Yazar "Bucak, Nizamettin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Beckwith-Wiedemann Sendromlu Olguya Anestezik Yaklaşım: Olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2011) Erdoğan, M. Ali; Yücel, Aytaç; Bucak, Nizamettin; Şanlı, Mukadder; Begeç, Zekine; Ersoy, M. ÖzcanBeckwith-Wiedemann sendromu; eksofalos, makroglossi, hipoglisemi, organomegali, omfalosel ve gigantizim gibi çeşitli anomalileri içerir. Beckwith-Wiedemann sendromlu olgular sıklıkla infant dönemde cerrahiye gereksinim duyarlar. Anestezi yönetimindeki temel problemler sıklıkla; zor hava yolu ve hipoglisemidir. Makroglossinin maske ventilasyonu ve entübasyonu zorlaştırabileceği akılda tutularak indüksiyondan önce zor hava yolu hazırlığı yapılmalıdır. Dikkatli intraoperatif glukoz takibi hipogliseminin neden olacağı nörolojik sekelleri önlemede oldukça önemlidir. Bu sunuda laringeal maskenin potansiyel zor hava yolu anatomisine sahip Beckwith-Wiedemann sendromlu olguda endotrakael tüpe alternatif olarak kullanılabileceğine değindik.Öğe Canlı vericili karaciğer nakli vericilerinde postoperatif kognitif fonksiyon düzeyleri(İnönü Üniversitesi, 2013) Bucak, NizamettinPostoperatif kognitif disfonksiyon; cerrahiden kısa bir süre sonra meydana gelme eğiliminde olan bir problem olup haftalar veya aylarca sürebilen, bazen kalıcı olabilen ve nöropsikolojik testlerle değerlendirilebilen kognitif performanstaki değişikliklerdir. POKD önemli bir komplikasyon olup, bu hastaların mortalite oranlarında artış olduğu bildirilmektedir. Canlı vericili karaciğer transplantasyon cerrahisi uzun süreli ve genel anestezi altında yapılan operasyonlardır. Karaciğerin manipülasyonu sırasında oluşabilecek mikroemboliler yaptıkları iskemik doku hasarı nedeniyle POKD gelişimine neden olabilirler. Çalışmanın amacı, canlı vericili karaciğer naklinde vericilerin preoperatif ve postoperatif kognitif fonksiyon düzeylerini ölçmektir. Materyal Metod: Bu çalışma, etik kurul izni ve hasta onamı alındıktan sonra karaciğer nakli vericisi olan 102 olguda gerçekleştirildi. Operasyon öncesinde bir psikiyatrist tarafından olguların bazal kongnitif fonksiyon düzeyini saptamak için Standardize Mini Mental test, Stroop testi, Beck Depresyon ölçeği ve İz Sürme testleri uygulandı. Operasyon odasına alınan olgulara elektrokardiyografi, periferik oksijen saturasyonu, noninvaziv kan basıncı monitorizasyonu yapıldı. Anestezi derinliğini değerlendirmek amacıyla BİS monitörü kullanıldı. Olguların bazal hemodinamik değerleri kaydedildi. Tüm olgulara lidokain, fentanil ve tiyopental ile standart anestezi indüksiyonu yapıldı. Kas gevşemesi vekuronyum ile sağlanan olgular entübe edildi. Olguların 39 anestezi idamesi % 40 oksijen-hava karışımı içinde izofluran, remifentanil infüzyonu ve sisatrakuryum infüzyonu ile sağlandı. Sol radiyal arterden invaziv arteryel kan basıncı monitorizasyonu sağlandı. Kanamanın % 20?den fazla olduğu durumlarda intraoperatif olarak internal juguler vene santral venöz kateter yerleştirildi. Operasyon boyunca olguların OAB, KAH, SpO2 ve BİS değerleri kaydedildi. Cerrahi teknik (sağ/sol lob), pringle manevrası uygulandıysa süresi, kanama miktarı ve yapıldıysa kan replasmanının miktarı, cerrahinin süresi ve anestezi süresi, OAB?nin 65?in altına düştüğü hipotansif ataklar kaydedildi. Postoperatif analjezi için 0.05 mg/kg iv. morfin yapıldı. Operasyon sonunda kas gevşetici etkisi antagonize edilen olgular ekstübe edildi. Postoperatif derlenme ünitesinde yarım saat gözlenen olgular daha sonra cerrahi yoğun bakım ünitesine gönderildi. Operasyondan bir hafta sonra preoperatif dönemde uygulanan testler tekrarlandı. Postoperatif komplikasyonlar ve alıcının prognozu kaydedildi. Bulgular: Donörlerin 19?unda postoperatif dönemde enfeksiyon, ikisinde kanama, 7?sinde uzamış hiperbilirubinemi gelişti. İki donör reeksplore edildi. Donörlerin İz Sürme A testini yapma süreleri preoperatif döneme göre postoperatif bir hafta sonra anlamlı kısaydı (p < 0.05). İz Sürme B testinde hata sayısı puanı preoperatif değere göre postoperatif dönemde anlamlı artmış idi (p < 0.05). Stroop test sonuçlarına baktığımızda; postoperatif Stroop siyah/beyaz okuma ve renkli kelimeleri okuma süreleri preoperatif döneme göre anlamlı uzamıştı (p < 0.001). Renkli kelimelerin rengini söyleme ve renkli kelimeleri okuma arasındaki süre farkı preoperatif dönemde daha uzundu (p = 0.016). Preoperatif dönemde renkli kelimelerin rengini söylemede yapılan yanlış sayısı anlamlı fazlaydı (p = 0.044). Donörlerin Beck Depresyon ölçeği ve Standardize Mini Mental test skorları açısından iki dönem arasında fark yoktu. Sonuç: Canlı vericili karaciğer naklinde vericilerin güvenliği için en büyük endişe donör morbidite ve mortalitesi yaratacak postoperatif komplikasyonlardır. Canlı vericili karaciğer nakli vericilerinde kognitif fonksiyon düzeylerini araştırdığımız çalışmamızda SMMT ve İz Sürme testlerine göre POKD saptanmazken, Stroop 1 ve 40 3 testlerinde postoperatif bir hafta sonra uzama saptandı. Ancak bunun klinik önemini araştıran ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.Öğe Cornelia De lange sondromlu iki olguda anestezi yönetimimiz(Anestezi Dergisi, 2012) Özgül, Ülkü; Begeç, Zekine; Yücel, Aytaç; Erdoğan, M. Ali; Bucak, Nizamettin; Ersoy, M. ÖzcanYıl: 2012Cilt: 20Sayı: 2ISSN: 1300-0578Sayfa Aralığı: 106 - 109 Metin Dili: Türkçe Öz: Cornelia de Lange sendromu mezenkimin hipoplazisine sekonder geliştiği düşünülen gelişme geriliği, mental retardasyon, hirşutizm, kardiyak, gastrointestinal ve kas-iskelet sisteminin majör anomalileri ile dismorfik yüz görüntüsünün eşlik etti¤i nadir görülen bir sendromdur. Cornelia de Lange sendromu tanısı almış hastaların anestezi yönetiminde zor trakeal entübasyon, aspirasyon ve ilaçlara aşırı duyarlılık gibi problemlerle karşılaşılabilir. Biz bu olgu sunusunda Cornelia de Lange sendromunda anestezik yaklaşımı ve literatür bilgilerini gözden geçirmek istedik. Başlık (İngilizce): Anesthetic management of two patients with cornelia De lange syndrome Öz (İngilizce): Cornelia de Lange syndrome is a rarely encountered disorder that is thought to progress secondary to hypoplasia of mesenchyma. Growth and mental retardation, hirsutism, major malformations of cardiac, gastrointestinal, and musculoskeletal systems with dysmorphic facial features are accompanied with this syndrome. Anesthetic management of these patients may encounter problems such as difficult tracheal intubation, aspiration and hypersensitivity to drugs. We want to review the anesthetic management and literature of the Cornelia de Lange Syndrome in this case presentation.Öğe Evaluation of pleth variability index as a predictor of fluid responsiveness during orthotopic liver transplantation(Wiley, 2016) Konur, Huseyin; Kayhan, Gulay Erdogan; Toprak, Huseyin Ilksen; Bucak, Nizamettin; Aydogan, Mustafa Said; Yologlu, Saim; Durmus, MahmutFluid management is challenging and still remains controversial in orthotopic liver transplantation (OLT). The pleth variability index (PVI) has been shown to be a reliable predictor of fluid responsiveness of perioperative and critically ill patients; however, it has not been evaluated in OLT. This study was designed to examine whether the PVI can reliably predict fluid responsiveness in OLT and to compare PVI with other hemodynamic indexes that are measured using the PiCCO(2) monitoring system. Twenty-five patients were enrolled in this study. Each patient was monitored using the noninvasive Masimo and PiCCO(2) monitoring system. PVI was obtained with a Masimo pulse oximeter. Cardiac index was obtained using a transpulmonary thermodilution technique (CITPTD). Stroke volume variation (SVV), pulse pressure variation, and systemic vascular resistance index were measured using the PiCCO(2) system. Fluid loading (10 mL/kg colloid) was performed at two different phases during the operation, and fluid responsiveness was defined as an increase in CITPTD >= 15%. During the dissection phase and the anhepatic phase, respectively, 14 patients (56%) and 18 patients (75%) were classified as responders. There were no differences between the baseline values of the PVI of responders and nonresponders. Area under the curve for PVI was 0.56 (sensitivity 35%, specificity 90%, p = 0.58) at dissection phase, and was 0.55 (sensitivity 55%, specificity 66%, p = 0.58) at anhepatic phase. Of the parameters, a higher area under the curve value was found for SVV. We conclude that PVI was unable to predict fluid responsiveness with sufficient accuracy in patients undergoing OLT, but the SVV parameter was reliable. Copyright (C) 2016, Kaohsiung Medical University. Published by Elsevier Taiwan LLC.Öğe Nöroleptik malign sendromlu hastanın elektrokonvülzif tedavisinde rokuronyum ve suggammadeks kullanılması: olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Şanlı, Mukadder; Toprak, Hüseyin İlksen; Özgül, Ülkü; Bucak, Nizamettin; Ersoy, M. ÖzcanNöroleptik malign sendrom, sıklıkla antipsikotik ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan klinik bir durumdur. Bu nadir görülen sendromun, bilinç değişiklikleri, hemodinamik instabilite, ateş ve kaslarda rijidite gibi bulguları olması nedeniyle malign hipertermiye benzemesi nedeniyle anestezi yönetimi özellik arz eder. Nöroleptik malign sendromda, psikotik semptomların tedavisinde elektrokonvülzif tedavi kullanılan bir tedavi yöntemidir. Elektrokonvülzif tedavide kas gevşetici olarak kullanılan süksinilkolin, malign hipertermi şüphesi olan hastalarda dikkatli kullanılması gereken bir ajandır. Son yıllarda suggammadeksin kullanıma girmesiyle nondepolarizan kas gevşeticiler antagonize edilme kolaylığı ile güvenle kullanılmaya başlanmıştır. Bu olgu sunumunda nöroleptik malign sendromlu hastanın elektrokonvülzif tedavisi için anestezi yönetiminde rokuronyum-suggammadeks kullanılmasını literatür ışığında tartışmayı amaçladık.Öğe Nöroleptik Malign Sendromlu Hastanın Elektrokonvülzif Tedavisinde Rokuronyum ve Suggammadeks Kullanılması: Olgu Sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2014) Şanlı, Mukadder; Toprak, Hüseyin İlksen; Özgül, Ülkü; Bucak, Nizamettin; Ersoy, M. ÖzcanNöroleptik malign sendrom, sıklıkla antipsikotik ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan klinik bir durumdur. Bu nadir görülen sendromun, bilinç değişiklikleri, hemodinamik instabilite, ateş ve kaslarda rijidite gibi bulguları olması nedeniyle malign hipertermiye benzemesi nedeniyle anestezi yönetimi özellik arz eder. Nöroleptik malign sendromda, psikotik semptomların tedavisinde elektrokonvülzif tedavi kullanılan bir tedavi yöntemidir. Elektrokonvülzif tedavide kas gevşetici olarak kullanılan süksinilkolin, malign hipertermi şüphesi olan hastalarda dikkatli kullanılması gereken bir ajandır. Son yıllarda suggammadeksin kullanıma girmesiyle nondepolarizan kas gevşeticiler antagonize edilme kolaylığı ile güvenle kullanılmaya başlanmıştır. Bu olgu sunumunda nöroleptik malign sendromlu hastanın elektrokonvülzif tedavisi için anestezi yönetiminde rokuronyum-suggammadeks kullanılmasını literatür ışığında tartışmayı amaçladık.Öğe Postoperative Cognitive Dysfunction in Living Liver Transplant Donors(Baskent Univ, 2014) Bucak, Nizamettin; Begec, Zekine; Erdil, Feray; Toprak, Huseyin Ilksen; Cumurcu, Birgul Elbozan; Demirtas, Yasemin; Yologlu, SaimObjectives: Postoperative cognitive dysfunction is a serious complication that may be associated with increased mortality. Living-donor liver transplant includes major surgery for the donor. The purpose of this study was to evaluate preoperative and postoperative cognitive function of liver donors in living-donor liver transplant. Materials and Methods: In 102 patients who had hepatectomy for liver transplant donation, preoperative and postoperative (1 week) neuropsychologic tests were performed including the Trail Making Test, the Stroop effect, score on the Beck Depression Inventory, and the mini-mental state examination. Results: Liver transplant donors had significantly lower mean Trail Making A Test duration and greater mean Trail Making B Test error number after than before surgery. The mean Stroop effect reading durations (black and white reading; reading colored words) were significantly greater after than before surgery; the mean time difference between naming the colors of colored words minus reading colored words, and the error number, were smaller after than before surgery. The mean score on the Beck Depression Inventory and mini-mental state examination score were similar before and after surgery. Conclusions: Mild frontal lobe dysfunction may be present in liver donors at 1 week after surgery, and postoperative attention problems may be experienced by these patients.