Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bozan, Mahmut" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Merkeziyetçi yönetimden yerinden yönetime geçişte alternatif yaklaşımlar (Milli Eğitim Bakanlığı örneği)
    (İnönü Üniversitesi, 2002) Bozan, Mahmut
    MERKEZİYETÇİ YÖNETİMDEN YERİNDEN YÖNETİME GEÇİŞTE ALTERNATİF YAKLAŞIMLAR (MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÖRNEĞİ) ÖZET VE ANAHTAR KELİMELER Bu araştırma Türk kamu yönetiminin bir alt sistemi olan ve üst sistemin aşın merkeziyetçi yapısını benzer ağırlıkta taşıyan eğitim sistemimizde bir kısım yetkilerin taşra teşkilâtlarına devredilmesi ve yerinden yönetime geçiş için olası alternatif yaklaşımların değerlendirmesi amacıyla yapılmıştır. Türk eğitim sisteminde yaşanan sorunların sebepleri arasında en başta gelenin yönetim sorunu olduğu ve yönetimin, yetkileri elinde toplaması ve merkeziyetçi bir anlayışla uygulanmasından kaynaklandığı denencesine dayanan bu araştırmada sistemin merkez ve taşra teşkilâtında çalışan eğitim yönetici ve deneticilerinin sorunu algılamalarında görev türü ya da görev yerine göre bir farklılık olup olmadığı test edilmiştir. Betimsel modele göre gerçekleştirilen araştırmanın evreni MEB merkez ve taşra teşkilatındaki 5298 eğitim yönetici ve deneticilerinden meydana gelmektedir. MEB merkez teşkilatındaki politika belirleme, danışma ve denetim birimlerinden 212 eğitim yönetici ve deneticisi ile taşra teşkilâtından 887 olmak üzere 1099 eğitim yönetici ve deneticisi örnekleme alınarak 91 çoktan seçmeli ve dört açık uçlu olmak üzere 95 maddeden meydana gelen bir anket uygulanmıştır. Toplanan veriler Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paket Programında (SPSS) ilişkisiz gruplar için iki faktörlü ANOVA, ki-kare (X2), frekans ve çapraz çizelge yöntemleri kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre Türk eğitim sisteminin sorunlarının en başta aşırı merkeziyetçilikten kaynaklandığı, MEB merkez teşkilâtının yetkileri elinde topla taşra teşkilâtında yapılması gereken işleri de üstlenmesinden dolayı teme yapamadığı, taşradaki eğitim hizmetlerinin gecikmesine ve aksamasına sebep olduğu, bütün bunların sonunda kaynakların iyi kullanılamadığı, sayısal hedeflere ulaşma çabalarının eğitimdeki kalite arayışlarım geri plâna ittiği ortaya çıkmıştır. Araştırma bulgularına göre MEB merkez teşkilâtının bir kısım yetkilerini taşra teşkilâtı ile paylaşması ve yetkilerini taşra teşkilâtına devretmesinin zorunlu olduğu, yetki devrinde taşra teşkilatında il millî eğitim müdürlülerinin öncelikli olması gerektiği, ancak taşra teşkilâtında il örgütlerinin yetersizliklerinden kaynaklanan sorunların aşılması için il üstü yapılar olan ve birden çok ili içine alan eğitim bölgelerinin kurulması ve eğitim bölgelerinin en gelişmiş illerinde Bölge Millî Eğitim Müdürlükleri kurulmasının yararlı olacağı, ayrıca eğitimde yedi coğrafî bölge kavramı yerine eğitim bölgesi kavramının kullanılmasının daha uygun olacağı ortaya çıkmıştır. Araştırmanın anahtar kelimeleri; merkeziyetçi yönetim veya merkeziyetçilik, adem-î merkeziyet veya yerinden yönetim, yetki devri, eğitim bölgesi ve bölge millî eğitim müdürlüğüdür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türk ve arap yakınlaşmasının stratejik önemi
    (İnönü Üniversitesi / İİBF, 2010) Bozan, Mahmut
    Özet Fizikteki merkez ve merkezkaç kuvvetlerinin kütleye etkilerinin benzerini uluslararası ilişkilerde merkezi güçler arasında savrulan devlet ve devletçikler şeklinde görmek mümkündür. Merkezi güç zayıfladıkça merkezkaç kuvvetlerin çekim alanı tehdidi başlamakta ve bu alana giren ülke ve devletler kaos ve kargaşadan kurtulamamaktadır. Siyasi tarih içinde bu konuyla ilgili hacimli bölümler bulmak mümkündür. Mesela Selçuklu Devleti‟nin Moğol afeti sonrasındaki durumu tarihe “Tavaif-i Müluk” olarak geçen bir kargaşa döneminin adı olup, ancak Osmanlı Devleti gibi güçlü bir merkezi kuvvetin tarih sahnesine çıkması ile bertaraf edilebilmiştir. Küresel bir siyasi güç olan Osmanlı Devleti‟nin Birinci Cihan Harbi ile tarih sahnesinden silinmesi de farklı bir tavaif-i müluk tablosunu ortaya çıkarmıştır. islam Dünyası‟nın bu merkezi gücü geriye çekilince Batılı güçlerin çekim alanına giren islam ülkeleri bir müddet sonra sureten bağımsızlıklarını kazanmış olsalar da gerçekte Batılı güçlerin kontrolü altından çıkamamışlardır. Batılı güçler tarafından kaynakları insafsızca sömürülen bu ülkelerin merkezi bir güç teşkil ederek kendi çekim alanlarından kaçmaması için de düşmanlıklar ve ihtilaf noktaları icat edilmiştir. Bunların içinde tesirleri itibariyle en yıkıcısı, Batılı güçlerin Filistin topraklarında toplama nüfusla bir israil Devleti kurmaları olmuştur. ABD ve Batılı güçlerin ileri karakolu gibi hareket eden bu Devlet, sağlanan sınırsız himaye altında çevresi için hem nükleer bir tehdit kaynağı, hem de kontrolsüz bir güç olarak terörist faaliyetlere girişmekten çekinmemiştir. En son icraatı ABD ve NATO çerçevesinde Batılı ülkelerin müttefiki konumundaki Türkiye‟nin Gazze‟ye yardım götüren sivil vatandaşlarını uluslararası sularda vahşice öldürmek olan bu Devlet, farkında olmadan ortaya çıkmaya çalışan yeni bir merkezi güce destek sağlamaktadır. Bu güç Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra NATO için komünizm yerine yeni tehdit unsuru olarak ikame edilen islam dünyasının birliği ve gücüdür. Bu gücü oluşturan iki temel dinamikten birisini Osmanlı Devleti‟nin varisi olan Türkiye teşkil ederken diğer ayağını da tavaif-i müluk pozisyonuna düşen Araplar oluşturmaktadır. Tarih sahnesine tekrar çıkmaya hazırlanan bu merkezi güç Batılı güçlerin yörüngesindeki parçaları tekrar çekim alanına dâhil etmeye adaydır. Batılılar tarafından erken fark edilen bu durum “Yeni Osmanlıcılık” adı ile engellenmeye çalışılmaktadır. Ancak “Arap Baharı” denilen hürriyet ve demokrasi rüzgârlarının uyandırdığı Arap halklarının Batı‟nın çekim alanının dışına çıkarak Türkiye ile siyasi hulus birliğine gitmesi geri dönülmez bir mesafe almıştır. Bu çalışmada ABD menşeli Büyük Ortadoğu Projesi‟nin (BOP) “Arap Baharı” ile alacağı şekil ile Türk-Arap yakınlaşmasının “Ortadoğu sorunu” olarak adlandırılan meseleyi çözme gücü ele alınacaktır.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim