Yazar "Aslan, Gönül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Konvansiyonel ve moleküler yöntemler ile idrar örneklerinden Mycobacterium tuberculosıs izolasyonu ve tanımlanması(2007) Aslan, Gönül; Doruk, Erdal; Emekdaş, Gürol; Serin, M. Sami; Direkel, Şahin; Bayram Abiha, Gül; Durmaz, RızaÖz: Genitoüriner sistem tüberkülozunda, klinik ve radyolojik bulgulardaki çeşitlilik, eksik ya da yetersiz öykü ve basilin izolasyonundaki zorluklar nedeniyle tanı ve tedavi gecikebilmektedir. Bu çalışmada, üriner tüberküloz şüphesi ile laboratuvarımıza gönderilen örneklerden Mycobacterium tuberculosis'\n Ehrlich-Ziehl-Neelsen (EZN), kültür ve polimeraz zincir reaksiyonu ve restriksiyon analiz (PCR-RFLP) yöntemleri ile izolasyonu ve tanımlanması amaçlanmıştır. Ocak 2004-Temmuz 2006 tarihleri arasında 437 hastaya ait 1004 idrar örneği dekontaminasyon sonrası Lövvenstein-Jensen (LJ) ve/veya BACTEC 12B (Becton Dickinson, USA) besiyerlerine inoküle edilmiş ve hazırlanan preparatlar EZN yöntemi ile boyanarak değerlendirilmiştir. M.tuberculosis kompleks (MTC) ve tüberküloz dışı mikobakterilerin (MOTT) ayırımı nitro-alfa-asetilamino-beta-hidroksipropiofen (NAP) testi ile yapılmış, MTC izolatlarının primer antitüberküloz ilaçlara karşı duyarlılıkları BACTEC 460 TB (Becton Dickinson, USA) kültür sistemi ile araştırılmıştır. Kültürde Mycobacterium spp. izolasyonu yapıldığında, tanımlama için PCR-RFLP yöntemi kullanılmıştır. Hastaların 22'sinde (%5) konvansiyonel yöntemlerden (EZN, LJ ve/veya BACTEC) herhangi birisi ile pozitif sonuç alınmıştır. EZN boyama yöntemi ile 15 olguda aside dirençli basil (ARB) pozitifliği belirlenmiş, 17 örnekte ise kültürde üreme saptanmıştır. Bu hastaların 10'u her iki yöntemle de pozitif bulunurken, yedi hastada kültür pozitif EZN negatif, beş hastada da kültür negatif EZN pozitif olarak saptanmıştır. Bu beş hastanın mesane tümörü nedeniyle BCG tedavisi almakta olduğu belirlenmiştir. Kültürden izole edilen 17 susun 12'si (%70.5) MTC, beşi (%29.4) ise M.fortuitum olarak tanımlanmıştır. MTC izolatlarından sekizi (%66.7) tüm primer antitüberküloz ilaçlara karşı duyarlı, biri izoniazid (INH) ve etambutole (ETB), biri INH ve rifampisine (RIF), ikisi ise sadece INH'e karşı dirençli olarak tespit edilmiştir. Sonuç olarak, izole edilen mikobakterilerin tiplendirilebilmesi ve antitüberküloz duyarlılığın belirlenebilmesi için, kültürün mutlaka yapılmasının bir kez daha vurgulanması gerektiği kanısına varılmıştır.Öğe Mersin ilinde çiğ sütlerden Mycobacterium bovis ve tüberküloz dışı mikobakterilerin izolasyonu ve tanımlanması(2012) Aydın, Fatma Esin; Ülger, Mahmut; Emekdaş, Gürol; Aslan, Gönül; Günal, SelamiÖz: Çalışmamızda, sığır çiğ süt örneklerinde Mycobacterium bovis ve tüberküloz dışı mikobakteri (non-tu- berculous mycobacteria; NTM) türlerinin izolasyonu, tanımlanması ve kullanılan yöntemlerin tanısal per- formanslarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, Nisan 2008-Haziran 2008 döneminde Mersin ilindeki beş köyden toplanan 145 sığır çiğ süt örneği incelenmiş; bu örneklerde mikobakteri varlığı Ehr- lich-Ziehl-Neelsen (EZN) boyama yöntemi, Löwenstein-Jensen (LJ) besiyerinde kültür ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile araştırılmıştır. Toplam 145 çiğ süt örneğinden hazırlanan yaymaların EZN boyama sonucunda sadece 1 (%0.7) örnekte aside dirençli basil (ARB) görülmüş, 11 (%7.6) örneğin LJ besiyerin- de kültürü pozitif olarak belirlenmiş ve 6 (%4.1) örnekte PCR ile mikobakteri DNAsı tespit edilmiştir. Kül- tür pozitif bir örneğin, hem kaymak hem de pellet tabakasından mikobakteri izolasyonu yapılmıştır. İzo- latların tanımlanması, geleneksel biyokimyasal testler, PCR-RFLP (PCR-Restriction Fragment Length Poly- morphisms) ve spoligotiplendirme (spacer oligonucleotide typing) yöntemleriyle gerçekleştirilmiştir. Kül- türde izole edilen toplam 12 izolattan biri Mycobacterium tuberculosis kompleks (MTC), 11i de NTM ola- rak tanımlanmıştır. PCR-RFLP sonuçlarına göre 11 NTM izolatının 6 (%54.5)sı Mycobacterium genavense , 2 (%18.2)si Mycobacterium simiae , 2 (%18.2)si Mycobacterium szulgai ve 1 (%9.1)i Mycobacterium for- tuitum olarak belirlenmiştir. MTC izolatı spoligotiplendirme yöntemiyle M.bovis olarak tanımlanmıştır. Ça- lışmamızın sonuçlarına göre, süt örneklerindeki izolasyon şansını artırmak için; hem pellet hem de kay- mak tabakalarından selektif LJ besiyerine (gliserolsüz, %0.4 sodyum pirüvatlı) ekim yapılmalı ve kültürle- rin mutlaka sekiz haftaya kadar inkübe edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak bölgemizde sığır çiğ süt ör- neklerinde NTM %6.9 ve M.bovis %0.7 oranında izole edilmiş; insanların bu mikroorganizmalara doğru- dan temas yoluyla veya pastörize edilmemiş süt ürünlerinin tüketilmesiyle maruz kalabilecekleri bir kez daha vurgulanmıştır.Öğe Mycobacterium bovis’in etken olduğu tüberküloz olguları(2009) Aslan, Gönül; Kuyucu, Necdet; Çalıkoğlu, Mukadder; Ersöz, Gülden; Ülger, Mahmut; Emekdaş, Gürol; Günal, SelamiÖz: Başlıca infekte sütlerle bulaşan Mycobacterium bovis’in sebep olduğu tüberküloz; son yıllarda çok önceden alınan etkenlerin endojen reaktivasyonuyla, HIV-M.bovis ko-infeksiyonu ya da immünsüprese hastalarda fırsatçı infeksiyon olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada laboratuvarımızda 2008 yılı içinde farklı kliniklerden izole edilen M.bovis izolatları irdelenmiştir. Klinik özellikleri, klasik kültürde uzun üreme süresi ve identiŞkasyonda Mycobacterium tuberculosis’den farklılık gösteren üç olguya ait izolatlar spoligotiplendirme yöntemiyle M.bovis olarak belirlenmiştir. Tüberküloz etkenlerinin tür düzeyinde ayrımını yapan laboratuvar yöntemlerinin kullanımının yaygınlaşması gerçek M.bovis olgu sıklığının ortaya çıkmasına ışık tutacaktır. Multidisipliner klinik yaklaşım gerektiren ve akciğer dışı yerleşen tüberküloz olguları için mikobakteriyoloji laboratuvarının daha etkin kullanılması ve klinik-laboratuvar işbirliğinin erken tanı ve tedavi avantajı sağlayacağı, morbidite ve mortaliteleri azaltacağı düşünülmelidir.Öğe Mycobacterium bovıs bcg suşunun neden olduğu fatal disemine enfeksiyon olgusu ve izolatın spoligotiplendirme ile tanımlanması(2010) Aslan, Gönül; Kuyucu, Necdet; Aydın, Esin; Günal, Selami; Emekdaş, GürolÖz: Aşı suşu olarak kullanılan Mycobacterium bovis BCG, bağışıklık yetmezliği olan bireylerde yaygın ve ciddi enfeksiyonlara yol açabilmektedir. Bu raporda, kistik fibrozis ön tanısı ile ileri incelemeye alınan ve dışkı örneğinden aside dirençli basil (ARB) izole edilerek spoligotiplendirme ile M.bovis BCG suşu olarak tanımlanan disemine fatal bir tüberküloz olgusu sunulmaktadır. Bir yaşındaki erkek hasta, 20 gündür devam eden ateş, öksürük ve ishal şikayeti ile hastaneye yatırılmış ve öyküsünden, 4 aylıktan itibaren tekrarlayan alt solunum yolu enfeksiyonları geçirdiği öğrenilmiştir. Olgunun ailesinde tüberküloz geçirme ya da hasta bir kişiyle temas öyküsü yoktur. Klinik muayenede fiziksel gelişme geriliği saptanan olgunun akciğer grafisinde retiküler ve retikülonodüler infiltrasyon belirlenmiştir. Hastanın ter testi, kistik fibrozis gen mutasyonu ve metabolik taramaları normal bulunmuş, yatışının 12. günü antibiyotik tedavisine rağmen ateşinin devam etmesi ve akciğer infiltrasyonlarının olması nedeniyle PPD uygulanarak, üç gün üst üste alınan mide açlık suyu ve dışkı örneklerinde aside dirençli basil (ARB) varlığı araştırılmıştır. PPD’si negatif olan ve örneklerin direkt mikroskobik incelemesinde ARB görülemeyen olgunun dışkı kültüründe Löwenstein-Jensen besiyerinde 38. günde ARB üremesi saptanmıştır. BACTEC MGIT (Mycobacterial Growth In- dicator Tube) 960 sistemiyle (Becton-Dickinson, ABD) yapılan duyarlılık testinde, izolatın rifampin, izoniazid, streptomisin ve etambutole duyarlı olduğu belirlenmiştir. İzolatın PNB (para-nitrobenzoic acid) be- siyerinde ürememesi ve niasin ve nitrat aktivitesinin negatif olması üzerine spoligotiplendirme (spacer oligonucleotide typing) yapılmış ve M.bovis BCG suşu için karakteristik olan DR lokuslarının varlığı saptanmıştır. Kültür pozitifliği kliniğe bildirildiği zaman ise hastanın yaklaşık iki hafta önce kaybedildiği öğrenilmiştir. Sonuç olarak sunulan bu olgu, mikobakteriyoloji laboratuvarlarının daha etkin kullanılması gerekliliğini ve erken tanı ve tedavi ile morbidite ve mortalite oranının azaltılmasında klinik-laboratuvar iş birliğinin önemini vurgulamaktadır.