Yazar "Aslan, Halil" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Coexistence of immune thrombocytopenic purpura and alopecia areata: Possible relationship(2021) Kose, Dogan; Solmaz, Abdullah; Guzelcicek, Ahmet; Aslan, HalilITP and AA are common immune-mediated disorders in childhood. Both AA and ITP have been described with different autoimmune disorders. However, their coexistence has been reported in only a few cases in the literature. In our patient, both ITP and AA spontaneously improved within 5 months and suggesting a pathophysiological relationship. In this article, we present a case of a six-month-old boy diagnosed as ITP associated with AA.Öğe Coronary collateral circulation: Any effect on P-wave dispersion?(Sage Publications Inc, 2008) Aslan, Halil; Turgut, Okan; Yalta, Kenan; Yilmaz, Mehmet B.; Ozdemir, Ramazan; Ermis, Necip; Sezgin, Alpay T.Coronary collateral circulation determines the severity of ischemic myocardial damage. Increased P-wave dispersion is an independent predictor for atrial fibrillation. Consistent evidence is little about the relation between coronary collateral circulation and arrhythmia risk. In this article, the effect of coronary collateral circulation on P-wave dispersion was evaluated. Collateral grade and p-wave dispersion were ascertained in 100 patients with >= 85% diameter stenoses in left anterior descending or right coronary arteries. Left ventricular function score was also determined in all patients. Coronary collateral circulation was absent in 32 patients, whereas 68 patients had coronary collateral circulation. Patients with collateral grade A had greater left ventricular function score than did patients with collateral grade 0 (P = .048). However, there was no significant difference between P-wave dispersion of patients with and without coronary collateral circulation (P = .45). The presence of coronary collateral circulation failed to exert a beneficial decreasing effect on P-wave dispersion.Öğe An investigation of the relationship between base deficit and CRP in asphytic infants(2020) Gumus, Huseyin; Kazanasmaz, Halil; Aslan, Halil; Solmaz, AbdullahAim: To investigate the relationship between base deficit (BD) and C-reactive protein (CRP) findings evaluated during diagnosis of infants followed up for a diagnosis of perinatal asphyxia (PA).Material and Methods: This prospective observational study included 66 cases as 33 cases treated and followed up for a diagnosis of PA in the Neonatal Intensive Care Unit of Harran University Medical Faculty Hospital, and a control group of 33 healthy infants. Using a syringe washed with heparin, a fetal blood sample of 2ml was taken from the umbilical artery of the neonates thought to have PA, and blood gases were examined in an anaerobic environment. CRP values were obtained from spectrophotometric biochemical analysis of the 2ml blood sample using an Architect C16000 device (Abbott Diagnostics, Abbott Park, IL, USA). Results: Evaluation was made of 33 infants with a diagnosis of PA hospitalised in NICU and a control group of 33 healthy infants. All the cases were statistically similar in respect of gestational week at birth (GW), birthweight (BW), and gender. In the blood gas examinations of the cord blood, pH value was determined as mean 6.9 (range, 6.50-7.06), mean BD as 17mmol/L (range, 12-28 mmol/L), and CRP values as 0.2-57 mg/dl. The CRP values of the PA cases on days 2 and 3 were determined to be significantly higher than those of the control group (p0.001). As the BD value at the time of diagnosis increased, so there was determined to be a significant increase in CRP value, and this was confirmed by the Spearman correlation test (r1:0.423, p1:0.014) (r2:0.342, p2:0.05) (r3:0.451, p3:0.009). No statistically significant relationship was determined between the pH value in blood gas and the CRP level (p:0.18). Conclusion: The results of this study demonstrated that the CRP level was statistically significantly higher in cases that developed asphyxia than in the control group. A positive correlation was determined between BD at diagnosis and CRP level. A high CRP level during treatment and follow-up can be considered for use as a supportive finding showing the severity of hypoxia.Öğe Koroner arter hastalığı varlığında koroner kollateral dolaşım aritmi gelişimi üzerinde etkili olabilir mi?(İnönü Üniversitesi, 2001) Aslan, HalilKAH’da KKD varlığının fatal aritmiler ve ani ölüm üzerine etkisine dair tartışmalı çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmanın amacı KAH’da KKD varlığının QTcD üzerine etkisini araştırmaktır.Bu amaçla koroner anjiyografıde KAH saptadığımız 93 hasta (13 kadın, 80 erkek, yaş ortalaması 58,30 T 21) üzerinde prospektif olarak çalıştık. Koroner anjiyografıde sadece bir koroner arterde ve en az %85 darlık olan hastalar çalışmaya alındılar. Diğer iki koroner arterler normaldi yada darlık %50’nin altındaydı. KKD varlığı Rentrop klasifikasyonuna göre belirlendi (Evre-0: KKD yok, Evre-1: Tıkalı damarın küçük yan dalları KKD ile doluyor, Evre-2: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile kısmen doluyor, Evre-3: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile tamamen doluyor). 12 derivasyonlu EKG’de maksimum, minimum QT süresi ve QTcD değerli saptandı. Sonuçlar birbirleri ile karşılaştırıldı.Öğe Koroner arter hastalığında kollateral dolaşım varlığının P dalga dispersiyonu üzerine etkisi(MN Kardiyoloji, 2002) Tandoğan, İzzet; Çamsarı, Ahmet; Mermer, Serdar; Gürsel, Koray; Bozbaş, Hüseyin; Aslan, Halil; Sivri, Nasır; Yetkin, Ertan; Çehreli, SengülÖz: AMAÇ: Koroner arter hastalığında (KAH) koroner kollateral dolaşım (KKD) varlığının önemi tam olarak anlaşılamamıştır. Bu çalışmanın amacı KAH'da KKD varlığının ve KKD kalitesinin atriyal aritmi ve özelliklede atriyal fibrilasyon gelişme riskini belirlemede kriter olarak kullanılan P dalga dispersiyonu (DP) üzerine etkisini saptamaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Koroner anjiyografisinde KAH saptanan 93 hasta (49 kadın, 44 erkek, yaş ortalaması 58±10) üzerinde ileriye dönük olarak çalıştık. Anjiyografide sadece sol ön inen koroner arter yada sadece sağ koroner arterde, proksimal yada gövdede ve en az %85 darlık saptanan hastalar çalışmaya alındılar. KKD varlığı Rentrop klasifikasyonuna göre belirlendi (Evre-0: KKD yok, Evre-1: Tıkalı damarın küçük yan dalları KKD ile doluyor, Evre-2: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile kısmen doluyor, Evre-3: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile tamamen doluyor). Tüm hastalarda en uzun ve en kısa P dalga süresi, bunların farkı olan DP ölçüldü. Ayrıca sonuçlar üzerindeki etkisini değerlendirmek için hastalarda sistolik kan basıncı, EKO ile sol atriyum çapı ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu belirlendi. BULGULAR: Hastaların 59 tanesinde sol ön inen koroner arter, 34 tanesinde sağ koroner arter darlığı vardı. KKD hastaların 28 tanesinde yoktu, 65 tanesinde ise vardı (Evre 1, 2 yada 3). En uzun ve en kısa P dalga süresi ile DP ortalaması KKD evre-0 olanlarda sırasıyla 111.33±13.58 msn, 80.67±13.37 msn ve 32.85±13 idi. Aynı değerler KKD olan grupta ise sırayla 114.19±17.23 msn, 78.39±15.91 msn ve 34.15±14 idi. KKD'si olan ve olmayan hastaların DP ortalamaları birbirinden farklı bulunmadı (p>0.05). KKD'si olan gruplar kendi aralarında ve ayrı ayrı evre-0 grubu ile DP ortalamaları açısından karşılaştırıldıklarında arada anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Gruplar arasında sistolik kan basıncı açısından fark yoktu. Sol atriyum çapı ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu gruplar arasında farklı bulunmadı, fakat KKD evresinden bağımsız olarak, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu azaldıkça DP değerinde anlamlı bir artma oluyordu (p<0.05). DP ortalaması sol ön inen koroner arter darlığı olanlarda 41.35±14, sağ koroner arter darlığı olanlarda 38.92±12.17 idi ve arada anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). SONUÇ: Koroner arter hastalığında KKD varlığının DP üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığı kanısına varıldı.Öğe Koroner arter hastalığında kollateral dolaşım varlığının sol ventrikül fonksiyonları üzerine etkisi olabilir mi?(2002) Tandoğan, İzzet; Altınok, Tayfun; Aslan, Halil; Sezgin, Alpay T.; Barutçu, İrfan; Yetkin, Ertan; Özdemir, RamazanAmaç: Koroner arter hastalığında (KAH) koroner kollateral dolaşım (KKD) gelişmesinin, sol ventrikül (LV) fonksiyonları üzerinde koruyucu etkisinin olup olmadığı tartışmalıdır. Bu çalışmanın amacı KAH'da KKD var-lığının LV fonksiyonları üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Yöntem: Bu amaçla 76 hasta (39 kadın, 37 erkek, yaş ortalaması 61 ±17) üzerinde prospektif olarak çalıştık. Koroner anjiyografide sadece sol ön inen koroner arterde ve en az % 85 daralma olan hastalar çalışmaya alındılar. Koroner kollateral dolaşım varlığı Rentrop klasifikasyonuna göre belirlendi (Evre-0: KKD yok, Evre-1: Tıkalı damarın küçük yan dalları KKD ile doluyor, Evre-2: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile kısmen doluyor, Evre-3: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile tamamen doluyor). Sol ventrikül fonksiyonları ekokardiyografi ve sol ventrikül segment skoru (sağ ön oblik pozisyonda segmentler normokinezi O, hipo-kinezi 1, akinezi 2, diskinezi 3 ve anevrizma 4 puan olarak skorlandı) ile belirlendi. Hastaların KKD evresine göre LV fonksiyon skoru ve ejeksiyon fraksiyonu ortalamaları belirlendi ve karşılaştırıldı. Bulgular: Yetmiş altı hastanın 21 tanesinde KKD yoktu, 55 tanesinde ise vardı. Evre-0 (KKD yok) hasta grubunda LV fonksiyon skoru ortalaması (2.28+2.1) KKD olan grubun (Evre-1,2,3) ortalamasından (3.39+2.1) anlamlı ölçüde farklı bulunmadı (p>0.05). ilginç olarak KKD evresi arttıkça LV fonksiyon skoru ortalaması ar-tıyordu (p<0.05). LV fonksiyon skoru ortalamasının en yüksek değeri gösterdiği grup evre-3 idi (4.25±2.5) (p<0.05). Hastalarda LV ejeksiyon fraksiyonu KKD olmayan grupta 49+11 ve olan grupta 46±17 idi ve farklı bulunmadı. Sonuç: Bu bulgularla KAH'da KKD varlığının LV fonksiyonu üzerinde koruyucu etkisinin olmadığı kanısına varıl-dı.Hastalarımızda KKD evresi arttıkça LV fonksiyonlarının daha da kötüleşiyor olması ilginçtir. KKD'si iyi gelişmiş olan hastalarda, KAH şiddetinin daha fazla olması bu sonuç üzerinde rol oynayabilir.Öğe Senkop Ataklarıyla Seyreden Koroner Arter Anomalili Bir Olgu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Tandogan, İzzet; Koşar, Feridun; Sezgin, Alpay T.; Aslan, Halil; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanSirkumffeks arterin sağ aortik sinüsten çıkması (SSÇ) koroner çıkış anomalileri arasında en sık görülenidir ve genellikle iyi seyirlidir. Sen kop nedeniyle acil servisimize getirilen ve EKG'sinde ventriküler taşikardi (VT) saptadığımız hastamız üç yıldır eforla gelişen senkop atakları tarifliyordu. Babası ve amcasını ani kardiyak ölüm nedeniyle kaybeti. Erkek kardeşinde de senkop atakları olduğu ve bu nedenle yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı darlık saptanmaksızın koroner anomali saptandığı ve 38 yaşında aniden öldüğü ifade edildi. Hastada senkop ataklarının nedenine yönelik olarak yapılan incelemelerde VT dışında bir faktör saptanmadı. Efor testi sırasında VT ve presenkop gelişti. Yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı lezyon olmaksızın SSÇ saptandı. Tüm bu bulgularla hastamızda senkop nedeni olarak VT, VT nedeni olarak ta SSÇ sorumlu tutuldu. Sonuç olarak SSÇ iyi seyirli bir anomali olmakla beraber bazen olgumuzda olduğu gibi VT ve senkop ataklarıyla seyredebilir.