Yazar "Doğanay, Selim" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 50
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 23 ve 20 gauge sklerotomi yöntemleri ile silikon yağı boşaltılmasının karşılaştırılması(Retina-Vitreus, 2011) Doğanay, Selim; Koç, Bekir; Çankaya, Cem; Demirel, SonerÖz: Amaç: Silikon yağı boşaltılmasında kullanılan 23 ve 20 Gauge (G) sklerotomi tekniklerini karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem: Retina dekolmanı ve proliferatif diyabetik retinopatinin komplikasyonları nedeniyle pars plana vitrektomi (PPV) uygulanıp göz içi tamponad madde olarak silikon yağı kullanılan olgular, 20 G sklerotomiler yoluyla silikon yağı boşaltılanlar (Grup 1; 39 olgu) ve 23 G transkonjonktival sklerotomi yoluyla silikon yağı boşaltılanlar (Grup 2; 34 olgu) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Gruplar ameliyat sonrası en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EDGK) değişimi, göz içi basınç (GİB) değişimi, ameliyat sırasında ve sonrasında görülen komplikasyonlar açısından değerlendirildi. Bulgular: Ameliyat sonrası takiplerde ortalama EDGK değerleri Grup 1’de 1. gün, 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda sırasıyla LogMAR 1.2±1.0, 1.0±1.0, 0.96±0.9, 0.9±0.85, 0.86±0.8, Grup 2’de 1. gün, 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda sırasıyla LogMAR 1.2±1.2, 0.96±1.0, 0.94±0.9, 0.9±0.94, 0.9±0.94 olarak tespit edildi. Ameliyat sonrası takiplerde ortalama GİB değerleri Grup 1’de 1. gün, 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda sırasıyla 13±1.7, 14±2.6, 14±1.7, 14±1.6, 15±3.2 mmHg, Grup 2’de 1. gün, 1. hafta, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda sırasıyla 11±3.5, 12±1.8, 13±1.8, 13±2.0, 14±2.6 mmHg olarak tespit edildi. Grup 1’de ameliyat sonrası hiçbir olguda 1. gün hipotoni görülmezken, Grup 2’de 3 (%8.8) olguda hipotoni tespit edildi. Ameliyat sonrası takiplerde Grup 1’de 4 (%10.2) olguda redekolman, 3 (%7.6) olguda yeniden VK (vitreus kanaması), Grup 2’de ise 2 (%5.8) olguda redekolman, 2 (%5.8) olguda da yeniden VK meydana geldi. Sonuç: Silikon yağı boşaltılmasında 23 G transkonjonktival sütürsüz pars plana vitrektomi ve 20 G pars plana vitrektomi sistemleri benzer özellikler gösterir. Bununla beraber 23G sistem kapalı sistemin sağladığı avantajlar, konjonktivanın açılmaması, sütüre bağlı komplikasyonların oluşmaması gibi ek avantajlar sağlar. Başlık (İngilizce): Comparison of silicone oil removal using 23 gauge and 20 gauge sclerotomy systems Öz (İngilizce): Purpose: To compare 23 and 20 Gauge (G) sclerotomy methods for silicone oil removal. Materials and Methods: Patients that had undergone pars plana vitrectomy (PPV) and received silicone oil as intraocular tamponade material because of retinal detachment and the complications of proliferative diabetic retinopathy were divided into two groups: those undergoing removal of silicone oil through 20 G sclerotomy (Group 1; 39 patients) and those undergoing removal of silicone oil through 23 G transconjunctival sclerotomies (Group 2; 34 patients). The groups were evaluated with regard to postoperative changes in BCVA and IOP, and complications that occurred during and after surgery. Results: In the postoperative follow-up, the mean values of BCVA on the first day, at the first week, and at the first, third, and sixth months were LogMAR 1.2±1.0, 1.0±1.0, 0.96±0.9, 0.9±0.85, and 0.86±0.8, respectively, in Group 1, and LogMAR 1.2±1.2, 0.96±1.0, 0.94±0.9, 0.9±0.94, and 0.9±0.94, respectively, in Group 2. In the postoperative follow-up, the mean values of IOP on the first day, at the first week, and at the first, third, and sixth months were 13±1.7, 14±2.6, 14±1.7, 14±1.6, and 15±3.2 mmHg, respectively, in Group 1, and 11±3.5, 12±1.8, 13±1.8, 13±2.0, and 14±2.6 mmHg, respectively, in Group 2. No patients from the Group 1 developed hypotonia on the first day after surgery, whereas hypotonia was determined in 3 patients (8.8%) from Group 2. During the postoperative checkups, re-detachment was found in 4 patients (10.2%) from Group 1, recurring vitreous hemorrhage (VH) was found in 3 patients (7.6%) from Group 1, re-detachment occurred in 2 patients (5.8%) from Group 2, and recurring VH occurred in 2 patients (5.8%) from Group 2. Conclusion: Silicone oil removal using a 23 G transconjunctival sutureless pars plana vitrectomy and the 20 G pars plana vitrectomy system shows similar characteristics. However, the 23 G transconjunctival system provides additional benefits such as the advantages of a closed system, the conjunctiva is not opened, and the complications due to the sutures are reduced.Öğe Acinetobacter baumannii endophthalmitis following ıntravitreal ranibizumab ınjection(Retina-Vitreus, 2013) Çankaya, Cem; Cumurcu, Tongabay; Doğanay, SelimÖz: Çalışmamızda, vitreus içi Ranizumab (Lucentis®) uygulaması sonrası Acitenobacter Baumannii endoftalmisi gelişen bir olguyu sunmayı amaçlamaktayız. Yetmişdokuz yaşında erkek hasta, her iki gözünde görme azlığı şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan Fundus floresein anjiografisinde (FA) sağ gözde kuru tip yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD), sol gözde ise subfoveal klasik tip koroid neovasküler membran ve buna ikincil subretinal hemoraji tespit edildi. Hastanın sol gözüne 3 doz birer ay arayla intravitreal Ranibizumab (Lucentis®) tedavisi planlandı. Olgumuz, 3. doz uygulamayı takiben 3. günde görme kaybı, şiddetli göz ağrısı ve kırmızı göz ile kliniğimize başvurdu. Hastanın görme keskinliği ışık hissi düzeyindeydi. Biyomikroskobik muayenesinde ve B tarama ultrasonografide endoftalmi tablosu izlendi. Hasta acil olarak hospitalize edildi ve medikal tedavisine başlandı. Sol gözden vitreus örneği alınmasını takiben intravitreal Vankomisin ve Seftazidim uygulandı. Topikal sikloplejik ajanlarla birlikte sistemik sefazolin ve gentamisin, topikal fortifiye seftazidim ve vankomisin ve topikal moksifloksasin tedavisine başlandı. Yoğun kornea opasifikasyonu nedeni ile pars plana vitrektomi uygulanamadı. Tedavinin başlangıcından 4 gün sonra vitreus kültüründe Acinetobacter baumannii üremesi olduğu bildirildi. Takip eden günlerde klinik tabloda bir iyileşme izlenmedi ve görme keskinliği ışık hissi kaybına kadar ilerledi. Vitreus içi Ranibizumab uygulamasından sonra akut Acinetobacter baumannii endoftalmisi çok hızlı oluşabilir ve ciddi görme kaybına neden olabilir. Acinetobacter baumannii'ye bağlı endoftalmi tablosu nadir olmasına rağmen, oftalmologlar bu etyolojik ajana karşı daha dikkatli olmalıdırlar. Başlık (İngilizce): İntravitreal ranibizumab enjeksiyonu sonrası gelişen acinetobacter baumannii endoftalmisi Öz (İngilizce): We aimed to report a case who developed Acitenobacter baumannii endophthalmitis after intravitreal Ranibizumab (Lucentis®) injection. A 79-year-old male patient was admitted with vision loss in both eyes. Fluorescein angiography showed dry type age-related macular degeneration (ARMD) in the right eye and subretinal hemorrhage secondary to subfoveal classic type choroidal neovascular membrane in the left eye. Intravitreal injections of 3-dose Ranibizumab (Lucentis®) at monthly intervals were planned for the left eye of the patient. After the injection of the third dose of Ranibizumab, on the third day, the patient returned to the clinic with a complaint of excruciating ocular pain, red eye and vision loss in the left eye. The visual acuity of the patient was at the level of light perception. A slit lamp examination and B-mode ultrasonography revealed endophthalmitis. The patient was promptly hospitalised and medical treatment was started. After the sampling of vitreous from the left eye, vancomycin and ceftazidime were intravitreally administered. Systemic cefazolin and gentamicin, topical fortified vancomycin and ceftazidime, and topical moxifloxacin along with topical cycloplegic drops were started. Pars plana vitrectomy could not be performed due to corneal opacification. Four days after the initialisation of the therapy, the culture of the vitreous sample yielded Acinetobacter baumannii. In the following days, no regression in the clinical picture was determined and the level of the visual acuity worsened to light perception loss. Acute Acinetobacter baumannii endophthalmitis following intravitreal Ranibizumab injection occurs rapidly and can result in severe loss of vision. Although endophthalmitis is rare, ophthalmologists should be alert to the possibility of patients having endophthalmitis caused by A. baumannii.Öğe Active silicone oil removal with 23 gauge transconjunctival system; ‘’Doganay silicone oil extraction system’’(2019) Doğanay, Derya; Doğanay, Selim; Çankaya, CemAbstract: Aim: To describe a new and simple silicone oil removal method with 23-gauge (G) transconjunctival vitrectomy system.Material and Methods: This is a prospective, single center, interventional clinical trial. A hundred thirty-three eyes of 133 patientswere enrolled in this study. 1000 centistoke (cSt) silicone oil was removed with our new method. Main outcome measurements weresilicone oil removal time, number of sutured 23 G sclerotomy sites, intraoperative and postoperative complications, preoperative andpostoperative intraocular pressure (IOP) alterations, and preoperative and postoperative visual acuity changes.Results: The mean time between pars plana vitrectomy surgery with silicone oil endotamponade and silicone oil removal was 8.5±3.5months. Mean silicone oil removal time was 141.7±37.7 seconds. 210 of total 293 sclerotomies sites required suture. A statisticallysignificant decrease in postoperative IOP was found only on day 1 (p<0.05). Mean preoperative (before silicone oil removal) bestcorrect visual acuity (BCVA) was LogMAR 1.39±0.74 and mean postoperative BCVA at the final visit was LogMAR 1.23±0.88 (p<0.05).Mean postoperative follow-up was 7.2±6.2 months. Postoperative transient hypotony occurred in 23 eyes (IOP < 7 mm-Hg), revitreoushemorrhage occurred in 5 eyes and retinal re-detachment occurred in 7 (5.3%) eyes.Conclusion: Removal of 1000 cSt silicone oil with our new method is effective, safe, easy, and fast.Öğe Allojen limbal kök hücre ve otolog oral mukozal greftiyle oküler yüzey rekonstrüksiyonu: iki olgu(Türk Oftalmoloji Dergisi, 2013) Orman, Gözde; Demirel, Soner; Doğanay, Selim; Şüheda, Behice Duman; Kütükde, DeryaÖz: Her iki gözünde ciddi oküler yüzey hasarı olan olguların rekonstrüksiyonunda az sayıda metot uygulama şansı vardır. Her iki gözünde limbal kök hücre eksikliği olan ilk olguya allojen limbal kök hücre nakli, tekrarlayan pterjiyum ve sembleferonu olan ikinci olguya ise otojen ağız içi mukoza transplantasyonu uygulandı. Bu çalışmada, her iki oküler yüzey bozukluğu olan olguların rekonstrüksiyonunda uygulanabilecek yöntemler tartışıldı.Öğe The association between retinopathy, hypertension and diabetes duration in type 2 diabetics: 6-years of experience(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Şavlı, Haluk; Sevinç, Alper; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Yoloğlu, SaimÖz: Amaç: Artmış ateroskleroz ile birlikte hem mikrosirkülasyonda, hem de büyük damarlardaki vasküler komplikasyonlar diyabet morbidite ve mortalitesine neden olmaktadır. Körlüğe neden olabilen diyabetik retinopati, mikroanjiyopatinin de klinik bir göstergesidir. Materyal ve Metod: Çalışmamızda, Turgut Özal Tıp Merkezi Diyabet Kliniğinde, Haziran 1994 ile Şubat 2000 tarihleri arasında takip edilen, ortalama yaşları 53.50 ± 11.02 yıl olan 647 diyabetik hasta (274 erkek ve 373 bayan) değerlendirildi. Ortalama hastalık süreleri 7.90 ± 6.27 yıl idi. Hastalar, retinopati varlığına göre gruplandırıldı. Bulgular: Retinopati saptanan 181 hastanın (%27.97) (79 erkek ve 102 bayan) ortalama yaşları 57.63 ± 10.18 yıl ve ortalama diyabet süreleri 12.98 ± 6.41 yıl idi. Retinopati saptanmayan 466 hastanın (195 erkek ve 271 bayan) ortalama yaşları 51.90 ± 10.93 yıl ve ortalama hastalık süreleri 5.93 ± 4.98 yıl idi. Hipertansiyon, retinopati saptanmayan hastaların 210'unda (%45,06) ve retinopati saptanan hastaların 130'unda (%71.82) tesbit edildi. Retinopati sınıflaması yapıldığında, hastaların 93'ünde (%51,4) background retinopati, 46'sında preproliferatif retinopati (%25,4) ve 42'sinde (%23,2) proliferatif retinopati saptandı. Retinopati, diyabet süresi ile karşılaştırıldığında, background retinopati özellikle hastalık süresi 6-10 yıl arası olan hastalarda en fazla görülürken, preproliferatif retinopati 11-15 yıl ve proliferatif retinopati >15 yıldan fazla hastalık süresi olan gruplarda en fazla görüldü. Aynı hasta gruplarında hipertansiyon araştırıldığında, grup I'de (diyabet süresi 0-5 yıl olan hastalar) %52,4, grup 2'de (6-10 yıl) %75,4, grup 3'de (11-15 yıl) %64 ve grup 4'de (>15 yıl) %85,3 olarak bulundu. Sonuç: Diyabetik retinopatili hastalarda, hipertansiyon varlığı araştırılmalı ve saptandığında yoğun bir şekilde tedavi edilmelidir. Normotansif, hipertansif ve yoğun tedavi edilen hipertansif gruplarda, diyabetik retinopati sıklığı ve evrelendirilmesi çalışmaları yapılmalıdır. Başlık (İngilizce): Tip 2 diyabetli hastalarda retinopati, hipertansiyon ve hastalık süresi arasındaki ilişki: 6 yıllık deneyim Öz (İngilizce): Background: Morbidity and mortality in diabetes are caused mainly by its vascular complications, both in the microcirculation and in the large vessels with accelerated atherosclerosis. Diabetic retinopathy is the clinical hallmark of microangiopathy which may lead to blindness. Materials and method: This study was designed in type 2 diabetic patients who were on regular control and treatment in the diabetes clinic of Turgut Ozal Medical Center between June 1994 and February 2000. Six hundred and forty-seven type 2 diabetic patients (274 males and 373 females), aged 53.50 ± 11.02 years were evaluated. The mean diabetes duration was 7.90 ± 6.27 years. Patients were categorized according to the presence of retinopathy. Results: Retinopathy was encountered in 181 patients (27.97%) (79 males and 102 females), aged 57.63 ± 10.18 years. Their mean diabetes duration were 12.98 ± 6.41 years. Four hundred and sixty-six patients (195 males and 271 females), aged 51.90 ± 10.93 years formed the non-retinopathy group. The mean diabetes duration were 5.93 ± 4.98 years. Hypertension was present in 210 of patients (45.06%) without retinopathy and in 130 patients (71.82%) with retinopathy. In terms of grading of retinopathy, background retinopathy was encountered in 93 (51.4%) patients, preproliferative retinopathy was encountered in 46 (25.4%) patients, and proliferative retinopathy was encountered in 42 (23.2%) patients. When retinopathy was compared with diabetes duration, background retinopathy was highly encountered in patients with a duration of 6-10 years, preproliferative retinopathy was seen the most in 11-15 years, and proliferative retinopathy was found to be higher in >15 years. When presence of hypertension was investigated in these patients, we found out that 52.4% of patients in group 1 (patients with diabetes duration of 0-5 years), 75.4% of patients in group 2 (6-10 years), 64% of patients in group 3 (11-15 years), and 85.3% of patients in group 4 (>15 years) were hypertensive. Conclusion: The presence of hypertension should be investigated in patients with diabetic retinopathy and if present, should be treated aggressively. We need further studies in diabetic patients to consider the frequency and stage of retinopathy in normotensive, hypertensive, and aggresively treated hypertensive groups.Öğe Astımda inhale kortikosteroid kullanımı göz içi basıncında yükselmeye veya açık açılı glaukoma yol açar mı?(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Günen, Hakan; Evereklioğlu, Cem; Doğanay, Selim; Borazan, MehmetÖz: Amaç: Bu çalışmamızda, astımlı hastalarda uzun süreli düşük doz infiale kortikosteroid (KS) kullanımının, göz içi basıncı ve açık açılı glaukom üzerine etkisini araştırdık. Materyal ve Metot: Çalışmaya 5 yıldan fazla ve günde 1000 mcg/gün'den az dozda inhale KS kullanan ve diğer KS formlarını hiç kullanmamış 35 astımlı hasta alındı. Hasta ve yaşça benzer kontrol gruplarının (n=40) detaylı göz muayeneleri ve göz içi basıncı ölçümleri göz uzmanı tarafından yapıldı. Elde edilen bulgular gruplar içinde, gruplar arasında ve sağ ve sol gözlerde ayrı ayrı karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama göz içi basıncında hasta grubu (sağ göz =14.2±3.2, sol göz =14.3±3.1 mmHg) ve kontrol grubu (sağ göz =12.9±2.6, sol göz =13.0±2.7 mmHg) arasında fark saptanmadı (p>0,05). Bununla birlikte, hasta grubunda dört hastada (%11.4) göz içi basıncı, 20 mmHg'nin üzerinde idi ve açık açılı glaukom yoktu. Kontrol grubunda yüksek göz içi basıncı saptanmadı (p<0.05). Sonuç: Uzun süreli düşük doz inhale KS kullanımının, göz içi basıncında genel olarak belirgin yükselmeye yol açmamasına rağmen, KS kullanımına karşı hassas bir astımlı hasta alt grubunda açık açılı glaukoma sebebiyet vermeden yüksek göz içi basıncına neden olduğunu saptadık. Bu tip hastaların önceden saptanabilmeleri ve erken tedavi altına alınabilmeleri için, belli aralıklarla göz muayenesinden geçirilmeleri ve monitörize edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.Öğe Astımda İnhale Kortikösteroid Kullanımı Göz İçi Basıncında Yükselmeye Veya Açık Açılı Glaukoma Yol Açar Mı?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Gunen, Hakan; Evereklioğlu, Cem; Doğanay, Selim; Borazan, MehmetBu çalışmamızda, astımlı hastalarda uzun süreli düşük doz irıhale kortikosteroid (KS) kullanımının, göz içi basıncı ve açık açılı glaukom üzerine etkisini araştırdık. Materyal ve Metod: Çalışmaya 5 yıldan fazla ve günde 1000 mcg/gün'den az dozda inhale KS kullanan ve diğer KS formlarını hiç kullanmamış 35 astımlı hasta alındı. Hasta ve yaşça benzer kontrol gruplarının (n=40) detaylı göz muayeneleri ve göz içi basıncı ölçümleri göz uzmanı tarafından yapıldı. Elde edilen bulgular gruplar içinde, gruplar arasında ve sağ ve sol gözlerde ayrı ayrı karşılaştırıldı. Bulgular: Ortalama göz içi basıncında hasta grubu (sağ göz =14.2±3.2, sol göz =14.3±3.1 mmHg) ve kontrol grubu (sağ göz =12.9±2.6, sol göz =13.0±2.7 mmHg) arasında fark saptanmadı (p>0.05). Bununla birlikte, hasta grubunda dört hastada (%11.4) göz içi basıncı, 20 mmHg'nin üzerinde idi ve açık açılı glaukom yoktu. Kontrol grubunda yüksek göz içi basıncı saptanmadı (p<0.05). Sonuç: Uzun süreli düşük doz inhale KS kullanımının, göz içi basıncında genel olarak belirgin yükselmeye yol açmamasına rağmen, KS kullanımına karşı hassas bir astımlı hasta alt grubunda açık açılı glaukoma sebebiyet vermeden yüksek göz içi basıncına neden olduğunu saptadık. Bu tip hastaların önceden saptanabilmeleri ve erken tedavi altına alınabilmeleri için, belli aralıklarla göz muayenesinden geçirilmeleri ve monitörize edilmeleri gerektiğini düşünüyoruz.Öğe Audio vestibular evaluation in patients with behçets syndrome(J Laryngol Otol, 2001) Evereklioğlu, Cem; Çokkeser, Yaşar; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Kızılay, AhmetA prospective controlled clinical study was carried out at the Department of Ophthalmology and ENT, Ino¨ nu¨ University Medical Faculty, Turgut Ozal Medical Center, Research Hospital, to evaluate the audiovestibular involvement in patients with Behc¸et’s syndrome compared with controls. Twenty- ve consecutive patients with Behc¸et’s syndrome (mean age 6 SD, 34.96 6 8.50) and 20 ageand sex-matched healthy volunteers (hospital staff) as control subjects (mean age 6 SD, 34.45 6 9.16) were included in this study. Behc¸et’s patients were divided into two groups according to the number of criteria, complete (all four major criteria) and incomplete (three major criteria without ocular involvement). The groups were compared with each other or controls regarding inner ear involvement. Audiometric pure-tone thresholds at 125 to 8000 Hz were obtained in all subjects in both groups, and pure tone average (PTA) hearing thresholds were calculated for the middle, high and low frequencies. In addition, short increment sensitivity index (SISI), tone decay and BERA examinations were performed in all Behc¸et’s patients. Sensorineural hearing loss (SNHL) was present in six of 25 patients with Behc¸et’s syndrome. Two Behc¸et’s patients had unilateral total SNHL, two had bilateral moderate level SNHL, one had bilateral low-frequency SNHL and one bilateral high frequency SNHL. In two, BERA, and in ve SISI, examination disclosed inner ear involvement. In control subjects, the past medical history was normal and there was no consistent audio-vestibular complaint. Their PTA thresholds were all in the normal range. Otoscopic examination ndings were normal, with intact, mobile tympanic membranes in both groups. The present study showed that audio-vestibular involvement is not infrequent in Behc¸et’s syndrome compared with age- and sex-matched healthy controls, and it is under-estimated. All Behc¸et’s patients should regularly be followed by an otolaryngologists and be given information about the possibility of inner ear involvement. According to our results, hearing loss occurs more often in older patients and also in the complete form of Behc¸et’s syndrome.Öğe Baş pozisyonu ile birlikte yukarı vuruşu olan duane tip i olgusuna cerrahi yaklaşım: olgu sunumu(2016) Gündüz, Abuzer; Duman, Suheda; Doğanay, SelimÖz: On üç yaşında bayan hasta, 6 aylıktan beri sol gözde kayma şikâyeti varmış. Muayenesinde düzeltmeli görme keskinliği snellen eşeline göre sağ gözde tam (10/10), sol gözde 0.5 (5/10) saptandı. Biomikroskopi ve fundus muayenesi doğal olarak değerlendirildi. Skloplejik refraksiyon sağ gözde +1.0 (+0.5*80), sol gözde +3.75 (+1.0*110) dioptri (D) idi. Yapılan şaşılık muayenesinde; Sola dönük yüz pozisyonu (20 derece) mevcut. Sol gözde abdüksiyonda kısıtlılık (-4) ile abdüksiyonda kapak aralığında hafif genişleme mevcuttu. Ayrıca addüksiyonda yukarı vuruş (upshoot) ve addüksiyonda kapak aralığında daralma tespit edildi. Bu bulgularla yukarı vuruşlu Duane Tip I tanısı kondu. Hastaya cerrahi planlandı. Yapılan cerrahide lateral rektusa (LR) geriletme ile kombine Y-split prosedürü, medial rektusa (MR) ise geriletme yapıldı. Ameliyat sonrası 1. gün, 1. ay ve 6. ay da kontrolleri yapıldı. 6. Aydaki kontrolünde hastanın ameliyat öncesine göre sol yüz dönüklüğü düzelmiş. Sol göz addüksiyon da oluşan yukarı vuruşun kaybolduğu saptandı.Öğe Bilateral Optik Disk Druzenli Hastaya Yanlış Tanısal Yaklaşım: Olgu Sunumu(2013) Gündüz, Abuzer; Ekici Gök, Zarife; Doğanay, SelimÖz: On dört yaşında, bulanık görme nedeniyle kliniğimize başvuran erkek hastanın, oftalmolojik muayenesinde düzeltilmiş görme keskinliği bilateral tam ve biomikroskopik muayenede ön segmenti doğal idi. Fundus muayenesinde her iki optik disk sınırlarında siliklik ve kabarıklık saptandı. Pupil ışık refleksleri normal idi. Hasta bilateral papilödem ön tanısıyla pediatrik nöroloji bölümüne konsülte edildi. Burada hastaya lumber ponksiyon (LP) ile orbita ve beyin manyetik resonans görüntüleme (MR) yapıldı. Bu tetkik sonuçları normal olarak değerlendirilince hasta tekrar kliniğimize yönlendirildi. Tekrar yapılan muayenede tüm bulgular bir önceki muayene ile aynı saptandı. Bunun üzerine orbital bilgisayarlı tomografi (BT) istendi. BT sonucunda optik diskte hiperdens görüntü veren opasite tespit edildi. Bundan dolayı hastaya orbital B--scan USG yapıldı. USG sonucu her iki optik disk başında hiperekojen görüntü veren odak saptandı. Bu görüntü optik disk druseni ile uyumlu olarak değerlendirilerek hastaya bilateral optik disk druzeni tanısı kondu.Öğe Bölgemizdeki 7-15 yaş arası çocukların baş çevresi, iç kantal ve dış kantal mesafeleri için normal değerler(MN Oftalmoloji, 2000) Evereklioğlu, Cem; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Yakıncı, CengizÖz: AMAÇ: Bölgemizdeki 7-15 yaş arası çocukların baş çevresi (BÇ), iç interkantal (İK), dış interkantal (DK) mesafelerini ölçerek bu parametrelerdeki normal değerleri tesbit etmek ve bu değerlerden faydalanarak ırk, yaş ve cinse spesifik olacak şekilde kantal indeks ve sirkümferans-interorbital indeksleri hesaplamak. YÖNTEM: Yedi ile 15 yaş arasındaki 2081 çocuğun (1126 erkek, 955 kız) baş çevresi, iç interkantal ve dış inerkantal mesafelerini ölçtük. Yaş ve cinsiyete spesifik normal persentil standartlarını belirleyerek sonuçları diğer ırk ve etnik kökene sahip popuiasyonlarda yapılmış olan çalışmalarla karşılaştırdık. BULGULAR: Erkek çocuklarındaki BÇ, İK ve DK mesafeleri ortalama değerleri sırasıyla 53.29 ± 2.12 cm, 29.86 ± 2.50 mm ve 85.87 ± 4.31 mm idi. Kız çocuklarındaki BÇ, İK ve DK mesafeleri ortalama değerleri ise sırasıyla 52.54 ± 2.18 cm, 29.67 ± 2.36 mm ve 84.68 ± 4.03 mm idi. SONUÇ: Sağlıklı çocukların büyüme ve gelişme verileri ile normal İK mesafelerin bilinmesi, değişik somatometrik yüz özellikleri nedeniyle gözden kaçabilen kraniofasial sendromlar ile postravmatik ya da konjenital telekantüsün erken saptanması ve cerrahi planlanmasında faydalı olacaktır. Hastanın kraniofasial boyutlarının karşılaştırmaları yaş, cinsiyet ve ırk'a özel normal standartlarla olmalıdır. Başlık (İngilizce): Normal values for head circumference, inner canthal and outer canthal distances of 7 to 15 years old children in our region Öz (İngilizce): PURPOSE: To establish normal standarts for head circumference (HC), inner canthal (IC) and outer canthal (OC) distances of 7-to 15-year-old children in our region and to calculate canthal index and circumference-interorbital index specific for the race of the patient as well as for age and sex. METHODS: Head circumference, inner canthal and outer canthal distances were obtained for 2081 children (1126 boys, 955 girls) aged between 7 to 15 years old. We obtained normal percentile standarts specific for the age and sex and compared to those of other racial and ethnic populations. RESULTS: In male children, the mean values of HC, IC and OC were found to be 53.29 ± 2.12 cm, 29.86 ± 2.50mm and 85.87 ± 4.31 mm, respectively. In female children, the mean values of these values were found to be 52.54 ± 2.18 cm, 29.67 ± 2.36 mm and 84.68 ± 4.03 mm, respectively. CONCLUSION: Growth and developmental data and the normal IC values of healthy children are useful in early identification of craniofacial syndromes, postraumatic or congenital telecanthus which might be obscured by the various somatometric traits of the face and of planning surgical intervention. We suggest that the comparison of craniofacial dimensions of a patient must be performed with normal standarts specific for race as well as age and sex.Öğe Cataract Surgery and Customized Toric Intraocular Lens Implantation in Patients with Cataract and High Astigmatism After Penetrating Keratoplasty(2024) Doğanay, Derya; Çankaya, Cem; Doğanay, SelimPhacoemulsification and implantation of a customized toric intraocular lens (IOL) Acriva BB T UDM 611 was performed in 3 eyes of 3 patients with cataract and more than 13 diopters of astig- matism after penetrating keratoplasty at least 6 months after complete suture removal. Pre- and postoperative uncorrected and corrected vi- sual acuity, manifest refractions, corneal topographies, autorefracto- metric keratometry values, posterior segment examinations and intraocular pressure measurements were performed in all patients. The corneal astigmatism was a relatively regular bow-tie pattern in all three patients. Astigmatic changes were also evaluated. No compli- cations were observed during surgery or at follow-up. Customized toric IOL implantation seems to be a predictable and safe procedure in patients with cataract and high astigmatism after penetrating ker- atoplasty. Longer follow-up is required to confirm these predictable clinical results, particularly with regard to IOL misalignment and bag stability.Öğe Comparison of ganglion cell and retinal nerve fiber layer thickness in primary open angle glaucoma and normal tension glaucoma with spectral domain OCT(Graefe's Archive for Clinical and Experimental Ophthalmology, 2013) Fırat, Penpegül; Doğanay, Selim; Demirel, Ersan Ersin; Çolak, CemilBackground The aim of this study was to evaluate the macular thickness (MT), ganglion cell complex (GCC), and circum-papillary retinal nerve fiber layer (RNFL) thickness in primary open-angle glaucoma (POAG) and normal tension glaucoma (NTG) with spectral domain optical coherence tomography (SD-OCT). Methods A total of 169 subjects were enrolled: 52 normal subjects, 61 with POAG, and 56 with NTG. Spectraldomain optical coherence tomography (SD-OCT) was used to analyze MT, GCC, and RNFL thickness. To compare the discrimination capabilities between the MT, GCC, and RNFL thickness measurements, we analyzed the areas under the receiver operating characteristic (ROC) curves (AUCs). The relationships between GCC and RNFL measurement and also the relationships of the groups, with age, gender, GCC, and RNFL thickness were assessed. Results Normal subjects showed the thickest superior and inferior GCC, followed by in order NTG and POAG (p<0.05). While there was a statistically difference in MT value of the normal subjects and the glaucoma patients (p<0.05), MT value did not differ between POAG and NTG (p<0.05). RNFL thickness parameters were significantly greater in normal subjects, followed in order by the NTG, and POAG (p<0.05). Between the normal and entire glaucoma groups, all GCC and RNFL parameters showed the similar discrimination power. RNFL thickness parameters correlated significantly with all GCC thickness (p<0.05). Superior RNFL thickness was the only independent variable between the POAG and NTG patients (odds ratio (OR) 0.942, p00.004, 95 %CI 0.905–0.981). Conclusions SD-OCT evaluation results suggest higher GCC and RNFL parameters for NTG than POAG.Öğe Comparison of ganglion cell and retinal nerve fiber layer thickness in primary open angle glaucoma and normal tension glaucoma with spectral domain OCT(Graefe's Archive for Clinical and Experimental Ophthalmology, 2013) Fırat, Penpe Gül; Doğanay, Selim; Demirel, Ersan Ersin; Çolak, CemilBackground The aim of this study was to evaluate the macular thickness (MT), ganglion cell complex (GCC), and circum-papillary retinal nerve fiber layer (RNFL) thickness in primary open-angle glaucoma (POAG) and normal tension glaucoma (NTG) with spectral domain optical coherence tomography (SD-OCT). Methods A total of 169 subjects were enrolled: 52 normal subjects, 61 with POAG, and 56 with NTG. Spectraldomain optical coherence tomography (SD-OCT) was used to analyze MT, GCC, and RNFL thickness. To compare the discrimination capabilities between the MT, GCC, and RNFL thickness measurements, we analyzed the areas under the receiver operating characteristic (ROC) curves (AUCs). The relationships between GCC and RNFL measurement and also the relationships of the groups, with age, gender, GCC, and RNFL thickness were assessed. Results Normal subjects showed the thickest superior and inferior GCC, followed by in order NTG and POAG (p<0.05). While there was a statistically difference in MT value of the normal subjects and the glaucoma patients (p<0.05), MT value did not differ between POAG and NTG (p<0.05). RNFL thickness parameters were significantly greater in normal subjects, followed in order by the NTG, and POAG (p<0.05). Between the normal and entire glaucoma groups, all GCC and RNFL parameters showed the similar discrimination power. RNFL thickness parameters correlated significantly with all GCC thickness (p<0.05). Superior RNFL thickness was the only independent variable between the POAG and NTG patients (odds ratio (OR) 0.942, p00.004, 95 %CI 0.905–0.981). Conclusions SD-OCT evaluation results suggest higher GCC and RNFL parameters for NTG than POAG.Öğe Distant and near interpupillary distance in 3448 male and female subjects: Final results(1999) Evereklioğlu, Cem; Doğanay, Selim; Er, Hamdi; Gündüz, AbuzerAbstract: Amaç: Yedi ile 40 yaş arasındaki 3448 kişide yaş ve cinsiyete özel uzak ve yakın interpupiller mesafe (İPM) normal standartlarını belirlemek, Yöntem: Anatomik İPM için 1852 erkek ve 1596 kadın çalışma kapsamına alındı. Kişiler üç yaş grubuna ayrıldı; 7 ile 15 yaş arası çocuklar (ortalama yaş, 10.86±2.69), 16 ile 25 yaş arası genç erişkinler (ortalama yaş, 20.57±2.88) ve 26 ile 40 yaş arası erişkinler (ortalama yaş, 30,87±4,55), Yedi ile 25 yaş arasında her yaş için ayrı ayrı ortalama normatif değerler belirlendi. Yedi ile 15 yaş arasındaki çocuklarda ayrıca İPM'ler için 3., 10., 25., 50., 75., 90. ve 97. persentiller hesaplandı. Bizim verilerimiz diğer etnik popülasyonlardaki verilerle karşılaştırıldı. Bulgular: Tüm gruplarda erkek ve kadınlar arasındaki yaş farkı anlamsızdı. Ortalama uzak İPM yakın İPM'den 2.92 mm daha genişti ve yaş ilerledikçe bu fark artmaktaydı. Tüm yaşlarda uzak ve yakın İPM farkları anlamlı idi, İPM ortalamalarımız her iki cinsiyette de Arap, Hong Kong ve İngiliz çocuklarındaki sonuçlarla benzer; Çin, Hint, Siyah ve Kafkasyalı çocuklardan daha büyük; Meksikalı ve karışık Avrupa çocuklarınkinden ise daha küçük idi. Sonuç: Her yaş ve cinsiyet için yerel referans standartları sağlaması yanında biz bu çalışmanın hiper-hipotelorizm, değişik sendromlar ve bazı kraniofasiyel deformitelerin tanısında katkı sağlayacağı inancındayız. Bu veriler ayrıca gözlük çerçevesi ve lens sektöründe de kullanışlı olacaktır.Öğe Diyabet Hastalarının Lens Ön Kapsüllerinde Glutatyon Seviyesi ve Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2008) Emre, Sinan; Ateş, Burhan; Taşar, Ahmet; Doğanay, SelimAmaç: Bu çalışmada yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar ile sıkı kontrol altındaki diabet hastalarının lens ön kapsüllerinde ölçülen glutatyon (GSH) seviyesi ve glutatyon peroksidaz (GSH-Px) aktiviteleri değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışmaya tip II diabeti ve kataraktı bulunan hastalar ile yaş uyumlu olacak şekilde yaşa bağlı kataraktı bulunan hastalar dahil edildiler. Çalışma kapsamında sıkı diabet kontrolünde olan 18 hasta ile (Grup A), yaşa bağlı kataraktı bulunan 26 hastanın (Grup B) fakoemulsifikasyon yöntemi ile yapılan katarakt operasyonlarında alınan lens ön kapsülleri dahil edilmiştir. Örnekler çözünüp, santrifüje edilmelerinden sonra numunelerden GSH seviyeleri ve GSH-Px enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Sonuçlar: Grup A ortalama yaşları 60.3 ± 8.3 yıl olan, 10 bayan ve 8 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup B ise ortalama yaşları 63.9 ± 12.2 yıl olan, 11 bayan ve 15 erkek hastadan oluşmaktaydı. Grup A ve B için lens ön kapsülünde ölçülen ortalama GSH seviyeleri sırasıyla 82.4±16.5 ve 97.5±12.5 nmol/mg iken ortalama GSH-Px aktivite düzeyleri sırasıyla 27.0±9.7 ve 36.9±9.3 mmol/mg protein idi. Her iki parametre içinde gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı düzeyde tespit edilmedi (p>0.05). Yorum: Diabetin anti-oksidan mekanizmalar üzerindeki zararlı etkisi iyi bilinmektedir. Bizim sonuçlarımızda GSH seviyesinin ve GSH-Px aktivitelerinin sıkı kontrollü diabet grubunda ve yaşa bağlı kataraktı grubu arasında yakın değerlerde çıkmış olması, diabetin sıkı kontrolünün diabetin lens üzerindeki etkilerini hafifletmek bakımından önemli olduğunu düşündürtmektedir.Öğe Diyabetik olgularda pars plana vitrektomiden önce uygulanan intravitreal bevacizumabın cerrahi başarıya etkisi(Retina-Vitreus, 2010) Doğanay, Selim; Koç, Bekir; Çankaya, Cem; Düz, Cem; Bilak, ŞemsettinÖz: Amaç: Diyabetik olgularda pars plana vitrektomiden (PPV) önce uygulanan intravitreal bevacizumabın cerrahi başarıya olan etkisini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Tüm hastalar ameliyat öncesi bevacizumab uygulananlar (Grup 1; 32 olgu) ve uygulanmayanlar (Grup 2; 50 olgu) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Gruplar ameliyat sırasında retinal yırtık görülme sıklığı, aktif kanama görülme sıklığı, ameliyat sonrası en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EDGK) ve göz içi basınç (GİB) değişimi, ameliyat sonrası retina dekolmanı görülme sıklığı, yeniden vitreus kanaması (VK) görülme sıklığı ve rubeozis gelişimi açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Ameliyat sırasında Grup 1’de 2 (%6.3), Grup 2’de 4 (%8) olguda retinal yırtık, Grup 1’de 2 (%6.3), Grup 2’de 4 (%8) olguda aktif kanama izlendi. Ameliyat sonrası Grup 1’de 1 (%3.1), Grup 2’de 2 (%4) olguda retina dekolmanı, Grup 1’de 4 (%12.5), Grup 2’de 14 (%28) olguda yeniden VK izlendi. Ameliyat sonrası takiplerde Grup 1’de 6 (%18.8), Grup 2’de 9 (%18) olguda GİB artışı görüldü. Ameliyat sonrası takiplerde Grup 1’de 24 (%75), Grup 2’de 32 (%64) olgunun ortalama EDGK değerinde artış tespit edildi. Sonuç: PDR’li olgularda ameliyat öncesi uygulanan anti-VEBF (vasküler endotelyal büyüme faktörü) ilaçlar, aktif yeni damarların gerilemesini sağlayarak cerrahi sırasında membranların daha kolay temizlenmesini sağlayıp, ameliyat sonrası yeniden kanama riskini azaltarak cerrahi başarıyı olumlu yönde etkilemektedirler. Ayrıca anti-VEBF ilaçların anti-ödematöz ve anti-enflamatuvar etkileri sayesinde daha iyi görme keskinlikleri elde edilmektedir. Başlık (İngilizce): The effect on surgical success of ıntravitreal bevacizumab given before pars plana vitrectomy in diabetic patients Öz (İngilizce): Purpose: To investigate the effect on surgical success of intravitreal bevacizumab given before pars plana vitrectomy in diabetic patients. Materials and Methods: All patients were divided into two groups: those given bevacizumab before surgery (Group 1; 32 patients) and those not given bevacizumab (Group 2; 50 patients). The groups were compared with regard to the frequencies of retinal tear and active bleeding during surgery, postoperative changes in best corrected visual acuity (BCVA) and intraocular pressure (IOP), postoperative frequencies of retinal detachment and recurrent vitreous hemorrhage (VH), and development of rubeosis. Results: During the surgery, retinal tear was observed in 2 patients (6.3%) from Group 1 and in 4 patients (8%) from Group 2; active bleeding was seen in 2 patients (6.3%) from Group 1 and in 4 patients (8%) from Group 2. After the surgery, retinal detachment was found in 1 patient (3.1%) from Group 1 and in 2 patients (4%) from Group 2; recurrent VH was found in 4 patients (12.5%) from Group 1 and in 14 patients (28%) from Group 2. In the postoperative controls, an increase in IOP was determined in 6 patients (18.8%) from Group 1 and in 9 patients (18%) from Group 2. In the postoperative controls, an increase in the mean BCVA value was determined in 24 patients (75%) from Group 1 and in 32 patients (64%) from Group 2. Conclusion: In the patients with PDR, anti-VEGF (vascular endothelial growth factor) drugs positively influence the surgical success by causing the active new vasculature to be regressed and consequently allowing easy cleaning of the membranes during surgery. Due to the anti-inflammatory and anti-edematous effect of anti-VEGF drugs, better BCVA is obtained after surgery.Öğe “Doğanay silikon alma sistemi” ile eş zamanlı fakoemülsifikasyon cerrahisi(2012) Doğanay, Selim; Fırat, Penpe Gül; Kütükde, Derya; Çankaya, Cem; Gündüz, GökselÖz: Amaç: ‘'Doğanay silikon alma sistemi'' ile eş zamanlı fakoemülsifikasyon (FAKO) cerrahisinin etkinliğini değerlendirmek. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 23 gauge (G) yöntemle pars plana vitrektomi (PPV) yapılıp göz içi tamponad madde olarak 1000 cSt silikon yağı konan, 18 olgunun 20 gözü dahil edildi. Tüm olgulara peribulber anestezinin ardından 2.2 mm mikrokoaksiyel FAKO cerrahisi uygulandı. Daha sonra ‘Doğanay silikon alma sistemi'' kullanılarak silikon yağı çıkarımı yapıldı. Tüm olguların silikon yağı çıkarım süreleri, ameliyat sonrası takip süreleri, ameliyat sırasında ve sonrasında görülen komplikasyonlar, ameliyat sırasında yapılan ek işlemler, ameliyat öncesi ve sonrası göz içi basıncı (GİB), ameliyat öncesi ve sonrası en iyi düzeltilmiş görme keskinlikleri (EDGK) kaydedildi. Bulgular: Olguların 11'i kadın, 7'si erkek, yaş ortalamaları 59.28±9.27 yıldı. Ortalama takip süreleri; 5.2±3.02 ay, ortalama silikon yağı kalım süresi; 9.0±2.62 ay, ortalama silikon çıkarım süresi ise; 145.3±21.6 saniyeydi. Olguların hiçbirinde ameliyat sırasında komplikasyon gelişmedi. Ameliyat sonrası 1 gözde redekolman, 1 gözde vitre kanaması görüldü. Olguların ameliyat öncesi ve sonrası EDGK'leri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (Grafik 1, p<0.05). GİB değerlerinde ise ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası son kontroller karşılaştırıldığında anlamlı fark olmadığı görüldü (Grafik 2, p>0.05). Sonuç: ‘'Doğanay silikon alma sistemi'' ile beraber FAKO güvenli, hızlı ve kolay bir cerrahi yöntemdir.Öğe Down sendromlu hastalarda keratokonus nedeni ile uygulanan penetran keratoplasti(MN Oftalmoloji, 1998) Doğanay, Selim; Oğuz, E. Tanay; Doğan, Ö. KamilÖz: AMAÇ: S.B. Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniğinde, Down sendromu ve keratokonusu bulunan 6 hastaya uygulanan penetran keratoplasti sonuçları incelendi. YÖNTEM: Üç hastada ameliyat nedeni akut korneal hidrops sonrası üç aylık tedaviyi takiben gelişen korneal skar, 2 hastada santral korneal skar, 1 hastada ileri keratokonus ile birlikte katarakt idi. Kataraktı olan bu hastaya kombine olarak keratoplasti, katarakt ekstraksiyonu ve göz içi lens yerleştirilmesi uygulanmıştır. BULGULAR VE SONUÇ: Bir hastada keratoplastiyi takiben birinci yılda gelişen katarakt nedeniyle katarakt ekstraksiyonu yapılmış ve göz içi lensi yerleştirilmiştir. 1 hastada gelişen grefon reddi medikal tedavi ile düzeltilmiştir. 2 hastada grefon hastalığı nedeni ile grefon bulanmış (%33.3) ikinci kez uygulanan keratoplastiler sonrasında grefon yine bulanık izlenmiştir. Greft bulanıklık oranı yüksek gibi görünse de, koruyucu tedbirler, dikkatli bakım ve erken tanı ile keratoplasti, Down sendromlu hastalarda bazen görme kalitesini yükseltmede tek umuttur ve başarılı bir yöntemdir.Öğe Evaluation of corneal biomechanical properties after uneventful standard coaxial phacoemulsification surgery(2018) Doğanay, Selim; Fırat, Penpe Gül; Doğanay, Derya; Ulaş, Fatih; Çankaya, CemAbstract: Aim: This study was designed to investigate the alteration of intraocular pressure measurements and biomechanical properties of the cornea in patients who underwent uneventful standard coaxial phacoemulsification cataract surgery through 2.75 mm corneal main incision with intraocular lens implantation. Material and Methods: 15 eyes of 15 patients admitted to our clinic because of the cataract problems in the study. Corneal hysteresis (CH), corneal resistance factor (CRF) measurements, Goldmann correlated (IOPg), and corneal compensated intraocular pressure (IOPcc) values were recorded by ocular response analyzer (ORA) before and 1 day, 1 week and 1 month after surgery. Results: The mean age of the patients was 64.3 ± 8.06 years. Preoperative mean CH, CRF, IOPg and IOPcc values were 8.23±2.10, 9.33±2.27, 18.54±3.42 and 19.66±3.22, respectively. The mean CH, CRF, IOPg and IOPcc values were 5.50±2.07, 8.69±2.04, 22.29±3.37 and 23.83±3.32, respectively on the first day after the surgery. The mean CH, CRF, IOPg and IOPcc values were 5.25±1.83, 8.29±2.10, 18.86±2.72 and 20.20±3.37, respectively of the first week after the surgery. The mean CH, CRF, IOPg and IOPcc values were 7.88±1.99, 8.37±1.83, 15.81±2.60 and 16.41±2.80, respectively in the first month after the surgery. Conclusion: These results revealed that the biomechanical properties of the cornea may change during the first one month period after uneventful standard coaxial phacoemulsification surgery.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »