Yazar "Burak, Feza" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aortic coarctation in pregnancy(GORM:Gynecology Obstetrics & Reproductive Medicine, 2002) Burak, Feza; Atmaca, Ruşen; Durmuş, Mahmut; Boz, Mehmet; Kafkaslı, AyşeÖz: Aort koarktasyonu konjenital kalp hastalıkları arasında yaklaşık %5-7 sıklığında saptanır. Klinik tanı femoral arter pulsasyonunun alınamaması, koarktasyonun distalindeki bölgede düşük arteriyel kan basıncı ve proksimalindeki alanlarda hipertansiyon saptanması ile konur. Hastalığın çoğunun erkeklerde saptanması ve tanı konan olguların çocukluk döneminde cerrahi olarak düzeltilmesi nedeniyle gebelikte görülme insidansı düşüktür. Gebelik aortik rüptür veya diseksiyon ve Willis anevrizma rüptürüne bağlı serebral hemoraji riskini artırdığı için maternal morbidite oldukça yüksektir. Konsepsiyon öncesi cerrahi onarım, gebelik boyunca aortik komplikasyon gelişiminin yanısıra, intrauterin gelişme geriliği ve konjenital kalp hastalığı gibi fetal komplikasyonları da azaltır. Gebeliğin prognozu biküspid aortik valv gibi enfektif endokardite neden olabilen diğer malformasyonların varlığına bağlıdır. Komplike olmayan koarktasyon ve gebelik olgularında vajinal doğum genelikle problemsiz seyreder, sezaryen komplike olgularda ve obstetrik endikasyon varlığında yapılır. Gebelik ve aort koarktasyon birlikteliği nadir görüldüğü için olgu sunumu olarak hazırladık ve literatürü gözden geçirdik.Öğe Chronic pelvic pain associated with pelvic congestion syndrome and the benefit of Daflon 500 mg: a review(Laboratoires Servier, 2009) Burak, Feza; Gunduz, Tonguc; Simsek, Mehmet; Taskin, OmurChronic pelvic pain is common in women of childbearing age and causes disability and distress, which result in significant costs to health services. A specific diagnosis for the condition is often difficult because the pain may be of abdominal, neurogenic, or psychogenic origin, or may be caused by other pelvic conditions such as endometriosis, pelvic inflammatory disease, and ovarian cysts. Due to the possible interlinked factors, no diagnosis is made in 60% of patients.(1) The pathogenesis of chronic pelvic pain is poorly understood. The vascular hypothesis offers the most likely explanation for chronic pelvic pain, which is thought to arise from overdistension of the pelvic venous system in which blood flow is markedly reduced. In pelvic congestion syndrome (PCS), pelvic varices are seen in a significant proportion of patients and may be the underlying etiology of chronic pelvic pain.(1) Undetected severe diseases such as endometriosis, adhesions, interstitial cystitis, active chronic pelvic inflammatory disease, and irritable bowel syndrome may cause pain and should be excluded to confirm a diagnosis of PCS. Investigation using laparoscopy is controversial since it often reveals no obvious cause of pain. Complementary investigation uses selective ovarian venography, which is commonly recommended by gynecologists. Newer, noninvasive methods such as magnetic resonance imaging and duplex ultrasound are gaining favor for the diagnosis of pelvic varices. Using the example of micronized purified flavonoid fraction (MPFF, Daflon 500 mg, Servier, France), this review will provide an update on the diagnosis and management of PCS and on the benefits of MPFF 500 mg in the treatment of pelvic pain.Öğe Combined cervical and vaginal reconstruction with prefabricated pudendal thigh flap in a case with cervical and vaginal agenesis (MURCS syndrome)(Lippincott Williams & Wilkins, 2008) Gurlek, Ali; Aslan, Serkan S.; Firat, Cemal; Otturk-Ersoz, Ayse; Burak, FezaIn the presence of functional endometrium, in addition to the construction of anatomically, functionally normal and sensitive neovagina and cervix, the preservation of the uterus for future possible pregnancies must also be considered as the main goal in this process. So far.. hysterectomy was the general treatment modality in such cases. For maintaining cervical patency, there were no reports in the literature related to cervical prefabrication using flaps. In this report we present a case with cervical and vaginal agenesis (MURCS syndrome). In this case combined cervical and vaginal reconstructions were successfully performed by using bilateral pudendal thigh flaps; a real-like cervix and cervical canal had been previously prefabricated on the distal part of one of the pudendal thigh flaps. Sensitivity and function were both preserved and maintained at the end of this operation.Öğe Hormon replasman tedavisinin patella kartilaj volümü üzerine etkisi(Romatizma Dergisi (. Turkish Journal of Rheumatology), 2005) Baysal, Özlem; Altay, Zühal E.; Öner, Tülay; Baysal, Tamer; Burak, Feza; Yoloğlu, SaimÖz: Semptomatik diz osteoartritinin (OA) sıklıkla patellofemoral OA ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Patellofemoral OA'in kadınlarda erkeklerden daha fazla görülmesi seks hormonu farklılığının hastalık üzerinde etkili olabileceğini düşündürmektedir. Postmenopozal kadınlarda hormon replasman tedavisinin (HRT), OA insidans ve prevalansı üzerine etkili olduğunu destekleyen epidemiyolojik veriler olsa da HRT'nin patellofemoral OA üzerine etkisi tam olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada amacımız; HRT almayan (kontrol) ve alan postmenopozal kadınlarda, HRT kullanımının patella kartilaj hacmi üzerine etkisini kartilaj hacmi ölçümü ile değerlendirmekti.HRT almamış 23 olgu (kontrol), 5 yıldan kısa süre HRT almış 21 olgu ve 5 yıldan uzun süre HRT almış 15 olgunun patella kartilaj hacimleri manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemi kullanılarak ölçüldü. HRT almayan kontrol grubu ile uzun süre (>5 yıl) HRT alan posimenopozal kadınların patella kartilaj hacimleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p= 0.001). Çalışma sonucu elde ettiğimiz veriler, özellikle uzun süre (>5 yıl) HRT kullanımının patella kartilajı üzerine koruyucu etkisi olabileceğini göstermektedir.Öğe Karın duvarında endometriozis eksterna : olgu sunumu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Burak, Feza; Atmaca, Ruşen; Aydın, Abdullah; Ertaş, ErtuğrulDaha önce bir kez sezaryen geçiren 30 yaşında bir kadın hastanın karın duvarında, eski insizyon yerinden ilişkisiz olarak gelişen ve total eksizyonla tedavi edilen bir e ks t er nal endometriozis vakası sunuldu.Öğe Suçiçeğine bağlı hemiparalizi: Bir vaka takdimi(Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 1998) Burak, Feza; Gökdeniz, Remzi; Balat, Özcan; Taşkın, ÖmürÖz: Bu çalışmada, geç dönemde başvuran ve hiçbir hormon replasman tedavisi veya kemik doku üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopozal kadınlarda verilecek östrojen replasmanının etkileri araştırıldı. Hastalar 25'er kişilik 3 gruba ayrıldılar. Grup I'e HRT, Grup Il'ye alendronat sodyum + Ca++ , Grup III'e kemik doku üzerine etkisi olmayan bir placebo ilaç verildi. Hastalar; L2 , L3 , L4 vertebralar , femur , trokhanter ve Wards bölgelerinin dansitometrik ölçümleriyle, idrar Ca / Cre oranlarıyla ve kan lipid / lipoprotein seviyeleriyle izlendi. 6 aylık tedaviyi takiben; HRT alan grupta vertebralarda % 11 , Wards bölgesinde % 4.6'lık kemik kitle artışı, alendronat sodyum + Ca++alan grupta vertebralarda % 8 .Wards bölgesinde % 4.6 kemik kitle artışı, tespit edildi. İdrar Ca / Cre oranlarında ise Grup I'de % 37.8 azalma, Grup II'de %30.3 azalma, Grup III'de ise % 4.4 azalma saptandı. Total kolesteroldeki % 3.2'lik düşüş, HDL-C'deki %7.8'lik artış ve LDL-C'deki %10.4'lük düşüş de HRT ile kardiyovasküler hastalık riskinde azalma gerçekleştirildiğine işaret etmektedir. Sonuç olarak ; geç dönemde başvuran ve belirgin osteoporozu olan postmenopozal kadınlarda dahi tedaviye kontrendikasyon yoksa HRT ile başlanılması gerektiği ; bunun osteoporozu tedavi etmede veya en azından durdurmada etkili olduğu ve aynı zamanda kardiyoprotektif bir tedavi olduğu sonucuna varılmaktadır .Öğe Turner sendromunun eşlik ettiği bir kistik higroma olgusu(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Özcan; Atmaca, Ruşen; Balat, Ayşe; Burak, Feza; Saraç, KayaKistik higroma konjenital bir anomali olup %1.7-5 arasında görülür. Kromozomal anomalilerle, sıklıkla da Turner sendromııyla birarada olabilmektedir. USG yardımıyla erken dönemde prenatal tanısı mümkündür. Bu makalede prenatal dönemde tanı alan ve Turner sendromunun eşlik ettiği kistik higromalı bir olgu sunuldu.Öğe Uzun süre tedavi almamış postmenapozal kadınlarda geç evrede başlanan östrojen replasman tedavisinin kemik mineral yoğunluğuna etkisi: ( Prospektif, randomize, placebo kontrollü çalışma )(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 1998) Burak, Feza; Gökdeniz, Remzi; Balat, Özcan; Taşkın, ÖmürÖz: Bu çalışmada, geç dönemde başvuran ve hiçbir hormon replasman tedavisi veya kemik doku üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopozal kadınlarda verilecek östrojen replasmanının etkileri araştırıldı. Hastalar 25'er kişilik 3 gruba ayrıldılar. Grup I'e HRT, Grup Il'ye alendronat sodyum + Ca++ , Grup III'e kemik doku üzerine etkisi olmayan bir placebo ilaç verildi. Hastalar; L2 , L3 , L4 vertebralar , femur , trokhanter ve Wards bölgelerinin dansitometrik ölçümleriyle, idrar Ca / Cre oranlarıyla ve kan lipid / lipoprotein seviyeleriyle izlendi. 6 aylık tedaviyi takiben; HRT alan grupta vertebralarda % 11 , Wards bölgesinde % 4.6'lık kemik kitle artışı, alendronat sodyum + Ca++alan grupta vertebralarda % 8 .Wards bölgesinde % 4.6 kemik kitle artışı, tespit edildi. İdrar Ca / Cre oranlarında ise Grup I'de % 37.8 azalma, Grup II'de %30.3 azalma, Grup III'de ise % 4.4 azalma saptandı. Total kolesteroldeki % 3.2'lik düşüş, HDL-C'deki %7.8'lik artış ve LDL-C'deki %10.4'lük düşüş de HRT ile kardiyovasküler hastalık riskinde azalma gerçekleştirildiğine işaret etmektedir. Sonuç olarak ; geç dönemde başvuran ve belirgin osteoporozu olan postmenopozal kadınlarda dahi tedaviye kontrendikasyon yoksa HRT ile başlanılması gerektiği ; bunun osteoporozu tedavi etmede veya en azından durdurmada etkili olduğu ve aynı zamanda kardiyoprotektif bir tedavi olduğu sonucuna varılmaktadır .Öğe Uzun süre tedavi almamış postmenopozal kadınlarda geç evrede başlanan östrojen deplasman tedavisinin kemik mineral yoğunluğuna etkisi: prospektif , randomize , placebo kontrollü çalışma(İnönü Üniversitesi, 1998) Burak, FezaMenopoz terimi , adetlerin kalıcı olarak kesilmesi anlamında kullanılmakta olup , bundan sonraki postmenopoza! dönem osteoporoz , kardiyovasküler hastalıklarda artış , genito-üriner atrofı , psikosomatik bozukluklar ve dejeneratif değişimler ile kadm hayatının üçte birini kabusa dönüştürebilmektedir. Özellikle osteoporoz bu dönemin en önemli problemlerinden biridir. M aks imal kemik kitlesine 30 yaş civanda sahip olan kadınlar, bu yaştan sonra kemik kitlesini artıramaz ancak koruyabilirler ve menopozla birlikte oluşan östrojen eksikliği ile özellikle ilk 3-5 yılda hızlı bir kemik kaybma uğrarlar. Bu nedenle osteoporozun önlenmesi için tedavinin erken dönemlerde başlanması ve kadınların bu konuda bilgilendirilmesi gerekmektedir. Ancak bazen hastalar erken dönemde başvurmak yerine rahatsızlıkları şiddetlendiğinde veya komplikasyonlar geliştiğinde başvurmaktadır . Bu çalışmanın amacı ; geç dönem başvuran ve hiçbir hormon replasman tedavisi veya kemik doku üzerine etkili antirezorptif ajan tedavisi almamış postmenopoza! kadınlarda verilecek östrojen repl asm anının etkilerini gözlemektir.Öğe Vulvovajinal kandidiyazis tedavisinde sistemik tek-doz ile lokal tek- doz antifungal tedavinin etkinliği(1996) Sönmez, A. Süha; Sönmez, Emine; Buhur, Ali; Burak, Feza; Taşkın, ÖmürTüm kadınların %75'inin ömürleri boyunca en az bir kez vulvovajinal kandidiyazis ile karşılaşacakları düşünülürse böyle büyük bir hasta sayısını tedavi etmenin hem maliyet hem de iş gücü kaybı açısından oldukça önemli bir sorun olarak devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle bu hasta populasyonunda tedavi süresinin kısaltılması önemlidir. Buradan hareketle, bu prospektif çalışma seçilen tek-doz sistemik ve lokal tedavinin etkinliğini araştırmak amacıyla planlanmıştır. Klinik ve mikrobiyolojik olarak kandida vajinitis tesbit edilen, reprodüktif çağda, 92 hasta çalışmaya dahil edildi. Bunlardan gebe olmayan 37 tanesine sistemik (peroral) tek doz flukonazol (150 mg/1 gün), 40 tanesine lokal (intravajinal) tek doz izokonazol (300 mgl' 1 gün)verildi. Lokal uygulama yapılan hastaların 25 tanesi gebe olup 2. veya 3. trimesterde idi. 15 hasta ise kontrol grubu olarak seçildi ve uzun süreli sistemik ketokonazol (400 mg/gün) 5 gün süreyle verildi. Hastalar tedaviden 10 gün sonra kontrole çağrıldı ve vajen kültürü alındı. Sistemik tedavi alan 37 hastanın 4 . 34'ünde (%91.8), lokal tedavi alan 40 hastanın 33'ünde (%82.5) semptomatik ve mikolojik tam iyileşme tesbit edildi. Uzun süreli tedavi grubunda ise 15 hastanın 13'ü (%86.6) tam şifa buldu. Gruplar arasında istatistiksel yönden anlamlı fark bulunamadı (p>0.05, Fisher kesin ki-kare testi). Sonuç olarak uzun süreli sistemik tedavinin, sistemik ve lokal tek doz tedaviye üstün olmadığı tesbit edildi. Tedavi süresi ve yan etkiler açısından kısa süreli tedavinin daha kazançlı bulunması nedeniyle tercih edilmesi gerektiği sonucuna varıldı. [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(2):93-96]Öğe Vulvovajinal kandidiyazis tedavisinde sistemik tek-doz ile lokal tek- doz antifungal tedavinin etkinliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Sönmez, A.Süha; Sönmez, Emine; Buhur, Ali; Burak, Feza; Taşkın, ÖmürTüm kadınların %75’inin ömürleri boyunca en az bir kez vulvovajinal kandidiyazis ile karşılaşacakları düşünülürse böyle büyük bir hasta sayısını tedavi etmenin hem maliyet hem de iş gücü kaybı açısından oldukça önemli bir sorun olarak devam ettiği görülmektedir. Bu nedenle bu hasta populasyonunda tedavi süresinin kısaltılması önemlidir. Buradan hareketle, bu prospektif çalışma seçilen tek-doz sistemik ve lokal tedavinin etkinliğini araştırmak amacıyla planlanmıştır. Klinik ve mikrobiyolojik olarak kandida vajinitis tesbit edilen, reprodüktif çağda, 92 hasta çalışmaya dahil edildi. Bunlardan gebe olmayan 37 tanesine sistemik (peroral) tek doz flukonazol (150 mg/1 gün), 40 tanesine lokal (intravajinal) tek doz izokonazol (300 mg/ 1 gün)verildi. Lokal uygulama yapılan hastaların 25 tanesi gebe olup 2. veya 3. trimesterde idi. 15 hasta ise kontrol grubu olarak seçildi ve uzun süreli sistemik ketokonazol (400 mg/gün) 5 gün süreyle verildi. Hastalar tedaviden 10 gün sonra kontrole çağrıldı ve vajen kültürü alındı. Sistemik tedavi alan 37 hastanın 34’ünde (%91.8), lokal tedavi alan 40 hastanın 33’ünde (%82.5) semptomatik ve mikolojik tam iyileşme tesbit edildi. Uzun süreli tedavi grubunda ise 15 hastanın 13’ü (%86.6) tam şifa buldu. Gruplar arasında istatistiksel yönden anlamlı fark bulunamadı (p>0.05, Fisher kesin ki-kare testi). Sonuç olarak uzun süreli sistemik tedavinin, sistemik ve lokal tek doz tedaviye üstün olmadığı tesbit edildi. Tedavi süresi ve yan etkiler açısından kısa süreli tedavinin daha kazançlı bulunması nedeniyle tercih edilmesi gerektiği sonucuna varıldı.