Yazar "Bozdağ, Zehra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Elastofibroma(2013) Bozdağ, Zehra; Kökten, Neslihan; Şahin, Nurhan; Akatlı, AyşegülElastofibrom, ileri yaşlarda görülen, karakteristik olarak subskapular yerleşim gösteren, nadir, benign bir neoplazmdır. Elastofibromun etyopatogenezi kesin bilinmemektedir. Bu liflerin kollajen liflerin elastotik dejenerasyonundan kaynaklandığı, var olan elastik liflerin dejenerasyonu ve elastik lif biyosentezindeki bozukluklara bağlı olarak geliştiği gibi fikirler ileri sürülmektedir. Elastofibrom tanısı koyduğumuz iki olgudan birinde klasik lokalizasyonda yerleşim izlenirken diğer olguda lezyon ekstraskapüler bölgede (omuzda) yerleşim göstermekteydi. Makroskopik olarak lezyonların kesit yüzeyleri yağlı doku alanları içeren kirli beyaz- sarı renkte, solid özellikte izlendi. Mikroskopik olarak; sınırları seçilemeyen lezyonda, matür yağ hücreleri ve prolifere fibroblastlar arasında şişkin, yer yer çiçek benzeri görünümde, tübüler ve eozinofilik globüler yapılar izlendi. Histokimyasal olarak Verhoeff-vanGieson boyası dejenere elastik lifler kolay görünür hale geldi. Elastofibrom, klinik olarak malign lezyonlarla karışabilen nadir bir lezyon olması ve olgularımızdanbirininklasikyerleşimyeridışında ekstraskapular lokalizasyondaolması nedeni ile sunulmuştur.Öğe ELASTOFİBROMA(2013) Bozdağ, Zehra; Kökten, Neslihan; Şahin, Nurhan; Akatlı, AyşenurÖz Elastofibrom, ileri yaşlarda görülen, karakteristik olarak subskapular yerleşim gösteren, nadir, benign bir neoplazmdır. Elastofibromun etyopatogenezi kesin bilinmemektedir. Bu liflerin kollajen liflerin elastotik dejenerasyonundan kaynaklandığı, var olan elastik liflerin dejenerasyonu ve elastik lif biyosentezindeki bozukluklara bağlı olarak geliştiği gibi fikirler ileri sürülmektedir. Elastofibrom tanısı koyduğumuz iki olgudan birinde klasik lokalizasyonda yerleşim izlenirken diğer olguda lezyon ekstraskapüler bölgede (omuzda) yerleşim göstermekteydi. Makroskopik olarak lezyonların kesit yüzeyleri yağlı doku alanları içeren kirli beyaz- sarı renkte, solid özellikte izlendi. Mikroskopik olarak; sınırları seçilemeyen lezyonda, matür yağ hücreleri ve prolifere fibroblastlar arasında şişkin, yer yer çiçek benzeri görünümde, tübüler ve eozinofilik globüler yapılar izlendi. Histokimyasal olarak Verhoeff-vanGieson boyası dejenere elastik lifler kolay görünür hale geldi. Elastofibrom, klinik olarak malign lezyonlarla karışabilen nadir bir lezyon olması ve olgularımızdanbirininklasikyerleşimyeridışında ekstraskapular lokalizasyondaolması nedeni ile sunulmuştur.Öğe Gastrik karsinomlarda matriks metalloproteinazların ve adezyon moleküllerinin prognozdaki etkisi(İnönü Üniversitesi, 2005) Bozdağ, ZehraMatriks metalloproteinazlar (MMP) ve adezyon molekülleri tümör invazyonu ve metastazda önemli rol oynamaktadır. AMAÇ: MMP-3, MMP-10, MMP-11, ICAM- 1(CD54) ve VCAM-1 (CD106) 'in mide kanserlerindeki rolünü belirlemek. METOD: 52 mide kanseri olgusunda MMP-3, MMP-10, MMP-11, ICAM-1(CD54) ve VCAM-1 (CD106) 'in varlığı immunohistokimyasal olarak değerlendirildi. Tümör içindeki farklı diferansiyasyon derecelerinde ayrı ayrı değerledirildi. BULGULAR: Gastrik kanserlerde MMP-11 %94, MMP-10 %86.5, MMP-3 %82.6 oranında olmak üzere yaygın olarak tesbit edildi. MMP eksprese etmeyen tümörler diffüz tipteydi. Intestinal tipte ise baskın olarak mevcuttu. ICAM ve VCAM gastrik tümörlerde saptandı. Intestinal metaplazi alanlarında da MMP ve adezyon moleküllerinin artmış ekspresyonu mevcuttu. SONUÇLAR: Bu çalışmada mide tümörlerinde MMP ve adezyon moleküllerinin varlığı gösterilmiştir. Antikorlar formalinle fiske, parafin bloklara immunohistokimyasal olarak gösterilebilmektedir. Tümör içinde diferansiyasyon azaldıkça MMP ve adezyon moleküllerinin ekspresyonu azalmaktadır. Istatiksel olarak anlamlı olmamakla beraber metastazsız olgularda MMP ekspresyonu metastazlı olgulardan daha fazladır. ICAM ile uzak metastaz grubunda tümöral hücrelerde kuvvetli membranöz boyanma görülmektedir.Öğe Gaziantep ve Malatya bölgesinde aktinik keratoz olgularının histopatolojik alt gruplandırılması ve nonmelanotik deri kanserleri ile birliktelikleri(Türkderm-Deri Hastalıkları ve Frengi Arşivi, 2016) Şahin, Nurhan; Bozdağ, Zehra; Erkılıç, Suna; Aydın, Nasuhi Engin; Şener, SerpilAktinik keratozis (AK) güneşe uzun süre maruz kalan hassas deri zemininde ortaya çıkan prekanseröz epidermal lezyonlardır1. AK'lar histopatolojik olarak çeşitli alt gruplara ayrılır. Bu alt gruplarda hücresel atipi derecesi ile kansere dönüşüm arasında bir bağlantı olduğu düşünülmekle birlikte klinik seyirlerindeki farklılıklar tam olarak bilinmemektedir2,3. AK'ların skuamoz hücreli karsinom (SHK) veya bazal hücreli karsinom (BHK) gibi non melanotik deri kanserlerine dönüşüm oranı farklı serilerde farklı oranlarda bildirilmiş olmasına rağmen, SHK’ya dönüşüm oranının %12-20 arasında olduğu bildirilmiştir2,4. Bu çalışmada İnönü ve Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakülteleri Patoloji Anabilim Dalları’nda 8 yıllık dönemde AK tanısı alan olguların kayıtları retrospektif olarak incelenerek SHK ve/veya BHK ile birliktelikleri araştırıldı.Öğe Histopatolojik Görüntülerde Kanser Tespit ve Lokasyon Yöntemleri(2021) Bozdağ, Zehra; Talu, Muhammed FatihMeme lenf düğümlerinin histopatolojik görüntülerinde tümör tespiti meme kanseri teşhisinde en önemli bulgulardan bir tanesidir. Histopatolojik görüntüler, patologlar tarafından dikkatli bir şekilde incelenerek tümör tespiti yapılır. Bu işlem hem iş yükü yoğunluğuna hem de sübjektif bir değerlendirmeye neden olmaktadır. Histopatolojik görüntülerde tümörün otomatik tespiti için International Symposium on Biomedical Image (ISBI) tarafından CAMELYON16 veri seti kullanılmıştır. Tüm slayt görüntülerin (TSG) farklı seviye çözünürlüklerinde oluşturulan veri setleri Faster RCNN kullanarak analiz edilmiştir. TSG 'nün 3. çözünürlük seviyesinden oluşturulan farklı görüntü boyutuna sahip veri setleri ise Mask RCNN kullanılarak analiz edilmiştir. Son olarak ISBI’da dereceye giren HMS&MIT yöntemi kısıtlı bir veri seti üzerinde uygulanmış ve histopatolojik görüntü veri setlerindeki performansı Faster RCNN ve Mask RCNN algoritmaları ile karşılaştırılmıştır. Mask RCNN (%57 AUC) düşük çözünürlüklü seviyeli görüntülerle (3. seviye) eğitilmiş olmasına rağmen, HMS ve MIT (%58 AUC) (yüksek çözünürlüklü seviyeli görüntüler kullanılarak, 0. seviye) yöntemine yakın bir doğruluk değerine sahiptir. Ayrıca bir TSG analizi için, sonuç mümkün olan en kısa sürede (0,58 saat) Faster RCNN ile elde edilmiştir.Öğe Histopatolojik görüntülerde tümör bölütlenmesi(İnönü Üniversitesi, 2021) Bozdağ, ZehraHistopatolojik Görüntü bölütlenme alanı doygun bir literatüre sahipken, Evrişimsel Sinir Ağlarının (ESA) hayatımıza girmesi, motorize mikroskoplarla hasta doku yüzeylerinin yüksek çözünürlükte Tüm Slayt Görüntülerinin (TSG) elde edilmesi ve kanser enstitüleri tarafından etiketlenmiş büyük veri kümelerinin açık erişime sunulması, araştırmacıları klasik bölütleme algoritmalarından çok daha doğru sonuçlar üretebilen güncel ESA mimarilerini keşfetmeye sevk etmiştir. Meme lenf düğümlerinde meydana gelen kanserli dokuların doğru tespiti, hastalığın hangi evrede olduğunun belirlenmesinde ve uygun tedavi yönteminin planlanmasında önemli rol oynamaktadır. Ancak hastanın lenf düğümlerinden alınan doku örneklerinin boyama prosedürlerindeki farklılıklar, görüntüleme cihazının ve çekim formatının farklı oluşu, dokunun çok farklı şekil, renk ve yapılara sahip olması gibi zorluklar bölütleme işlemini zorlaştırmaktadır. Mevcut ESA mimarileri (Faster RCNN ve Mask RCNN) nesne tespit ve bölütlenmesinde büyük başarı göstermiştir. ESA'ların ana fikri evrişim ve ortaklama katmanlarını kullanarak görüntüdeki genel desenleri (ayırt edici özellikleri) aşamalı olarak ortaya çıkarmaktır. Evrişim katmanları, yerel filtre sonuçlarını birleştirerek gösterim kabiliyeti yüksek öznitelikler üretmeyi amaçlar. Ortaklama katmanı üretilen öznitelikleri özetleyerek veri boyutunun küçülmesini sağlar. Her iki katmanın yerel görüntü alanlarında çalıştığı görülmektedir. Yerel bağlama odaklanan bu mimariler görüntüdeki global bağlam bilgisini yeterince kullanamaz. Bu tez çalışmasında, histopatolojik görüntülerin bölütlenmesinde yerel ve global bağlam bilgilerini birlikte kullanabilen hibrit ESA mimarileri geliştirilmiştir. ESA mimarilerine global bağlamı yakalayabilme kabiliyetini kazandırabilmek için yerel-olmayan ağ (non-local network) modülü kullanılmıştır. Bu modül çok ölçekli ağ modeliyle birleştirilerek, düşük parametre uzayına sahip bir bölütleme mimarisi geliştirilmiştir. Bu mimariye, görüntüdeki nesnelerin sınır hatlarında iyileştirmeyi sağlayan sınır keskinleştirme modülü eklenmiş ve maliyet hesaplamasında derin denetim tekniğinin (orta katman çıktılarının maliyet fonksiyonuna dahil edilmesi) kullanımı sağlanmıştır. Önerilen hibrit mimarinin başarımı birçok farklı deneysel çalışmayla test edilmiştir. Yapılan deneysel çalışmalar sonucunda, mevcut ESA mimarileriyle elde edilen bölütleme sonuçlarına önerilen mimariyle daha hızlı ulaşılabildiği görülmüştür. Diğer bir çalışma, çözünürlük artırmak amacıyla geliştirilen çok ölçekli artık blok (Multi-Scale Residual Block, MSRB) yaklaşımının bölütleme probleminde kullanılmasını içermektedir. MSRB mimarisi iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım girdinin çok ölçekli özelliklerini elde ederken, ikinci kısım artık öznitelik haritasını üretmektedir. Her iki özniteliğin birleşimiyle yüksek çözünürlükte görüntüler üretilebilmektedir. Bu kabiliyetin bölütleme mimarisine entegrasyonu aşamasında ilk olarak bölütleme için uygun çekirdek (kernel) boyutu tespiti yapılmıştır. Belirlenen çekirdek boyutlu mimariye Atrous Uzaysal Piramit Ortaklama (Atrous Spatial Pyramid Pooling, ASPP) modülünün etkisi araştırılmıştır. Düşük hiperparametre sayısına sahip mimarinin yüksek bölütleme başarımı sergilediğini mIoU ölçütü incelenerek görülmüştür. Son olarak dikkat mekanizmalarının bölütleme doğruluğu üzerindeki etkisi incelenmiştir. Geliştirilen bölütleme mimarileri çok ölçekli bir yapıya sahip olduğu için dikkat mekanizmaları her ölçeğe ayrı uygulanmıştır. Böylece mimari tarafından elde edilen yerel ve global bağlam bilgilerinde odaklanılacak bölgenin vurgulanması, arka planın baskınlaştırılması sağlanarak belirli bir bölgeye dikkatin çekilmesi sağlanmıştır. Önceki mimarilerde olduğu gibi parametre uzayının düşük tutulmasıyla bölütleme işleminin hızlı olması hedeflenmiştir. Elde edilen başarım sonuçları mevcut bölütleme mimarileriyle kıyaslanmıştır. Sonuç olarak, meme kanseri tespiti alanında histopatolojik görüntülerin daha hızlı ve daha doğru bölütlenmesi için literatüre üç farklı mimari kazandırılmıştır.Öğe İzole renal kist hidatik: olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri, 2012) Bozdağ, Zehra; Türkmen, Emine; Doğan, Metin; Güzel, Zeki; Kırımoğlu, HaleHidatik kist, Echinococcus granulosus’ un larval formlarının sebep olduğu dünyanın birçok yerinde ciddi sağlık problemlerine neden olan paraziter bir hastalıktır. Karaciğer ve akciğerler en sık yerleşim yerleridir. Böbrek tutulumu tüm olguların %2-4’ ünü oluşturmaktadır. Hastalık yerleştiği organlarda oluşturduğu hasar ve komplikasyonlar sonucu ölüme sebep olabileceğinden, çeşitli radyolojik ve serolojik yöntemler ile erken tanınması önemlidir. Sadece böbrekte görülen hidatik kist çocukluk çağında nadir görüldüğünden dolayı, bu vakayı sunduk.Öğe Petidine bağlı ani ölüm(Adli Tıp Dergisi, 2013) Bozdağ, Zehra; Şamdancı, Emine Türkmen; Şahin, Nurhan; Aydın, Nasuhi Engin; Sayın, SadegülÖz: İlk sentetik opioid analjezik olan pethidine potansiyel bir anti- spazmodik ajan olarak geliştiril- miştir. Petidin orta-şiddetli ağrı tedavisinde kullanılır. Morfinden daha güvenli ve bağımlılık açı- sından daha az risk taşır. Aşırı doz, respiratuar depresyon veya komaya neden olabilir. Sunduğumuz olgu, hastanedeki odasında ölü bulunan 34 yaşın- da bir erkek doktordu. Doktor koltukta oturuyordu ve yanın- da kullanılmış 100 mg Aldolan (petidin) ampülü ve bir enjektör bulundu. Akrabalarından alı- nan bilgiye göre birkaç yıl önce servikal disk hernisinden opere olmuştu ve operasyon sonrasın- da başağrılarından şikayetçiydi. Başağrılarından dolayı sıklıkla oral analjezik almaktaydı. Mikroskopik incelemede akci- ğer arteriol ve kapillerleri ile pulmoner arter dallarının lü- menlerinde trombuslar mevcut- tu. Detaylı tıbbi hikaye, sistemik otopsi, histopatolojik inceleme ve toksikolojik analiz ölüm se- bebinin petidine bağlı respira- tuar arrest olduğunu ortaya çı- kardı. Bu çalışmada hastaların sağlık çalışanı dahi olsa ilaç kullanımının bir doktor gözeti- minde olması gerektiğine dikkat çekmek istedik.