Yazar "Aydemir, Orhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Retinal Nekroz: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Tanyıldızı, Rumeysa; Turgut, Burak; Çeliker, Ülkü; Demir, Tamer; Aydemir, OrhanOtuz yaşında kadın hasta, yedi günden beri süregelen, sol gözde görme azalması ve ağrı şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan oftalmolojik muayenede snellen eşeline göre sağ gözde görme düzeyi 1,0 iken sol gözde 0,2 idi. Sol gözde konjonktival hiperemi, ön kamarada 3+ hücre, diffüz keratik presipitatlar ve vitreusta 2+ hücre saptandı. Sol göz fundus muayenesinde arteriolitle birlikte retina periferinde multipl retinal hemoraji ve nekroz alanları mevcuttu. Sağ göz ön ve arka segment muayene bulguları normaldi. Klinik bulgulara göre ARN düşünülerek on günlük intravenöz asiklovir (10 mg/kg) tedavisi uygulandı. Antiviral tedaviden 48 saat sonra sistemik kortikosteroid (1 mg/kg/gün) verildi ve yaklaşık sekiz hafta içinde azaltılarak kesildi. Nekroz alanının arka sınırına profilaktik argon lazer fotokoagülasyon yapıldı. Takip süresince inflamasyon bulguları azaldı, retina dekolmanı ve bilateral tutulum gözlenmedi. Akut retinal nekroz; ciddi görme kaybına neden olabilen bir durum olup, tanısı büyük ölçüde klinik görünüme dayanmaktadır. Doğru tanı ve tedavi yaklaşımı ile akut retinal nekroz kontrol altına alınabilir, görme prognozu üzerindeki olumsuz etkisi azaltılabilir ve diğer gözün tutulumu önlenebilir.Öğe Comparison of efficiency of intravitreal ceftazidime and intravitreal cefepime in the treatment of experimental Pseudomonas aeruginosa endophthalmitis(Medknow Publications & Media Pvt Ltd, 2013) Deniz, Nurettin; Aydemir, Orhan; Gueler, Mete; Akpolat, Nusret; Kizirgil, AhmetIn this study, we evaluated the efficiency of cefepime in the treatment of experimental Pseudomonas aeruginosa endophthalmitis. We compared the findings with the standard dose of ceftazidime (1 mg/0.1 ml). Thirty-six New-Zealand White rabbits were divided into 6 equal groups and were treated with different methods (Group 1 = sham, Group 2 = 0.5 mg/0.1 ml cefepime, Group 3 = 1 mg/0.1 ml cefepime, Group 4 = 2 mg/0.1 ml cefepime, Group 5 = 1 mg/0.1 ml ceftazidime, Group 6 = control). The eyes of rabbits in each group were examined clinically on 1st, 3rd, and 6th day of the experiment. At 6th day, 0.1 ml vitreous humor aspirates were obtained and plated for quantification on the blood agar and the results were expressed as colony-forming unit/ml. Subsequently, the eyeballs were enucleated and the histopathological evaluation was performed. Our findings denoted beneficial effects of cefepime in treatment groups (especially, in Groups 3 and 4). Intravitreal cefepime may be an alternative drug in the treatment of P. aeruginosa endophthalmitis.Öğe Detection of the regression on hydroxychloroquine retinopathy in optical coherence tomography(Springer, 2009) Turgut, Burak; Turkcuoglu, Peykan; Koca, Suleyman Serdar; Aydemir, OrhanHydroxychloroquine (HCQ) that is widely used in the treatment of the connective tissue disorders can cause retinopathy. The fundus examination of a patient with systemic lupus erythematosus receiving HCQ revealed left incomplete bull's eye and pigmentary changes in macula in the right eye. Repeated visual field tests showed the paracentral and peripheral defects in the right eye and the pericentral ring scotoma in the left eye. Optical coherence tomography (OCT) scans revealed the photoreceptor loss, retina pigment epithelium (RPE) irregularities, and a cyst-like hypo reflective space over RPE layer on the nasal perifoveal region in the left eye. On the ophthalmoscopic examination, the perifoveal pigmentation was not altered after the discontinuation of HCQ. However, the bilateral visual field defects were improved and the photoreceptor destruction and cyst-like hyporeflective space disappeared in the left eye. Mild RPE irregularities remained in both eyes as revealed by OCT scans. Even if OCT is used to evaluate the regression of HCQ retinopathy, it only shows advanced stage of retinopathy.Öğe Factors That Cause Delay of Surgical Treatment in Strabismus(Turkish Ophthalmological Soc, 2008) Turkcuoglu, Peykan; Aydemir, Orhan; Kaya, Murat; Turgut, BurakPurpose: To determine the factors that delayed the diagnosis and surgical intervention in patients who underwent strabismus surgery. Method: Between January-December 2006 patients who underwent strabismus surgery or their parents were given a questionnaire about the causes of delay of diagnosis or surgical intervention. Results: The ages of 38 male and 39 female patients ranged between 9 months and 60 years. 45 patients were under the age of 10 (strabismus was recognized under the age of 6 months in 18; above the age of 6 months in 27 of them). The duration from the first recognition to admition to a doctor was ranged between 1 month and 43 year (86 +/- 108), 1 and 60 months (11 +/- 17), 1 and 42 months (6 +/- 11) in groups above age of ten years, under the age of 6 months, above the age of 6 months, respectively. 17 (94%), 21 (78%) and 29 (91%) patients first admitted to an ophthalmologist in the group above age 10 years, in the group under age 6 months and in the group above age 6 months, respectively. In two of the seventy-seven patients diagnosis of strabismus was delayed because of ophthalmologists. The mean time periods that the patients accepted the surgical intervention were 6 +/- 12 months in the group under the age 6 months; 3 +/- 10 months in the group above the age 6 months; 25 +/- 48 months in the group above ten years of age. % 62 of the patients accepted the surgical intervention promptly, however % 38 of the patients rejected surgery due to affair of being worser, fear of unknown cause, distrust to the doctor, anesthesia risks, inattention, familial problems and belief to improve spontaneously. Conclusion: More attention must be given to the education of the ophthalmologists and public in order not to lose important time in strabismus surgery.Öğe Jüvenil Glokomlu Bir Hastanın Aile Ağacının İncelenmesi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Çelebi, Serdal; Aydemir, Orhan; Kükner, Şahap; Balı, Ahmet; Dilsiz, NihatDokuz yaşında jüvenil glokomlu bir olgunun aile ağacı gözden geçirilmiştir. Yöntem: Jüvenil glokomlu olgunun birinci derece yakınlarını içeren üç jenerasyona ait yedi kişi He ilgili aile öyküsü alınmış ve tüm olgulara ayrıntıh bir oftalmolojik muayene yapılmıştır. Bu olgulardan periferik kan alınarak kromozom incelemesi yapılmıştır. Bulgular: Jüvenil glokomlu olgunun kendisi (proband), bir dayı ve teyzesinde jüvenil glokom, anne ve büyükbabasında primer açık açıh glokom (PAAG), bir dayı ve teyzesinde ise şüpheli jüvenil glokom saptanmıştır. Kromozom incelemesinde bir patoloji belirlenememiştir. Sonuç: Jüvenil glokom olgusuna ait aile ağacında, aile bireylerinin bir kısmında jüvenil glokom, bir kısmında PAAG birlikteliği ve bir kısmında göz içi basıncı normal olan gonyodisgenezis olguları saptanmıştır. Aynı aile ağacında ortak genetik def ekte bağh olduğu düşünülen, ancak farkh fenotipik özellikler gösteren bireylerin varlığı dikkat çekmektedir.Öğe Pterjium ve Pinguekulalı Olgularda Gözyaşı Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Aydemir, Orhan; Alınak, Azat; Güler, Mete; Türkçüoğlu, Peykan; Turgut, BurakPterjium ve piguekulalı olgularda gözyaşı fonksiyonlarını değerlendirmek. Materyal ve Metod: 15 pterjiumlu hastanın 22, 14 pinguekulalı hastanın 24 gözünün Schirmer testi, korneal film yıkılma zamanı (KFYZ) ve gözyaşı menisküs yüksekliği (GMY) değerlendirildi. Bu değerler 13 sağlıklı kişinin 26 gözü ile karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama Schirmer testi ölçümleri pterjium, pinguekula ve kontrol grubunda sırasıyla 11,68±5,11; 10,00±6,75; 15,50±4,90’ mm idi. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında pinguekula hastalarında Schirmer testi değerleri anlamlı biçimde düşüktü. (p=0,03). Pterjium, pinguekula ve kontrol gruplarındaki ortalama KFYZ değerleri sırasıyla 8,68±3,74; 9,12±6,38; 14,9±6,69’ saniye idi. Ortalama KFYZ değerleri pterjium ve pinguekula grubunda anlamlı ölçüde düşüktü (p=001, p=0,02). Ortalama GMY değerleri pterjium, pinguekula ve kontrol grubunda sırasıyla 1,09±0,54; 1,02±0,61; 1,46±0,60’ mm idi. Pinguekula grubunda GMY anlamlı ölçüde azalmıştı. (p=0,024). Pterjium ve pinguekula grupları arasındaki Schirmer testi (p=0,574), KFYZ (p=0,96) ve GMY (p=0,911) değerleri farklı değildi. Sonuç: Pterjium ve pinguekula gözyaşı fonksiyonlarını değiştirir.Öğe Retinal nitric oxide and malonyldialdehyde levels following photodynamic therapy(Medknow Publications & Media Pvt Ltd, 2011) Turkcuoglu, Peykan; Ozturkmen, Cem; Ilhan, Nevin; Kurt, Julide; Aydemir, Orhan; Celiker, Ulku; Ibrahim, Mohamed A.Background:To determine the retinal nitric oxide (NO) and malonyldialdehyde (MDA) levels following photodynamic therapy (PDT). Materials and Methods:Seven Dutch-belted rabbits received dextrose, while seven others received 2 mg/kg verteporfin infusion over a period of 15 minutes in a dim-lit room. Irradiation to a 1.5 mm diameter intact chorioretinal area in the right eye of verteporfin-infused rabbits, was started 5 minutes after the end of infusion. Three groups were control (dextrose infusion), infusion with verteporfin (left eyes were not irradiated), and irradiation after verteporfin injection (right eyes were irradiated). On the fifth day of the experiment, the eyes were enucleated. The retinas were subsequently frozen and homogenized. Nitrite, a stable end-product of NO and MDA, was measured using the spectrophotometer. Protein concentrations were measured by the Lowry method. Tissue NO and MDA levels were expressed as mu mol/gprt and nmol/mgprt, respectively. Results:The mean retinal NO and MDA levels of the control, infusion, and irradiation groups were 24.67 +/- 6.66, 0.11 +/- 0.02; 45.90 +/- 15.52, 0.21 +/- 0.09; and 84.43 +/- 14.96 mu mol/gprt, 0.58 +/- 0.14 nmol/mgprt, respectively. The mean retinal NO levels were significantly elevated in the infusion and irradiation groups compared with the control group (P:0.004; P:0.001). The mean retinal MDA levels were significantly elevated in the infusion and irradiation groups compared to the control one (P:0.026; P:0.001). Also the mean retinal NO and MDA levels in the irradiation group were found to be significantly higher than the infusion group (P:0.018; P:0.018). Conclusion:Not only PDT, but also verteporfin infusion alone resulted in NO and MDA level increments in the retina, which might be toxic.Öğe Spontaneous corneal perforation in a patient with lamellar ichthyosis and dry eye(Dove Medical Press Ltd, 2009) Turgut, Burak; Aydemir, Orhan; Kaya, Murat; Turkcuoglu, Peykan; Demir, Tamer; Celiker, UlkuWe report spontaneous corneal perforation in a patient with lamellar ichthyosis. The patient presented with complaints of pain, redness, diminished vision, and discharge in her right eye for 15 days. Visual acuities were light perception in the right and 20/400 in the left eye. Cicatricial ectropion in both lower eyelids and 2 mm perforation site in the center of the right cornea were observed. Lamellar ichthyosis was suspected because of scaling and excessive dryness of entire body skin and was confirmed by skin biopsy. Amniotic membrane transplantation and transient tarsorraphy was performed and systemic anti-ichthyosis therapy was started. The follow-up visits were not possible because of patient inconsistency. In patients with cicatricial ectropion secondary to ichthyosis, corneal health should be closely monitored because of the perforation risk.Öğe Vitreusa Disloke Nükleus ve Göziçi Lensinin Çıkarılmasında Pars Plana Vitrektomi ile Birlikte Ön Kamara Koruyucunun Kullanımı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Turgut, Burak; Demir, Tamer; Aydemir, OrhanVitreusa disloke olmuş nükleus ve göziçi lensi (GİL)’nin çıkarılmasında pars plana vitrektomi (PPV) ile birlikte ön kamara koruyucu (ÖKK) kullanımının teknik ve komplikasyonlarını değerlendirmek. Gereç ve yöntem: Vitreusa disloke olmuş nükleus ve GİL nedeniyle cerrahi tedavi yapılan toplam 49 hastanın 49 gözüne ait tıbbi ve cerrahi kayıtlar geriye dönük olarak incelendi. Kayıtlar iki gruba ayrıldı. Grup 1 (26 göz) nükleus veya GİL’nin çıkarımında standart üç girişli PPV uygulanan hastaları, Grup 2 ise (23 göz) iki girişli PPV ile birlikte infüzyon için ÖKK kullanılarak nukleus veya GİL’leri çıkarılan hastaları kapsadı. Komplikasyon oranları, cerrahi teknik ve cerrahi süreleri iki grup arasında kıyaslandı. Bulgular: Ortalama takip süresi 7,2±1.4 ay (4 ile 17 ay arası) idi. Ortalama yaşlar Grup 1’de 72,23±7.6 (64 ile 80 yıl arasında), Grup 2’de 71,30±7.3 (60 ile 81 yıl arasında) idi ve iki grup arasında istatistiksel farklılık göstermiyordu (p>0.05). Dokuz olguda (%18.37) ön kamara göziçi lensi (GİL), 31 olguda (%63.26) arka kamara GİL yerleştirildi. Diğer 9 olguda ise (%18.37) GİL yerleştirilemedi ve bu olgular kontakt lenslerle rehabilite edildi. İki grup arasındaki komplikasyon oranları arasında anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). ÖKK infüzyonlu PPV’de ortalama cerrahi süresi standart üç girişli PPV’dekinden istatistiksel olarak daha kısaydı (p = 0.026). Sonuç: Ön kamara koruyucu tekniği ve iki girişli PPV ile, disloke olmuş nükleus ve GİL’nin çıkarımı kolay, güvenli ve hızlı bir prosedür gibi görünmektedir.