Yazar "Doğan, Çağdaş" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Prematür ovaryan yetmezlikle XPD ve XRCC1 DNA tamir gen polimorfizminin ilişkisi(İnönü Üniversitesi, 2011) Doğan, ÇağdaşPrematür ovaryan yetmezlik (POF), reprodüktif yaş grubundaki kadınların yaklaşık %1'ini etkileyen, 40 yaşın altında ovaryan fonksiyonların kesilmesine artmış gonadotropin ve düşük östrojen seviyelerinin eşlik ettiği heterojen bir tablodur. POF vakalarının %90'ında etiyolojik faktör belirlenememektedir. Kadınların tüm reprodüktif hayatları boyunca sahip oldukları yedi milyon oositten sadece 500'den azı ovule olabilmektedir. POF'un ovaryan gelişim sırasındaki folikül sayısının düşük olmasından ya da folikül kayıp hızındaki bir artıştan kaynaklanıyor olabileceği düşünülmektedir. Epidemiyolojik çalışmalarda DNA hasarlayıcı ajanlara maruziyetin fertilitede azalmaya ve folikül sayısında kayba neden olduğu gösterilmiştir. DNA tamir geni polimorfizmleri DNA tamir enzimlerinin fonksiyonlarını değiştirebilmekte ve tamir edilmeyen DNA hasarları apoptozisi tetikleyebilmektedir. Bu nedenle biz bu çalışmada, Türk toplumunda idiopatik POF ile XPD ve XRCC1 polimorfizmlerinin ilişkili olup olmadığını araştırdık. Bu amaçla POF ve kontrol grubunda XPD-Lys751Gln, XRCC1-Arg194Trp ve XRCC1-Arg399Gln polimorfizmlerinin sıklığı analiz edildi. Hasta grubu yaşları 17-39 arasında değişen 25 POF hastasından oluşturuldu. Yaşları 21-64 arasında olan, 40 yaşından sonra menapoza girmiş olan ya da halen düzenli adet gören 25 kadın kontrol grubuna dahil edildi. Standart metodlar kullanılarak periferik kandaki lökositlerden DNA analizi yapıldı. Polimorfizmlerin tespiti bir LightCycler-System ile floresan işaretli hibridizasyon probları kullanılarak erime eğrisi analizi ile yapıldı. Yaptığımız çalışmada araştırılan polimorfizmlerin genotip dağılımları ve allel frekansları açısından POF ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. XPD-Lys751Gln polimorfizmi için Gln/Gln+Lys/Gln genotipi sıklığı POF grubunda kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde daha düşük bulundu. Bu çalışmada 751Gln allelinin POF'a karşı koruyucu bir rolü olduğu bulundu.Öğe Tissue damage in abdominal hysterectomy performed with a vessel sealing system(Turkish Journal of Medical Sciences, 2012) Türkçüoğlu, Ilgın; Kafkaslı, Ayşe; Doğan, Çağdaş; Tanrıkut, EmrullahÖz: Amaç: Benign jinekolojik nedenlerle gerçekleştirilen abdominal histerektomi olgularında LigaSure damar mühürleme sistemi (LVSS) kullanımı ile konvansiyonel sütür bağlama tekniği arasında doku hasarını, ameliyat süresini, kan kaybını, kısa dönem postoperatif komplikasyon hızını ve hastenede yatış süresini karşılaştırmaktır. Yöntem ve gereç: Olgular prospektif olarak LVSS (TAH-L grubu, 22 olgu) ve konvansiyonel sütur bağlama tekniği (TAH-S grubu, 31 olgu) gruplarına dahil edildi. Anestezi ve operasyon süreleri, intraoperatif kanama miktarı, intraoperatif ve postoperative kısa dönem komplikasyonlar ve hastanede kalış süresi gruplar arasında karşılaştırıldı. Doku hasarı, preoperatif ve postoperatif 1. ve 2. gündeki C-reaktif protein ve keratin fosfokinaz seviyeleri ve beyaz küre sayısındaki değişim ile değerlendirildi. Kan kaybı ayrıca preoperatif ve postoperatif 1. ve 2. gündeki hemoglobin düzeylerindeki değişim ile değerlendirildi. Bulgular: Operasyon süresi, kanama miktarı, postoperatif kısa dönem komplikasyonlar ve hastanede yatış süresi TAH-L ve TAH-S gruplarında benzerdi. Doku hasarının biyokimyasal belirteçlerindeki ve hemoglobin düzeylerindeki değişiklikler de her iki grupta benzerdi. Sonuç: Benign jinekolojik nedenlerle gerçekleştirilen abdominal histerektomilerde LigaSure damar mühürleme sistemi güvenlidir ve konvansiyonel sütür bağlama tekniği ile benzer doku hasarına neden olmaktadır. Başlık (İngilizce): Damar mühürleme sistemi ile gerçekleştirilen abdominal histerektomide doku hasarı Öz (İngilizce): Aim: To compare the tissue damage, operation times, blood loss, short-term postoperative complication rates, and hospitalization durations of abdominal hysterectomies performed due to benign gynecological conditions using the LigaSure vessel sealing system (LVSS) and conventional suture ligation. Materials and methods: Patients were prospectively enrolled in LVSS (TAH-L group, 22 cases) and suture ligation (TAH-S group, 31 cases) groups. Anesthesia time, operation time, intraoperative blood loss, intraoperative and shortterm postoperative complications, and hospitalization durations were compared between the groups. Tissue damage was assessed by comparing changes in C-reactive protein, creatine phosphokinase levels, and white blood cell counts on preoperative and postoperative days 1 and 2. Blood loss was further evaluated by comparing changes in hemoglobin (Hg) levels on preoperative and postoperative days 1 and 2. Results: Operation time, blood loss, postoperative short-term complications, and hospitalization durations were similar in the TAH-L and TAH-S groups. Changes in the biochemical markers of tissue damage and Hg levels were also similar in the groups. Conclusion: Th e LVSS is safe and leads to similar tissue damage as the conventional suture ligation technique in abdominal hysterectomies performed due to benign gynecologic conditions.