Yazar "Durmaz, Bengül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 54
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut Gastroenterit Ön Tanılı Çocuklarda Rotavirüs Pozitifliği(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2003) Bulut, Yunus; İşeri, Latife; Ağel, Esra; Durmaz, BengülBu çalışma, akut gastroenterit ön tanılı çocuk hastalarda rotavirüs aranması için gönderilen dışkı örneklerinde rotavirüs pozitifliğini belirlemek amacı ile yapıldı. Akut gastroenterit ön tanılı 250 çocuğun dışkı örneklerinde rotavirüs antijeni lateks aglutinasyon testi ile araştırıldı. Örneklerin 52’sinde (%21) rotavirüs antijeni saptandı. Rotavirüs infeksiyonu kış mevsiminde daha yüksek oranda görüldü. Çocuklarda görülen akut ishallerin tümünde bakteriyolojik ve parazitolojik inceleme yanında rotavirüs yönünden inceleme yapılması, yöremizde akut ishallerin etiyolojisini açıklayıcı olacaktır.Öğe Bir G Grubu Streptokok Menenjiti Olgusu(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Bayındır, Yaşar; tekerekoğlu, M. Sait; Otlu, Barış; Sönmez, Emine; Durmaz, BengülMenenjit, beyin omurilik sıvısında anormal beyaz küre sayısı ile seyreden beyin zarlarının inflamasyonudur. Akut menenjit sendro- muna çeşitli infeksiyon ajanları neden olabilir. Noninfeksiyöz hastalıklar grubu da aynı tabloyu oluşturabilir. G grubu streptokokun menenjit te dahil olmak üzere, ciddi infeksiyonlara sebep olduğu rapor edilmekte ve patojen olarak tanımlanmaktadır. Bu vakada; cerrahi tedavi sonrası kemoterapi ve radyoterapi almış, beyin metastazı olan, parotis malign mikst tümörlü 34 yaşındaki erkek hastada gelişen G grubu streptokok menenjit olgusu sunulmuştur.Öğe Bir G grubu streptokok menenjiti olgusu(1999) Bayındır, Yaşar; Tekerekoğlu, M. Sait; Otlu, Barış; Sönmez, Emine; Durmaz, BengülMenenjit, beyin omurilik sıvısında anormal beyaz küre sayısı ile seyreden beyin zarlarının inflamasyonudur. Akut menenjit sendromuna çeşitli infeksiyon ajanları neden olabilir. Noninfeksiyöz hastalıklar grubu da aynı tabloyu oluşturabilir. G grubu streptokok'un menenjitte dahil olmak üzere, ciddi infeksiyonlara sebep olduğu rapor edilmekte ve patojen olarak tanımlanmaktadır. Bu vakada; cerrahi tedavi sonrası kemoterapi ve radyoterapi almış, beyin metastazı olan, parotis malign mikst tümörlü 34 yaşındaki erkek hastada gelişen G grubu streptokok menenjit olgusu sunulmuştur.Öğe Bir yenidoğan ünitesinde hastane kaynaklı sepsislerde etken mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıkları(ANKEM Dergisi, 2004) Kuzucu, Çiğdem; Gülcan, Hande; Üzüm, İsa; Durmaz, BengülÖz: Hastane kaynaklı sepsis hastanede izlenen yenidoğanlar için en önemli morbidite ve mortalite nedenlerindendir. Bu çalışmada hastane kaynaklı neonatal sepsislerde pozitif kan kültürleri ve antibiyotik duyarlılıkları değerlendirilmiştir. Ocak 2002-Mart 2003 arasında 52 neonatal sepsis saptanmıştır. Koagülaz negatif stafilokoklar en yaygın mikroorganizma olarak bulunmuştur (% 40). Stafilokoklarda metisilin direnci % 54 olarak bulunmuştur. Başlık (İngilizce): Positive blood cultures in nosocomial sepsis in a newborn unit and antimicrobial susceptibilities of isolated bacteria Öz (İngilizce): Nosocomial sepsis is a major cause of morbidity and mortality in hospitalized newborns. In this study, positive blood cultures and susceptibilities of isolated strains to antibiotics were evaluated in cases of nosocomial neonatal sepsis. Between January 2002 and March 2003, 52 neonatal sepsis cases were diagnosed. Coagulase negative staphylococci were the most common microorganism (40 %). Methicillin resistance was found to be 54% in staphylococci.Öğe Borrelia Ve Lyme Hastalığı(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) İşeri, Latife; Durmaz, BengülAmerika'da hastalık kontrol ve önlem merkezi (CDC), Lyme hastalığının son yıllarda tüm dünyada milyonlarca insanı etkilediğini rapor etmiştir. Lyme hastalığı, dermetoiojik, kas- Iskeiet, sinir sistemi ve kalp tutulumu gibi bir çok klinik bulgu verebilir. Etken! Borrella burgdorferi'dir ve Ixoides keneleri He bulaşır. Hastalığın epidemiyoiojisi, klinik görünümü, laboratuvar teşhisi, B. burgdorfen'nin yapısı, antijen ik özellikleri He ilgili bir çok araştırma yapılmaktadır. Ayrıca aşı geliştirmek için bağışıklama araştırmaları devam etmektedir. Lyme hastalığı ve etkeni ile ilgili araştırmaların sonuçlarını gözden geçirmek ve ülkemizde Lyme hastalığına dikkat çekmek amacıyla bu çalışma yapılmıştır.Öğe Candida türlerinde biyofilm ve fosfolipaz aktivitesinin saptanması(Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi, 2003) Kuzucu, Çiğdem; Çizmeci, Zeynep; Durmaz, BengülÖz: Biyofilmler ve fosfolipaz enzimi Candida suşlarına bağlı infeksiyonların gelişmesinde önemli virulans faktörleridir. Bu çalışmada Candida türlerinde biyofilm ve fosfolipaz üretimi araştırılmıştır. Toplam 200 Candida izolatında biyofilm pozitifliği %52 bulunmuştur. C.albicans suşlarında biyofilm üretiminin diğerlerine göre daha yüksek olduğu görülmüştür (%63). Toplam 123 C.albicans izolatında fosfolipaz pozitifliği %57 olarak bulunmuştur. Her iki faktöründe virulansda önemli olduğu düşünülmüştür.Öğe Çocuklarda Streptococcus pneumoniae nazofarenjial taşıyıcılığı; serogruplandırma, antibiyotiklere duyarlılığı ve penisilin dirençli streptococcus pneumoniae suşlarının moleküler tiplendirmesi(2004) Durmaz, Bengül; Durmaz, Rıza; Bayraktar, Mehmet; Kalcıoğlu, Mahmut TayyarStreptococcus pneumoniae genellikle sağlıklı çocukların nazofarenksinde bulunur. Taşıyıcılar, toplumdaki S. pneumoniae infeksiyonunun sirkülasyonunda önemli role sahiptirler. Bu çalışmanın amacı; farklı sosyo-ekonomik koşullara sahip olan sağlıklı ilkokul çocuklarının nazofarenksinde S. pneumoniae taşıyıcılık oranını tespit etmek, suşların antibiyotik duyarlılık ve serogrup profillerini belirlemek ve taşıyıcılar arasındaki epidemiyolojik ilişkiyi ortaya koymaktır. Dokuzyüzdokuz çocuğun posterior nazofarenksinden sürüntü alınmış, çalışma sonucunda bu çocukların 172 (%18,9)'sinde pnömokok taşıyıcılığı saptanmıştır. Taşıyıcılık erkek çocuklarda ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük olanlarda daha yüksek bulunmuştur. Suşların sekiz antibiyotiğe duyarlılığı disk difüzyon yöntemiyle araştırılmıştır. Penisilin direnci oksasilin diski ile taranmış, penisilin E test ile doğrulanmıştır. Penisiline orta dirençli suş sayısı 17 (%9,9) olarak belirlenmiştir. Yüksek seviyede pensilin direnci saptanamamıştır. Ko-trimetaksozol ve tetrasiklin direnci sırasıyla %11 ve %4,1'dir. Eritromisin ve klindamisine düşük oranlarda (sırasıyla %4,7 ve %3,5) direnç saptanmıştır. Bütün izolatlar rifampisin, levofloksasin, moksifloksasin ve vankomisine duyarlı bulunmuştur. Kapsül şişme (Quellang) reaksiyonu 154 susta yapılabilmiştir. Bunların 32 tanesi tiplendirilememiştir. Kalan 122 izolat (tüm izolatların %76,2si) içinde 14 farklı serogrup tanımlanmıştır. En sık görülen serogrupler sırasıyla 9,19,23,10, 6 ve 18 olarak bulunmuştur. Penisiline orta derecede dirençli 17 susun da bulunduğu 145 susa "Arbitrary primed" polimeraz zincirleme reaksiyonu (AP-PZR) çalışıldı. "Pulsed Field Gel Electrophoresis" (PFGE) ise 12'si penisiline orta derecede dirençli olmak üzere toplam 57 susa uygulanabildi. AP-PZR ile suşların %70,5'i, PFGE ile %44,6'sı epidemiyolojik olarak ilişkili bulundu. Sonuç olarak; Bulunan serogrupler gelecekteki aşıların kapsaması gereken serogrupler hakkında bilgi vermektedir. Malatya'da düşük sosyo-ekonomik durumdaki 7 yaş grubu çocuklar pnömokok taşıyıcılığı açısından yüksek riske sahiptir. Bölgemiz için Penisilin G direnci henüz önemli bir sıkıntı oluşturmamaktadır. Çocukların nazofarenksinde kolonize S. pneumoniae suşlan arasında yüksek oranda epidemiyolojik ilişki vardır.Öğe Concentrations of total serum IgE in parasitized children and the effects of the antiparasitic therapy on IgE levels(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1996) Durmaz, Bengül; Yakıncı, Cengiz; Köroğlu, Mehmet; Rafiq, Mehmet; Durmaz, Rıza; Yoloğlu, SaimÖz: Yaşları 7-11 arasında değişen, parazit ile enfekte 90 çocuk ve 24 sağlıklı çocukta serum IgE konsantrasyonları enzim immunoassay yöntemi ile' ölçüldü. Parazit bulunan 90 çocuğun 46'sı Giardia lamblia, 26'sı Enterobius vermicularis ve 18'i de her iki parazit ile enfekte idi. Parazit ile enfekte çocuklarda ortalama IgE değeri 170.17±27.76 IU/ml idi; bu çocukların 24'ünde IgE değeri 100 lU/ml'nin, 5'inde de 1000 IU/ml'nin üzerinde saptandı. Kontrol grubundaki çocuklarda ortalama IgE değeri 39.41±14.68 IU/ml idi. Serum IgE seviyeleri yönünden bu iki grup arasındaki fark anlamlı idi (p<0.01). Tedavi olarak G.lamblia ile enfekte çocuklara metronidazol (15-20 mg/kg/gün 10 gün süreyle), E.vermicularis ile enfekte olanlara tek doz mebendazol (100 mg/gün) ve her iki parazit ile enfekte olanlara bu iki ilaç kombine verildi. Tedavi verildikten 15 gün sonra parazit aranması ve serum IgE seviyeleri yönünden kontrol edilen 73 çocukta parazit görülmedi. Bu 73 çocukta tedavi öncesi ortalama IgE değeri 145.12±28.19 IU/ml iken tedaviden sonra 76.56±19.63 IU/ml olarak saptandı.Tedaviden önce ve sonra saptanan IgE değerleri arasındaki fark anlamlı bulundu (p<0.001). [Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi 1996;3(4): 332-335] Başlık (İngilizce): Parazit ile enfekte çocuklarda serum total IgE konsantrasyonları ve antiparazitik tedavinin IgE seviyelerine etkisi Öz (İngilizce): Concentrations of total serum IgE in 90 parasitized children and 24 healthy control children between 7 and 11 years old were measured using enzyme immunoassay. Of 90 children, 46 were infected with Giardia lamblia, 26 with Enterobius vermicularis, and 18 with both of these parasites. The overall mean value of IgE in parasitized children was 170.17 ± 27.76 IU/ml, almost 24 of children had an IgE value of more than 100 IU/ml, and 5 showed a value of more than 1000 IU/ml. The mean value of IgE in control children was 39.41 ±14.68 IU/ml IgE levels showed a significant difference between those two groups (p< 0.01). Children infected with G.lamblia were treated with metronidazole (15-20 mg/kg/day for 10 days), while those with E.vermicularis were treated with single dose mebendazole (100 mg/day), and in children having mixed G.lamblia and E.vermicularis infection, combination of metronidazole with mebendazole was used in therapy. After 15 days of the onset therapy, 73 children were reexamined for parasites and IgE levels. No parasite was found-in this group. The mean value of IgE was found to be 145.12+28.19 and 76.56 ±19.63 IU/ml before and after therapy, respectively. There was significant difference in IgE concentrations between before and after therapy (p<0.001). [Journal of Turgut Özal Medical Center 1996;3(4): 332-335]Öğe Determination of some biochemical parameters in hydatid cyst fluids(2002) Refik, Mehmet; Mehmet, Nihayet; Durmaz, BengülÖz: Amaç: Enfekte koyun ve sığırların hidatik kist sıvısında bazı kimyasal ve biyokimyasal parametreleri ölçmek. Gereç ve Yöntem: Enfekte koyun ve sığırların akciğer ve karaciğerinden 50 şer adet ve sığır dalağından alınan 30 hidatik kist sıvısı, otoanalizör tekniği kullanılarak kimyasal ve biyokimyasal parametreler yönünden incelendi. Bulgular: Hidatik kist sıvısındaki koyun akciğer ortalama glikoz miktarları koyun karaciğerinden daha yüksekti (sırasıyla 44.3 ve 35.8 mg/dl). Belirtilen organlarda ortalama mikrototal protein seviyeleri 26,1 ve 21,4 mg/dl idi. Trigliserit değerleri ise sırasıyla 26,1, 21,4 mg/dl olarak bulundu. Sığırlar dikkate alındığında: ortalama glukoz ve mikrototal protein seviyeleri koyunlarda saptanan kinden çok daha düşüktü (P<0,05). Değerler sırasıyla (11,1; 8,1; 12,9; 10,4) mg/d idi. Sığır karaciğer ve akciğer hidatik kist sıvılarındaki ortalama trigliserit seviyeleri 2,5 ve 2,9 mg/dl idi ve bu değerler koyunlardakinden önemli oranda farklı değildi (P>0,05). Elektrolitlere gelince, koyun akciğer ve karaciğer hidatik kist sıvılarında sodyum, potasyum ve klor ortalama değerleri sığır akciğer ve karaciğerindeki değerlerden daha düşük bulundu. Tersine diğer kimyasal parametre olan kalsiyum seviyesi koyun akciğer ve karaciğer hidatik kist sıvısında sığırınkine göre daha yüksek bulundu (p<0.05). Sonuç : Enfekte olan koyun ve sığırların hidatik kist sıvısında bazı kimyasal ve biyokimyasal parametrelerin ölçümü, insanlarda kist hidatik kaynağını tespit etmekte yardımcı olabilir.Öğe Dışkı kültürlerinden izole edilen Salmonella ve Shigella suşlarının antibiyotik direnç durumları(1999) Durmaz, Bengül; Refik, Mehmet; Aşgın, Nergis; Ağel, H. EsraÇalışmada Turgut Özal Tıp Merkezi Hastanesinde infeksiyöz ishallerden izole edilen 30 Salmonella ve 26 Shigella suşunun akut infeksiyöz ishallerin ampirik tedavisinde yaygın olarak kullanılan ampisilin, kotrimoksazol, kloramfenikol ve kinolonlara karşı duyarlılık durumlarını belirlemek amaçlandı. Antibiyotiklere duyarlılık disk diffüzyon yöntemiyle araştırıldı. Çalışılan suşlarda kinolon grubu antibiyotiklere direnç tespit edilemedi. Ampisilin, kloramfenikol, kotrimoksazole Salmonella sırasıyla suşlarında; %66, %42.3, %33.3, Shigella suşlarında ise; %50, %53.8 ve %19.2 ve oranlarında direnç saptandı. Bu sonuçlar, Salmonella gastroenteriti ve Shigelloz'un ampirik tedavisinde kinolonların ilk tercih olduğunu, etkenin izole edilebildiği durumlarda ise antibiyotik duyarlılık testleri sonucuna göre antibiyotik verilmesinin gerekliliğini göstermektedir.Öğe Dışkı Kültürlerinden İzole Edilen Salmonella Ve Shıgella Suşlarının Antibiyotik Direnç Durumları(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Agel, H.Esra; Durmaz, Bengül; Refik, Mehmet; Aşgın, NergisÇalışmada Turgut Özal Tıp Merkezi Hastanesinde infeksiyöz ishallerden izole edilen 30 Salmonella ve 26 Shigella suşunun akut infeksiyöz ishallerin ampirik tedavisinde yaygın olarak kullanılan ampisilin, kotrimoksazol, kloramfeni kol ve kinolonlara karşı duyarlılık durumlarını belirlemek amaçlandı. Antibiyotiklere duyarlılık disk diffüzyon yöntemiyle araştırıldı. Çalışılan suşlarda kinolon grubu antibiyotiklere direnç tespit edilemedi. Ampisilin, kloramfenikol, kotrimoksazole Salmonella sırasıyla suşlarında; % 66, % 42.3, % 33.3, Shigella suşlarında ise; % 50, % 53.8 ve % 19.2 ve oranlarında direnç saptandı. Bu sonuçlar, Salmonella gastroenteriti ve Shigelloz'un ampirik tedavisinde ki- nolonların ilk tercih olduğunu, etkenin izole edilebildiği durumlarda ise antibiyotik duyarlılık testleri sonucuna göre antibiyotik verilmesinin gerekliliğini göstermektedir.Öğe Enterobacteriaceae üyesi ve pseudomonas cinsi bakterilerin ß-laktam antibiyotiklere direnci(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Durmaz, Bengül; Özerol, İ. Halil; Şahin, Kazını; Tekerekoğlu, M. Sait; Köroğlu, MehmetThis study was performed in İnönü University Turgut ÖZAL Medical Center to asses the resistance of Enterobacteriaceae and Pseudomonas species to P-laktam antibiotics. From October 1995 to February 1997, 1126 Gram negative bacilli were isolated. 1022 (91) of isolates were Enterobacteriaceae members whereas 104 (9%) of them were Pseudomonas species. Sensitivities of pathogens P-laktam antibiotics were performed by Kirby-Bauer disc diffusion method. Following antibiotics were effective as: ceftazidime, imipenem, cefotaxime, ceftriaxone and cefoxitin for E. coli; imipenem and cefotaxime for Enterobacter species; imipenem, cefoxitin, ceftazidime, and ceftriaxone for Proteus species; imipenem, ceftazidime, cefotaxime, and ceftriaxone for Klebsiella species; imipenem and ceftazidime for Citrobacter species; and cefoperazone-sulbactam and imipenem for Pseudomonas speciesÖğe Genital yakınması olan kadınlarda Chlamydia trachomatis enfeksiyonunun, transkripsiyon esaslı amplifikasyon ve enzim immünoassay yöntemleri ile araştırılması(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 2002) Bulut, Yunus; Durmaz, Bengül; Durmaz, Rıza; Otlu, BarışÖz: Bu çalışma, genital yakınması olan kadınlarda Chlamydia trachomatis enfeksiyon prevalansını belirlemek ve bu enfeksiyonun tanısında transkripsiyon esaslı amplifikasyon (TMA) ile iki enzim immunoassay (EIA) yöntemini karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır. Doksan hastanın endoservikal sürüntü örneklerinde, EIA ile C.trachomatis (Ct) antijeni ve TMA ile Ct-ribozomal RNA'sı, serum örneklerinde ise EIA ile Ct-lgG ve IgM antikor varlığı araştırılmıştır. Hastaların 18'inde (%20) rRNA, 12'sinde (%13) antijen, 20'sinde (%22) IgG, 12'sinde (%13) IgM ve 14'ünde (%16) IgG+lgM pozitifliği bulunmuştur. Onbir (%12) hastada ise Ct-rRNA, Ct-antijen ve Ct-lgM antikorları birlikte pozitif olarak belirlenmiştir. TMA'ya göre EIA ile Ct antijen aramanın özgüllüğü %67, duyarlılığı %100 olarak saptanmıştır. TMA pozitifliği ile EIA yöntemiyle Ct-antijen ve antikor pozitiflikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak genital C.trachomatis enfeksiyonunun tespitinde, EIA ile alınan pozitif sonuçların güvenilir olduğunu, ancak negatif sonuçların TMA yöntemi ile doğrulanması gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Gram negatif basiller tarafından üretilen beta-laktamazların izoelektrik odaklama yöntemiyle tiplendirilmesi(Mikrobiyoloji Bülteni, 2001) Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Köroğlu, Mehmet; Durmaz, Bengül; Durmaz, Rıza; Şahin, KazımÖz: Hastanemiz Klinik Mikrobiyoloji laboratuvarında, 46 idrar, 16 yara/ apse, 4 kan ve 1 balgam örneğinden izole edilen ve nitrosefin yöntemi ile beta-laktamaz varlığı saptanan 67 Gram negatif basilin (29 Escherichia coli, 29 Klebsiella spp., 7 Enterobacter spp., 2 Citrobacter spp.) beta-laktamaz tiplerini belirlemek amacıyla izoelektrik odaklama yöntemi uygulanmıştır. İzoelektrik noktalarına göre 66 susun beta-laktamaz profilleri saptanırken bir susta enzim bandı gözlenememiştir. Suşların 48'inde bir, 11'inde iki, 5'inde ise üç bant belirlenmiştir. Saptanan izoelektrik noktaların (pl) 5.4 ile 8.4 arasında değiştiği görülmüştür. Suşların belirleyici antibiyotiklere duyarlılıkları ve izoelektrik noktalarına göre yapılan değerlendirmesi sonucunda; 66 susun 33'ünde Grup 2be, 20'sinde Grup 2b, 3'ünde Grup 1, 3'ünde Grup 2d, 1'inde Grup 2f'de yer alan enzimlerin özellikleriyle uyumlu bantlar saptanırken 6 susun beta-laktamazı gruplandırılamamıştır. Klebsiella'larda sıklıkla SHV türevi enzimleri, E.coli'lerde ise TEM türevi enzimler gözlenmiştir. Grup 2b'de TEM-1 ve TEM-2 beta-laktamazlar, Grup 2be'de ise SHV-2 ve SHV-6 (pl: 7.6), SHV-5 (pl: 8.2), SHV-4 (pl: 7.8) ve SHV-3 (pl: 7) benzeri enzimlerin yaygın olduğu bulunmuştur.Öğe A Grubu Dışı Beta Hemolitik Streptokokların Farenjitlerdeki Önemi(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 2000) Ayan, Melek; Tekerekoğlu, Mehmet S.; Durmaz, BengülFarenjitin etiyolojislnde A grubu dışı beta hemolitik streptokokların (AGDBHS) rolünü araştırmak amacıyla; kontrol grubu (n=100) He birlikte farenjit ön tanılı hastaların (n=1500) boğaz kültürleri yapıldı. Beta hemolitik streptokoklar basltrasin ve trimetoprim-sülfometaksazole duyarlılık, PYR testi ve grup antiserumları kullanılarak gruplandırıldı. AGDBHS'iar hastalarda %4r kontrol grubunda %17 oranında buiundu(p<0.05). Farenjit etkeni o'arak kabu' edl'en A grubu beta hemo'itik streptokokJar (AGBHS) ise hasta grubunda %>4 oranında bu'unurken, kontro' grubunda saptanamadı (p<0.05). AGDBHS'ların farenjit etiyo'ojlsinde önem'! o'madığı kanısına varıldı.Öğe Hastane infeksiyonlarında üçüncü kuşak sefalosporinlerle ardışıl tedavi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Sönmez, Emine; Çetin, Cumali; Ersoy, Yasemin; Yüksekkaya, Esen; Durmaz, BengülBu çalışmada parenteral seftizoksim ve seftizoksimi takiben oral sefiksim tedavisi alan hastalar klinik ve laharatuar cevabı yönünden karşılaştırıldı. Mart-Haziran 1997 tarihleri arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları kliniğinde yatan ve çeşitli kliniklerden istenen konsültasyon sonucu hastane infeksiyonu tanısı konmuş 50 hasta çalışmaya alındı. Hastaların 15'i üriner sistem infeksiyonu, 8'i sepsis ve 27'si alt solunum yolu infeksiyonu olarak saptandı. Rastgele belirlenmiş 25 hastaya seftizoksim 3x2 gr İV tedavi 10 gün verilirken diğer 25 hastaya seftizoksim 3x2 gr İV 5 gün verilip, 6. gün oral sefiksim 1x400 mg tedavisine geçilip toplam tedavi 10 güne tamamlandı. Birinci grupta % 80 şifa (20/25), % 8 (2/25) klinik cevap, % 12 (3/25) başarısız sonuç elde edildi. İkinci grupta ise % 88 şifa (22/25), % 12 (3/25) başarısız sonuç elde edildi. Her iki grup arasındaki fark Fisher exact testi ile değerlendirildi ve anlamlı bulunmadı (p>0.05). Hastanede yatış süresini, hastane infeksiyonu gelişme riskini ve hasta tedavi maliyetini düşürmesi, uygulama kolaylığı sağlaması nedeni ile hastane infeksiyonlarında ardışıl tedavi bir alternatif gibi görülmektedir. İstatistiksel açıdan anlamlı sonuçlar için daha geniş sayıda ve çeşitli hasta gruplarında bu tedavilerin karşılaştırılması gereklidir.Öğe İdrar Kültürlerinde Üreyen Novobiosine Duyarlı Koagulaz Negatif Stafilokoklar: Kontaminasyon Mu, Gerçek Patojen Mi?(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Büyükberber, Nuray; Durmaz, Bengül; Özerol, İbrahim Halil; Durmaz, Rıza; Yoloğlu, SaimA totai of 66 subjects (31 asymptomatic and 35 symptomatic) vvhose urine culture yielded coagulase-negative staphylococd other than Staphylococcus saprophyticus were evaluated both dinical and laboratory findings to figüre out vvhether these bacteria are contaminant or causative agent. There was a good correlation betvveen amount of colony counts and dinical symptoms. Fifteen urine samples from symptomatic people yielded > 5.1(f CFU/ml whereas ali samples from asymptomatic ones had colony counts less than 3.1(f CFU/ml. The isolates were considered as a contaminant based on less colony counts and absent of dinical symptoms shovved more similar susceptibility profiies to antimicrobial agents than those with higher colony counts. In condusion, the findings of dinical, laboratory and antibiotics susceptibility testing procedure should be considered together to make acceptabie discussion about coagulase-negative staphyiococci other than S. saprophyticus.Öğe İdrar kültürlerinde üreyen novobiosine duyarlı koagulaz negatif stafilokoklar: Kontaminasyon mu, gerçek patojen mi?(İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Büyükberber, Nuray; Durmaz, Bengül; Özerol, İbrahim Halil; Durmaz, Rıza; Yoloğlu, SaimÖz: İdrar kültürlerinde üreyen S. saprophyticus dışındaki koagulaz negatif stafilokokların kontaminasyon mu, gerçek patojen mi olduklarının tespit edilmesinde klinik semptomlarla laboratuar bulguları arasındaki uyum analiz edildi. Bu amaçla hastanemiz polikliniklerine başvuran 317 asemptomatik ve 357 semptomatik toplam 66 kişinin idrar örnekleri incelendi. Koloni sayısı ve klinik semptomlar arasında anlamlı bir korelasyon tespit edildi. Semptomatik hastalardan alınan 15 örnekte >= 5.104 CFU/ml üreme olurken, asemptomatik hastalardan alınan örneklerin hiçbirinde 3.104 CFU/ml'den daha fazla üreme olmadı. Klinik semptomları olmayan kişilerden elde edilen ve düşük sayıda koloni oluşturduğu için kontaminant olduğu düşünülen bakterilerin, antibiyotik duyarlılık profillerindeki benzerlik yüksek sayıda koloni oluşturanlardan fazla bulundu. Bu sonuçlarla idrar kültürlerinde üreyen S. saprophyticus hariç, koagulaz negatif stafilokokların kontaminasyon mu yoksa gerçek patojen mi olduklarının değerlendirilmesinde klinik semptomların, koloni sayısının ve antibiyogram sonuçlarının birlikte değerlendirilmesinin uygun olacağı söylenebilir.Öğe İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde BACTEC kan kültür sistemi ile alınan sonuçların değerlendirilmesi(İnfeksiyon Dergisi, 2000) Durmaz, Bengül; Tekerekoğlu, Mehmet Sait; Taştekin, Neşe; Otlu, Barış; Durmaz, RızaÖz: Bu çalışmanın amacı, BACTEC kan kültür sistemi ile elde edilen deneyimleri değerlendirmek idi. Üç yıllık süre içinde BACTEC kan kültür sistemi ile yapılan 5678 kan kültürünün 711 'in den pozitif sinyal alındı. Bunların 686'sında (% 12) mikroorganizma üremesi saptanırken, 25'inde (%0.4) üreme olmadı. En sık saptanan mikroorganizmalar % 48 oranı ile Gram-pozitif koklardı. Bunlarında % 76'sını Staphylococcus türleri oluşturuyordu. Gram-negatif mikroorganizmalar % 37 olarak bulunurken; maya türleri % 6 oranında üredi. Bu sistemle kontaminasyon oranı % 9 olarak saptandı. Üreme olan toplam 686 mikroorganizmanın 465'i (% 68) ilk 24 saat veya daha az zamanda pozitif sinyal verirken; 221"i (% 32) 24 saatten sonra pozitif üreme sinyali verdi. Konvansiyonel yöntemlere göre; kısa sürede bakteri üremesinin belirlenmesi, antibiyotik duyarlılık testinin kısa zamanda yapılmasına olanak sağlaması ve kontaminasyon oranının düşük olması bu tür otomatize kan kültürü sistemlerinin avantajları olarak değerlendirildi. Başlık (İngilizce): The evaluation of blood cultures using BACTEC blood culture system in the Turgut Ozal Medical Center, Inönü University Öz (İngilizce): The aim of this paper is to evaluate the experience with BACTEC blood culture system. Results of 5678 blood cultures collected over a period of three years were evaluated. Of these 711 gave positive singals but growth occurred only in 686 bottles (12%), no growth in 25 (0.4%). Gram positive cocci were the most commonly identified organisms (48%) and Staphylococcus spp. were the most common isolates (76%). The isolation rates of other organisms were 37% for Gram-negative bacteria and 6% for yeasts. In the system the contamination rate was 9%. In 465 bottles (68%) positive signal was seen within the first 24 hours while in the rest 221 bottles (32%) positive signal was observed after 24 hours. It is concluded this system yields positive cultures within a short time and enables earlier determination of antibiotic susceptibility. The low contamination rate is another advantage of the system.Öğe İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde Hastane İnfeksiyonları: Mikroorganizmalar ve Çoklu Antimikrobiyal Direnç(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1996) Durmaz, Bengül; Sönmez, Emine; Tekerekoğlu, Mehmet S.; Aksüllü, Nihayetİnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde 1996 yılında hastane infeksiyonu görülme oranı %2 olarak belirlendi. Hastane infeksiyonlarının sıklıkla görüldüğü bölümler; yoğun bakım birimi (%10), genel cerrahi (%7.5), ortopedi (%5.5) ve pediatri (%3.3) servisleriydi. Cerrahi yara infeksiyonları (%49) hastane infeksiyonlarının en sık görülen tipi idi. Bunu üriner sistem (%20), deri (%>16), solunum sistemi infeksiyonları (%8) ve bakteriyemiler (%6) takip ediyordu. Enterobacteriaceae üyeleri (%37), S. aureus (%35) ve P. aeruginosa (%18) en ya}>gın hastane infeksiyonu etkenleriydi. Koagulaz negatif stafılokoklar (KNS) ve Candida türleri daha az sıklıkla izole edilen diğer patojenlerdi. Patojen bakterilerin %64’ünde çoklu antimikrobiyal direnç bulundu. KNS, P. aeruginosa ve Enterobacteriaceae üyeleri; S. aureus suşlarından daha fazla çoklu direnç gösterdi. Hastanede önemli bir direnç problemi vardı ve hastane infeksiyonu etkenlerinin direnç oranları sırasıyla, penisilinlere %72, beta-laktam ve f-laktamaz inhibitörü kombinasyonlarına %63, sefalosporinlere %30, trimethoprim-sulfomethaxazol’e %22, eritromisin’e %17, kloramfenikole %15, aminoglikozidlere %7 ve yeni florokinolonlara %5 oranında saptandı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »