Yazar "Barutçu, İrfan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Identifying risk factors in a mostly overweight patient population with coronary artery disease(Angiology, 2003) Yoloğlu, Saim; Sezgin, Alpay Turan; Özdemir, Ramazan; Sezgin, Nurzen; Çolak, Cemil; Topal, Ergül; Barutçu, İrfanOverweight/obesity is a complex multifactorial chronic disorder, and the American Heart Association (AHA) has recently classified as a modifiable risk factor for coronary heart disease (CAD). This study (1) evaluates the association between CAD in a patient population mostly overweight (MOP) and conventional and novel coronary risk factors by using univariate and multivariate logistic regression analysis and (2) seeks to find the best model by comparing univariate and multivariate logistic regression analysis algorithms, which were systematically applied to risk factors by using Hosmer-Lemeshow statistic test. In univariate analysis, there were significant associations between CAD in MOP and conventional and novel risk factors. However, the model’s sensitivity, specificity, and accuracy levels were weak. In multivariate analysis, although some risk factors were not found as predictors of coronary artery disease, the model showed good fit to data and had high sensitivity, specificity, and accuracy levels. This was also confirmed by using the Hosmer-Lemeshow goodness of fit test, more specifically.Öğe Identifying risk factors in a mostly overweight patient population with coronary artery disease(Angiology, 2003) Yoloğlu, Saim; Sezgin, Alpay Turan; Özdemir, Ramazan; Sezgin, Nurzen; Çolak, Cemil; Topal, Ergül; Barutçu, İrfanOverweight/obesity is a complex multifactorial chronic disorder, and the American Heart Association (AHA) has recently classified as a modifiable risk factor for coronary heart disease (CAD). This study (1) evaluates the association between CAD in a patient population mostly overweight (MOP) and conventional and novel coronary risk factors by using univariate and multivariate logistic regression analysis and (2) seeks to find the best model by comparing univariate and multivariate logistic regression analysis algorithms, which were systematically applied to risk factors by using Hosmer-Lemeshow statistic test. In univariate analysis, there were significant associations between CAD in MOP and conventional and novel risk factors. However, the model’s sensitivity, specificity, and accuracy levels were weak. In multivariate analysis, although some risk factors were not found as predictors of coronary artery disease, the model showed good fit to data and had high sensitivity, specificity, and accuracy levels. This was also confirmed by using the Hosmer-Lemeshow goodness of fit test, more specifically.Öğe İnfektif Endokardit Sonrası Gelişen Mitral Kapak Rüptürü Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Koşar, Feridun; Battaloğlu, Bektaş; Günen, Hakan; Sezgin, Alpay; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanMitral kapak rüptürü infektif endokarditin ciddi bir komplikasyonudur. Yaygınlığı % 1 ile 11 arasındadır. Bu makalede, mitral kapak rüptürü komplikasyonu gelişmiş subakut endokardit kliniği He başvuran 19 yaşında erkek olguyu sunuyoruz. Hasta başarılı bir şekilde mitral kapak replasmanıyla tedavi edildi.Öğe Koroner arter hastalarında dipiridamol stres testinin QT dispersiyonu üzerine etkileri(MN Kardiyoloji, 2002) Tandoğan, İzzet; Barutçu, İrfan; Ermiş, Necip; Yetkin, Ertan; Kuruş, Meltem; Özdemir, Ramazan; Çehreli, SengülÖz: AMAÇ: Koroner arter hastalığında invazif olmayan tanı testlerinin doğruluk oranı düşüktür. Bu çalışmanın amacı farmakolojik bir stres ajanı olan dipiridamol ile oluşan QT dispersiyonu (QTD) değişimini, koroner arter hastalığı olan ve olmayanlar üzerinde değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Koroner arter hastalığı olan 45 hasta (8 kadın, 37 erkek, yaş ortalaması 57.8±7) ve olmayan 19 sağlıklı birey (6 kadın, 13 erkek, yaş ortalaması 47.9±10) üzerinde çalışıldı. Çalışma hastaları, ilgili koroner arterin proksimal yada orta kısmında, en az %75 darlık olacak şekilde ve 15 hastada sol ön inen koroner arter (LAD) (grup 1), 15 hastada LAD'ye ilaveten sağ koroner (RCA) yada sol sirkumfleks arter (LCx) (grup 2) ve 15 hastada LAD, RCA ve LCx'te (grup 3) darlık olacak şekilde seçildi. İstirahat esnasında çalışma ve kontrol grubuna 375 mg dipiridamol oral olarak verildi. Dipiridamol öncesinde ve takiben 45 dk sonra çekilen EKG'de en uzun ve en kısa QT intervali, QTD ve düzeltilmiş QTD (QTcD) hesaplandı. BULGULAR: Çalışma ve kontrol grubunda kalp hızı dipiridamol sonrası, öncesine göre yükseldi (p<0.05); sistolik kan basıncı çalışma grubunda dipiridamol sonrası azaldı (p<0.05) fakat kontrol grubunda değişmedi (p>0.05). Çalışma grubunda dipiridamol öncesi en uzun ve en kısa QT intervali, QTD ve QTcD ortalamaları sırayla 395.11±30, 359.33±3, 35.78±27, 38.65±11.8 olarak bulundu. Aynı değerler dipiridamol sonrası sırayla 396.38±3, 349.11±28.66, 47.27±10 ve 54.06±15.66 idi. Çalışma grubunda QTcD ortalaması dipiridamol sonrası anlamlı bir artış gösteriyordu (Değişim oranı %57.87±7.34, p<0.001) ve bu değişim en kısa QT intervalinin, dipiridamol sonrası daha da kısalmasından kaynaklandı (p<0.001). Değişim grup 1, 2 ve 3'teki tüm hastalarda anlamlıydı (p<0.001) fakat değişim oranı açısından gruplar arasında fark saptanmadı. Kontrol grubunda ise dipiridamol öncesi ve sonrası QTcD değişimi anlamlı bulunmadı (20.42 ±3.68, 21.02±3.74, p>0.05). SONUÇ: Koroner arter hastalığında QTcD değeri farmakolojik bir stres ajanı olan dipiridamol ile anlamlı derecede artmaktadır. Bu artış, LAD darlığına ilaveten RCA ve/veya LCx darlığı varlığı durumunda değişmemektedir. Bu konuda daha geniş hasta grupları ile yapılacak daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Koroner arter hastalığında kollateral dolaşım varlığının sol ventrikül fonksiyonları üzerine etkisi olabilir mi?(2002) Tandoğan, İzzet; Altınok, Tayfun; Aslan, Halil; Sezgin, Alpay T.; Barutçu, İrfan; Yetkin, Ertan; Özdemir, RamazanAmaç: Koroner arter hastalığında (KAH) koroner kollateral dolaşım (KKD) gelişmesinin, sol ventrikül (LV) fonksiyonları üzerinde koruyucu etkisinin olup olmadığı tartışmalıdır. Bu çalışmanın amacı KAH'da KKD var-lığının LV fonksiyonları üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Yöntem: Bu amaçla 76 hasta (39 kadın, 37 erkek, yaş ortalaması 61 ±17) üzerinde prospektif olarak çalıştık. Koroner anjiyografide sadece sol ön inen koroner arterde ve en az % 85 daralma olan hastalar çalışmaya alındılar. Koroner kollateral dolaşım varlığı Rentrop klasifikasyonuna göre belirlendi (Evre-0: KKD yok, Evre-1: Tıkalı damarın küçük yan dalları KKD ile doluyor, Evre-2: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile kısmen doluyor, Evre-3: Tıkalı damarın epikardiyal segmenti KKD ile tamamen doluyor). Sol ventrikül fonksiyonları ekokardiyografi ve sol ventrikül segment skoru (sağ ön oblik pozisyonda segmentler normokinezi O, hipo-kinezi 1, akinezi 2, diskinezi 3 ve anevrizma 4 puan olarak skorlandı) ile belirlendi. Hastaların KKD evresine göre LV fonksiyon skoru ve ejeksiyon fraksiyonu ortalamaları belirlendi ve karşılaştırıldı. Bulgular: Yetmiş altı hastanın 21 tanesinde KKD yoktu, 55 tanesinde ise vardı. Evre-0 (KKD yok) hasta grubunda LV fonksiyon skoru ortalaması (2.28+2.1) KKD olan grubun (Evre-1,2,3) ortalamasından (3.39+2.1) anlamlı ölçüde farklı bulunmadı (p>0.05). ilginç olarak KKD evresi arttıkça LV fonksiyon skoru ortalaması ar-tıyordu (p<0.05). LV fonksiyon skoru ortalamasının en yüksek değeri gösterdiği grup evre-3 idi (4.25±2.5) (p<0.05). Hastalarda LV ejeksiyon fraksiyonu KKD olmayan grupta 49+11 ve olan grupta 46±17 idi ve farklı bulunmadı. Sonuç: Bu bulgularla KAH'da KKD varlığının LV fonksiyonu üzerinde koruyucu etkisinin olmadığı kanısına varıl-dı.Hastalarımızda KKD evresi arttıkça LV fonksiyonlarının daha da kötüleşiyor olması ilginçtir. KKD'si iyi gelişmiş olan hastalarda, KAH şiddetinin daha fazla olması bu sonuç üzerinde rol oynayabilir.Öğe Koroner yavaş akımlı hastalarda endotel disfonksiyonu(İnönü Üniversitesi, 2002) Barutçu, İrfanKoroner yavaş akım anjiyografik olarak opak maddenin doluş ve boşalmasının yavaş olmasıyla karakterize farklı bir anjiyografik bulgu olup bugüne kadar etyoloji ve klinik gidişi hakkında çok az şey bilinmektedir. İlk defa 1972 yılında tanımlanan bu sendrom; göğüs ağrısıyla karakterize olup mikrovasküler rezistans ve tonus artışının opak maddenin yavaş ilerlemesinden sorumlu olduğu ileri sürülse de sebebi tam olarak aydmlatılamamıştır. Biz yaşlan 32 ile 57 arasında değişen koroner yavaş akım tanısı almış 27 hastayı (23 erkek, 4 kadın ortalama 47±8 yaş) çalışmaya dahil ettik. Tüm hastalar rutin fizik muayene, ön-arka akciğer filmi, rutin biyokimya, tam kan sayımı, vucut kitle indeksi, EKG, ekokardiyografi ve brakiayal arter renkli dopier ultrasound işlemelerine tabi tutuldu. Anjiyografik olarak koroner lezyonu olanlar, plak veya ektazisi olanlarla, risk faktörü olan hastalar (hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi, sigara, erken menapoz, aile öyküsü), periferik arter hastalığı, kapak hastalığı, kardiyomiyopatisi, pozitif egzersiz testi ve sistemik hastalığı olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. İlaç kullanan hastalarda testlerden 3 gün önce ilaç tedavisi kesildi. Kontrol grubu ise yaş ve cinsiyet bakımından benzer 30 hastadan (22 erkek, 8 kadın, ortalama47±7yaş) oluşturuldu. Bu hastalar atipik şikayetler nedeniyle koroner anjiyografi yapılıp herhangi bir patoloji tesbit edilmemiş hastalardan oluşturuldu. Kontrol grubundaki hastalarda da herhangi bir risk faktörü yoktu.Öğe Mitral yetmezlik ve lokalize pulmoner ödem(Toraks Dergisi, 2002) Kızkın, Özkan; Günen, Hakan; Hacıevliyagil, Süleyman Savaş; Kalkan, Şemsi; Barutçu, İrfan; Yıldırım, ZekiÖz: Mitral kapak yetmezliğinde sol ventrikülden regürjite olan kanın sol atriumda superior pulmoner vene doğru yönlenmesi, sağ üst lobda lokalize pulmoner ödeme neden olabilir. Bu yazıda nefes darlığı, ortopne, öksürük yakınması ile başvurmuş, akciğer grafisinde sağ üst lobda lokalize pulmoner ödemi, ekokardiyografisinde mitral stenozun yanı sıra, mitral yetmezliği de olan 50 yaşındaki bir erkek hastayı sunuyoruz. İnfeksiyon lehine bir bulgusu olmayan hastanın akciğerindeki lokalize pulmoner ödem, kardiyak glikozid ve diüretik tedavisi ile iki günde kayboldu. Sağ akciğer üst lobdaki infiltrasyonun çok sayıda nedeni olabilir, ancak nadir görülen nedenlerinden biri bilinen veya açığa çıkmamış mitral yetmezliktir ve lokalize pulmoner ödem, diüretik tedaviye çok iyi yanıt verir.Öğe Miyokard disfonksiyonu olan hastalarda disfonksiyonun derecesi ile antioksidan enzim düzeylerinin karşılaştırılması(Anadolu Kardiyoloji Dergisi, 2004) Sezgin, Nurşen; Sezgin, Alpay T.; Karabulut, Aysun; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Gözükara, Engin M.Öz: Amaç: Kalp yetersizliği olan hastalarda miyokard disfonksiyonun, artmış oksidatif strese bağlı membran değişikliklerinden kaynaklanabileceği ileri sürülmektedir. Bu çalışmada antioksidan enzim düzeyleri ile miyokard disfonksiyonundaki bozulmanın derecesi arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdık. Yöntemler: Klinik bulguları ve iki yönlü ekokardiyografi ile miyokard disfonksiyonu tanısı konulan 60 hastadan (ejeksiyon fraksiyonu (EF) < %35 olan 30 ve EF= %35-50 olan 30 hasta) ve 20 sağlıklı bireyden alınan kan örneklerinden antioksidan enzimlerden süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSHPx) ve katalaz (CAT) enzim aktiviteleri çalışıldı. Bulgular: Eritrosit SOD aktiviteleri kontrol grubuna göre (grup 1) EF düzeyi ileri derecede düşmüş olan (EF< %35) grup 3 de istatistiksel olarak anlamlı düşük bulundu (p=0.01). Ancak EF düzeyi hafif derecede düşmüş olan (EF= %35-50) grup 2’de eritrosit SOD düzeyleri kontrol grubuna göre düşmüş olmasına rağmen istatistiksel olarak bu fark anlamlı değildi. Aynı şekilde eritrosit katalaz ve eritrosit GSHPX aktiviteleri de kontrole göre EF’si ileri derecede düşmüş olan grupta anlamlı derecede düşük olarak saptandı (sırasıyla p=0.04, p=0.02). Sonuç: Sonuç olarak serbest oksijen radikalleri konjestif kalp yeterzliğinin başlangıcında ve devamında rol oynamaktadır. Artmış serbest radikaller kalp kası fonksiyon bozukluğuna yol açabilir.Öğe Predicting coronary artery disease using different artificial neural network models(Anadolu kardiyoloji dergisi: AKD= the Anatolian journal of cardiology, 2008) Çolak, Mehmet Cengiz; Çolak, Cemil; Koçatürk, Hüseyin; Sağıroğlu, Şeref; Barutçu, İrfanObjective: Eight different learning algorithms used for creating artificial neural network (ANN) models and the different ANN models in the prediction of coronary artery disease (CAD) are introduced. Methods: This work was carried out as a retrospective case-control study. Overall, 124 consecutive patients who had been diagnosed with CAD by coronary angiography (at least 1 coronary stenosis > 50% in major epicardial arteries) were enrolled in the work. Angiographically, the 113 people (group 2) with normal coronary arteries were taken as control subjects. Multi-layered perceptrons ANN architecture were applied. The ANN models trained with different learning algorithms were performed in 237 records, divided into training (n=171) and testing (n=66) data sets. The performance of prediction was evaluated by sensitivity, specificity and accuracy values based on standard definitions. Results: The results have demonstrated that ANN models trained with eight different learning algorithms are promising because of high (greater than 71%) sensitivity, specificity and accuracy values in the prediction of CAD. Accuracy, sensitivity and specificity values varied between 83.63% - 100%, 86.46% - 100% and 74.67% - 100% for training, respectively. For testing, the values were more than 71% for sensitivity, 76% for specificity and 81% for accuracy. Conclusions: It may be proposed that the use of different learning algorithms other than backpropagation and larger sample sizes can improve the performance of prediction. The proposed ANN models trained with these learning algorithms could be used a promising approach for predicting CAD without the need for invasive diagnostic methods and could help in the prognostic clinical decision. (Anadolu Kardiyol Derg 2008; 8: 249-54) Key words: Artificial neural network, prediction, coronary artery disease, learning algorithmsÖğe Predicting coronary artery disease using different artificial neural network models(Anadolu kardiyoloji dergisi: AKD= the Anatolian journal of cardiology, 2008) Çolak, Mehmet Cengiz; Çolak, Cemil; Kocatürk, Hasan; Sağıroğlu, Şeref; Barutçu, İrfanObjective: Eight different learning algorithms used for creating artificial neural network (ANN) models and the different ANN models in the prediction of coronary artery disease (CAD) are introduced. Methods: This work was carried out as a retrospective case-control study. Overall, 124 consecutive patients who had been diagnosed with CAD by coronary angiography (at least 1 coronary stenosis > 50% in major epicardial arteries) were enrolled in the work. Angiographically, the 113 people (group 2) with normal coronary arteries were taken as control subjects. Multi-layered perceptrons ANN architecture were applied. The ANN models trained with different learning algorithms were performed in 237 records, divided into training (n=171) and testing (n=66) data sets. The performance of prediction was evaluated by sensitivity, specificity and accuracy values based on standard definitions. Results: The results have demonstrated that ANN models trained with eight different learning algorithms are promising because of high (greater than 71%) sensitivity, specificity and accuracy values in the prediction of CAD. Accuracy, sensitivity and specificity values varied between 83.63% - 100%, 86.46% - 100% and 74.67% - 100% for training, respectively. For testing, the values were more than 71% for sensitivity, 76% for specificity and 81% for accuracy. Conclusions: It may be proposed that the use of different learning algorithms other than backpropagation and larger sample sizes can improve the performance of prediction. The proposed ANN models trained with these learning algorithms could be used a promising approach for predicting CAD without the need for invasive diagnostic methods and could help in the prognostic clinical decision.Öğe Pulse oksimetre ve ko-oksimetre ile ölçülen oksijen saturasyon değerlerinin karşılaştırılması(Tüberküloz ve Toraks, 2000) Yıldırım, Zeki; Tuncer, Cemal; Gökırmak, Münire; Hasanoğlu, H. Canan; Barutçu, İrfan; Pekdemir, HasanÖz: Klinik pratikte kullanımı gün geçtikçe artan pulse oksimetrelerin (PO) oksijen saturasyonunu doğru olarak ölçüp ölçmediği zaman zaman tartışılmaktadır. Bu nedenle hastanemiz yoğun bakım ünitesinde kullanılan S&W Athena (İsveç) marka hasta başı monitöründen izlenen oksijen saturasyonunun doğruluğunu ölçmek amacı ile çalışmamız düzenlendi. Referans değer olarak Nova State Profile Ultra-C (USA) ko-oksimetre (KO) cihazı alındı. Çalışmada çeşitli tanılarla yoğun bakımda izlenen 116 hastanın (82 erkek, ortalama yaş: 58.8 ± 12.1, 34 kadın, ortalama yaş: 49.0 ± 13.4) radial arterinden alınan kan örneğinden KO ile yapılan kan gazı analizinde ortalama oksijen saturasyonu 96.7 ± 5.5 ve aynı anda hasta başı monitöründen okunan saturasyon oranı ortalaması ise 95.7 ± 5.8 olarak bulundu. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p< 0.001). Ancak klinik pratikte oksijen saturasyonu kritik sınırın altına inmedikçe %1'lik farkın ihmal edilebileceği ve oksijen saturasyonu %90'ın üzerinde olan hastalarda S&W Athena (İsveç) hasta başı monitörünün oksijen saturasyonunu doğru ölçtüğü sonucuna varıldı.Öğe Senkop Ataklarıyla Seyreden Koroner Arter Anomalili Bir Olgu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Tandogan, İzzet; Koşar, Feridun; Sezgin, Alpay T.; Aslan, Halil; Topal, Ergün; Barutçu, İrfan; Özdemir, RamazanSirkumffeks arterin sağ aortik sinüsten çıkması (SSÇ) koroner çıkış anomalileri arasında en sık görülenidir ve genellikle iyi seyirlidir. Sen kop nedeniyle acil servisimize getirilen ve EKG'sinde ventriküler taşikardi (VT) saptadığımız hastamız üç yıldır eforla gelişen senkop atakları tarifliyordu. Babası ve amcasını ani kardiyak ölüm nedeniyle kaybeti. Erkek kardeşinde de senkop atakları olduğu ve bu nedenle yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı darlık saptanmaksızın koroner anomali saptandığı ve 38 yaşında aniden öldüğü ifade edildi. Hastada senkop ataklarının nedenine yönelik olarak yapılan incelemelerde VT dışında bir faktör saptanmadı. Efor testi sırasında VT ve presenkop gelişti. Yapılan koroner anjiyografide tıkayıcı lezyon olmaksızın SSÇ saptandı. Tüm bu bulgularla hastamızda senkop nedeni olarak VT, VT nedeni olarak ta SSÇ sorumlu tutuldu. Sonuç olarak SSÇ iyi seyirli bir anomali olmakla beraber bazen olgumuzda olduğu gibi VT ve senkop ataklarıyla seyredebilir.Öğe Vascular endothelial function in patients with slow coronary flow(Coron Artery Dis, 2003) Sığırcı, Ahmet; Barutçu, İrfan; Topal, Ergün; Sezgin, Nurzen; Özdemir,Ramazan; Yetkin, Ertan; Tandoğan, İzzet; Koşar, Feridun; Ermiş, Necip; Yoloğlu, Saim; Barskaner, Emrah; Çehreli, Şengül; Sezgin, Alpay TuranBackground: Slow coronary flow (SCF) in a normal coronary angiogram is a well-recognized clinical entity, but its etiopathogenesis remains unclear. Design: The aim of the study was to determine endothelial function in patients with SCF using a flow-mediated dilatation (FMD) technique in the brachial artery. Methods: Coronary flow was quantified using the corrected thrombosis in myocardial infarction (TIMI) frame count (CTFC) method. Endothelial function was studied in 27 patients with SCF (23 men, four women, mean age 47.6±8.7 years) and in 30 people with normal coronary flow (NCF) (22 men and eight women, mean age 47.5±7.4 years). Results: The flow-mediated diameter increase in the SCF group was significantly smaller than that in the NCF group (3.48±0.10% compared with 9.11±0.10%, P < 0.001). The percentage of nitroglycerine (NTG)-induced dilatation was not significantly different between patients with SCF and people with NCF (16.8±1.1% compared with 17.1±1.1%, P = 0.87). Simple regression analysis showed that mean CTFC (CTFCm) was strongly and inversely related to the percentage of FMD (r = –0.29, P < 0.01) in all participants. When the patients with SCF were excluded, CTFCm was still inversely related to the percentage of FMD (r = –0.36, P < 0.05). CTFCm was also inversely related to NTG-induced dilatation in the 57 participants (r = –0.23, P < 0.05). Multiple regression analysis showed that CTFCm was inversely related to the percentage of FMD only (r = –0.37, P < 0.05). Conclusions: These findings suggest that endothelial function is impaired in people with SCF and that CTFC correlates well with endothelial dysfunction.Öğe Yetişkin Bir Hastada İzole, Gerçek Kontraktil Sol Ventriküler ; Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Barutçu, İrfan; Güllü, Hakan; Ertan Yetkin, Ertan; Koşar, Feridun; Çehreli, Sengülİzole sol ventriküler divertikül, ventrikül kasının lokal embriyolojik gelişim kusuruyla karekterize nadir bir anomali olup tek başına veya diğer kardiyak anomalilerle birlikte bulunabilir. Klinik olarak sıklıkla asemptomatik seyirli olsa da kalp yetersizliği, aritmi ve göğüs ağrısına yol açabileceği rapor edilmiştir. Bu nedenle, kliniğimize göğüs ağrısı ile başvuran ve izole sol ventriküler divertikül saptanan olgumuzu sunmayı uygun bulduk.