Yazar "Begeç, Zekine" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alkalinize bupivakain ve ropivakainin antibakteriyel etkinliği(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2007) Begeç, Zekine; Gülhaş, Nurçin; Toprak, Hüseyin İlksen; Erdil, Feray; Yetkin, Gülay; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Çalışmamızda, alkalinize bupivakain ve ropivakainin Escherichia coli, Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa üzerine antibakteriyel etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmada % 0.5 bupivakain, % 0.2 ropivakain, % 0.5 bupivakain+NaHCO3, % 0.2 ropivakain+NaHCO3 solüsyonları ile E. coli, S. aureus ve P. aeruginosa bakteri kültürleri kullanıldı. Bakteriler standart kanlı agarda üretildi. Bakteri kültürleri % 0.9 serum fizyolojik içerisinde 0.5 McFarlands yoğunluğunda (108 cfu mL-1) hazırlanarak her bir bakteri solüsyonu Mueller-Hinton'da dilüe edilip standart inokulum sağlandı (105 cfu mL-1). Test solüsyonları ve kontrolleri (serum fizyolojik) 2 mL olacak şekilde hazırlanarak üzerlerine 2 mL bakteri inokulumu eklendi. Karışımlar vortekslenerek steril polystyrene spektrofotometre küvetlerine 3 mL aktarıldı ve 37°C'de enkübe edildi. Optik dansite 0., 3. ve 6. sa.'te 540 nm'de spektrofotometre ile ölçüldü. Bulgular: Bupivakain S. aureus ve E. coli üremesini tüm ölçüm zamanlarında inhibe ederken, P. aeruginosayı sadece 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Alkalinize bupivakain S. aureus üremesini 0. sa.'te E. coliyi ise, 0. ve 6. sa.'te inhibe etti (p<0.05). Bupivakainin E. coli üzerine antibakteriyel etkinliği 6. sa.'te alkalinize bupivakainden anlamlı yüksekti (p< 0.05). Ropivakain S. aureus üremesini 0. ve 3. sa.'te alkalinize ropivakainden daha fazla inhibe ederken, alkalinize ropivakain kontrole göre daha az inhibisyon yaptı (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain E. coli üremesini 3 ve 6. sa.'te inhibe ederken 0.sa.'te sadece ropivakain inhibe etti (p<0.05). Ropivakain ve alkalinize ropivakain P. aeruginosa üremesini 3.sa.'te inhibe etti (p<0.05). Sonuç: Bupivakainin antibakteriyel etkisinin mevcut olduğu ve alkalinizasyonun bunu değiştirmediği, ropivakainin zayıf antibakteriyel etkisi olduğu ve bunun alkalinizasyon ile daha da azaldığı saptandı.Öğe Atan kalbe baypas cerrahisi uygulanan adrenal yetmezlikli olguda anestezik yaklaşım(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2008) Erdil, Feray; Begeç, Zekine; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Nisanoğlu, Vedat; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Glukokortikoidler fizyolojik ve cerrahi stres durumunda homeostazisi sağlamak için adrenal korteksten yüksek miktarlarda salınır. Ancak, adrenal yetmezliği olan olgularda, anestezi ve cerrahi strese ya da glikokortikoid tedavisinde yetersizliğe bağlı yaşamı tehdit eden adrenal kriz gelişebilir. Bu olgu sunumunda, Cushing Sendromuna bağlı bilateral adrenalektomi ameliyatı geçirmiş ve uzun yıllar glikokortikoid tedavisi alan bir olguda, atan kalpte baypas cerrahisi sırasında başarılı şekilde uygulanan anestezi tekniği ve kortizol tedavisi tartışılmıştır.Öğe Beckwith-Wiedemann Sendromlu Olguya Anestezik Yaklaşım: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Bucak, Nizamettin; Şanlı, Mukadder; Begeç, Zekine; Ersoy, M. ÖzcanBeckwith-Wiedemann sendromu; eksofalos, makroglossi, hipoglisemi, organomegali, omfalosel ve gigantizim gibi çeşitli anomalileri içerir. Beckwith-Wiedemann sendromlu olgular sıklıkla infant dönemde cerrahiye gereksinim duyarlar. Anestezi yönetimindeki temel problemler sıklıkla; zor hava yolu ve hipoglisemidir. Makroglossinin maske ventilasyonu ve entübasyonu zorlaştırabileceği akılda tutularak indüksiyondan önce zor hava yolu hazırlığı yapılmalıdır. Dikkatli intraoperatif glukoz takibi hipogliseminin neden olacağı nörolojik sekelleri önlemede oldukça önemlidir. Bu sunuda laringeal maskenin potansiyel zor hava yolu anatomisine sahip Beckwith-Wiedemann sendromlu olguda endotrakael tüpe alternatif olarak kullanılabileceğine değindik.Öğe Çocuklarda kaudal blok: 2262 olgunun geriye dönük incelenmesi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Toprak, Hüseyin İlksen; Köroğlu, Ahmet; Ülger, Hacer; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Kaudal blok, infant ve çocuklarda sık kullanılan bölgesel anestezi yöntemlerinden biridir. Fakat komplikasyon oranları hakkında sınırlı bilgi bulunmaktadır. Haziran 1995-Mayıs 2004 tarihleri arasında kliniğimizde kaudal blok uygulanan 2262 pediyatrik hastanın anestezi kayıtlarını inceleyerek, morbidite ve komplikasyonları araştırmayı amaçladık. Bulgular: Anestezi indüksiyonu hastaların 1.633'nde inhalasyon, 629'unda intravenöz ajanlarla yapılmıştır. Toplam volüm 1 mL kg-1 olacak şekilde hastaların 1.563'üne % 0.25 bupivakain, 400'üne % 0.25 bupivakain ve % 1 prilokain, 61'ine % 0,25 bupivakain ve 0.5 mg kg-1 ketamin, 106'sına % 0.25 bupivakain ve 1 µg kg-1 fentanil, 132'sine % 0.2 ropivakain verilmiştir. Komplikasyon oranları açısından 10 kg. ve altındaki hastalarla, 10 kg.'ın üstündeki hastalar arasında fark bulunmazken, toplam komplikasyon oranları ve ciltaltı infiltrasyon açısından 1-2 yıl asistanı-2-3 yıl asistanı, 1-2 yıl asistanı-3-4 yıl asistanı, 1-2 yıl asistanı ve uzman arasındaki fark anlamlıydı (p<0.05). Sonuç: Kaudal blok uygulaması umblikus altı cerrahi geçirecek pediyatrik hastalarda uygun bir anestezi yöntemidir. Komplikasyon oranı bir yıllık anestezi eğitiminden sonra azalmaktadır.Öğe Çocuklarda Laringeal Maskenin Çıkarılması İçin Gerekli Sevofluran Minimum Alveoler Konsantrasyonuna Kaudal Anestezinin Etkisi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2010) Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Erdil, Feray; Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Ersoy, M. ÖzcanKaudal anestezi uygulanan çocuklarda laringeal maske (LMA) çıkarılması için gerekli sevofluran minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) değerlendiren bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmanın amacı kaudal anestezi uygulanmış çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını belirlemektir. Materyal ve Metod: Genel anestezi ile ürolojik cerrahiye giden (<2 saat) 56 çocuk çalışmaya alındı. Sevofluran indüksiyonundan sonra LMA yerleştirilen çocuklar kaudal anestezi yapılan ve yapılmayan grup olarak ayrıldı. Cerrahi işlemin sonunda LMA; grupları bilmeyen bir anestezist tarafından, end-tidal sevofluran konsantrasyonu önceden belirlenen % 0.2’lik konsantrasyonlarla azaltılarak çıkartıldı. LMA çıkarılması sırasında veya çıkarıldıktan sonra 1 dakika içinde, öksürük, diş sıkma, amaçlı hareket, nefes tutma veya laringospazm eşlik etmiyorsa LMA çıkarılması başarılı olarak kabul edildi. Bulgular: Çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ı kaudal anestezi uygulanan grupta %1.60, kaudal anestezi uygulanmayan grupta %1.72 idi. Sonuç: İki ay-8 yaş arası çocuklarda kaudal anestezi; LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını azaltmadı. Kaudal bloğun infant ve çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ına etkisini araştıran ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatine varıldı.Öğe Çocuklarda proseal laringeal maske: 428 olgunun geriye dönük incelenmesi(2011) Begeç, Zekine; Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Özgül, Ülkü; Gülhaş, Nurçin; Ersoy, M. ÖzcanAmaç: ProSeal Laringeal Maske (PLMA) klasik LMA temelinde geliştirilen supraglottik bir hava yolu aracıdır. Bu çalışmada Mayıs 2009 ile Haziran 2011 tarihleri arasında çocuk cerrahisi ameliyatlarında genel anestezi indüksiyonu sonrası PLMA uygulanan 428 pediyatrik hasta, anestezi kayıtları gözden geçirilerek geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların demografik özellikleri, ASA skorları, cerrahi girişim türü ve anestezi süresi, uygulanan premedikasyon, indüksiyon ajanları, hastaların pozisyonları, yerleştirilen PLMA numarası ve hangi yöntemle yerleştirildiği, girişim sayısı, uygulayıcıların anestezi tecrübeleri ve karşılaşılan komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Anestezi indüksiyonu 355 hastada intravenöz, 73 hastada inhalasyon ajanlarıyla sağlanmıştır. Hastaların 411’ine birinci denemede, 14’üne ikinci denemede PLMA yerleştirilmiştir. PLMA uygulanan hastaların 342’si supin pozisyonda, 86’sı litotomi pozisyonunda operasyon geçirmiştir. 355 hastada dijital teknik ile PLMA takılırken, 73 hastada introduser kullanılmıştır. PLMA yerleştirildikten sonra 4 hastada laringospazm, üç hastada bronkospazm, bir hastada mide distansiyonu, iki hastada hıçkırık gelişmiştir. İki hasta PLMA yerleştirildikten sonra kusmuştur. PLMA çıkarıldıktan sonra üç hastada laringospazm gelişmiş, iki hastada PLMA’da kan bulaşı tesbit edilmiştir. Sonuç: Çocuklarda, PLMA başarılı yerleştirme oranı yüksek, komplikasyon oranı düşük, klasik LMA’ya göre daha yüksek kaçak basınçlarına izin veren, özefagusu glottisden ayıran etkili bir havayolu aracıdır.Öğe Çocuklarda ProSeal Laringeal Maske: 428 Olgunun Geriye Dönük İncelenmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Begeç, Zekine; Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Özgül, Ülkü; Gülhaş, Nurçin; Ersoy, M. ÖzcanProSeal Laringeal Maske (PLMA) klasik LMA temelinde geliştirilen supraglottik bir hava yolu aracıdır. Bu çalışmada Mayıs 2009 ile Haziran 2011 tarihleri arasında çocuk cerrahisi ameliyatlarında genel anestezi indüksiyonu sonrası PLMA uygulanan 428 pediyatrik hasta, anestezi kayıtları gözden geçirilerek geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya alınan hastaların demografik özellikleri, ASA skorları, cerrahi girişim türü ve anestezi süresi, uygulanan premedikasyon, indüksiyon ajanları, hastaların pozisyonları, yerleştirilen PLMA numarası ve hangi yöntemle yerleştirildiği, girişim sayısı, uygulayıcıların anestezi tecrübeleri ve karşılaşılan komplikasyonlar kaydedildi. Bulgular: Anestezi indüksiyonu 355 hastada intravenöz, 73 hastada inhalasyon ajanlarıyla sağlanmıştır. Hastaların 411’ine birinci denemede, 14’üne ikinci denemede PLMA yerleştirilmiştir. PLMA uygulanan hastaların 342’si supin pozisyonda, 86’sı litotomi pozisyonunda operasyon geçirmiştir. 355 hastada dijital teknik ile PLMA takılırken, 73 hastada introduser kullanılmıştır. PLMA yerleştirildikten sonra 4 hastada laringospazm, üç hastada bronkospazm, bir hastada mide distansiyonu, iki hastada hıçkırık gelişmiştir. İki hasta PLMA yerleştirildikten sonra kusmuştur. PLMA çıkarıldıktan sonra üç hastada laringospazm gelişmiş, iki hastada PLMA’da kan bulaşı tesbit edilmiştir. Sonuç: Çocuklarda, PLMA başarılı yerleştirme oranı yüksek, komplikasyon oranı düşük, klasik LMA’ya göre daha yüksek kaçak basınçlarına izin veren, özefagusu glottisden ayıran etkili bir havayolu aracıdır.Öğe Comparison of propofol and ketamine propofol mixture ketofol on laryngeal tube suction II conditions and hemodynamics a randomized prospective double blind trial(Current Therapeutic Research, 2013) Özgül, Ülkü; Begeç, Zekine; Karahan, Kalender; Erdoğan, Mehmet Ali; Aydoğan, Mustafa Said; Çolak, Cemil; Durmuş, Mahmut; Ersoy, ÖzcanObjective: The aim of our study is to compare the effect of ketamine–propofol mixture (ketofol) and propofol on the laryngeal tube-Suction II (LTS II) insertion conditions and hemodynamics. Methods: Eighty American Society of Anesthesiologists class 1 and 2 patients were divided into 2 random groups to receive either 1 mg/kg remifentanil and propofol 2 mg/kg in Group P (n ¼ 40), or 1 mg/kg remifentanil and ketofol (using a 1:1 single syringe mixture of 5 mg/mL ketamine and 5 mg/mL propofol) in Group K (n ¼ 40) before induction of anesthesia. After induction, LTS II was inserted. Heart rate and noninvasive blood pressure were recorded before induction of anesthesia (t0); immediately following induction (t1); immediately after LTS II insertion (t2); and 3 minutes (t3), 5 minutes (t4), and 10 (t5) minutes after LTS II insertion. Conditions of insertion of LTS II were assessed and scored 1 to 3 using 6 variables as follows: mouth opening, swallowing, coughing, head and body movements, laryngospasm, and ease of LTS II insertion by the same experienced anesthesiologist who did not know the agents. LTS II insertion summed score was prepared depending upon these variables. Results: In regard to LTS II insertion summed score, Group K was more favorable than Group P (P o 0.05). Apnea duration was longer in Group P (385.0 seconds [range ¼ 195.0–840.0 seconds]) compared with Group K (325.50 seconds [range ¼ 60.0–840.0 seconds]) but this was not statically significant. The heart rate values were significantly lower at all measurement intervals in both groups compared with the baseline values (P o 0.05). There was no difference in heart rate between Group P and Group K. The mean arterial pressure values were significantly lower at all measurement intervals in Group P compared with baseline values (P o 0.05). In Group K, the mean arterial pressure values were significantly lower at all measurement intervals compared with the baseline values, except t2 (P o 0.05). There was a significant difference between Group P and Group K in terms of mean arterial pressure at t3 (P o 0.05). Conclusions: We found that ketofol provided better insertion summed score for LTS II than propofol, with minimal hemodynamic changes.Öğe Cornelia De lange sondromlu iki olguda anestezi yönetimimiz(Anestezi Dergisi, 2012) Özgül, Ülkü; Begeç, Zekine; Yücel, Aytaç; Erdoğan, M. Ali; Bucak, Nizamettin; Ersoy, M. ÖzcanYıl: 2012Cilt: 20Sayı: 2ISSN: 1300-0578Sayfa Aralığı: 106 - 109 Metin Dili: Türkçe Öz: Cornelia de Lange sendromu mezenkimin hipoplazisine sekonder geliştiği düşünülen gelişme geriliği, mental retardasyon, hirşutizm, kardiyak, gastrointestinal ve kas-iskelet sisteminin majör anomalileri ile dismorfik yüz görüntüsünün eşlik etti¤i nadir görülen bir sendromdur. Cornelia de Lange sendromu tanısı almış hastaların anestezi yönetiminde zor trakeal entübasyon, aspirasyon ve ilaçlara aşırı duyarlılık gibi problemlerle karşılaşılabilir. Biz bu olgu sunusunda Cornelia de Lange sendromunda anestezik yaklaşımı ve literatür bilgilerini gözden geçirmek istedik. Başlık (İngilizce): Anesthetic management of two patients with cornelia De lange syndrome Öz (İngilizce): Cornelia de Lange syndrome is a rarely encountered disorder that is thought to progress secondary to hypoplasia of mesenchyma. Growth and mental retardation, hirsutism, major malformations of cardiac, gastrointestinal, and musculoskeletal systems with dysmorphic facial features are accompanied with this syndrome. Anesthetic management of these patients may encounter problems such as difficult tracheal intubation, aspiration and hypersensitivity to drugs. We want to review the anesthetic management and literature of the Cornelia de Lange Syndrome in this case presentation.Öğe Erken gebelik döneminde elektrokonvulsif tedavide anestezi yönetimi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2014) Özgül, Ülkü; Erdoğan, Mehmet Ali; Şanlı, Mukadder; Erdil, Feray; Begeç, Zekine; Durmuş, MahmutÖz: Gebelik sırasında şizofreni, bipolar bozukluk gibi majör psikiyatrik durumların yönetimi zordur. Gebelikte ortaya çıkan katatoni, intihar davranışı ve ağır psikoz gibi ilaç tedavisine dirençli, yaşamı tehdit eden ciddi bulgular anne ve bebek sağlığını etkilemektedir. Bu durumlarda elektrokonvulsif tedavi (EKT) farmakolojik tedaviye alternatif bir yöntem olarak düşünülebilir. Bu olguda, major depresyon nedeniyle EKT uygulanan 13 haftalık gebenin anestezi yönetimini sunmayı amaçladık.Öğe Farklı beden kitle indekslerinin spinal anestezi süresine etkisi(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2006) Gülbaş, Nurçin; Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Erdem, Tuba Berra; Yücel, Aytaç; Ersoy, M.ÖzcanÖz: Amaç: Çalışmamızda farklı beden kitle indekslerine (BKİ) sahip olgularda aynı volüm lokal anestezikle uygulanan spinal anestezinin etki süresini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Fakülte etik kurul ve hastaların onayı alındıktan sonra elektif ürolojik cerrahi planlanan ASA I-II grubu, 15-65 yaş arası toplam 90 olgu çalışmaya alındı. BKİ: 20-25 (normal kilolu) olan olgular Grup N, BKİ: 25-30 (aşırı kilolu) olan olgular Grup AK ve BKİ: 30-35 (obez) olan olgular Grup O olarak adlandırıldı. L4-L5 aralığından 25 G Quincke spinal iğne ile 3 mL % 0.5 hiperbarik bupivakain kullanılarak spinal blok gerçekleştirildi ve her iki dakikada bir maksimum duyusal blok seviyesi, maksimum duyusal blok seviyesine ulaşıncaya kadar geçen süre, duyusal bloğun 2 seviye gerileme zamanı ve motor blok kalkış zamanı kaydedildi. Bulgular: Duyusal bloğun 2 seviye gerileme zamanı ve motor bloğun kalkış zamanı, Grup AK ve Grup O'da Grup N'den anlamlı olarak uzundu (p< 0.05). Yine Grup AK ile Grup O arasında duyusal bloğun 2 seviye gerileme zamanı açısından fark vardı (p< 0.05). Ancak, motor bloğun kalkış süresi her iki grupta benzerdi. Grup O' da 2. ve 4. dk. bromage skorları Grup N ve AK'den yüksekti (p< 0.05). Sonuç: Farklı BKİ'lerine sahip olgularda aynı volümde lokal anestezik ile sağlanan spinal anestezi etki süresinin beden kitle indeksine bağlı olarak uzadığı kanısına varıldı.Öğe İleri Derecede Kifoskolyotik Çocukta Lateral Pozisyonda Fiberoptik Entübasyon(2016) Özkan, Ahmet Selim; Akbaş, Sedat; Begeç, Zekine; Durmuş, MahmutÖz: Kifoskolyoz, omurganın eğriliği ve rotasyonunun beraber görüldüğü, ciddi bir anatomik anormalliktir. Sendromların eşlik edebileceği kifoskolyoz, genel anestezi sırasında zor havayoluna neden olabilir. Bu yazıda, dental tedavi nedeniyle genel anestezi uygulanan ve supin pozisyon verilemeyecek kadar ileri derecede kifoskolyotik olan bir çocuk hastadaki zor havayolu yönetimi deneyimimizi sunmayı amaçladıkÖğe İntravenöz kanülasyon ağrısına buzun etkisi(Fırat Tıp Dergisi, 2009) Öztürk, Erdoğan; Erdil, Feray Akgül; Begeç, Zekine; Yücel, Aytaç; Şanlı, Mukadder; Ersoy, Mehmet ÖzcanÖz: Amaç: İntravenöz kanülasyon (İK) anestezistlerin günlük pratiğinde en çok uyguladıkları girişimdir. İK hastalar için rahatsız edici olduğu kadar ağrı verici bir işlemdir, ağrının önlenmesi hastalar için konfor sağlar. Gereç ve Yöntemler: Etik kurul onayı alındıktan sonra çalışmaya ASA I olan 45 olgu alındı. Antekübital bölgede enfeksiyon, geçirilmiş operasyon, skar, psöriyazis, aktif dermatit ile periferik sinir hastalığı bulunan ayrıca kanülasyonun zor olacağı düşünülen olgular çalışma dışı bırakıldı. Olguların bir ekstremitesine buz uygulayarak (Grup B) diğerine klasik (Grup K) yöntemle intravenöz kanülasyon yapıldı. Olguların girişim öncesi ve sonrası arteriyel kan basınçları ve kalp atım hızları kaydedildi, girişim sonrası visuel analog skala (VAS), hasta memnuniyet skoru (HMS) ve yöntem tercihi soruldu. Bulgular: Çalışmaya 45 olgu dahil edildi. Olguların ortalama yaşı 33,84±14,48 vücut ağırlığı 70,31±10,57 kg'dı. Grup B'de VAS (3,62±1,13) ve HMS (2,53±0,72) Grup K'ya göre anlamlı düşüktü ve çalışmaya dahil edilen olguların 35'i (%77) sonraki kanülasyon işlemlerinde buzlu yöntemi tercih edeceklerini ifade ettiler. Sonuç: Buz yönteminin ucuz, kolay temin edilebilir ve uygulanabilir olması nedeniyle intravenöz kanülasyon ağrısının önlenmesinde mevcut yöntemlere bir alternatif olacağını düşünmekteyiz.Öğe Konjenital komplet kalp bloğu olan yenidoğanda acil kalp pili takılması sırasında anestezik yönetim(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Erdil, Feray; Kayhan, Gülay; Begeç, Zekine; Dişli, Olcay; Ersoy, Özcan; Durmuş, MahmutKomplet atriyoventriküler kalp bloğu atriyal elektriksel uyarının ventriküllere iletilememesi olarak tanımlanır. Atriyal kalp hızı ventrikülden bağımsız olarak daha fazladır. Yenidoğanlarda komplet atriyoventriküler kalp bloğu intrauterin dönemde başladığı için konjenital komplet kalp bloğu olarak adlandırılır. Kalp hızı özellikle yenidoğanda olmak üzere çocuklukta kardiyak outputu belirleyen en önemli etkendir. Komplet konjenital kalp bloğu olan çocuklar ise düşük kalp atım hızına (<60 atım/dk) sahiptir ve kalp yetmezliği riski vardır. Kalp bloğu sıklıkla geri dönüşümsüzdür ve etkilenmiş çocuklar yaşamlarının ilk haftasında uzun süreli kalıcı kalp piline gereksinim duyarlar. Kardiyovasküler patofizyolojiyi anlamak ve konjenital komplet kalp bloklu yenidoğanların tedavi şekilleri bu çocukların perioperatif bakımı için gereklidir. Bu olgu sunumunda konjenital komplet kalp bloğu olan bir yenidoğanda kalıcı kalp pili takılması sırasında genel anestezik yönetim tartışılmıştır.Öğe Manyetik Rezonans Görüntüleme Ünitesindeki Pediyatrik Olgularda Anestezi Deneyimlerimiz(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Begeç, Zekine; Erdil, Feray Akgül; Demir, Kadir; Ersoy, M. ÖzcanGünümüzde, teknolojik ve farmakolojik gelişmeler sayesinde, hastalara tanı ve tedavi amacıyla ameliyathane dışı ortamlarda invaziv ve invaziv olmayan girişimler artarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu girişimlerde başarı oranının artırılması ve hasta güvenliğinin sağlanması için anestezistlere görev düşmektedir. Bu çalışmada Ekim 2002-Aralık 2006 tarihleri arasında manyetik rezonans görüntüleme ünitesinde kliniğimizce pediyatrik olgulara uygulanan anestezi tekniklerini ve ortaya çıkan komplikasyonları sunmayı amaçladık. Çalışmaya 1458 pediyatrik olgu dahil edildi. Bu olgulardan üçünde kardiyak arrest sonucu eksitus, 168 olguda ise minör komplikasyonlar ile karşılaşıldı bunlar; bradikardi, (45) desatürasyon (98) ve uzamış sedasyon (22) şeklindeydi. Anestezistler ameliyathane dışı ortamlarda görev yaparken komplikasyonlardan kaçınılması için normalden daha dikkatli olmak zorundadır. Ayrıca anestezi verilecek ameliyathane dışı ortamlarda hasta ve personel güvenliğini sağlamak için gereken fiziki ve teknik altyapının düzenlenmesinde anestezistlerin aktif görev almaları gerektiği kanısındayız.Öğe Minimum alveolar concentration of sevoflurane for laryngeal mask airway removal in children; the effect of caudal anesthesia(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2009) Begeç, Zekine; Durmuş, Mahmut; Erdil, Feray; Öztürk, Erdoğan; Yücel, Aytaç; Ersoy, M. ÖzcanÖz: Amaç: Kaudal anestezi uygulanan çocuklarda laringeal maske (LMA) çıkarılması için gerekli sevofluran minimum alveolar konsantrasyonunu (MAK) değerlendiren bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışmanın amacı kaudal anestezi uygulanmış çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını belirlemektir. Materyal ve Metod: Genel anestezi ile ürolojik cerrahiye giden (<2 saat) 56 çocuk çalışmaya alındı. Sevofluran indüksiyonundan sonra LMA yerleştirilen çocuklar kaudal anestezi yapılan ve yapılmayan grup olarak ayrıldı. Cerrahi işlemin sonunda LMA; grupları bilmeyen bir anestezist tarafından, end-tidal sevofluran konsantrasyonu önceden belirlenen % 0.2’lik konsantrasyonlarla azaltılarak çıkartıldı. LMA çıkarılması sırasında veya çıkarıldıktan sonra 1 dakika içinde, öksürük, diş sıkma, amaçlı hareket, nefes tutma veya laringospazm eşlik etmiyorsa LMA çıkarılması başarılı olarak kabul edildi. Bulgular: Çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ı kaudal anestezi uygulanan grupta %1.60, kaudal anestezi uygulanmayan grupta %1.72 idi. Sonuç: İki ay-8 yaş arası çocuklarda kaudal anestezi; LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ını azaltmadı. Kaudal bloğun infant ve çocuklarda LMA çıkarılması için gerekli sevofluran MAK’ına etkisini araştıran ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatine varıldı.Öğe Poland sendromlu hastada anestezik yaklaşım: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Şanlı, Mukadder; Yücel, Aytaç; Aydoğan, Mustafa Said; Konur, Hüseyin; Begeç, Zekine; Durmuş, MahmutÖz: Bir kas iskelet sistemi anomalisi olan Poland Sendromunda; özellikle göğüs duvarı deformitelerinin olması nedeniyle ciddi solunum sıkıntıları ile karşılaşılabilmektedir. Bu olgu sunumunda Poland Sendromu olan 14 yaşında kız çocuğunun, sol elde kısa parmaklar ve hareket kısıtlılığı nedeniyle ameliyatı planlandı. Olgu sunumumuzda anestezinin majör komplikasyonlarından malign hipertermi için yüksek riskli olan hastanın anestezi yönetiminde neler yapılması gerektiği ile ilgili bilgilerimizi güncellemeyi amaçladık.Öğe Pulmoner Hipertansiyonu Olan Morgagni Hernili Down Sendromunda Anestezi Yönetimi: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2012) Şanlı, Mukadder; Gülhaş, Nurçin; Begeç, Zekine; Ersoy, M. ÖzcanPulmoner arter hipertansiyonu (PAH) pulmoner damarların ortalama arter basıncının 25-30 mmHg’yı aşmasıdır. Esansiyel olabileceği gibi konjenital kalp defektlerine sekonder olarak da görülebilir. Down sendromu en sık görülen konjenital anomalidir. Solunumsal, kardiyovasküler ve diğer sistemik anomaliler nedeniyle anestezist için özellik arz eder. Down senromuna Morgagni hernisi eşlik edebilir. Saptandığında olası akciğer komplikasyonlarını engellemek için düzeltilmelidir. Down sendromlu 2.5 yaşında (6 kg), Morgagni hernisi ve buna sekonder PAH’nın eşlik ettiği diafragmatik defekt için operasyon planlanan kız çocuğunun anestezi yönetimindeki özellikleri literatür eşliğinde gözden geçirmeyi amaçladık.Öğe Sezaryenlerde anestezi yönetimi: Retrospektif değerlendirme(2012) Gülhaş, Nurçin; Şanlı, Mukadder; Özgül, Ülkü; Begeç, Zekine; Durmuş, MahmutÖz: Amaç: Sezaryen operasyonlarında hem anne hem de fetusun güvenliğini sağlamak gerektiğinden anestezik yönetim çok önemlidir. Bu çalışmada İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalında 2009-2011 yılları arasında gerçekleştirilen sezaryen operasyonlarındaki anestezi uygulamaları geriye dönük olarak değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Sezaryenin acil ya da elektif oluşu, uygulanan anestezi yöntemleri, rejyonal anestezi tekniğinin başarılı olup olmadığı, hipotansiyon olasılığı, toplam efedrin tüketimleri, kullanılan ön yükleme sıvılarının niteliği kaydedildi. Genel anestezi altında operasyona alınan olgularda kullanılan kas gevşeticinin türü ve entübasyon güçlüğü, operasyonun sonunda entübe olarak yoğun bakıma çıkıp çıkmadığı ve mevcut ek hastalıkları kaydedildi. Bulgular: Hastaların %30.8’i acil, %69.2’si elektifti. %262’si genel anestezi, %71.6’sı spinal anestezi, %2,4’üne kombine spinal epidural anestezi uygulanmıştı. Acil alınan 782 olgunun 276 (%35)’ine spinal anestezi uygulanmıştı. Spinal anestezi için kullanılan hiperbarik bupivakain miktarı 9.1±1.1 mg idi. Spinal anestezi 66(%3) olguda başarısız olduğu için genel anesteziye geçildi. Sistolik kan basıncı ortalamaları 115±18 mmHg, diastolik kan basıncı ortalamaları 83.5±12 mmHg idi. Nabız ortalaması 81.7±10 atım/dk, hipotansiyon insidansı %40, toplam tüketilen efedrin miktarı 8.4± 2 mg idi. Ön yükleme sıvısı olarak %71.9 kristalloid, %17.6 kolloid, %10.1 kristaloid ve kolloid kombine kullanılmıştı. Kas gevşetici olarak %23.2 süksinilkolin, %2.8’inde rokuronyum kullanılmıştı. Olguların %4’ün de entübasyon güçtü, 34 (%1.3) olgu entübe olarak yoğun bakıma çıktı. Hastaların %83.4’ünde ek hastalık yokken, preeklamptik hasta oranı %8.3, HELLP sendromlu olgu sayısı %1.1 idi. Sonuç: Kliniğimizde sezaryenlerde rejyonal anestezi tekniklerinin kullanımı yüksek bulunmuş olup bu oran yurt dışındaki oranlara benzerdir. Tercih edilen spinal anestezinin başarısızlık ve komplikasyon oranı düşük bir teknik olduğu kanısındayız.Öğe Sezaryenlerde bupivakain ve ropivakainin hemodinami üzerine etkileri(Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2006) Öztürk, Erdoğan; But, Abdulkadir; Gülhaş, Nurçin; Begeç, Zekine; Doğan, Zafer; Yapıcı, Engin; Ersoy, Mehmet ÖzcanÖz: Giriş: Spinal anestezide lokal anestezikler, yaptıkları duyusal-motor blok nedeniyle hasta ve cerrah için konforlu bir anestezi sağlarken gelişen sempatik blok hastada hipotansiyon meydana gelmesine neden olur. Hipotansiyon, hastada bulantı-kusma ve uterin kan akımının azalmasına yol açabilir. Bu çalışmada elektif sezaryen olgularına eşdeğer dozda uygulanan bupivakain ve ropivakainin, spinal anestezideki hemodinamik etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: ASA I-II, 36 elektif sezaryen olgusu çalışmaya alındı. Olgulara 15 mL kg-1 Ringer laktat verildikten sonra oturur pozisyonda kombine spinal-epidural anestezi uygulandı. Olgular rasgele Grup B (n=18) (bupivakain heavy 11 mg) ve Grup R (n=18) (ropivakain heavy 11 mg) olarak ayrıldılar. Lokal anesteziklere 25 µg fentanil eklendi. Sistolik arter basıncı (SAB), kalp atım hızı (KAH) ve duyusal blok seviyesi operasyon boyunca izlendi. Operasyon boyunca olgulara stabil hemodinami sağlamak için efedrin infüzyonu verildi. Bulgular: Grup R’de total efedrin infüzyonu ile total efedrin tüketimi Grup B’ye göre fazla tespit edildi (p< 0.01). Grup B’de başlangıca göre 2., 4., 6., 8., 10. dakikalardaki SAB değerleri anlamlı düşük bulundu (p< 0.05). Grup R’de başlangıca göre 2., 4., 6. ve 8. dakikalarda ölçülen kalp atım hızı (KAH) değerleri anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Grup B’de başlangıca KAH değeri ile karşılaştırıldığında KAH 20 hariç ölçülen diğer zamanlarda anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Ortalama duyusal blok seviyesi Grup R’de (T6) Grup B’den (T4) daha düşük tespit edildi (p=0.001). Grup R’de 8 olguya epidural kataterden ek lokal anestezik verildi (p=0.001). Grup B’de hiçbir olguya ek LA gerekmedi. Sonuç: Eşdeğer dozdaki bupivakain ile karşılaştırıldığında ropivakain daha düşük duyusal seviye sağlamıştır. Opioid eklenmesine rağmen, bupivakainin ropivakainden daha potent olduğu sonucuna varıldı.