Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Doğan, Zafer" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2003) Demirbilek, Semra; Toğal, Türkan; Gülhaş, Nurçin; Çiçek, Müslüm; Doğan, Zafer; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Bu çalışmada; anestezi indüksiyonunda 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin ve propofolün hemodinami ve entübasyon koşullarına etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Etik Kurul ve hasta onayından sonra elektif cerrahi planlanan, ASA I, 20-56 yaş arası 44 hasta rasgele iki gruba ayrıldı. Remifentanil 1 µg kg-1 bolus doz uygulandıktan sonra 1. gruba (grup K, n=22) 1-1.5 mg kg-1 ketamin, 2. gruba (grup P, n=22) ise 1.5-2 mg kg-1 propofol verildi. Tüm hastalar 0.1 mg kg-1 vekuronyum uygulanmasından 3 dk sonra entübe edildi. Entübasyon koşulları mükemmel, iyi ve zayıf olarak skorlandı. İdamede % 50 O2-N2O ve % 1-1.5 sevofluran, gerektiğinde remifentanil 0.5 µg kg-1 uygulandı. Sistolik arter basıncı (SAB), diyastolik arter basıncı (DAB), ortalama arter basıncı (OAB) ve kalp atım hızı (KAH) indüksiyondan önce (kontrol) ve sonra, entübasyondan önce, entübasyondan 1, 3 ve 5 dk sonra, insizyondan 1 dk sonra ve 5 dk ara ile 30 dakika süresince kaydedildi. SAB, DAB, OAB ve KAH değerleri insizyona kadar grup K'da grup P'ye göre anlamlı olarak yüksekti. Grupların entübasyon skorları ve ek remifentanil ihtiyaçları arasında anlamlı fark yoktu. Sonuç olarak, propofol-remifentanil indüksiyonu ile karşılaştırıldığında, 1 µg kg-1 bolus doz remifentanil ile birlikte kullanılan ketamin indüksiyonunun daha iyi hemodinamik stabilite sağladığı ve entübasyon koşullarının benzer olduğu kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Deksmedetomidinin sevofluran minimum alveolar anestezik konsantrasyonlarına etkisi
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Durmuş, Mahmut; But, A. Kadir; Erdem, Tuba B.; Doğan, Zafer; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Dexmedetomidin bir a2-adrenoreseptor agonistidir ve total intravenöz anestezi ve inhalasyon anestezisi sırasında anestezik ihtiyacını azaltır. Bu çalışmanın amacı, anestezi indüksiyonundan önce uygulanan deksmedetomidinin sevofluran minimum alveolar anestezik konsantrasyonunu, endotrakeal entübasyon (MAKEE) ve cilt insizyonu (MAK) için azaltıp azaltmadığını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Olgular MAKEE ve MAK çalışma alt gruplarına ayrıldı. İki gruptada elektif cerrahi planlanan 30 olgu çalışmaya dahil edildi. Olgulara anestezi indüksiyonundan önce premedikasyon uygulanmadı ve rastgele iv salin %0.9 (Grup I, n=15 her çalışma alt grubunda) veya dexmedetomidin 10 µg kg-1 bolus + 1 µg kg-1 saat-1 infüzyon (Grup II, n=15 her çalışma alt grubunda) verilmesi planlandı. Bulgular: Grup I ve II'de median ve % 95 güvenilirlik limiti sırası ile sevofluran MAKEE için 3.06 (2.89-3.25) ve 2.69 (2.52-2.84) ve sevofluran MAK'ı için 2.21 (2.09-2.34) ve 1.96 (1.84-2.09) olarak saptandı. Sonuç: Gruplar arasında sevofluran MAKEE ve MAK değerleri açısından anlamlı fark saptanmadı. Bu hasta gurubunda, deksmedetomidinin endotrakeal entübasyon ve cilt insizyonu sırasında MAK'ı azaltıcı etkisinin olmadığı kanısına varıldı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of plasmapheresis therapy on management of patients with snakebite
    (2023) Bıcakcıoğlu, Murat; Kalkan, Serkan; Doğan, Zafer; Togal, Turkan; Yucel, Neslihan; Demircan, Selcuk; Duzenci, Deccane
    Aim: The aim of the study was to evaluate the effectiveness of plasmapheresis therapy in patients with snakebite who were admitted to intensive care unit in the setting of tertiary referral hospital. Materials and Methods: The retrospective study involved 114 adult patients with snakebite who were admitted to a referral hospital’s intensive care unit between January 2012 and December 2022. The patients were divided into four groups according to the treatments. Group AV performed antivenom (Group AV) alone. Group PP performed plasmapheresis alone. Group AV+PP performed antivenom and plasmapheresis. Group GST performed only general supportive therapy. Results: Fifty two of 114 were included in Group GST, 31 in Group AV, 18 in Group PP and 13 in Group AV+PP. APACHE score, SOFA score, GCS, stage of the bite, length of stay in the intensive care unit, acute kidney injury, and hematological disorders were higher while the platelet count at admission was lower in Group PP and Group AV+PP compared to Group AV and Group GST (p< 0.05). Conclusion: Antivenom and plasmapheresis are not alternatives to each other, antivenom should be performed to patients according to the severity of the bite, and plasmapheresis should be performed without delay in those with severe hematological effects.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Elektif cerrahi olgularda malnütrisyon sıklığı
    (2006) Çiçek, Müslüm; Gedik, Ender; Gülhas, Nurçin; Doğan, Zafer; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Malnütrisyonlu olgular malnütrisyonu olmayanlara göre daha uzun süre hastanede kalış, daha fazla ilaç kullanımı, daha kötü fonksiyonel kapasite ile daha yüksek mortalite ve morbidite oranına sahiptir. Malnütrisyonu önlemeye yardım etmek için hastaneye yatırılan her olgunun öncelikle risk altında olduğu fark edilmeli, erken teşhis ve tedavi yapılmalıdır. Bu çalışmanın amacı, elektif cerrahi planlanan olguların malnütrisyon sıklığını Subjektif Global Değerlendirme ile tespit etmekti. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 9 anabilim dalından toplam 1.355 erişkin olgu alındı. Olguların nütrisyon durumları preanestezik vizit sonrası Subjektif Global Değerlendirme ile belirlendi. Bulgular: En yüksek malnütrisyon oranlarına sahip anabilim dalları kalp ve damar cerrahi (% 28.8), beyin ve sinir cerrahi (% 24.4) ve genel cerrahi (% 21.9)'ydi. Genel malnütrisyon oranı % 12.8 olarak belirlendi. Subjektif Global Değerlendirme için harcanan ortalama süre 2.42 dk. olarak saptandı. Sonuç: Subjektif Global Değerlendirmenin preanestezik viziti takiben kısa sürede uygulanabilen bir yöntem olduğu sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Elektif Sezaryenlerde İntratekal Bupivakaine İlave Edilen Fentanil ve Morfinin Efedrin Gereksinimi ve Fetusa Etkisi
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2005) But, A.Kadir; Öztürk, Erdoğan; Gülhaş, Nurçin; Durmuş, Mahmut; Doğan, Zafer; Ersoy, M.Özcan
    Bu çalışmada elektif sezaryenlerde intratekal bupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin, efedrin gereksinimine ve fetus üzerine etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Elektif sezaryen planlanan 54 olgu çalışmaya alındı ve tüm olgulara laktatlı ringer; anestezi öncesi 10-12 mL kg-1 ve operasyon süresince 8-10 mL kg sa-1 verildi. Grup I (n=18)’de 2 mL %0.5 bupivakain, Grup II (n=18)’de 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 25 ?g fentanil ve Grup III (n=18)’te 1.5 mL %0.5 bupivakain + 0.5 mL’de 0.1 mg morfin kullanılarak spinal anestezi uygulandı. Spinal anestezi sonrası 5 mg bolus efedrini takiben operasyon süresince kan basıncı, giriş sistolik arter basıncı değerinin %80-110’ları olacak şekilde efedrin infüzyonu uygulandı. Bulgular: Operasyon süresince grupların total efedrin ihtiyacı Grup I’de 58.4±25.4 mg, Grup II’de 46.3±22.3 mg ve Grup III’te 38.6±16.3 mg idi. Kullanılan total efedrin miktarı Grup III’te Grup I’e göre anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Fetal umblikal pH, Grup I’de Grup III’e göre daha düşük tespit edildi (p<0.05) Sonuç: Spinal anestezi uygulanmış elektif sezaryenlerde, bupivakain ile morfin kombinasyonunun, bupivakainin tek başına kullanımına göre daha az dozda efedrin ile aynı hemodinamik koşulları sağladığı kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hastanede yatan elektif cerrahi olgularda malnütrisyonun subjektif global değerlendirme ile saptanması
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2007) Çiçek, Müslüm; Gedik, Ender; Gülhaş, Nurçin; Doğan, Zafer; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Malnütrisyonlu olgular iyi beslenenlere göre daha uzun süre hastanede kalış, daha fazla ilaç kullanımı, daha kötü fonksiyonel kapasite ile daha yüksek mortalite ve morbidite oranına sahiptir. American Society of Anesthesiologists (ASA) fiziksel durum sınıflamasının olguların nütrisyon durumunu tahminde uygun olmadığı ve nütrisyon durumunun ayrıca değerlendirilmesi gerektiği bildirilmektedir. Bu çalışmada, hastanede yatan ve elektif cerrahi planlanan erişkin olguların nütrisyon durumunun preanestezik vizit sırasında Subjektif Global Değerlendirme ile belirlenmesi amaçlandı. Ayrıca, nütrisyon durumuna göre olguların yaşı ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi değerlendirildi. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya 9 anabilim dalından toplam 450 olgu alındı. Olguların nütrisyon değerlendirmeleri preanestezik vizit sonrası Subjektif Global Değerlendirme ile yapıldı. Bulgular: Hastanede yatan ve elektif cerrahi planlanan erişkin olgularda genel malnütrisyon oranı % 24.22 olarak tespit edildi. En yüksek malnütrisyon oranı, kalp ve damar cerrahi (% 50.00), ortopedi ve travmatoloji (% 36.17) ve genel cerrahi (% 31.70) olgularında belirlendi. Malnütrisyonlu olgularda yaş ortalaması ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi iyi beslenen olgular göre anlamlı olarak daha yüksekti (p<0.05). Sonuç: Elektif cerrahi planlanan erişkin olgularda genel malnütrisyon oranı % 24.22’ydi. Malnütrisyon riskinin, kalp ve damar cerrahi, ortopedi ve travmatoloji ile genel cerrahi olgularında daha yüksek olduğu saptandı. Ayrıca, malnütrisyonun yaş ortalaması yüksek ve preanestezik vizit öncesi hastanede yatış süresi uzun olan olgularda daha fazla görüldüğü kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İntratekal bupivakaine fentanil veya meperidin eklenmesinin hemodinami, postoperatif analjezik gereksinimi, histamin, IgE, bazofil ve eozinofil seviyelerine etkisi
    (Anestezi Dergisi, 2003) Köroğlu, Ahmet; Erdem, Sami; Çiçek, Müslüm; Doğan, Zafer; Sezgin, Nurzen; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Çalışmamızda, spinal anestezide bupivakainle birlikte uygulanan fentanil ve meperidinin hemodinami, postoperatif analjezik gereksinimi, histamin, IgE, bazofil, eozinofil seviyelerine etkilerini ve komplikasyonları karşılaştırmayı, kaşıntı ile eozinofil, bazofil seviyesi arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçladık. Çalışmaya alınan 45 olgunun kalp atım hızı, ortalama arter basıncı, SpO2 değeri, solunum sayısı spinal anestezi öncesi ve sonrası kaydedildi. Intratekal 10 mg bupivakaine ilave olarak Grup B'ye 0,5 mL %0.9 NaCI, Grup F'ye 25 mug fentanil, Grup M'ye 25 mg meperidin uygulandı. Histamin, IgE, bazofil, eozinofil seviyeleri için spinal anesteziden 30 dk önce, 8 ve 60 dk sonra kan örnekleri alındı. Postoperatif 24. saate kadar VAS ve analjezik gereksinimi değerlendirildi. Histamin ve bazofil seviyeleri Grup M ve F'de spinal anestezi sonrası 8. ve 60. dk'da anlamlı anmakla birlikte, histamin seviyesi spinal anestezi sonrası 8. dk'da Grup M'de diğer gruplara oranla anlamlı olarak yüksekti. Geç postoperatif dönemde VAS skoru, analjezik gereksinimi Grup M'de anlamlı olarak düşüktü. Kaşıntı ve kusma Grup F'de daha fazlaydı, kaşıntı ile eozinofil, bazofil seviyesi arasında ilişki yoktu. Sonuç olarak, intratekal fentanil ve meperidinin hemodinamiyi etkilemediği, meperidinin geç postoperatif dönemde daha iyi analjezi sağladığı saptandı. Meperidin ile daha fazla olmasına rağmen iki opiyoidin de histamin salıverilmesini artırdığı, fentanilin daha fazla kusma ve kaşıntıya neden olduğu, kaşıntı ile eozinofil, bazofil seviyesi arasında ilişki olmadığı kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kontrollü hipotansiyonda deksmedetomidin'in perioperatif etkileri
    (İnönü Üniversitesi, 2005) Doğan, Zafer
    Timpanoplasti ve septorinoplasti gibi elektif olarak uygulanan bazı operasyonlarda kanamanın azaltılması cerrahi sahanın rahatlığı açısından önemlidir. Her ne kadar kanamanın az olduğu düşünülürse de cerrahi sahanın net izlenmesini engelleyen bir miktar kanama dahi seyri etkileyebilir, komplikasyonlara neden olabilir veya operasyon süresini uzatabilir. Timpanoplasti ve septorinoplasti operasyonlarında kanamanın azaltılması amacıyla kontrollü hipotansiyon uzun yıllardır uygulanmaktadır. Daha önce yapılan klinik çalışmalarda 0.2 adrenoreseptör agonistlerinden olan klonidinin bu tür operasyonlarda başarılı kullanımı bildirilmiştir (1). Bu çalışmanın amacı kontrollü hipotansiyonda, bir 0.2 adrenoreseptör agonisti olan deksmedetomidinin perioperatif hemodinami ve kanama üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem; Genel anestezi altında timpanomastoidektomi ve septorinoplasti operasyonu planlanan 40 olgu çalışmaya dahil edildi. Olgular; deksmedetomidin l (j,g.kg"l5lık yükleme dozu 10 dk'da infüze edildikten sonra 0.5 jıg-kg^-sa"1 dozunda idame infüzyon yapılan (Grup D, n=20) ve aynı miktarlarda serum fizyolojik verilen (Grup K, n=20) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Her iki grup içinde standart olarak anestezi indüksiyonu; propofol, veküronyum, lidokain ve fentanil ile sağlandı. Yeterli 398 kas gevşemesi sağlandıktan sonra olgular uygun endotrakeal tüple entübe edildi. İdamede her iki grupta izofluran kullanıldı. Perioperatif kan basıncı, kalp hızı, ekstübasyon zamanı, derlenme süresi kaydedildi, întraoperatif kanama, cerrahi saha gözlenerek ve postoperatif cerrah kanama skoruna göre değerlendirildi. Bulgular; Demografik özellikler açısından gruplar arasında fark yoktu. Anestezi ve cerrahi süreleri benzerdi, îndüksiyonda kullanılan propofol ve operasyon süresince kullanılan fentanil ve izofluran Grup D'de anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Gliserol trinitrat ve postoperatif dönemde petidin kullanımı Grup K'da daha yüksekti (pO.05). Kalp hızı değerleri Grup D' deki olgularda anlamlı derecede düşüktü ve intraoperatif bradikardi nedeni ile atropin kullanmıı Grup D'de daha yüksek bulundu (p<0.05). Cerrah kanama skoru ve cerrahi alan kanama skoru Grup D'de anlamlı derecede düşüktü (p<0.05). Ortalama arter basınçları Grup D'de bir miktar daha düşük olmasına rağmen ekstübasyon öncesi ve sonrası periyot hariç gruplar arası anlamlı fark yoktu. Tartışma; Kontrollü hipotansiyon intraoperatif kanamanın azaltılması için sık kullanılan bir yöntemdir. Deksmedetomidinin kanamayı; peroperatif analjezik ve intraoperatif anestezik ihtiyacını; entübasyon, insizyon ve ekstübasyona olan hemodinamik yanıtı azalttığı; intraoperatif olarak stabil bir hemodinami sağladığı ve cerrahi sahanın görülebilirliğini artırdığı görüldü. Sonuç olarak; deksmedetomidinin kanamanın cerrahi alan görünümünü etkilediği timpanoplasti ve septorinoplasti gibi elektif operasyonlarda kanamanın azaltılması amacıyla kontrollü hipotansiyon sağlamak için güvenle kullanılabileceği kanısına varıldı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Koroner arter baypas ameliyatında akut normovolemik hemodilüsyon. Enflamatuar yanıta etkisi
    (2003) Durmuş, Mahmut; Karaaslan, Kazım; But, A. Kadir; Doğan, Zafer; Sezgin, Nurzen; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Akut normovolemik hemodilüsyon anestezi indüksiyonundan hemen önce veya sonra olgudan kanın alınarak, eş zamanlı olarak kolloid ya da kristalloid gibi hücre içermeyen solüsyonlarla replase edilmesi ve gerekli olduğunda hastaya geri verilmesidir. Bu çalışmada akut normovolemik hemodilüsyonun koroner arter bypass ameliyatı geçirecek olgularda enflamatuar yanıta etkilerini değerlendirmeyi amaçladık. Etik Kurul onayı alındıktan sonra koroner arter by-pass ameliyatı geçirecek 40 olgu rasgele iki gruba ayrıldı. Anestezi indüksiyonundan sonra Grup I (n=20)'den hematokrit < % 35 oluncaya kadar bir veya iki ünite kan alındı. Alınan kan periferik venden eş zamanlı eşit miktarda kolloid sıvı ile replase edildi. Grup II (n=20)'ye ek işlem yapılmadı. Alanin transaminaz, aspartat transaminaz, laktat dehidrogenaz, kreatin kinaz MB, kreatin fosfokinaz, g-glutamil transferaz, kompleman 3a, kompleman 4a, ferritin, transferrin, nitrik oksit, C-reaktif protein, haptoglobulin seviyeleri preoperatif, ameliyat sonu, postoperatif 6. ve 24. saatlerde ölçüldü. Transfüze edilen allojenik kan miktarı Grup I'de Grup II'ye göre daha düşüktü (p<0.05). Kompleman sisteminin her iki grupta uyarılmadığı; istatistiksel olarak postoperatif 6. saatte laktat dehidrogenaz, kreatin kinaz MB ve nitrik oksit'in Grup II'de, ferritinin ise Grup I'de postoperatif 24. saatte yüksek olduğu saptandı (p<0,05). Akut normovolemik hemodilüsyonun kompleman sistemine etkisinin kontrol grubundan farklı olmadığı, erken postoperatif dönemde laktat dehidrogenaz, kreatin kinaz MB ve nitrik oksit düzeyinin düşük oluşunun organ fonksiyonlarının akut normovolemik hemodilüsyon ile daha iyi korunduğunu gösterebileceği kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Septik şok ve akut böbrek yetmezliği tedavisinde eş zamanlı devamlı veno-venöz hemodiyafiltrasyon ve aktive protein C kullanımı (olgu sunumu)
    (Anestezi Dergisi, 2006) Çiçek, Müslüm; Gedik, Ender; Doğan, Zafer; Gülhaş, Nurçin; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Ağır sepsis ve septik şokun mortalitesi oldukça yüksektir. Septik şok ve akut böbrek yetmezliği tedavisi için, devamlı veno-venöz hemodiyafiltrasyon ve aktive protein C uygulanan bir olguyu sunmayı amaçladık. Olgu Sunumu: Kırk iki yaşında erkek, ateşli silah yaralanması nedeniyle acil serviste değerlendirildiğinde; Glasgow Koma Skoru 3, pupiller izokorik, ışık refleksi (+/+), cilt soğuk ve soluk, solunum sayısı 38 dk'1, kan basıncı 64/42 mmHg, kalp atım hızı 174 dk'1 olarak saptandı. Acil olarak ameliyata alınan hastaya; karaciğer laserasyonu ve diyafragma rüptürüne primer onarım, kolesistektomi, çekum rezeksiyonu ve ileokolostomi, femoral artere greft, bilateral göğüs tüpü takılması, orşiektomi, tibia kırığına debridman yapıldı. Ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesinde mekanik ventilasyon destek tedavisi başlandı. İlk gün APACHE II skoru 34 olarak belirlendi. Antibiyoterapi ve destek tedavilerine rağmen 9. gün septik şok ve akut böbrek yetmezliği gelişti. Hasta tekrar ameliyata alınarak subhepatik apse drenajı, ileokolik anastomoz tamiri ve ileostomi yapıldı. Ameliyat sonrası aktive protein C ve devamlı veno-venöz hemodiyafiltrasyon başlandı. Aktive protein C tedavisine iki saat ara verilerek perkütan trakeotomi açıldı. Trakeotomiden bir saat sonra tekrar aktive protein C başlanarak 96 saate tamamlandı. Yatışının 47. gününde tibia kırığı sekeli dışında sağlıklı olarak taburcu edildi. Sonuç: Karın içi enfeksiyon sonucu septik şok ve akut böbrek yetmezliği gelişen hastada, standart bakım tedavilerine ek olarak sepsis odağı ortadan kaldırıldıktan sonra, eş zamanlı devamlı veno-venöz hemodiyafiltrasyon ve aktive protein C uygulamasının hayat kurtarıcı olabileceği kanısına varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Sezaryenlerde bupivakain ve ropivakainin hemodinami üzerine etkileri
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2006) Öztürk, Erdoğan; But, Abdulkadir; Gülhaş, Nurçin; Begeç, Zekine; Doğan, Zafer; Yapıcı, Engin; Ersoy, Mehmet Özcan
    Öz: Giriş: Spinal anestezide lokal anestezikler, yaptıkları duyusal-motor blok nedeniyle hasta ve cerrah için konforlu bir anestezi sağlarken gelişen sempatik blok hastada hipotansiyon meydana gelmesine neden olur. Hipotansiyon, hastada bulantı-kusma ve uterin kan akımının azalmasına yol açabilir. Bu çalışmada elektif sezaryen olgularına eşdeğer dozda uygulanan bupivakain ve ropivakainin, spinal anestezideki hemodinamik etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: ASA I-II, 36 elektif sezaryen olgusu çalışmaya alındı. Olgulara 15 mL kg-1 Ringer laktat verildikten sonra oturur pozisyonda kombine spinal-epidural anestezi uygulandı. Olgular rasgele Grup B (n=18) (bupivakain heavy 11 mg) ve Grup R (n=18) (ropivakain heavy 11 mg) olarak ayrıldılar. Lokal anesteziklere 25 µg fentanil eklendi. Sistolik arter basıncı (SAB), kalp atım hızı (KAH) ve duyusal blok seviyesi operasyon boyunca izlendi. Operasyon boyunca olgulara stabil hemodinami sağlamak için efedrin infüzyonu verildi. Bulgular: Grup R’de total efedrin infüzyonu ile total efedrin tüketimi Grup B’ye göre fazla tespit edildi (p< 0.01). Grup B’de başlangıca göre 2., 4., 6., 8., 10. dakikalardaki SAB değerleri anlamlı düşük bulundu (p< 0.05). Grup R’de başlangıca göre 2., 4., 6. ve 8. dakikalarda ölçülen kalp atım hızı (KAH) değerleri anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Grup B’de başlangıca KAH değeri ile karşılaştırıldığında KAH 20 hariç ölçülen diğer zamanlarda anlamlı yüksek bulundu (p< 0.05). Ortalama duyusal blok seviyesi Grup R’de (T6) Grup B’den (T4) daha düşük tespit edildi (p=0.001). Grup R’de 8 olguya epidural kataterden ek lokal anestezik verildi (p=0.001). Grup B’de hiçbir olguya ek LA gerekmedi. Sonuç: Eşdeğer dozdaki bupivakain ile karşılaştırıldığında ropivakain daha düşük duyusal seviye sağlamıştır. Opioid eklenmesine rağmen, bupivakainin ropivakainden daha potent olduğu sonucuna varıldı.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Sezaryenlerde fetal cinsiyetin lokal anestezik ihtiyacına etkisi
    (Türk Anestezi ve Reanimasyon Dergisi, 2005) Gülhaş, Nurçin; Demirbilek, Semra; Öztürk, Erdoğan; But, A. Kadir; Doğan, Zafer; Ersoy, M. Özcan
    Öz: Amaç: Anestetik ilaçlara olan gereksinim erişkin kadın veya erkek cinsiyete göre değişebilmektedir. Fetal cinsiyetin annenin lokal anestetik ihtiyacı üzerine olan etkisi yeterince araştırılmamıştır. Çalışmamızda elektif sezaryen uygulanacak olgularda fetus cinsiyetinin annenin rejyonal anestetik ihtiyacı üzerine olan etkisini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Etik kurul onayı alındıktan sonra, elektif sezaryen planlanan ASA I-II sınıfı toplam 46 olgu çalışma kapsamına alındı. 10 mL kg-1 Ringer Laktat ile prehidrasyon sağlandıktan sonra, kombine spinal epidural anestezi uygulandı 7.5 mg hiperbarik bupivakain ile spinal blok uygulandı. T4 duyusal blok seviyesi sağlanamayan olgulara 5 mL'lik % 7.5 ropivakain ile ek dozlar epidural kateterden uygulandı. Bulgular: Subaraknoid enjeksiyondan 5 dk. sonraki blok yüksekliği kız fetus sahibi olan annelerde istatistiksel olarak daha yüksekti (p<0.05). Kız fetus annelerinde T4 duyusal blok seviyesine ulaşma zamanı daha kısa ve bu bloğu sağlamak için kullanılan ropivakain miktarı daha düşüktü (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları kız fetus sahibi olan annelerde rejyonal anestetik ihtiyacının azaldığını gösterdi, ancak daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Spina Bifida Nedeniyle Operasyon Geçirmiş Bir Olguda Kaudal Anestezi Sonrası Solunum Depresyonu
    (İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2007) Doğan, Zafer; Keleşyılmaz, Nedim
    Bu olgu sunumunda sipina bifida nedeniyle operasyon geçirmiş bir olguda kaudal anestezi sonrası meydana gelen solunum depresyonunun tartışılması amaçlandı. Nöral tüp defektleri santral sinir sistemi malformasyonlarındandır. Spina bifida en sık görülen gruptur. Bu grup nöral tüp defekti meninkslerin ve-veya spinal kordun, açık olan vertebral arktan dışarıya doğru çıkmaları ile karakterizedir. Spina bifida ortotik tedavi, fizik tedavi veya cerrahi ile düzeltilebilmektedir. 11 aylık 9400 gram bir ağırlığında inguinal herni operasyonu yapılacak erkek bebeğe i.v. 1 mg midazolam ve toplam 25 mg propofol verildikten sonra kaudal epidural aralığa %0,25’lik bupivakainden 1 ml.kg-1 uygulandı. Kaudal anesteziden 25 dk sonra hastada solunum depresyonu meydana geldi. Olguya endotrakeal entübasyon yapılarak mekanik ventilatöre bağlandı. Kaudal anesteziden 145 dk sonra ekstübe edilerek ayılma odasına, daha sonra servise, 2 gün sonra da servisten evine taburcu edildi. Bu hastalarda daha düşük volümde lokal anestezik kullanımı komplikasyonları azaltacaktır.

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim