Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Dişli, Faruk" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Koronavirüs hastalığı 2019 ve antinükleer otoantikor oluşumu
    (İnönü Üniversitesi, 2024) Dişli, Faruk; Yıldız, Sedat
    Amaç: SARS-CoV-2 virüsünün vücudun öz antijenlerine olan motif benzerliği nedeniyle, hem koronavirüs hastalığı 2019'da (COVID-19) hem de aşılanan kişilerde otoantikor oluşturma olasılığı bulunmaktadır. Bu otoantikorlardan en yaygını anti-nükleer antikorlardır (ANA) ve doku hasarıyla ve olumsuz prognozla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Mevcut tez çalışmasının amacı COVID-19-aşıları/ANA ilişkisini hastalık sonrası seyri, semptom şiddeti ve aşı tiplerinin (konvansiyonel ve mRNA) etkisi gibi parametrelerle kapsamlı olarak incelemek ve ülkemizde COVID-19 ilişkili ANA prevelansını ilk defa ortaya koymaktır. Materyal ve Metot: Çalışma retrospektif olarak tasarlandı ve analizler için her biri farklı bir ANA alt grubunu ölçen üç ayrı ELISA test kiti (anti-dsDNA, anti-ENA ve anti-Hep-2 nükleus testi) geliştirildi. Testlerde kullanılan antijenlerden dsDNA ve ENA buzağı timusundan ekstrakte edilirken, nükleus ise hücre kültür ortamında Hep-2 hücre hattından izole edildi. Geliştirilen kitlerin çok yönlü validasyon analizleri yapıldı ve gerek ticari kitlerle karşılaştırması, gerekse hastalıklarla uyumu yönünden değerlendirildiğinde uluslararası normlara uygun olduğunu belirlendi. Beş farklı deney dizaynıyla; (i) hastalık sonrası ANA oluşum seyri (n= 33, ilk 2 ay, 15 gün arayla), (ii) semptom şiddetinin ANA oluşumuna etkisi (hafif, n=22; şiddetli, n=11), (iii) tek tip aşı uygulamasının (Sinovac, n=57 veya mRNA, n=34) ve (iv) COVID-19 geçirmemiş kişilerde aşı kombinasyonlarının (her iki aşı türünden de bir defa yaptırmak, n=45) ANA pozitifliğe etkisi gibi önemli konular incelendi ve (v) COVID-19 geçirenlerde ANA prevalansı (n=400) belirlendi. Bulgular: COVID- 19 sonrası süreçte ANA oluşum seyri ilk 2 aylık periyotta kümülatif olarak artış gösterirken (p<0.05), semptom şiddeti ile ANA pozitiflik oranı arasında bir ilişki bulunmadı (hafif; % 36,4 - şiddetli; %54.5) (p>0.05). Sinovac aşısının aşılanma sayısına bağlı olarak ANA oranını aşı öncesi döneme göre kümülatif olarak artırdığı görülürken (p<0.05), mRNA aşısının ANA oluşumunu etkilemediği belirlendi (p>0.05). Anti-dsDNA antikoru ise her iki aşının da uygulandığı kişilerde yüksek bulundu (p<0.05). Prevalans çalışmasında COVID-19 geçirmeyen sağlıklı kişilere göre COVID-19 geçirenlerde ANA oranının 2.5 kat arttığı belirlendi (sağlıklı; % 17.5 – COVID-19; % 43.5) (p<0.05). Sonuç: COVID-19 geçiren her iki-üç kişiden birinde ANA'nın pozitif olduğu görülmüş ve aşı içeriğinde bulunan viral partiküllerin ANA oluşumunu tetiklediği belirlenmiştir. Elde edilen tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde, SARS-CoV-2'nin otoimmün bir virüs olduğu ve immün reaksiyonları tetikleyebileceği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: COVID-19, koronavirüs aşısı, antinükleer otoantikor, ANA
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ürinasyonun sempato-vagal denge üzerine etkilerinin kalp hızı değişkenliği ile belirlenmesi
    (İnönü Üniversitesi, 2020) Dişli, Faruk
    Amaç: Ürinasyon işlevi, sempatik ve parasempatik (vagal) sinir etkileşimleri gerektiren fizyolojik bir süreçtir. Kalp hızı değişkenliği (KHD) ise ardışık kalp atım süreleri arasındaki varyasyonu inceleyen non-invazif bir teknik olup sempato-vagal denge hakkında bilgi verir. Mevcut tez çalışmasının amacı, ürinasyon sürecinde meydana gelen sempato-vagal etkileşimlerin, KHD parametreleri üzerine etkilerini araştırmaktı. Materyal ve Metot: Etik kurul onayı alındıktan sonra yapılan bu araştırmaya, 18-30 yaş arası 40 sağlıklı erkek birey katıldı. KHD ölçümleri için oturur pozisyonda (sandalye veya klozet), 6 ardışık dönemde 90 saniyelik elektrokardiyogram (EKG) kaydı alındı: idrara sıkışma döneminde [odada sandalyede (1) ve ardından klozette (2)]; ürinasyon aşamasında [klozette (3)] ve ürinasyon sonrasında [klozette (4), hemen ardından odada (5) ve 20 dak. sonra tekrar odada (6)]. Ayrıca, tüm veriler her katılımcının kendi ürinasyon süresine (10-88 saniye) standardize edildi. KHD kayıtları zaman (HR, SDNN, RMSSD, pNN50, %CV) ve frekans (TP, VLF, LF, HF, LF/HF) bağımlı parametreleri kapsadı. Bulgular: HR, SDNN ve %CV değerleri ürinasyon anında anlamlı bir yükselme gösterirken, RMSSD değeri ürinasyon sırasında arttı (p<0,05). pNN50 ise ürinasyon sonrasında anlamlı bir azalma gösterdi (p<0,05). HF (ms2) ürinasyon sırasında azalırken, LF/HF ürinasyon sırasında yükseldi (p<0,05). LF (ms2) ve TP gibi parametrelerde ise anlamlı bir fark gözlenmedi (p>0,05). Sonuç: Mevcut tez çalışmasında, KHD ürinasyon sürecinde detaylı olarak incelenmiştir. Ürinasyon sürecinin farklı aşamaları KHD parametrelerinde anlamlı değişikliklere neden olduğundan, non-invazif bir teknik olan KHD'nin yeniden yorumlanarak ürinasyonun otonom kontrolü bakımından önemli fizyolojik temel bilgiler elde edilebileceği sonucuna varılmıştır.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim