Yazar "Atambay, Metin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 88
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akşemseddin İşitme Engelliler İlköğretim Okulu öğrencilerinde bağırsak parazitleri ve baş biti görülme sıklığı(2007) Atambay, Metin; Karaman, Ömer; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem; Yoloğlu, Saim; Daldal, NilgünÖz: Parazit hastalıkları, büyüme ve gelişmenin en önemli dönemlerinde olan çocukları etkilemektedir. Çocuklarda malnutrisyon, malabsorbsiyon, zihinsel ve sosyal uyum bozukluğu gibi önemli rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Ülkemizde de bağırsak parazitleri önemli bir sağlık sorunu olup, çocukların toplu yaşadığı kreş, anaokulu ve diğer okullarda daha sık görülmektedir. Araştırmada işitme engelliler ilköğretim okulu öğrencilerinde paraziter etkenlerin yaygınlığının belirlenmesi ve tedavisi amaçlanmıştır. İşitme engelli öğrencilerden 2003-2004 öğretim yılında 117 dışkı ve selofanlı lam yöntemiyle perianal bölge materyali alınarak incelenmiş, ayrıca öğrencilerde baş biti erişkini ve yumurtaları aranmıştır. Çalışmada 53 (%45,3) bağırsak paraziti ve 6 (%5,1) baş biti gözlenmiştir. Hastaların tedavileri yapılmış ve korunma yolları hakkında bilgi verilmiştir. Altı ay sonra tekrar aynı öğrenciler kontrol edilmiş 24 (%20,5) bağırsak paraziti ve 2 (%1,7) baş biti gözlenmiştir. Sonuç olarak paraziter hastalıklarda anlamlı bir düşüş gözlenmiştir (bağımlı örneklerde ki-kare testi P<0.05). Bu nedenle okullarda bağırsak paraziti ve baş biti açısından sağlık taramalarının yapılması ve tedavi ile eğitime önem verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.Öğe Alerjik deri testi ile ev tozu akarı arasındaki ilişki(2006) Atambay, Metin; Aycan, Özlem; Yoloğlu, Saim; Karaman, Ülkü; Daldal, NilgünÖz: 1960 yılından beri ev tozu akarlarının allerji ile ilişkileri ve bunların solunum yolu ile ilgili hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Ev tozu akarları çok çeşitli olup tıbbi önemi ve morfolojik özellikleri itibarıyla en iyi bilinenleri Dermatophagoides pteronyssinus (Trouessart, 1897) ve Dermatophagoides farinae (Hughes, 1961)'dir. Allerjik hastalıklarda akarların rolünün belirlenmesi için deri testleri kullanılmaktadır. Bu testlerde, D. pteronyssinus ve D. farinae'ye ait antijenler kullanılmaktadır. Hastaların deri testi sonuçlarının ev tozlarındaki akarların varlığıyla uyumlu olup olmadığının belirlenmesi amacıyla allerjik hastalık tanısı almış (allerjik rinit ve allerjik astım tanısı ) ve deri testi uygulanmış 49 hastanın evinden ev tozu alınarak tozda akar varlığı araştırılmış ve 23 (%46,3) evde ev tozu akarları saptanmıştır. Deri testi pozitif olan 30 hastanın 15 (%50)'inin, deri testi negatif olan 19 hastanın ise 8 (%42)'inin evlerinde akar saptanmıştır. Deri testi negatif ve pozitif olanlar arasında ev tozunda akar varlığı açısından anlamlı bir fark saptanamamıştır. (P›0,005). Sonuç olarak allerjik yakınmaları olan kişilerin deri desti negatif olsa da evlerinde akar aranması gerektiği düşünülmüştür.Öğe Assessment of the levels of nitric oxide (NO) in chronic diarrhea patients infected with Giardia intestinalis(Academic Journals, 2012) Kaya, Ozlem M. Aycan; Atambay, Metin; Yula, Erkan; Ozyalin, Fatma; Motor, Vicdan Koksaldi; Motor, Sedat; Celik, MuratGiardia intestinalis is an enteric pathogen causing certain digestive disorders by attaching itself on the human intestine and, especially on the duodenum. It is reported that there is a strong relationship between the nitric oxide (NO) level and the clinical prognosis of the infection in infections of G. intestinalis. The aim of the study was to investigate serum NO levels in samples taken from patients with G. intestinalis detected in the microscopic stool examination and from the control group consisting of healthy people and the presence of any relationship with Giardiosis. The study consisted of 60 patients diagnosed with G. intestinalis in microscopic stool examination, [31 (51.7%) male, 29 (48.3%) female] and 60 healthy people [28 (46.7% male, 32 (53.5%) female] as the control group. All patients in the patient group with gastrointestinal symptoms had chronic diarrhea and cysts and trophozoites were observed in microscopic examination of the feces in all of them. Measurement of serum NO level was performed using Cortas method. When the data were evaluated by T-test in the Independent Groups, NO levels in the patient group was found low at a statistically significant level. In Giardiosis, the decline in the NO level suggested that the disease causes a more severe clinical presentation. In addition to this, we consider it necessary that extensive experimental or clinical studies be conducted on the subject.Öğe Çeşitli hasta ve yaş guruplarında Demodex sp.görulme sıklığı(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2007) Aycan, Özlem M.; Otlu, Harika; Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, MetinÖz: Demodex folliculorum ve Demodex brevis insanda özelikle yüz bölgesindeki kıl foliküllerinde, kıl diplerinde ve derinin yağ bezlerinde yerleşen bir akardır. Çalışmada, Demodex sp’nin çeşitli alerjik deri hastalıkları , yaş ve cinsiyete göre görülme oranının belirlenmesi amaçlandı. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı’na Demodex sp. aranması için gelen 117 rosacealı, 29 akne vulgarisli ve 51 diğer alerjik şikayetliler olmak üzere toplam 197 hasta Standart Yüzeyel Deri Biyopsisi (SYDB)Yöntemi ile incelendi. 197 hastanın 97 (%49,23)’sinde akar pozitif saptandı. İstatistik incelemede cinsiyete göre anlamlı bir fark saptanmazken, rosacea’da pozitiflik ve 20 yaşın altındakilerde negatiflik anlamlı derecede yüksek bulundu (p‹0,005). Sonuç olarak; çeşitli alerjik deri hastalıklarında, özellikle rosacealı hastaların 20 yaşın üstünde olmaları halinde Demodex sp. infestasyonu araştırılmasının gerekli ve önemli olacağı kanısına varılmıştır.Öğe Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki Çocuklarda Bağırsak Parazitleri Yaygınlığının İncelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Daldal, Nilgün; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem Makbule; Çolak, Cemil; Miman, Özlem; Çelik, Tuncay; Atambay, MetinÇalışmada Malatya ili Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki çocuklarda bağırsak parazitlerinin yaygınlığının araştırılması, 2000 yılında yapılan tarama ile karşılaştırılarak parazit görülme oranında değişikliğin oluşup oluşmadığının saptanması ve parazitlerden korunma yolları ile ilgili personele ve çocuklara bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 0-18 yaş arası 227 çocuktan selofanlı lam yöntemiyle perianal bölge materyali ve dışkı örneği alınmış 84’ünde (%37.0) parazit bulunmuştur. Çalışma sonucunda, 2000 ile 2007 yılları karşılaştırıldığında, parazitoz oranında anlamlı bir düşüş belirlenmiştir (p<0,05). Parazitin görülmesi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Yaş grupları arasında yapılan değerlendirmede ise anlamlı bir ilişki gözlenmiştir (p<0,05). Ayrıca parazit görülme yüzdesinde (%55.0), 7-12 yaş grubu arasında da artış belirlenmiştir. Sonuç olarak ikinci taramada bağırsak parazitlerinin görülme oranının anlamlı olarak düşmesine karşın günümüzde halen bir sağlık sorunu olarak önemini koruduğu belirlenmiştir.Öğe A comparison of cytological and parasitological methods in the diagnosis of Trichomonas vaginalis(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2008) Karaman, Ülkü; Karadağ, Neşe; Atambay, Metin; Kaya, Arserim Neval Berrin; Daldal, Nilgün ÜlfetÖz: İnsanlarda ürogenital sistem enfeksiyonlarına neden olan Trichomonas vaginalis (T. vaginalis) semptomatik ve asemptomatik seyreder. T. vaginalis'in tanısı, kadınlarda vagen arka forniksinden alınan örnegin; direkt mikroskobi, Giemsa boyama ve kültür yöntemleri ile incelenmesi sonucu konulur. Ayrıca serolojik yöntemlerden de yararlanılır. Sitolojik tanıda ise serviks ağzından alınan semear, Papanicolaou (PAPS) boyası ile incelenir. Sunulan çalışma sitolojik ve parazitolojik tanıda kullanılan yöntemlerin etkinliğinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine altı yıllık bir zaman sürecinde gelen 506 kadın hastanın vagen arka forniksinden alınan örnekler parazitoloji laboratuvarında, serviks ağzından alınan örnekler ise sitoloji laboratuvarında incelenmiştir. Parazitoloji laboratuvarına gelen örneklerin%4,6'sında T. vaginalis bulunmuş fakat sitolojiye gelen örneklerin ancak %0,9'unda bu parazite rastlanılmıştır. Yapılan istatistiki değerlendirmede anlamlı bir fark (P<0.05) bulunmuştur. Sonuç olarak T. vaginalis'in tanısında parazitolojik yöntemlerin sitolojik yöntemlere oranla daha hassas olduğu belirlenmiştir. Başlık (İngilizce): Trichomonas vaginalis'in tanısında sitolojik ve parazitolojik yöntemlerin karşılaştırılması Öz (İngilizce): Trichomonas vaginalis (T. vaginalis), which causes urogenital system infections in humans, develops symptomatically and asymptomatically. T. vaginalis in females is diagnosed using direct microscopy, Giemsa staining, and cultivation methods for examination of samples derived from the vaginal posterior fornix. Serologic methods can also be employed. In cytological diagnosis, the ectocervical smear is examined using the Papanicolaou (PAPS) stain. The aim of the present study was to compare the efficacy of the methods used in cytological and parasitological diagnosis. For this purpose, 506 female patients who visited the Obstetrics and Gynecology policlinic of the Academic Hospital of the Faculty of Medicine, Inönü University during a course of six years were involved in this study. The samples derived from the vaginal posterior fornix were examined in the parasitology laboratory, while the ectocervical samples were examined in the cytology laboratory. T. vaginalis was detected in 4.6% of the samples examined in parasitology laboratory, while parasites were found in only 0.9% of the samples taken to the cytology laboratory. The statistical analysis revealed a significant difference (P<0.05). It was concluded that parasitological methods are more sensitive than cytological methods in the diagnosis of T. vaginalis.Öğe Cutaneous Myiasis in a Malignant Wound of the Head and Neck Region(Lippincott Williams & Wilkins, 2012) Bayindir, Tuba; Cicek, Mehmet T.; Atambay, Metin; Kizilay, AhmetMyiasis is a parasitic infestation of vital tissue of humans or other mammals by dipterous larvae. Human myiasis is a rare clinic condition but more frequently seen in tropical and subtropical areas, in patients who have poor hygiene, have bad housing conditions, are with mental retardation, or have advanced age. We report a case of myiasis in a malignant wound (squamous cell carcinoma) in the head and neck region because a few literature reports were seen in this localization. The patient's treatment was antisepsis, larval removal, and general care preventions, whereas standard treatment options or guidelines are not available.Öğe Cutaneous myiasis in a malignant wound of the head and neck region(J Craniofac Surg, 2012) Bayındır, Tuba; Çiçek, Mehmet; Atambay, Metin; Kızılay, AhmetMyiasis is a parasitic infestation of vital tissue of humans or other mammals by dipterous larvae. Human myiasis is a rare clinic condition but more frequently seen in tropical and subtropical areas, in patients who have poor hygiene, have bad housing conditions, are with mental retardation, or have advanced age. We report a case of myiasis in a malignant wound (squamous cell carcinoma) in the head and neck region because a few literature reports were seen in this localization. The patient's treatment was antisepsis, larval removal, and general care preventions, whereas standard treatment options or guidelines are not available.Öğe Cyclospora Oocysts and Entamoeba histolytica Adhesin Antigen Positivity in a Patient with Diarrhea: Case Report(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2012) Oguzturk, Hakan; Kaya, Ozlem Aycan; Turtay, M. Gokhan; Atambay, MetinCyclospora cayetanesis is a pathogenic protozoan characterized with prolonged diarrhea in immunocompetent and immunocompromised patients. Despite its ubiqutous distribution, reports on this parasite from Turkey are scarce. Our case is a 28 years old patient, a nurse, who presented to the emergency department in June 2009 with diarrhea, nausea and vomiting during the last week. The stool specimen examination by Kinyoun's acid-fast stain revealed Cyclospora oocysts. Adhesin antigen of Entamoeba histolytica was also positive. The patient was treated with a combination of trimethoprim/sulfamethoxazole and omidazol and she fully recovered. The literature was reviewed and our case proved to be the first report on the coexistance of Cyclospora oocysts and Entamoeba histolytica adhesin antigen in a diarrheic patient. This case underlines the importance of screening for parasites in patients with diarrhea.Öğe A demodicosis case which responded to systemic ivermectin(John Libbey Eurotext Ltd, 2009) Karincaoglu, Yelda; Miman, Ozlem; Kalayci, Bulent; Aycan, Ozlem Makbule; Atambay, Metin[Abstract Not Available]Öğe Derinin Enfeksiyoz ve Benign Durumlarında Histopatolojik Yöntemle Demodex spp. Araştırılması(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Karaman, Ülkü; Şener, Serpil; Çelik, Tuncay; Atambay, Metin; Aydın, Engin; Daldal, NilgünDemodex türlerinin insandan insana yakın temasla bulaşarak rosacea, akne vulgaris, perioral dermatit, seboreik dermatit, mikropapüler-kaşıntılı dermatit ve blefarit patogenezinde rol oynadığı bildirilmiştir. Deodex’in tanısında genellikle selofanlı lam, deri kazıntısı, punch biyopsisi ve standart yüzeyel deri biyopsisi (SYDB) yöntemleri kullanılmaktadır. Parazitin patojenitesinin saptanabilmesi için cm2’deki akar yoğunluğu önem taşımaktadır. Çalışmada neoplasma dışı çeşitli ön tanılarla yapılan biyopsilerin histopatolojik incelemelerinde Demodex spp.’nin varlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla histopatolojik incelemesi yapılmış ve demodex görülmemiş 95 biyopsi örneği Hematoksilen- Eosin (HE) yöntemiyle boyanarak demodex pozitifliği açısından değerlendirilmiş ve 41’inde (%43.2) parazite rastlanmıştır. Histopatolojik inceleme için yapılan ön hazırlık aşamalarının ve boyama işlemlerinin demodexlerin görülmesini engellemediği ancak parazit yoğunluğunun SYDB ile belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Does Toxoplasma gondii play a role in obsessive-compulsive disorder? Response(Elsevier Ireland Ltd, 2012) Miman, Ozlem; Mutlu, Elif Aktan; Ozcan, Ozlem; Atambay, Metin; Karlidag, Rifat; Unal, Suheyla[Abstract Not Available]Öğe Dust-mites: Effect on lipid peroxidation(All India Inst Medical Sciences, 2006) Atambay, Metin; Karabulut, Aysun Bay; Aycan, Ozlem Makbule; Kilic, Eser; Yazar, Suleyman; Saraymen, Recep; Karaman, UlkuBackground. Dust-mites are present in our homes, feed on dead exfoliated skin and other organic material. It is also known that oxidative stress may lead to cellular damage that can be confirmed by markers of cellular disruption. Oxidative stress in various infective processes has been documented. We investigated whether house dust-mites cause oxidative stress in patients. Methods. Products of lipid peroxidation in erythrocytes and lymphocytes were assessed by measuring malondialdehyde concentration. Results, Our results showed that patients who had a positive skin test for dust-mite antigens and had dust-mites present in their houses (dust-mite positive) had increased erythrocyte malondialdehyde levels (62.39 [18.56]. nmol/g-Hb) compared with those who were skin test positive, dust-mite negative (45.45 [10.82]) or skin test negative, dust-mite negative (42.20 [5.68]). They also had significantly higher levels of lymphocyte malondialdehyde (4.22 [0.55] nmol/g-protein), compared with those who were skin test positive, dust-mite negative (3.46 [0.29]) or skin test negative, dust-mite negative (1.25 [0.31]; p < 0.05). However, there was no statistically significant difference between the malondialdehyde levels of dust-mite negative/skin test positive and dust-mite negative/skin test negative patients. Conclusion. Increased malondialdehyde activity in lymphocytes and erythrocytes in the dust-mite positive/skin test positive group shows the presence of the oxidative stress in patients with dust-mite infestation.Öğe Dysentery caused by Balantidium coli in a patient with non-Hodgkin's lymphoma from Turkey(Baishideng Publ Grp Co Ltd, 2004) Yazar, Suleyman; Altuntas, Fevzi; Sahin, Izzet; Atambay, MetinBalantidium coli is the only parasitic ciliate of man. It is a flattened oval organism covered with cilia, and a gullet at the anterior end. It is infrequently pathogenic for man, although epidemic buds in tropical zones have been described. The infection fundamentally affects the colon and causes variable clinic pictures, from asymptomatic to serious dysenteric forms. We present a case of parasitologically diagnosed as causes of diarrhea in a patient with non-Hodgkin's lymphoma from Turkey. In order to find out the causative etiologic agent of diarrhea, stool samples were examined by native, lugol and flotation methods and we detected moving trophozoites, which were approximately 60 m m long and 35 m m wide. These bodies were diagnosed as Balantidium coli. This case underlines that Balantidium coli should also be considered as a possible pathogen in immunocompromised patients with diarrhea.Öğe The Effect of Dust-Mites on Nitric Oxide Production(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2009) Yazar, Sueleyman; Kilic, Eser; Atambay, Metin; Karabulut, Aysun Bay; Aycan, Oezlem Makbule; Tamer, Guelden Soenmez; Daldal, NilguenAim: We aimed to investigate the effect of house dust mite on the level of nitric oxide in patients who had dust mite in their houses and suffering from rhinitis and/or asthma and/or eczema-like allergic symptoms and were positive for skin tests (Prick). Materials and Methods: The effect of dust-mites on nitric oxide concentration was investigated using Griess method in patients who had allergic symptoms and were positive for skin tests. Results: The plasma nitric oxide level was found to be statistically higher in patients who had dust mite in their houses and suffering from allergic symptoms and were positive for skin tests than in patients who did not have dust mite in their houses but were positive for skin tests or negative for skin tests. In addition. there was no statistical difference in the level of nitric oxide between the patients who did not have dust mite in their houses but were positive for skin tests and the patients who did not have dust mite in their houses and were negative for skin tests. Conclusions: There seems to be an effect of house dust mite on the level of nitric oxide. However, the molecular mechanism underneath of this effect is not yet clear. A plausible explanation for this might be the intrinsic radical properties of nitric oxide and its protective effect against the parasitic agents.Öğe Eozinofili hastalarda kistik ekinokokkozis seroprevalansı(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2002) Atambay, Metin; Aycan, Özlem M.; Karaman, Ülkü; Daldal, NilgünÖz: İnsan vücudunda çeşitli organlarda larva halinin yerleşmesiyle parazitlik yapan Echinococcus granulosus'un yaptığı kistik ekinokokkozisde sessiz geçen invazyon döneminde, paraziter enfeksiyonlarda yükselebilen kan elemanlarından eozinofillerin oranının arttığı ancak enfeksiyon geliştiğinde eozinofilinin düştüğü ve kistin açılması halinde hiper eozinofıli görüleceği bildirilmektedir. Bu çalışmada eozinofili düzeyi ile hidatik kist için spesifik antikor düzeyi arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Malatya ili Devlet Hastanesi ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi hematoloji polikliniğine başvuran kistik ekinokokkozis tanısı veya ön tanısı almamış ve eozinofilisi %10-80 arasında değişen toplam 103 hastanın serumları indirekt Hemaglutinasyon tekniği (IHA) ile çalışılıp eozinofili oranlarının %10-16 arasında değişen 16'sında (%15.5) kistik ekinokokkozis IHA pozitif bulunmuştur. Kistik ekinokokkozis tanılı hastaların takibinde eozinofili düzeylerinin kullanılabileceği, eozinofilinin çok yüksek seviyelerde olmaması durumunda da, hastaların hidatik kist yönünden araştırılmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır. Başlık (İngilizce): Seroprevalence of cystic echinococcosis in patients with Eosinophilia Öz (İngilizce): Echinococcus granulosus occurs in various organs of the human body in the larval forms and causes a parasitic disease known as cystic echinococcosis. It has been reported that eosinophilia, during parasitic infections, reaches a high level during the silent invasion period but the level falls with the development of the cyst. Then, the level of eosinophilia rises again after the rupture of the cyst. The aim of this study was to investigate the relationship between the levels of eosinophilia and antibodies in cystic echinococcosis. The sera of 103 patients, who were admitted to the Malatya State Hospital and the haematology clinic of the Research Hospital, Faculty of Medicine, inönü University with levels of eosinophilia that ranged from 10-80%. These patients had not been given a diagnosis of hydatid cyst. Their sera were analyzed using indirect haemaglutination (IHA). Of the 103 sera, 16 (15.5%) were found to be cystic echinococcosis positive. It was concluded that eosinophilic levels may be beneficial in determination of the prognosis of patients with cystic echinococcosis and that patients with a moderate eosinophilic levels should also be examined with respect to the hydatid cystÖğe The Epidemiology of Microsporidias in Humans (Malatya sample)(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2009) Karaman, Uelkue; Daldal, Nilguen; Atambay, Metin; Colak, CemilAim: Microsporidias, first isolated and defined in 1857, are obligate intracellular parasites observed in animal groups and especially invertebrates. Generally homosexual patients and patients who are HIV positive and immune suppressed constitute the participants of international studies about the epidemiology of microsporidias. No previous studies about the prevalence of the parasite in Turkey have been found in the literature. This study aimed to determine the epidemiology of microsporidias in and around Malatya. Materials and Methods: Feces samples (n: 2665) from patients who presented at inonu University Medical Faculty policlinics in 2006 with some digestive system complaints and were referred to the Parasitology Department were analyzed. The samples were analyzed using modified trichrome (MTS). Acid-Fast-Trichrome, Calcofluor, and Giemsa staining. Results: In all 226 samples (8.5%) were positive. There was a statistically significant relationship between lack of appetite, general body pruritus. immune suppression + cancer. dyspnea, and ulcerative colitis. Conclusions: It is important to check feces samples for Microsporidium spp. parasites regularly for cases including unexplained diarrhea, stomachache, lack of appetite, general pruritus, immune suppression + cancer, asthma, and ulcerative colitis, since Microsporidium spp. is not a commonly known parasite in Turkey.Öğe The epidemiology of microsporidias in humans malatya sample(Turk J Med Sci 2009; 39 (2): 281-288., 2009) Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çolak, CemilAim: Microsporidias, first isolated and defined in 1857, are obligate intracellular parasites observed in animal groups and especially invertebrates. Generally homosexual patients and patients who are HIV positive and immune suppressed constitute the participants of international studies about the epidemiology of microsporidias. No previous studies about the prevalence of the parasite in Turkey have been found in the literature. This study aimed to determine the epidemiology of microsporidias in and around Malatya. Materials and Methods: Feces samples (n: 2665) from patients who presented at İnönü University Medical Faculty policlinics in 2006 with some digestive system complaints and were referred to the Parasitology Department were analyzed. The samples were analyzed using modified trichrome (MTS), Acid-Fast-Trichrome, Calcofluor, and Giemsa staining. Results: In all 226 samples (8.5%) were positive. There was a statistically significant relationship between lack of appetite, general body pruritus, immune suppression + cancer, dyspnea, and ulcerative colitis. Conclusions: It is important to check feces samples for Microsporidium spp. parasites regularly for cases including unexplained diarrhea, stomachache, lack of appetite, general pruritus, immune suppression + cancer, asthma, and ulcerative colitis, since Microsporidium spp. is not a commonly known parasite in Turkey.Öğe The epidemiology of microsporidias in humans Malatya sample(Turkısh journal of medıcal scıences, 2009) Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çolak, CemilAim: Microsporidias, first isolated and defined in 1857, are obligate intracellular parasites observed in animal groups and especially invertebrates. Generally homosexual patients and patients who are HIV positive and immune suppressed constitute the participants of international studies about the epidemiology of microsporidias. No previous studies about the prevalence of the parasite in Turkey have been found in the literature. This study aimed to determine the epidemiology of microsporidias in and around Malatya. Materials and Methods: Feces samples (n: 2665) from patients who presented at İnönü University Medical Faculty policlinics in 2006 with some digestive system complaints and were referred to the Parasitology Department were analyzed. The samples were analyzed using modified trichrome (MTS), Acid-Fast-Trichrome, Calcofluor, and Giemsa staining. Results: In all 226 samples (8.5%) were positive. There was a statistically significant relationship between lack of appetite, general body pruritus, immune suppression + cancer, dyspnea, and ulcerative colitis. Conclusions: It is important to check feces samples for Microsporidium spp. parasites regularly for cases including unexplained diarrhea, stomachache, lack of appetite, general pruritus, immune suppression + cancer, asthma, and ulcerative colitis, since Microsporidium spp. is not a commonly known parasite in Turkey.Öğe Eskişehir'de ev tozu akarı görülme durumu(Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2008) Doğan, Nihal; Aycan, Özlem Makbule; Miman, Özlem; Atambay, Metin; Daldal, NilgünÖz: Ev tozu, canlı ve cansız birçok materyalin artık ve parçalanma ürünlerinden oluşmaktadır. Ev tozundaki alerjen olan bu maddelerin en önemlisi de ev tozu akarı olup, alerjik rinit, astım, atopik dermatit ve mevsimsel keratokonjonktivit gibi alerjik hastalıklara yol açmaktadırlar. Bu çalışmada Eskişehir'de rastgele seçilen evlerde akar varlığının oranı ve bulunan akarların türlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Eskişehir'in çeşitli semtlerinden 2005 yılı şubat ayı boyunca toplam 72 evden toz örnekleri toplanmış ve tozlar Spieksma- Boezaman'ın modifiye laktik asit çöktürme yöntemiyle incelenmiştir. Toplam 12 (%16,67) örnekte akar görülmüştür. Akar türleri Dermatophagoides pteronyssinus, Chortoglyphus arcuatus ve Tyrophagus sp. olarak belirlenmiştir. Eskişehir'in ev tozu akar faunasının saptanması için daha çok sayıda örneklerle yapılacak çalışmalarda daha hassas bir oran saptanacağı, özellikle nemli evlerde daha farklı türler görülebileceği değerlendirilmiştir.