekleşmektedir. Bu sebeple dillerin kökeni dilciler ve filozoflar kadar din âlimleri arasında da merak ve tartışma konusu olmuştur. İlk insana kadar gittiğimizde onun bir dile sahip olup olmadığı, eğer konuşuyorsa dili nereden öğrendiği merak uyandıran sorulardandır. Kur’an-ı Kerim’de ilk insanın yaratılış serüveni açıklanırken Allah, melekler, Âdem ve Şeytân arasında geçen konuşmalardan bahsedilir. Bu ifadeler, ilk insanın bir konuşma diline sahip olduğu sonucuna yöneltmektedir. Yine Allah tarafından Hz. Âdem’e bütün isimlerin öğretildiğinden söz edilir. Buna dayanarak bazı din âlimleri dilin Allah tarafından insana öğretildiğini savunur. Diğer bazı âlimler ise önceden konuşulan bir dil olmadan veya daha öncesinden eşyaya isim verilmeden böyle bir diyaloğun olamayacağını savunmuş ve dillerin insanlar tarafından icat edildiğini söylemişlerdir. Ayrıca ilk insanın nasıl konuşmaya başladığı hakkında iddiaların kesinlik taşımadığını bundan dolayı da bu konuda susmanın en doğru yöntem olduğunu ileri sürenler de olmuştur. Dilin kökeni hakkındaki bu teorilerin kelamî görüşlerle de bir ilgisi bulunmaktadır. Çalışmada Mu‘tezile kelamcısı Kâdî Abdulcebbâr’ın (v. 415/1025) dillerin kökeni hakkındaki muvâzaa savunusu incelenecektir. Bu teoriye göre dillerin kökeni insanlar arası uzlaşıya dayanmaktadır. Yine bu araştırmada Kâdî’nın tezini hangi delillere dayandırdığı incelenecektir. Çalışmada kaynak tarama ve veri analizine dayanan bir yöntem takip edilmiştir. Çalışmadan amaçlanan husus, bir kelamcının görüşleri çerçevesinde dillerin kökeni hakkındaki tartışmalara zenginlik katarak konuyu aydınlatmaktır.Öğe Kınalızâde Ali efendi’de ahlâk-din ilişkisi(2014) Arslan, HulusiKınalızâde Ali Efendi Türk İslam dünyasının yetiştirdiği en önemli filozof ve ahlâkçılardan biri olarak tanınmaktadır. O, bilgi ve eylem türünden her şeyi hikmet ve ahlâk kavramlarıyla sistemleştirmiştir. Bu sistem içerisinde dinin önemli bir yere sahip olduğu görülür. Kısaca o, insanın dünyevî ve uhrevî mutluluğunu esas alan bir ahlâk anlayışına sahiptir. Yüzünü bütünüyle dünyevî değerlere yöneltmiş günümüz dünyasının onun ahlâk sistemini tanımaya ihtiyacı vardır.Öğe Mu‘tezile’de dinin gayesel yorumu(İnönü üniversitesi ilahiyat fakültesi, 2017) Arslan, HulusiKur’an-ı Kerim’de, ilahi filler çoğu zaman, insanın iyiliğini amaçlayan gâyesel açıklamalarla temellendirilir. Söz gelimi Allah göklerde ve yerde olan her şeyi insan için yaratmıştır. Kur’an’daki bu temaya önem atfeden kelam ekolleri Mu’tezile ve Mâturîdîliktir. Kendisi iyi olduğu gibi kullarının da iyiliğini amaçlayan bir Allah tasavvuru, zaman ve süreç içerisinde otorite ve güç merkezli bir Allah tasavvuruna doğru dönüşmüştür ve bu durum ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu tasavvurun ahlak, adalet ve hikmet temelinde yeniden tesis edilmesi gerekir. Bu çalışmada Mu’tezile kelam ekolünün bu konudaki düşünceleri incelenmekte ve konu gâyesel yorum bağlamında tahlil edilmektedir.