Yazar "Aydemir, Songül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Effects of sun dried organic apricot on serum total cholesterol, high density lipoprotein-cholesterol, triglyceride and total antioxidant capacity levels in rats(2020) Yılmaz, İsmet; Temel, İsmail; Aydemir, SongülAbstract: Aim: In this study, we aimed to investigate the effects of sun dried organic apricot (SDOA) consumption on serum Total Cholesterol (TC), High-Density Lipoprotein-Cholesterol (HDL-C), Triglyceride (TG) and Total Antioxidant Capacity (TAC) levels in rats Material and Methods: 120 males, 120 females rats were divided in to four groups according to their SDOA rates (1%, 2.5, 5 and 10) in chow (to be 24 rats in each gruop), and feding periods. At 120 days periods, the control group was fed with standard rat chow and the others were fed with 1%, 2.5, 5 and 10 SDOA supplemented diet. At the end of 30th, 60th, 120th days; 8 rats which each genders/ groups were sacrified by diethyl ether inhalation anesthesia, app. 8-10 mL blood samples were taken by intracardiac puncture and obtained serum samples were maintained at -20 ° C until the day of analysis. Results: After statistical analysis, TC levels of male rats; HDL-C levels of female rats increased in paralel with the feding process. Both TC and HDL-C levels of female rats were significantly higher than those of males. Although there were a significant decreases in TG levels of both sexes at the end of feding periods, there was no significant difference between TG levels of both genders. Conclusion: It is thought that increases in TC and HDL-C levels are caused by rats affected by long-term feding periods. In addition, the significant difference between TC and HDL-C levels of male and female rats are thought to be affected by gender-specific reference values. The decrease in TG levels in both sexes is considered to be due to the increased energy needs of rats as well as the effect of SDOA-added feeds.Öğe Hipertansiyonlu hastalarda eritrosit içi antioksidan enzim ve serum malondialdehit düzeylerinin araştırılması(Sağlık Bilimleri Dergisi, 2005) Bayraktar, Nihayet M.; Kılıç, Süleyman; Özdemir, İlknur; Aydemir, Songül; Ulu, RamazanÖz: Serbest oksijen radikalleri veya reaktif oksijen türleri (ROS), hipertansiyonun patogenezinde rolü olduğuna inanılan ve endojen olarak vücutta sentez edilen metabolik yan ürünlerdir. Bu ürünler sentez edildikleri yerde hemen detoksifiye edilmezlerse zararlı etki oluşturabilirler. Son çalışmalarda hipertansiyonun, kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde rol oynayan oksijen kaynaklı serbest radikallerin oluşumuna yol açtığı belirtilmektedir. Bu çalışmada 25’i erkek, 20’si kadın olmak toplam 45 esansiyel hipertansiyonlu hasta incelendi. Kontrol grubu tamamen sağlıklı 23’ü kadın, 22’si erkek toplam 45 kişiden oluşturuldu. Eritrosit örneklerinde süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-PX), katalaz (CAT) ve serumda malondialdehit (MDA) seviyeleri ölçüldü ve istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Hipertansif hastalar kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, eritrosit içi SOD, GSH-PX ve CAT değerlerinin hipertansif hastalarda anlamlı biçimde düşük olduğu (p<0.05) gösterildi. Serum MDA değeri ise hipertansiyon grubunda anlamlı biçimde daha yüksekti (p<0.001). Bu verilerle hipertansif hastalarda serbest radikal hasarına karşı koruyucu bir özellik sergileyen antioksidan enzim sistemlerinin normalden daha düşük olduğu, serbest oksijen radikallerinin artığı, bu nedenlerle bu hastaların ciddi bir oksidatif stresle karşı karşıya oldukları ve dolaylı olarak da, bu sistemleri düzeltici girişimlerin hipertansiyonun önlenmesinde etkili olabileceği sonuçlarına varıldı. Başlık (İngilizce): The investigation of serum malondialdehyde levels and erythrocyte antioxidant enzymes in hypertension patients Öz (İngilizce): Free oxygen radicals, produced endogenically through body metabolism play a role in the pathogenesis of hypertension. They have detrimental effects unless they are detoxified. Recent studies have demonstrated their role in cardiovascular diseases. This study included 45 essential hypertension patients (25 males, 20 females) and 45 healthy controls (22 males, 23 females). The levels of serum malondialdehyde (MDA) and erythrocyte’s superoxide dismutase (SOD), glutathione peroxidase (GSH-PX) and catalase (CAT) enzymes were all determined and statistically assessed. Erythrocytes levels of SOD, GSH-PX and CAT were statistically decreased (p<0.05) whereas serum level of MDA was statistically increased (p<0.001) The data demonstrated that the levels of antioxidant enzymes systems in hypertensive patients which have protective properties against the damaging effects of free radicals were reduced and therefore such patients are faced with a serious oxidative stress. It was concluded that interventions intended to regulate there antioxidant enzymes systems might be effective in preventing hypertension.Öğe Ovaryum tümörlerinde p53 cDNA mutasyonları(İnönü Üniversitesi, 1999) Aydemir, SongülTümör baskılayıcı genler ilk olarak kanserli bir hücreyi normal hücreye dönüştürebilecek genler olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre tümör baskılayıcı genler, ya kromozomal delesyonlarla kaybedilmiş, yada daha küçük ölçekli mutasyonlarla ( küçük delesyonlar, küçük insertionlar veya nokta mutasyonları ) aktivitesini kaybetmiş genlerdir. Bir tümör baskılayıcı genin inaktive olması genin bir alelindeki ( genin iki kopyasından biri ) bir mutasyonla başlar. Tamamen inaktive olması için diğer alelin de kaybolması gerekir ( ikinci alelde mutasyon veya daha sıklıkla kromozom kaybı ). Eğer kanser kalıtımsal değilse, iki aleldeki iki mutasyon somatik olarak ( somatik hücrelerde ve genellikle doğumdan sonra ) oluşur. İnsan kanserlerindeki rolü en iyi tanımlanmış tümör baskılayıcı gen p53 dür. p53 mutasyonları çoğunlukla p53 proteininin orta kısmını kodlayan eksonlarda meydana gelmektedir. Kodon 132-281 arasında ( ekson 5, 6, 7, 8, 9 ) en fazla mutasyon görülmektedir. p53 bir transkripsiyon faktörüdür; orta bölgesi bu proteinin spesifik olarak DNA'ya bağlanmasını ve hedef genlerinin aktivasyonunu sağlamaktadır. Literatür bilgilerine göre over tümörlerinde en fazla nokta mutasyonunun meydana geldiği, bu mutasyon oranının ise % 30-80 olduğu ve en fazla mutasyonun ekson 5 ile 8 'de meydana geldiği belirtilmektedir. İnsan tümörleri ile ilgili çalışmalarda p53 geni mutasyonlarının genellikle CpG dinükleotidlerindeki transisyon şeklinde bir mutasyon görüldüğü belirtilmiştir. Çalışmamızda 12 tane over tümörü, 10 tane de normal laporoskopik endometrial doku kontrol grubu olarak kullanıldı. Örnekler histopatolojik incelemeden sonra tümör olduğu kesinleşen vakalardan seçildi. Kontrol örnekleri ise hiçbir histopatolojik anormallik görülmeyen vakalardan oluştu. Bütün örnek grupları son üç ay süresince ilaç tedavisi görmemiş 30-55 yaş arası kadınlardan seçildi. Qamp DNA izalasyon kiti ile DNA izolasyonu yapıldı ve standart PCR metodu ile cDNA'lardaki mutasyonlan tarandı. PCR analizi için klontek firmasının standart p53geni aksonları olan ekson 5,6,7,8 ve 9 primerleri kullanıldı. PCR ürünleri % 2'lik agaroz jelde incelendi. Halen çalışmamızda SSCP yöntemi ile nokta mutasyon taraması yapılmaktadır. Yaptığımız çalışmada 12 adet over tümörünün 7 tanesinde mutasyona görüldü. Kontrol grubu üyelerinin hiçbirinde mutasyon görülmedi. Bu sonuçlar x fısher istatistik yöntemiyle test edildi. Over tümörleriyle kontrol grubu arasında bulunan p değerimiz (X2) = 0,0054, p< 0,05 olduğundan anlamlı bir fark bulunmuştur. Anahtar Kelimeler : Tümör baskılayıcı genler, p53, ovaryum tümörleri.