Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Daldal, Nilgün" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 64
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Akşemseddin İşitme Engelliler İlköğretim Okulu öğrencilerinde bağırsak parazitleri ve baş biti görülme sıklığı
    (2007) Atambay, Metin; Karaman, Ömer; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem; Yoloğlu, Saim; Daldal, Nilgün
    Öz: Parazit hastalıkları, büyüme ve gelişmenin en önemli dönemlerinde olan çocukları etkilemektedir. Çocuklarda malnutrisyon, malabsorbsiyon, zihinsel ve sosyal uyum bozukluğu gibi önemli rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Ülkemizde de bağırsak parazitleri önemli bir sağlık sorunu olup, çocukların toplu yaşadığı kreş, anaokulu ve diğer okullarda daha sık görülmektedir. Araştırmada işitme engelliler ilköğretim okulu öğrencilerinde paraziter etkenlerin yaygınlığının belirlenmesi ve tedavisi amaçlanmıştır. İşitme engelli öğrencilerden 2003-2004 öğretim yılında 117 dışkı ve selofanlı lam yöntemiyle perianal bölge materyali alınarak incelenmiş, ayrıca öğrencilerde baş biti erişkini ve yumurtaları aranmıştır. Çalışmada 53 (%45,3) bağırsak paraziti ve 6 (%5,1) baş biti gözlenmiştir. Hastaların tedavileri yapılmış ve korunma yolları hakkında bilgi verilmiştir. Altı ay sonra tekrar aynı öğrenciler kontrol edilmiş 24 (%20,5) bağırsak paraziti ve 2 (%1,7) baş biti gözlenmiştir. Sonuç olarak paraziter hastalıklarda anlamlı bir düşüş gözlenmiştir (bağımlı örneklerde ki-kare testi P<0.05). Bu nedenle okullarda bağırsak paraziti ve baş biti açısından sağlık taramalarının yapılması ve tedavi ile eğitime önem verilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Alerjik deri testi ile ev tozu akarı arasındaki ilişki
    (2006) Atambay, Metin; Aycan, Özlem; Yoloğlu, Saim; Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün
    Öz: 1960 yılından beri ev tozu akarlarının allerji ile ilişkileri ve bunların solunum yolu ile ilgili hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Ev tozu akarları çok çeşitli olup tıbbi önemi ve morfolojik özellikleri itibarıyla en iyi bilinenleri Dermatophagoides pteronyssinus (Trouessart, 1897) ve Dermatophagoides farinae (Hughes, 1961)'dir. Allerjik hastalıklarda akarların rolünün belirlenmesi için deri testleri kullanılmaktadır. Bu testlerde, D. pteronyssinus ve D. farinae'ye ait antijenler kullanılmaktadır. Hastaların deri testi sonuçlarının ev tozlarındaki akarların varlığıyla uyumlu olup olmadığının belirlenmesi amacıyla allerjik hastalık tanısı almış (allerjik rinit ve allerjik astım tanısı ) ve deri testi uygulanmış 49 hastanın evinden ev tozu alınarak tozda akar varlığı araştırılmış ve 23 (%46,3) evde ev tozu akarları saptanmıştır. Deri testi pozitif olan 30 hastanın 15 (%50)'inin, deri testi negatif olan 19 hastanın ise 8 (%42)'inin evlerinde akar saptanmıştır. Deri testi negatif ve pozitif olanlar arasında ev tozunda akar varlığı açısından anlamlı bir fark saptanamamıştır. (P›0,005). Sonuç olarak allerjik yakınmaları olan kişilerin deri desti negatif olsa da evlerinde akar aranması gerektiği düşünülmüştür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Beyaz farelerde karaciğer yerleşimli strobilocercosis histopatolojisi
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2010) Aydın, Nasuhi Engin; Miman, Özlem; Gül, Mehmet; Daldal, Nilgün
    Öz: Erişkini kedi ve kedigillerin bağırsağında bulunan Taenia taeniaeformis'in larval formu olan Strobilocercus fasciolaris fare ve sıçan gibi kemiricilerde yerleşmektedir. Amaç, literatürde strobilocercosis olarak tanımlanmış insan olgusunun da bildirilmiş olması nedeniyle nadir görülen bu zoonoza dikkat çekmektir. İnönü Üniversitesi Deney hayvanları laboratuarında bir bilimsel çalışmada 6 – 8 aylık sağlıklı beyaz farelerin takibi sırasında rastlantısal olarak ortaya çıktığı görülmüş olan; farelerin 9'unun karaciğerinde gelişen ve çalışmayı olumsuz etkileyen kistik oluşumlar histopatolojik olarak incelenmiştir. Haemotoxylin-eosin, periodik asit Schiff ve Masson trichrom boyamaları ile hazırlanan kesitlerin incelenmesinde ışık mikroskobu kullanılmıştır. Histopatolojik bulgu olarak kist boşluğuna kıvrılmış Strobilocercus fasciolaris ve çengelleri ayırdedilmiştir. Plazma hücreleri, makrofaj, eozinofilik infiltrasyon odakları ve fibroblastik bağ dokusunun eşlik ettiği izlenmiştir. Bu makalede Strobilocercus fasciolaris ve diğer sestod larvalarının ara konaklarda oluşturdukları histopatolojik değişiklikler tartışılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çeşitli hasta ve yaş guruplarında Demodex sp.görulme sıklığı
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2007) Aycan, Özlem M.; Otlu, Harika; Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, Metin
    Öz: Demodex folliculorum ve Demodex brevis insanda özelikle yüz bölgesindeki kıl foliküllerinde, kıl diplerinde ve derinin yağ bezlerinde yerleşen bir akardır. Çalışmada, Demodex sp’nin çeşitli alerjik deri hastalıkları , yaş ve cinsiyete göre görülme oranının belirlenmesi amaçlandı. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı’na Demodex sp. aranması için gelen 117 rosacealı, 29 akne vulgarisli ve 51 diğer alerjik şikayetliler olmak üzere toplam 197 hasta Standart Yüzeyel Deri Biyopsisi (SYDB)Yöntemi ile incelendi. 197 hastanın 97 (%49,23)’sinde akar pozitif saptandı. İstatistik incelemede cinsiyete göre anlamlı bir fark saptanmazken, rosacea’da pozitiflik ve 20 yaşın altındakilerde negatiflik anlamlı derecede yüksek bulundu (p‹0,005). Sonuç olarak; çeşitli alerjik deri hastalıklarında, özellikle rosacealı hastaların 20 yaşın üstünde olmaları halinde Demodex sp. infestasyonu araştırılmasının gerekli ve önemli olacağı kanısına varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki Çocuklarda Bağırsak Parazitleri Yaygınlığının İncelenmesi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Daldal, Nilgün; Karaman, Ülkü; Aycan, Özlem Makbule; Çolak, Cemil; Miman, Özlem; Çelik, Tuncay; Atambay, Metin
    Çalışmada Malatya ili Çocuk Yuvası ve Yetiştirme Kurumundaki çocuklarda bağırsak parazitlerinin yaygınlığının araştırılması, 2000 yılında yapılan tarama ile karşılaştırılarak parazit görülme oranında değişikliğin oluşup oluşmadığının saptanması ve parazitlerden korunma yolları ile ilgili personele ve çocuklara bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 0-18 yaş arası 227 çocuktan selofanlı lam yöntemiyle perianal bölge materyali ve dışkı örneği alınmış 84’ünde (%37.0) parazit bulunmuştur. Çalışma sonucunda, 2000 ile 2007 yılları karşılaştırıldığında, parazitoz oranında anlamlı bir düşüş belirlenmiştir (p<0,05). Parazitin görülmesi ile cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Yaş grupları arasında yapılan değerlendirmede ise anlamlı bir ilişki gözlenmiştir (p<0,05). Ayrıca parazit görülme yüzdesinde (%55.0), 7-12 yaş grubu arasında da artış belirlenmiştir. Sonuç olarak ikinci taramada bağırsak parazitlerinin görülme oranının anlamlı olarak düşmesine karşın günümüzde halen bir sağlık sorunu olarak önemini koruduğu belirlenmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Derinin Enfeksiyoz ve Benign Durumlarında Histopatolojik Yöntemle Demodex spp. Araştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Karaman, Ülkü; Şener, Serpil; Çelik, Tuncay; Atambay, Metin; Aydın, Engin; Daldal, Nilgün
    Demodex türlerinin insandan insana yakın temasla bulaşarak rosacea, akne vulgaris, perioral dermatit, seboreik dermatit, mikropapüler-kaşıntılı dermatit ve blefarit patogenezinde rol oynadığı bildirilmiştir. Deodex’in tanısında genellikle selofanlı lam, deri kazıntısı, punch biyopsisi ve standart yüzeyel deri biyopsisi (SYDB) yöntemleri kullanılmaktadır. Parazitin patojenitesinin saptanabilmesi için cm2’deki akar yoğunluğu önem taşımaktadır. Çalışmada neoplasma dışı çeşitli ön tanılarla yapılan biyopsilerin histopatolojik incelemelerinde Demodex spp.’nin varlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla histopatolojik incelemesi yapılmış ve demodex görülmemiş 95 biyopsi örneği Hematoksilen- Eosin (HE) yöntemiyle boyanarak demodex pozitifliği açısından değerlendirilmiş ve 41’inde (%43.2) parazite rastlanmıştır. Histopatolojik inceleme için yapılan ön hazırlık aşamalarının ve boyama işlemlerinin demodexlerin görülmesini engellemediği ancak parazit yoğunluğunun SYDB ile belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Enterobius vermicularis ile enfekte hastalarda rnalondialdehid, glutatyon ve nitrik oksit düzeyleri
    (Mikrobiyoloji Bülteni, 2010) Kıran, Tuğba Raika; Karaman, Ülkü; Çolak, Cemil; Karabulut, Aysun Bay; Daldal, Nilgün
    Öz: Başlık (İngilizce): Malondialdehyde, glutathione and nitric oxide levels in patients vvith Enterobius vermicularis infection Öz (İngilizce): The aim of this study was to investigate the levels of malondialdehyde (MDA) and nitric oxide (NO) which are indicators of oxidative stress and also the level of glutathione (GSH) which is an antioxidant molecule, in patients with Enterobius vermicularis infection. A total of 41 patients (mean age: 36.4 years; 31 were male) and 40 healthy controls (mean age: 40.2 years; 28 were male) were included to the study. None of the patients and controls have had history of hormone/steroid drug use, smoking and alcoholism. The mean level of GSH in patient and control groups were found 1.17 ± 0.02 nmol/l and 2.49 ± 0.10 gmol/l; MDA 26.97 ± 2.06 Timol/I and 19.47 ± 2.25 rimol/l; NO 20.74 ± 0.60 umol/dl and 17.83 ± 0.50 umol/dl, respectively. The mean GSH level in patient group was statistically significantly lower (p< 0.05) than controls, while the mean MDA and NO levels were statistically significantly higher (p< 0.05). These results indicated that the consumption of GSH was increased due to the severity of oxidative stress in patients infected with E.vermicularis. Detailed experimental and clinical studies are required to enlighten the relation of GSH in the pathogenesis of E.vermicularis infection. Since oxidative stress is increased during enterobiosis, the use of antioxidant agents (e.g. vitamins C and E) for the supportive treatment deserves evaluation.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Eozinofili hastalarda kistik ekinokokkozis seroprevalansı
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2002) Atambay, Metin; Aycan, Özlem M.; Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün
    Öz: İnsan vücudunda çeşitli organlarda larva halinin yerleşmesiyle parazitlik yapan Echinococcus granulosus'un yaptığı kistik ekinokokkozisde sessiz geçen invazyon döneminde, paraziter enfeksiyonlarda yükselebilen kan elemanlarından eozinofillerin oranının arttığı ancak enfeksiyon geliştiğinde eozinofilinin düştüğü ve kistin açılması halinde hiper eozinofıli görüleceği bildirilmektedir. Bu çalışmada eozinofili düzeyi ile hidatik kist için spesifik antikor düzeyi arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Malatya ili Devlet Hastanesi ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi hematoloji polikliniğine başvuran kistik ekinokokkozis tanısı veya ön tanısı almamış ve eozinofilisi %10-80 arasında değişen toplam 103 hastanın serumları indirekt Hemaglutinasyon tekniği (IHA) ile çalışılıp eozinofili oranlarının %10-16 arasında değişen 16'sında (%15.5) kistik ekinokokkozis IHA pozitif bulunmuştur. Kistik ekinokokkozis tanılı hastaların takibinde eozinofili düzeylerinin kullanılabileceği, eozinofilinin çok yüksek seviyelerde olmaması durumunda da, hastaların hidatik kist yönünden araştırılmasının uygun olacağı sonucuna varılmıştır. Başlık (İngilizce): Seroprevalence of cystic echinococcosis in patients with Eosinophilia Öz (İngilizce): Echinococcus granulosus occurs in various organs of the human body in the larval forms and causes a parasitic disease known as cystic echinococcosis. It has been reported that eosinophilia, during parasitic infections, reaches a high level during the silent invasion period but the level falls with the development of the cyst. Then, the level of eosinophilia rises again after the rupture of the cyst. The aim of this study was to investigate the relationship between the levels of eosinophilia and antibodies in cystic echinococcosis. The sera of 103 patients, who were admitted to the Malatya State Hospital and the haematology clinic of the Research Hospital, Faculty of Medicine, inönü University with levels of eosinophilia that ranged from 10-80%. These patients had not been given a diagnosis of hydatid cyst. Their sera were analyzed using indirect haemaglutination (IHA). Of the 103 sera, 16 (15.5%) were found to be cystic echinococcosis positive. It was concluded that eosinophilic levels may be beneficial in determination of the prognosis of patients with cystic echinococcosis and that patients with a moderate eosinophilic levels should also be examined with respect to the hydatid cyst
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The epidemiology of microsporidias in humans malatya sample
    (Turk J Med Sci 2009; 39 (2): 281-288., 2009) Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çolak, Cemil
    Aim: Microsporidias, first isolated and defined in 1857, are obligate intracellular parasites observed in animal groups and especially invertebrates. Generally homosexual patients and patients who are HIV positive and immune suppressed constitute the participants of international studies about the epidemiology of microsporidias. No previous studies about the prevalence of the parasite in Turkey have been found in the literature. This study aimed to determine the epidemiology of microsporidias in and around Malatya. Materials and Methods: Feces samples (n: 2665) from patients who presented at İnönü University Medical Faculty policlinics in 2006 with some digestive system complaints and were referred to the Parasitology Department were analyzed. The samples were analyzed using modified trichrome (MTS), Acid-Fast-Trichrome, Calcofluor, and Giemsa staining. Results: In all 226 samples (8.5%) were positive. There was a statistically significant relationship between lack of appetite, general body pruritus, immune suppression + cancer, dyspnea, and ulcerative colitis. Conclusions: It is important to check feces samples for Microsporidium spp. parasites regularly for cases including unexplained diarrhea, stomachache, lack of appetite, general pruritus, immune suppression + cancer, asthma, and ulcerative colitis, since Microsporidium spp. is not a commonly known parasite in Turkey.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The epidemiology of microsporidias in humans Malatya sample
    (Turkısh journal of medıcal scıences, 2009) Karaman, Ülkü; Daldal, Nilgün; Atambay, Metin; Çolak, Cemil
    Aim: Microsporidias, first isolated and defined in 1857, are obligate intracellular parasites observed in animal groups and especially invertebrates. Generally homosexual patients and patients who are HIV positive and immune suppressed constitute the participants of international studies about the epidemiology of microsporidias. No previous studies about the prevalence of the parasite in Turkey have been found in the literature. This study aimed to determine the epidemiology of microsporidias in and around Malatya. Materials and Methods: Feces samples (n: 2665) from patients who presented at İnönü University Medical Faculty policlinics in 2006 with some digestive system complaints and were referred to the Parasitology Department were analyzed. The samples were analyzed using modified trichrome (MTS), Acid-Fast-Trichrome, Calcofluor, and Giemsa staining. Results: In all 226 samples (8.5%) were positive. There was a statistically significant relationship between lack of appetite, general body pruritus, immune suppression + cancer, dyspnea, and ulcerative colitis. Conclusions: It is important to check feces samples for Microsporidium spp. parasites regularly for cases including unexplained diarrhea, stomachache, lack of appetite, general pruritus, immune suppression + cancer, asthma, and ulcerative colitis, since Microsporidium spp. is not a commonly known parasite in Turkey.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Eskişehir'de ev tozu akarı görülme durumu
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2008) Doğan, Nihal; Aycan, Özlem Makbule; Miman, Özlem; Atambay, Metin; Daldal, Nilgün
    Öz: Ev tozu, canlı ve cansız birçok materyalin artık ve parçalanma ürünlerinden oluşmaktadır. Ev tozundaki alerjen olan bu maddelerin en önemlisi de ev tozu akarı olup, alerjik rinit, astım, atopik dermatit ve mevsimsel keratokonjonktivit gibi alerjik hastalıklara yol açmaktadırlar. Bu çalışmada Eskişehir'de rastgele seçilen evlerde akar varlığının oranı ve bulunan akarların türlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Eskişehir'in çeşitli semtlerinden 2005 yılı şubat ayı boyunca toplam 72 evden toz örnekleri toplanmış ve tozlar Spieksma- Boezaman'ın modifiye laktik asit çöktürme yöntemiyle incelenmiştir. Toplam 12 (%16,67) örnekte akar görülmüştür. Akar türleri Dermatophagoides pteronyssinus, Chortoglyphus arcuatus ve Tyrophagus sp. olarak belirlenmiştir. Eskişehir'in ev tozu akar faunasının saptanması için daha çok sayıda örneklerle yapılacak çalışmalarda daha hassas bir oran saptanacağı, özellikle nemli evlerde daha farklı türler görülebileceği değerlendirilmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Frequency of Trichomonas vaginalis among women having vaginal discharge, in İzmir, Turkey
    (2002) Daldal, Nilgün; Ak, Mücide; Akısü, Çiler; Üstün, Şebnem; Aksoy, Ümit; Dağcı, Hande; Yazar, Süleyman
    Abstract:Giriş: Trichomoniosis, seksüel yolla bulaşan hastalıkların en yaygın olanlarından birisidir. İzmir de Trichomonas vaginalis insidansını belirlemek için vaginal akıntısı olan kadınların vagen arka torniksinden vaginal akıntı alındı. Materyal ve metod: 1613 kadının vagen arka forniksinden alınan vaginal örnekler direkt olarak, Giemsa yöntemiyle boyayarak ve CPLM bcsiyerinc ekim yapılarak incelendi. Bulgular: 1613 vaginal örneğin 248 (%15.37)'sindc T.vaginalis saptandı. Her üç yöntemle 212 hastada parazit bulunurken, 36 hastada sadece CPLM kültür yöntemi ile saptanmıştır. Tartışma: Bu çalışmada, trichomoniosis insidansı Türkiye'de daha önce yapılmış olan çalışmaların sonuçları ile karşılaştırıldı. Çalışmamızda elde edilen prevalansın diğer bazı ülkelerde yapılmış olan çalışmalarda elde edilenlerden daha yüksek olması, hastaların düşük sosyoekonomik ve kültürel düzeyine bağlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Giardiosisli hastalarda serum çinko (Zn) düzeyleri
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2007) Taşkapan, Çağatay; Atambay, Metin; Aycan, Özlem M.; Özyalın, Fatma; Yoloğlu, Saim; Miman, Özlem; Daldal, Nilgün
    Öz: Giardiosisde ortaya çıkan emilim eksikliği nedeni ile eser elementlerin düzeylerinde düşme beklenmektedir. Bu çalışmada giardiosisde serum çinko düzeyinin kontrol grubu ile karşılaştırılarak değişikliğin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya dışkı mikroskobisinde Giardia intestinalis saptanan 30 kişi ile hiçbir paraziter enfeksiyonu ve diğer hastalıkları bulunmayan 31 kişiden oluşturulan toplam 61 kişi dahil edilmiştir. İki ortalama arasındaki farkın önemlilik testine göre G. intestinalis saptanan olgularda serum çinko düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı bir düşüş görülmüştür (p<0,0001). Sonuç olarak, serum çinko düzeylerinin azaldığı olgularda paraziter hastalıkların da göz önünde bulundurulması gerektiği kanısına varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Glutathione and malondialdehyde levels in patients with hydatid cyst
    (Saudi medical journal, 2008) Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Kıran, Tuğba Raika; Çolak, Cemil; Bay Karabulut, Aysun; Çelik, Tuncay; Daldal, Nilgün
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Glutathione and malondialdehyde levels in patients with hydatid cyst
    (SAUDI MEDICAL JOURNAL, 2008) Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Kıran, Tuba; Çolak, Cemil; Karabulut, Aysun Bay; Çelik, Tuncay; Daldal, Nilgün
    OBJECTIVE: To investigate the levels of glutathione (GSH), and malondialdehide (MDA) in the sera of patients diagnosed with cyst hydatid. METHODS: Forty-six hydatid cyst patients who were indirect hemaglutination (IHA) and indirect fluorescence antibody (IFA) test positive constituted our study group in 2007. Patients diagnosed with hydatid cyst in the Inonu University School of Medicine, Department of Parasitology were re-called for the study. Forty healthy subjects who were negative for hydatid cyst by IHA and IFA methods, and who did not have any parasites on stool inspection formed the control group. The MDA level was analyzed in the sera by Uchiyama and Mihara method. The GSH activity was measured by the Ellman method. RESULTS: The GSH level was 11.31 -/+ 3.80 micromol/L and the MDA level was 67.94 -/+ 106.70 micromol/L in the study group, while they were 24.95 -/+ 6.55 micromol/L and 26.52 -/+ 19.42 micromol/L in the control group. CONCLUSION: An increase in MDA levels and a decrease in GSH activity in patients with hydatid cyst was observed.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hastanemizde Son Yedi Yıllık Toxoplasma Gondii Seropozitifliğinin Araştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Aycan, Özlem Makbule; Miman, Özlem; Atambay, Metin; Karaman, Ülkü; Çelik, Tuncay; Daldal, Nilgün
    Toxoplasma gondii is an obligate intracellular parasite occurring in both animals and humans. The disease is usually asymptomatic. In a small percentage of cases, symptoms ranging from mild to severe result. The infection is widespread in our country as in the world The aim of this study was to determine the prevalence of IgG and IgM antibody to Toxoplasma gondii in patients. In this study, betwen January 2001- December 2007, the presence of anti-Toxoplasma gondii antibodies were investigated using the ELISA and IFA technique in the sera of 4132 patients with a possible diagnosis of toxoplasmosis in Inonu Universty Medical Faculty Parasitology Department. Of 4132 specimens, 1534 (37.1%) were IgG positive and 54 (1.3%) were IgM positive. Regording to the gender1289 (84.03%) cases were women and 245 (15.97%) were men of the IgG seropositive samples, 44(81.48%) were women and 10(18.52%) were men of the IgM seropositive cases. High rate of IgG seropositivity at the women appeared statistically significant (p<0.01). The results showed that seropositivities against T.gondii is commonly found in this region and it is nescesary to pay attention to toxoplasmosis for patients in risc group.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Helmint Saptanan Hastalarda İndirekt Hemaglutinasyon Tekniği ile Kistik Ekinokokkozis Seropozitifliğinin Araştırılması
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2004) Daldal, Nilgün; Aycan, Özlem M.; Atambay, Metin; Karaman, Ülkü
    Helmintler, insanda çeşitli parazitliklere ve bunlarla ilgili hastalıklara (Helmintiyoz) neden olurlar. Kistik ekinokokkozis, Echinococcus granulosus larvalarının ara konaklara yerleşerek gelişmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Kist hidatik tanısında klinik bulgular, radyolojik ve serolojik yöntemler kullanılmaktadır. Ancak serolojik yöntemlerdeki çapraz reaksiyonlar tanıda sorun yaratmaktadır. Çalışmada; helmintli hastalarda, Echinococcosis tanısında kullanılan İndirekt Hemaglütinasyon (IHA) Tekniği ile seropozitiflik düzeyinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, dışkılarında Taenia saginata, Hymenolepis nana ve Ascaris lumbricoides yumurtaları saptanan 30 hasta serumunda IHA ile anti-Echinococ antikorları araştırılmıştır. Helmintiyozlu 30 hastanın 14 (%47)’ü pozitif bulunmuştur. T. saginata ile enfekte 14 hastanın 5 (%35)’inde, H. nana ile enfekte 12 hastanın 8 (%66)’inde ve A. lumbricoides ile enfekte 4 hastanın 1 (%25)’inde IHA pozitifliği saptanmıştır. Kist hidatik ön tanısı almış hastalardaki seropozitivite düzeyi %40 iken incelenen helmintli hastalarda %47 olarak saptanmış ve bu iki oran arasında anlamlı fark bulunamamıştır. Sonuç olarak, bazı paraziter hastalığa sahip kişilerde serolojik yöntemlerle çapraz reaksiyondan dolayı hatalı pozitifliğe rastlanabileceğinin göz önünde bulundurulmasının uygun olacağı kanısına varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hiç gebe olamayan kadınlarda (18-25 yaş grubu) tokzoplazmoz seroprevalansı
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Pala, Mukaddes; Karaman, Ülkü; Atambay, Metin; Daldal, Nilgün
    Öz: Tokzoplazmoz, zorunlu hücre içi parazit olan Toxoplasma gondü'mn oluşturduğu bir enfeksiyondur. Tokzoplazmoza hem dünyada hem de ülkemizde sıklıkla rastlanmaktadır. Enfeksiyonun dağılımında iklim, sosyoekonomik koşullar ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak farklılıklar görülmektedir. Ülkemizde tokzoplazmozun görülme sıklığı %0.7-55 arasında değişmektedir. Çalışmada doğurganlık yaşına gelmiş kadınlarda tokzoplazmoz yaygınlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 18-25 yaş grubu bekar 280 kadın serumunda ELISA ve IFAT yöntemleri kullanılarak tokzoplazmoza özgül IgG ve IgM antikorları araştırılmıştır. ELISA yöntemiyle 91 (%32.5), IFAT yöntemiyle de 66 (%23.6) tokzoplazmoza IgG seropozitifliği bulunmuş fakat IgM pozitifliğine rastlanmamıştır. Bölgede tokzoplazmoz hakkında bilgilendirme eğitimlerinin yapılması ve hamilelik öncesi parazit seropozitifliği açıdan tarama yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hiç Gebe Olmayan Kadınlarda (18-25 Yaş Grubu) Tokzoplazmoz Seroprevalansı
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Pala, Mukaddes; Karaman, Ülkü; Atambay, Metin; Daldal, Nilgün
    Tokzoplazmoz, zorunlu hücre içi parazit olan Toxoplasma gondii’nin oluşturduğu bir enfeksiyondur. Tokzoplazmoza hem dünyada hem de ülkemizde sıklıkla rastlanmaktadır. Enfeksiyonun dağılımında iklim, sosyoekonomik koşullar ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak farklılıklar görülmektedir. Ülkemizde tokzoplazmozun görülme sıklığı %0.7-55 arasında değişmektedir. Çalışmada doğurganlık yaşına gelmiş kadınlarda tokzoplazmoz yaygınlığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada 18-25 yaş grubu bekar 280 kadın serumunda ELISA ve IFAT yöntemleri kullanılarak tokzoplazmoza özgül IgG ve IgM antikorları araştırılmıştır. ELISA yöntemiyle 91 (%32.5), IFAT yöntemiyle de 66 (%23.6) tokzoplazmoza IgG seropozitifliği bulunmuş fakat IgM pozitifliğine rastlanmamıştır. Bölgede tokzoplazmoz hakkında bilgilendirme eğitimlerinin yapılması ve hamilelik öncesi parazit seropozitifliği açıdan tarama yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İndirekt hemaglutinasyon tekniğinde (IHA) insan, inek ve koyun antijenlerinin karşılaştırılması
    (Türkiye Parazitoloji Dergisi, 2002) Karaman, Ülkü; Atambay, Metin; Aycan, Özlem M.; Daldal, Nilgün
    Öz: Kist hidatik Echinococcus granulosus'un larvalarının neden olduğu bir hastalıktır. Enfeksiyon genellikle karaciğer, akciğer ve dalakta lokalize olmakla birlikte diğer organlarda da görülebilmektedir. Kist hidatik hastalığının tanısında görüntüleme yöntemleri ve indirekt immünolojik yöntemler yaygın olarak kullanılmaktadır ayrıca kist sıvısının direkt mikroskobik bakısı ile de tanı konulabilmektedir. Çalışmada, klinik yakınmaları ile İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezinin değişik polikliniklerine başvuran ve radyolojik olarak kist hidatik ön tanısı alan 8-70 yaş grubu 79 hastadan alınan serum örnekleri kullanılmıştır. IHA tekniği standart tannik asit yöntemi ile çalışılmış olup, inek, koyun, ve insan antijenlerinin duyarlılıkları karşılaştırılmıştır ayrıca hazır ticari kitle ise paralel çalışılmıştır. Çalışma sonucunda koyun antijeninin insan ve inek antijenlerine göre daha hassas sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Başlık (İngilizce): Comparison of human, cow and sheep antigens in the indirect hemagglutination technique Öz (İngilizce): Hydatid cyst is a disease which is caused by the larvae of Echinococcus granulosus. The infection may generally be observed in liver, lung, and spleen as well as other organs. The diagnosis of hydatid cyst is made by imaging methods and indirect immunologic techniques. On the other hand, direct microscopic examination of the cyst fluid makes diagnosis possible. In this study, the serum samples were derived from 79 patients ranging in age from 8-70 years and who had applied to the inönü University Medical Faculty, Turgut Özal Medical Centre because of clinical complaints. The tannic acid method was used in the MA technique and the sensitivity of cow, sheep and human antigens were compared with each other and a commercial kit. The study showed that sheep antigen is more sensitive than human and cow antigens.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • 3
  • 4
  • »

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim