Yazar "Derya, Yeşim Aksoy" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anne Yaşının İkili Tarama Testi Öncesi Kaygı Düzeyine Etkisi(2017) Özşahin, Zeliha; Derya, Yeşim AksoyAnne yaşının ikili tarama testi öncesi kaygı düzeyine etkisini saptamaktır. Gereç veYöntemler: İlişkisel-tanımlayıcı olarak tasarlanan bu araştırma, bir üniversite hastanesinin KadınDoğum Polikliniğine Haziran 2014-Şubat 2015 tarihleri arasında ikili tarama testi yaptırmak amacıylabaşvuran 232 gebe ile yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında "Durumluluk Kaygı Ölçeği"ve "kişisel tanıtım formu" kullanılmıştır. Verilerin analizinde; tek yönlü varyans analizi, Pearson korelasyonuve Cronbach's alfa Güvenirlilik analiz testi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılangebelerin yaş ortalamasının 27,35±6,42 yıl olduğu ve %15,9'unun 15-19 yaş, %65,9'unun 20-34 yaşve %18,9'unun ise >=35 yaş grubunda yer aldığı saptanmıştır. Yaş ve Durumluluk Kaygı Ölçeği puanlarıarasında pozitif yönde orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu (r=0,572)(p<0,001) belirlenmiştir. Gebelerin yaş grupları ile Durumluluk Kaygı Ölçeği puan ortalamaları arasındakifarkın anlamlı olduğu, 35 yaş ve üzeri grupta yer alan gebelerin Durumluluk Kaygı Ölçeğipuan ortalamasının, 15-19 ve 20-34 yaş grubunda yer alan gebelerdeki Durumluluk Kaygı Ölçeğipuan ortalamalarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu saptanmıştır(p<0,05). Sonuç: İkili tarama testi yaptırmak amacıyla başvuran gebelerde yaş arttıkça kaygı düzeyininde arttığı belirlenmiştir. Bu bağlamda, sağlık profesyonelleri tarafından prenatal tarama testiöncesi yapılan değerlendirme, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin tamamında yaş faktörünün dikkatealınarak hareket edilmesi ve oluşabilecek kaygı düzeyini azaltmaya yönelik girişimlerin budoğrultuda planlanması önerilmektedir.Öğe Assessment of the views of undergraduate students about female body and sexual life inpregnancy and the postpartum period(DUZCE UNIV, KONURALP YERLESKESI, DUZCE, 81620, TURKEY, 2018) Derya, Yeşim Aksoy; Uçar, Tuba; Erdemoğlu, Çiğdem; Yılmaz, Ayşe Nur; Sönmez, AyşeObjective: In this study, we aimed to determine the views of undergraduate students about the female body and sexual life during pregnancy and the postpartum (PP) period. Methods: This descriptive study was conducted with 466 students from a public university in the spring semester of the academic year of 2015-2016. The data were collected using a questionnaire. Statistical analyzes included means, standard deviations, percentage distributions and chi-square test Results: The rates of female and male students who stated that pregnancy suits the female body were 56% and 36.1%, respectively. In contrast, the rates of female students who stated that the PP period does not suit the female body were 40.3%. We found similar ratios of female (50.7%) and male (57.9%) students regarding the opinion that pregnancy adversely affects sexual life, which was explained in first options: "Sexual intercourse during pregnancy may harm the baby". The only positive option about sexual life in the PP period was "Incision/episiotomy in the birth canal makes sexual intercourse easier / reduces pain" with participation rates of 85.7% and 16.6% in female and male graduates, respectively. Additionally, vaginal birth, episiotomy and breastfeeding were listed as factors that adversely affect sexual life in the PP period. Conclusion: It was concluded that physical changes in the PP period caused aesthetic concerns for female students, while male students had a more negative attitude towards sexual life during pregnancy, and negative opinions about sexual life in the PP period were widespread among the undergraduate students.Öğe DOĞUMHANEDE ÇALIŞAN EBELERDE İŞE BAĞLI GERGİNLİK DÜZEYİ İLE TÜKENMİŞLİK, ÖRGÜTSEL BAĞLILIK VE ÖRGÜTSEL ADALET DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ(2020) Ünver, Hacer; Derya, Yeşim Aksoy; Uçar, TubaDoğumhaneler ebelerin sıklıkla stres yaratıcı olaylarla karşılaştıkları ve ruhsal olarak zorlukların yoğunyaşandığı en önemli alanlardandır. Bu araştırma; doğumhanede çalışan ebelerde işe bağlı gerginlik düzeyi iletükenmişlik, örgütsel bağlılık ve örgütsel adalet düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır.İlişkisel tanımlayıcı nitelikteki bu araştırma Kasım 2017–Ocak 2018 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Buaraştırma, Türkiye’nin doğusunda bulunan bir ildeki kamu hastaneler birliğine bağlı 8 hastanenindoğumhanelerinde çalışan 156 ebe ile yürütüldü. Veriler kişisel tanıtım formu, işe bağlı gerginlik ölçeği, örgütselbağlılık ölçeği, örgütsel adalet ölçeği ve Maslach tükenmişlik envanteri ile toplandı. Verilerindeğerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin yanı sıra pearson korelasyon analizi kullanıldı. Buaraştırmada; işe bağlı gerginlik düzeyi arttıkça duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeyinin önemli düzeydearttığı, buna karşın kişisel başarının, örgütsel devamlı bağlılık düzeyinin ve örgütsel adaletin önemli düzeydeazaldığı saptandı (p<0.05). Ebelerde işe bağlı gerginlik, duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın örgütsel adaletdüzeyini azaltan önemli değişkenler olduğu görüldü. Buna karşın ebelerde işlemsel adalet düzeyi arttıkçaduygusal ve devamlı bağlılık düzeyinin de arttığı belirlendi (p<0.05). Bu araştırmada işe bağlı gerginlik vetükenmişliğin örgütsel adalet düzeyini etkileyen önemli yordayıcılar olduğu ve işlemsel adalet algısı arttıkçaörgütsel bağlılığın da arttığı belirlendi.Öğe The Effect of Social Media Addiction on Premenstruel Syndrome and Sleep Quality(2023) Özşahin, Zeliha; Santur, Sinem Güven; Derya, Yeşim AksoyObjective: This study was conducted to determine the impact of social media addiction on premenstrual syndrome (PMS) and sleep quality. Material-Method: The study population consisted of female students enrolled in the Health Sciences Faculty of a public university (n=884). Data were collected using the "Personal Information Form," "Social Media Addiction Scale (SMAS)," "Premenstrual Syndrome Scale (PMSS)," and "Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI)" instruments. Descriptive statistics, Pearson correlation analysis and Linear Regression Analysis were used for statistical evaluation. Results: The mean age of the students was 20.40±1.65, and the mean age of menarche was 13.42±1.60. The mean total score for PMSS was 129.57±37.75, the mean total score for SMAS was 12.93±4.84, and the mean score for PSQI was 13.22±2.04. The correlation analysis revealed a positive relationship between SMAS and the total scores of PMSS and PSQI (r=.325, p=.000; r=271, p=.000). In addition, as a result of the regression analysis, a 1-unit change in the social media addiction scale score causes a positive increase of .325 units (?) on the total score of the premenstrual syndrome scale and a positive increase of 0.444 units (?) on the total score of the PSQI. Conclusion: Social media addiction was found to be an effective variable in increasing premenstrual syndrome symptoms and poor sleep quality.Öğe The Relationship Between Sense of Honor and Tendency to Violence in Premarital Couples: A Comparative Study in Terms of Gender(2022) Altıparmak, Sümeyye; Kızrak, Sümeyya Betül; Karakayalı, Çiğdem; Derya, Yeşim AksoyAim: This research was conducted to compare the relationship between the sense of honor towards women and the tendency to violence in premarital couples in terms of genders. Material and Method: The sample of this cross-sectional and comparative study consisted of 215 (Female=119, Male=96) people who applied to a public health center in eastern Turkey for their wedding ceremony. Data; The Personal Information Form was collected with the “Honor Concept Perception Toward Women Scale” (KINATO) and the “The Violence Tendency Scale” (VTS). In statistical evaluation; mean, standard deviation, percentile distribution, Cronbach’s alpha and pearson correlation analysis were used. Results: It was determined that the total mean score of KINATO was 54.15±15.89 in premarital women and 62.31±13.85 in men, and both genders had an undecided and traditional attitude in terms of honor. It was determined that the total point average and all sub-dimensions of KINATO and the VTS of the men in the premarital period were significantly higher than those of the women (pÖğe Relationship Between Social Gender Perception and Use of Family Planning Among Married Men in Eastern Turkey(2020) Boybay Koyuncu, Saadet; Derya, Yeşim Aksoy; Taşhan, Sermin TımurAbstract: Objective: The present study was conducted to determine the relationship between social gender perception and use of family planning among married men. Material and Methods: This relational descriptive study consisted of 354 males admitted to Family Health Center (FHC). The present study was conducted at 1st FHC in Adiyaman province in the eastern Turkey between May 22, 2017 and January 22, 2018. The population of the study consisted of 4345 married men aged 20 to 55 years registered at this FHC. Power analysis determined the sample size of the study as at least 354 individuals with an error level of 0.05, a confidence level of 95%. Results: In the study, the Female Gender Roles score was 21.3 ± 5.3 for males using a family planning (FP) method, whereas 18.7 ± 5.9 for those who did not use (p <0.05 p=0.001). Moreover, mean Traditional Gender Roles score was higher in males using a FP method (23.1 ± 6.4) than those who did not use (20.8 ± 6.4) (p <0.05 (p=0.001). It was determined that males, who used any FP method and stated that responsibility for using a FP belongs to both genders, had a more egalitarian attitude towards gender role. Conclusion: These results suggest that gender perception of married men has impact on the use of family planning.Öğe TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNE İLİŞKİN TUTUMLARIN CİNSEL TABULARA ETKİSİ(Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2017) Derya, Yeşim Aksoy; Taşhan, Sermin Timur; Uçar, Tuba; Karaaslan, Tuba; Tunç, Özgül AkbaşÖz: Bu araştırma ile ebelik ve hemşirelik bölümü öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarının cinsel tabulara etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, Ocak-Mart 2013 tarihleri arasında bir kamu üniversitesinin Sağlık Yüksekokulunda öğrenim gören ve araştırmaya katılmayı kabul eden 640 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Veriler, “Kişisel Bilgi Formu”, “Toplumsal Cinsiyet Rolleri Tutum Ölçeği (TCRTÖ)” ve “Cinsel Tabulara Yönelik Soru Formu” aracılığı ile elde edilmiştir. %26,4’ü ebelik ve %73,6’sı hemşirelik bölümü öğrencisi olan katılımcıların yaş ortalaması 20.65±2.04, %79,2’si kız ve %35,3’ü ikinci sınıf öğrencisi olup %89,2’si gelirinin giderine eşit olduğunu belirtmiştir. İçinde yaşanılan toplumun cinsellik açısından baskılayıcı bir yapıya sahip olunduğunu belirtenlerin oranı %52,2, hem kadın hem de erkeğe ait tabuların toplumda yer aldığını belirtenlerin oranı %59,4’dür. Öğrencilerin %92,8’i kültürel yapı %74,6’sı ise dini yapı nedeni ile cinsel tabuların oluştuğunu belirtmiştir. Kız öğrencilerin TCRTÖ puan ortalamasının 144.68±17.99, erkek öğrencilerin TCRTÖ puan ortalamasının 118.09±18.35 olduğu ve gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir. “Homoseksüellik”, “kadın için mastürbasyon”, “kadın için bekaretin (kızlık zarı) bozulması”, “kadının evlilik dışı cinsel ilişki yaşaması”, “kadın için çok eşli yaşam”, “kadının erkeği aldatması” ifadelerini toplumsal bir tabu olarak görenlerin TCRTÖ puan ortalamalarının bu ifadeleri toplumsal bir tabu olarak görmeyenlere oranla anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu ve bu öğrencilerin toplumsal cinsiyet rolleri açısından daha eşitlikçi tutuma sahip oldukları saptanmıştır. Başlık (İngilizce): THE EFFECT ON SEXUAL TABOOS OF ATTITUDES OF TOWARDS GENDER ROLES Öz (İngilizce): The purpose of this study is to determine the effect of attitudes displayed by nursing and midwifery students towards gender roles on sexual taboos. This descriptive study was conducted on 640 students who were studying at Health High School of a state university between January and March 2013 and agreed to participate in the study. The data were collected by using “Personal Introduction Form”, “Gender Roles Attitude Scale (GRAS) and the “Questionnaire on Sexual Taboos”. While 26,4% of the students were midwifery students, 73,6% were nursing students and the average age of the students was 20.65±2.04. 79,2% of the students were female, 35,3% were the second-year students, and 89,2% stated that they had an income equal to their expenses. The rate of those stating that the society they lived in had an oppressive structure was 52,2%; on the other hand, the rate of those indicating that there were taboos both related to both women and men in the society was 59,4%. While 92,8% of the students stated that the sexual taboos emerged due to the cultural structure, 74,6% stated that the sexual taboos emerged due to the religious structure. It was determined that while the GRAS mean score of female students was 144.68±17.99, the GRAS mean score of male students was 118.09±18.35; and the difference between groups was statistically significant. It was found that those who considered the statements “homosexuality”, “masturbation for woman,” “hymen defloration for woman”, “woman's having an extramarital affair”, “polygamous life for woman” and “woman cheating on man” as a social taboo had higher mean scores of GRAS in a significant way compared to those who do not consider these statements as a social taboo and these students had a more egalitarian attitude in terms of gender roles.Öğe Üniversite Öğrencilerinde Menstrual Semptom Yaşama Durumu ve Yaşam Kalitesine Etkisi(Acıbadem Sağlık Bilimleri Dergisi, 2019) Derya, Yeşim Aksoy; Erdemoğlu, Çiğdem; Özşahin, ZelihaÖz: Amaç: Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinde menstrual semptom yaşama durumu ve yaşam kalitesine etkisini belirlemektir. Çalışma planı: Kesitsel nitelikte planlanan bu araştırma Nisan-Mayıs 2017 tarihleri arasında bir kamu üniversitesinde yürütülmüştür. Örneklem büyüklüğü; %99.9 güven aralığı, 0.05 yanılgı düzeyi ve %80 evreni temsil etme yeteneği ile 1019 kız öğrenci olarak belirlenmiştir. Veriler, “Kişisel Tanıtım Formu”, “Menstruasyon Semptom Ölçeği” ve “Yaşam Kalitesi Ölçeği” aracılığı ile elde edilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede; sayı, yüzde, ortalama, standart sapma ve pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Yaş ortalaması 20.82±1.67 olan öğrencilerin %30’u birinci sınıf öğrencisi olup, %84.4’ü gelirinin giderine eşit olduğunu belirtmiştir. Menarş yaş ortalaması 13.50±1.55 olan öğrencilerin, %70.2’si menstruasyonunun düzenli olduğunu, %45.2’si ise ailesinden en az birinin (anne/kız kardeş vb) menstrual yakınmaları yaşadığını belirtmiştir. Araştırmada menstrual semptom ölçeği toplam puan ortalaması 69.36±17.59’dir. Öğrencilerin menstrual semptom ölçeği “negatif etkiler/somatik yakınmalar” alt boyutu puan ortalamasının 40.45±10.63, “menstrual ağrı belirtileri” alt boyutu puan ortalamasının 21.22±6.07 ve “baş etme yöntemleri” alt boyutu puan ortalamasının 7.67±4.08 olduğu belirlenmiştir. SF-12 yaşam kalitesi “fiziksel bileşen özet skoru” ve “mental bileşen özet skoru” ile menstrual semptom ölçeği tüm alt boyut ve toplam puan ortalamaları arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki olduğu ve menstrual sendrom şiddeti arttıkça fiziksel ve mental yaşam kalitesinin azaldığı saptanmıştır (p<0.001). Sonuç: Öğrencilerde menstrual semptom yaşama sıklığının yaygın olduğu ve menstrual sendrom şiddeti arttıkça yaşam kalitesinin azaldığı belirlenmiştir. Başlık (İngilizce): THE STATUS OF HAVING THE MENSTRUAL SYMPTOM IN UNIVERSITY STUDENTS AND ITS EFFECT ON QUALITY OF LIFE Öz (İngilizce): Aim: The aim of this study was to determine the status of university students to have menstrual symptom and its effect on quality of life. Materials and Methods: This study was conducted in a cross-sectional design in a public university between April and May 2017. The sample size was determined as 1019 female students with a confidence interval of 99.9%, significance level of 0.05, and an ability of representing the population of 80%. The data were collected by using “Personal Information Form”, “Menstrual Symptom Scale”, and “Life Quality Index”. Numbers, percentages, mean, standard deviation, and pearson’s correlation analysis were used for the statistical evaluation. Results: 30% of the students with an average age of 20.82±1.67 were in the first-year and 84.4% stated to have an income equals to the expenses. 70.2% of the students had a mean menarche age of 13.50±1.55 indicating that their menstruation was regular and 45.2% stated that at least one person in their families (mother/sister, etc.) had menstrual complaints. The total mean score of menstrual symptom scale was 69.36±17.59 in the study. It was determined that the menstrual symptom subscales were as follows, the “negative effects/somatic complaints” subscale mean score of the students was 40.45±10.63, the mean score of “menstrual pain symptoms” subscale was 21.22±6.07, and the mean score of “the coping methods” subscale was 7.67±4.08. There was a negative significant correlation between SF-12 life quality “physical component summary score”, “mental component summary score”, all menstrual symptom scales’ subscales and the total mean scores. It was found that as the severity of menstrual symptom increased, physical and mental quality of life decreased (p<0.001). Conclusion: It was determined that the prevalence of menstrual symptom was common among students and as the severity of menstrual syndrome increased, quality of life decreased.Öğe Üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzlarının menstrual düzensizliğe etkisi(İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2015) Derya, Yeşim Aksoy; Taşhan, Sermin Timur; Uçar, TubaBu araştırmada üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkma tarzlarının menstrual düzensizliğe etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Araştırma İnönü Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Ebelik ve Hemşirelik Bölümlerinde 15 Kasım-01 Aralık 2012 tarihleri arasında tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini 678 ebe ve hemşire öğrenci oluşturmuştur. Verilerin toplandığı gün okulda bulunan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 365 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler, “Kişisel Tanıtım Formu” ve “Stresle Başa çıkma Tarzları Ölçeği”(SBTÖ) aracılığı ile elde edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde; yüzdelik hesaplama, ki-kare (X 2 ) ve bağımsız gruplarda t testi kullanılmıştır. Araştırmada öğrencilerin %23.8’inde menstrual düzensizlik yaşandığı saptanmıştır. Araştırmada öğrencilerin menstrual düzensizliğinin olması ile KGY, İY, ÇY ve SDA alt boyutları puan ortalamaları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p>0.05). Menstrual düzensizliği olan üniversite öğrencilerinde BEY alt boyutu puan ortalaması 6.51±3.1, olmayan üniversite öğrencilerinde 7.32±2.8’dir (p<0.05). Araştırmada, her dört öğrenciden birinin menstrual düzensizlik yakınması yaşadığı ve menstrual düzensizlik yakınması olanların stres karşısında daha az boyun eğici davranış sergiledikleri saptanmıştır.Öğe Üniversite Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Rollerine İlişkin Tutumları ve Şiddet Davranışları(STED/Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, 2017) Uçar, Tuba; Derya, Yeşim Aksoy; Karaaslan, Tuba; Tunç, Özgül AkbaşÖz: Amaç: Araştırmada üniversite öğrencilerinintoplumsal cinsiyet rolleri ve şiddete yöneliktutumlarını belirlemek amaçlandı.Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırmanınörneklemini İnönü Üniversitesi'nde öğrenim gören743 lisans öğrencisi oluşturdu. Veri toplama aracıolarak Kişisel Bilgi Formu, Toplumsal Cinsiyet RolleriTutum Ölçeği ve Şiddete Yönelik Tutum Ölçeğikullanıldı. Veriler Ocak-Şubat 2012 tarihleri arasındatoplandı. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaşortalaması 21,87 ± 1,95 olup; %61,9'u kızdır.Öğrencilerin toplumsal cinsiyet rolleri üzerine etkiliolan değişkenlerin cinsiyet, öğrenim görülen bölüm,anne ve babanın eğitim düzeyi, gelir düzeyi, aile tipive annenin çalışma durumu olduğu belirlendi(p<0,05). Öğrencilerin fiziksel şiddete yöneliktutumları üzerine etkili olan değişkenlerin cinsiyet,öğrenim görülen bölüm ve annenin çalışma durumuolduğu belirlendi (p<0,05). Yapılan korelasyonanalizinde öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerigeleneksel tutum puanları arttıkça fiziksel şiddetionaylama puanlarının da arttığı belirlendi (r= -0,35;p<0,05).Sonuç: Öğrencilerde geleneksel toplumsal cinsiyetrollerinin fiziksel şiddeti onaylamayı artırdığı saptandı. Başlık (İngilizce): The Attitudes of University Students Regarding Gender Roles and Violent Behaviours Öz (İngilizce): Aim: The aim of the study was to determine theattitudes of university students towards gender rolesand violence.Method: The sample of this descriptive studyconsisted of 743 students studying at InonuUniversity. Personal Information Form, Gender RolesAttitude Scale, and Attitudes Towards Violence Scalewere used as the data collection tools. The datawere collected between January and February 2012. Findings: The average age of the studentsparticipated in the study was 21.87±1.95; 61.9%were female. The variables affecting gender roles ofthe students were found to be gender, departmentbeing studied, educational levels of the mothers andthe fathers, income level, type of family and theworking status of the mother (p<0.05). Thevariables associated with attitudes of the studentstowards physical violence were gender, departmentbeing studied, and the working status of the mother(p<0.05). As a result of the correlation analysis, itwas found that as traditional attitude scores ofgender roles increased among the students, theirscores of agreeing with physical violence increased(r=-0.35; p<0.05).Conclusion: The traditional gender roles increasethe approval of physical violence among thestudents.