Yazar "Durmaz, Yaşar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antiepileptik ilaç kullanan çocuklarda serum nitrit ve nitrat düzeyleri(İnönü Üniversitesi, 2000) Durmaz, YaşarNitrik oksit (NO) birçok fizyolojik ve patolojik olaylarda rol alan hücre içi ve hücreler arası mediatör olarak görev yapan bir serbest radikaldir. Santral sinir sisteminin her yerine dağılıp nöronlar arasında nonsinaptik ilişki sağlayabildiğinden eksitatör veya inhibitör nöronal aktiviteyi etkilemektedir. Deneysel epilepsi çalışmalarında, NO bazı epilepsi türlerinde prokonvulzan bazı türlerinde ise antikonvulzan etkili cırnaktadır. NO, stabil olmayıp hızlı bir şekilde son ürünleri olan nitrit ve nitrata yıkıldığından dolayı direkt olarak ölçümü zordur. Bu nedenle nitrit ve nitrat düzeylerine bakarak NO miktarı hakkında bilgi edinilebilmektedir. Yaptığımız çalışma da; çocukluk çağı epilepsilerinde yaygın olarak kullanılan antiepileptik ilaçların NO düzeyine etkisini araştırmak amacıyla serumda nitrit ve nitrat düzeylerine bakıldı. Pediatrik nöroloji bölümünde klink ve EEG bulgularına göre epilepsi tanısı konmuş hastalar çalışma kapsamına alındı. Yaşları 2-17 yıl arasında değişen ve çalışma kriterlerini taşıyıp antiepileptik tedavi alan 108 ve kontrol grubu olarak antiepileptik tedavisi tamamlanmış ve halen aktif epilepsisi olmayan 38 olmak üzere toplam 146 çocuk değerlendirildi.Öğe Benign makrosefalide ruhsal bozukluklar(1999) Özcan, M. Erkan; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Genç, Metin FikretAmaç: Makrosefali baş çevresinin yaşa ve cinsiyete göre iki standart sapmanın üzerinde olmasıdır. Makrosefali çocuk nörolojisine başvuran çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma makrosefalik çocuklarda ruhsal bozuklukların dağılımının normosefalik çocuklara göre farklı olup olmadığını saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Yaşları 7-12 arasında olan makrosefalin 33 çocukta DSM-IV tanı ölçütleri göz önüne alınarak çocukluk çağında görülen ruhsal bozuklukları araştıran birer görüşme yapıldı. Sonuçlar, aynı aşamalardan geçen 30 normosefalili çocuğun verileriyle karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında ruhsal bozuklukların yaygınlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuçlar: Makrosefalili çocukların ruhsal bozuklukların sıklığı açısından normosefalili çocuklardan bir farklılığı söz konusu değildir.Öğe Benign Makrosefalide Ruhsal Bozukluklar+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Özcan, M. Erkan; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Genç, MetinMakrosefaii baş çevresinin yaşa ve cinsiyete göre iki standart sapmanın üzerinde olmasıdır. Makrosefaii çocuk nörolojisine başvuran çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu çalışma mak- rosefalik çocuklarda ruhsal bozuklukların dağılımının normosefalik çocuklara göre farklı olup olmadığını saptamak amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Yaşları 7-12 arasında olan makrosefalin 33 çocukta DSM- IV tanı ölçütleri göz önüne alınarak çocukluk çağında görülen ruhsal bozuklukları araştıran birer görüşme yapıldı. Sonuçlar, aynı aşamalardan geçen 30 normosefalili çocuğun verileriyle karşılaştırıldı. Bulgular: İki grup arasında ruhsal bozuklukların yaygınlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. Sonuçlar: Makrosefalin çocukların ruhsal bozuklukların sıklığı açısından normosefaliii çocuklardan bir farkılığı söz konusu değildir.Öğe Düşük doz hepatit B aşısının kas içi, deri altı veya deri içi uygulaması sonucu gelişen anti-HBs antikor titrelerinin karşılaştırılması(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Malatya, Türkiye, 2011) Şahin, Sabit; Durmaz, Yaşar; Yakıncı, CengizÖz: Amaç: Dünya’da 300 milyon Hepatit B virusu (HBV) taşıyıcısı olduğu ve bunların %25-30’unun Siroz veya Primer Hepatosellüler Karsinoma (PHK) nedeniyle kaybedildiği kabul edilmektedir. Bundan dolayı HBV’ne karşı tüm dünyada universal aşılama önerilmektedir. Ancak aşı maliyetinin yüksek olması yaygın kullanımını kısıtlamaktadır. Yüksek maliyeti azaltma yollarından biri de düşük dozlarda aşı uygulamasıdır. Bu çalışmanın amacı düşük doz Hepatit B aşısını üç değişik yolan uygulayarak elde edilen Anti-HBs antikor titrelerini karşılaştırmaktır. Gereç ve yöntem: Bu çalışmada, rekombinant HB aşısının intramuskuler (IM), subkutan (SK) veya intradermal (ID) değişik dozlarda (4.10 veya 20 ?g) 3 kez uygulanması ile oluşan antikor titrelerinin değerlendirildi. Bulgular: HBsAg negatif anneden doğan, ağırlığı >2500 gram olan 96 yenidoğan bebek rastgele 7 gruba ayrıldı. İntramüsküler 20 ?g (IM20) 15, IM 10 ?g (IM10) 18, IM 4 ?g (IM4) 12, SK 20 ?g 12, SK 10 ?g 14, SK 4 ?g 10 ve ID 4 ?g 15 bebeğe 0, 1 ve 6. aylarda rekombinant HB aşısı (20 ?g /0.5 ml. Gen-Hevac B. Pasteur Merieux) uygulandı. Üçüncü dozdan 6 ay sonra ilk dört gurupta elde edilen koruyucu antikor titreleri (sırasıyla %100, %93.4, %91.6 ve %88.9) bulundu ve yeterli kabul edildi. Sonuç: Sonuç olarak ID yoldan düşük doz (4 ?g) HB aşısı uygulamasının immün yanıtı azaltmadan maliyeti 5 kat azaltarak istenilen bağışıklama düzeyleri sağladığını söyleyebiliriz. . Klin Deney Ar Derg 2011; 2 (3): 277-281.Öğe İntrakranial anevrizma ve büyük arter transpozisyonu birlikteliği(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Durmaz, Yaşar; Paç, Ayşenur; Yakıncı, Cengiz; Önal, Çağatay; Saraç, KayaÖz: Acil servise bilinç bulanıklığı ve konvulziyon nedeniyle getirilen allı yaşında erkek hasta: bilgisayarlı beyin tomografisinde yaygın subaraknoid kanama teshil edilip yoğun bakıma alındı. Fizik muayene ve öyküsüne göre siyanotik konjenital kalp hastalığından şüphelenilen hastanın, ekokardiyografisinde büyük arterlerin transpozisyonu. geniş ventriküler septal defekt ve pulmoner stenoz tesbit edildi. Bulgular kalp kateterizasyonu ve anjiografi ile doğrulandı. Kanamayı izah etmek için yapılan serebral anjiografisinde sol internal karotidin orta ve anterior serebral arter dallarının ayrımında lentikülostriat arterden orijin aldığı düşünülen sakkuler anevrizma tesbit edildi. Cerrahi müdahale için hazırlanan hasta ikinci bir kafa içi kanama ile kaybedildi. Büyük arter transpozisyonu ve İntrakranial anevrizma birlikteliğine: embriyolojik dönemde kalp. arkus aorta ve servikosefalik arterlerin aynı nöral krestten köken almalarının neden olabileceği ve bu tür hastalarda kardiyak ve kranial değerlendirmelerin ayrıntılı yapılması gerektiği düşünüldü. Birliktelik literatür bilgileri ışığında tartışıldı.Öğe Makrosefalik çocuklarda IQ düzeyleri(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Özcan, M. Erkan; Yakıncı, Cengiz; Sipahi, Birsen; Durmaz, Yaşar; Genç, MetinÖz: AMAÇ: Makrosefali baş çevresinin yaşa ve 'cinsiyete göre iki standart sapmanın üzerinde olmasıdır. Makrosefali çocuk nörolojisine başvuran çocuklarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Makrosefalik çocuklarının zeka düzeyinin ne olduğu, ailelerin hekimlere sıklıkla sorduğu bir sohıdıır. GEREÇ VE YÖNTEM: Yaşlan 7 ile 12 arasında olan makrosefali tanısıyla izlenen fizik ve nörolojik muayene bulguları ve motor gelişimi normal olan ve beyin tomografisi çekilerek tümör ve hidrosefali gibi nedenler dışlanmış olan 26 çocuk ile, baş çevresi, fizik ve nörolojik muayeneleri normal sınırlarda olan yaş ve cinsiyeti benzer 21 çocuğun sözel, performans ve tüm puan 10 skorları W1SC-R testi ile ölçüldü. BULGULAR: İki grup arasında 10 skorları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı. SONUÇ: Makrosefalisi olan çocuklarda/d 10 düzeylerinin normosefalik yaşıtlarından farldı olmadığı sonucuna ulaşıldı.Öğe Malatya il merkezindeki ilkokul çağı çocuklarında göğüs duvarı deformitesi prevalansı ve göğüs duvarı deformitelerine genel bakış(İnönü Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Malatya., 1999) Soysal, Ömer; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, YaşarÖz: AMAÇ: Göğüs duvarı deformitelerinin prevalansını saptamak ve göğüs duvarı deformitelerini gözden geçirmek METOT: Malatya il merkezi ilkokullarındaki öğrencilere göğüs duvarı deformitelerinin sorgulandığı anket formu dağıtılarak 2500 öğrencide göğüs duvarı deformitesi sıklığı araştırıldı. Ankete olumlu yanıt veren 370 öğrenci fizik muayene ve radyolojik inceleme ile değerlendirildi. BULGULAR: Çocukların 32'sinde (%1.28) göğüs duvarı deformitesi saptandı. Bunların 24'ünde pektus karinatum (%0.96), yedisinde pektus ekskavatum vardı (%0.28). Bir çocukta (%0.04) kot anomalisi tesbit edildi. Kompleks göğüs duvarı deformitesine rastlanmadı. Ağır deformitesi olan pektus karinatumlu ve pektus ekskavatumlu birer çocuğa cerrahi düzeltme yapıldı. SONUÇ: Malatya il merkezi ilkokullarındaki çocuklarda göğüs duvarı deformitesi prevalansı %1,28 olarak bulunmuştur (pektus karinatum %0,96, pektus ekskavatum %0,28 ve kot anomalisi %0,04).Öğe Malatya ili merkezinde akraba evlilikleri ve çocuk ölümlerine etkisi(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 1999) Yakıncı, Cengiz; Kutlu, Nurettin Onur; Paç, Ayşenur; Durmaz, Yaşar; Gül, Abdulkadir; Eğri, MücahitÖz: AMAÇ: Türkiye'de akraba evlilikleri yaygın bir evlilik biçimi olmakla birlikte, ülkenin az gelişmiş ve gelişmiş bölgeleri, kır ve kent yerleşim yerleri arasında ve değişik eğitim düzeylerinde akraba evliliği sıklığı farklıdır. Süt çocuğu ölüm hızını arttıran sebepler arasında kan bağı evliliklerini değerlendirirken sosyo-ekonomik değişkenlerden ayrı olarak değerlendirilememesi bu konuda yorum yapmayı güçleştirmektedir. YÖNTEM: Çalışmamızda akraba evliliğinin Malatya il merkezinde oranının bulunması ve buna bağlı düşük ve süt çocuğu kayıplarını ön planda tutarak tıbbi sonuçların değerlendirilmesi amaçlanmış; bulunan değerler ebeveynlerin eğitim düzeyleri ile birlikte yorumlanarak literatürle karşılaştırılmıştır.BULGULAR: Bu çalışma şubat-Nisan 1995 tarihleri arasında Malatya il merkezinde yaşayanlar evren olarak kabul edilerek tabakalı tesadüfi örnekleme ile 5149 aile üzerinde yapılmıştır. Standart anket formları ile bilgiler, ebeveynler tarafından yazılı olarak cevaplandırılmıştır. SONUÇ: Çalışmamızın neticesinde akraba evliliği %28.2 oranında bulunmuştur. Bu oranın da %68.7'i birinci dereceden akrabalık şeklindedir. Anne ve baba eğitim düzeyleri yükseldikçe akraba evliliği azalmaktadır (p<0.00l). Ayrıca akraba evliliği ile ilk bir yıl içerisindeki süt çocuğu ölümü ve spontan düşük Khi-kare analizi ile karşılaştırıldığında aradaki farkın da anlamlı olduğu saplanmıştır (p<0.001). Akraba evliliği yapanlarla yapmayanlar arasındaki süt çocuğu ölüm ortalaması farkının yüksek seyretmesi, kan bağı evliliklerinin toplumsal ve tıbbi boyutunu önemli bir sorun olarak bir kez daha vurgulamak açısından önemlidir.Öğe Malatya sularında flor düzeyleri(Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 1999) Yakıncı, Cengiz; Türkdemir, Haluk; Balat, Ayşe; Durmaz, Yaşar; Taneli, NevbaharÖz: Flor çocukların diş sağlığı ve kemik gelişimi için önemli bir eser elementtir. Eksikliğinde diş çürüklerinde artma görülmektedir. Malatya sularında flor düzeyini belirlemek ve sonuçlara göre koruyucu sağlık politikası geliştirmek için bu çalışma yapılmıştır. İnceleme için Malatya şehir merkezine farklı uzaklıklarda bulunan sekiz ayrı su istasyonundan ve yöresel iki kaynak ve bir kuyu suyundan örnekler yöntemine uygun olarak alındı. Ölçüm için potansiyometrik yöntem, Jenway 3040 model iyonmetre ile aynı marka E94 model flor seçici elektrod ve J93 Ag/AgCI referans elektrodu kullanıldı. Malatya şehir şebeke suyunda flor düzeyi ortalama 0.3 mg/L, yöresel kullanım sularında ise 0.15-0.35 mg/L arasında olduğu belirlendi. TSE içme suyu standartlarına göre 18.4 °C hava sıcaklığı (Malatya Nisan 1998 maksimum değer ortalaması) için en az flor düzeyi 0.7 mg/L olmalıdır. Bulduğumuz düşük flor düzeyleriyle bölgemizdeki gelişme, çağındaki çocuklarda yaygın diş sağlığı problemlerini de göz önüne alarak Malatya ilinde flor desteğinin gerekli olduğu sonucuna varıldı.Öğe Malatya yöresinde abo ve rh kan gruplarının dağılımı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1995) Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Şahin, Sabit; Karabiber, Hamza; Kayan, Zeynel; Turan, FahriIn this study, the ABO and Rh blood groups were determined from randomly selected 742 children in Malatya. Group A, group O, group B and group AB were found as 41.91%, 36.25%, 16.85%, 4.99% respectively. On the other hand Rh positivity was determined 87.06% and Rh negativity 12.94%. Relavent literature was reviewed.Öğe Primer nokturnal enürezisli çocuklarda kemik gelişiminin değerlendirilmesi(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Baysal, Tamer; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Kutlu, RamazanPrimary nocturnal enuresis is a common childhood problem of debating aetiology. Skeletal maturation was studied by using standart wrist-elbow roentgenograms in 31 children of 15 girls and 16 boys with primary nocturnal enuresis, detected during elementary school screens in Malatya. Comparison was made with a control group of 27 children of 13 girls and 14 boys. In all these children laboratory results were normal except the bone age. Bone age, determined by the Tanner-Whitehouse method, did not show a statistical difference behind chronological age. But, it is observed that bone age was lower than the standarts in both patient and control groups. This finding should lead us to establish our Turkish bone age standarts.Öğe Riley-Day sendromlu bir olgu(Medical Network Klinik Bilimler ve Doktor, 2000) Doğanay, Selim; Pelik, Fatma; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, YaşarÖz: Familyal disotonomi (Riley-Day sendromu), insidansı Doğu Avrupadaki musevi popiilasyon arasında yüksek olan, otozomal resesif geçiş gösteren bir hastalıktır. Klinik belirtileri otonomik ve periferik duyu sinir sistemindeki bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkar. Erken bulguları: değişken vücut sıcaklığı ve kan basıncı, hipotoni, beslenme güçlüğü, gelişme geriliği, göz yaşı salgısının olmaması ve korneal hipoestezidir. Bu yazımızda Riley-Day sendromlu bir olguyu sunuyoruz.Öğe Sonographic evaluation of liver and spleen size in school-age children(2000) Saraç, Kaya; Kutlu, Ramazan; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Baysal, Tamer; Özgen, ÜnsalThe purpose of this study was to determine normal liver and spleen size variations in school-age children by US. Sonographic measurements were taken with an age and sex stratified random sample of 358 healthy children (188 boys, 170 girls) between the ages of 7 and 12 years. The weight and height of the children were assessed and then the body surface area (BSA) of each child was calculated. The size of the liver was measured in two different planes: the subcostal sagittal (L1), and subcostal semiaxial (L2). Spleen size was measured through a coronal view that included the hilum (S1) and the longest longitudinal length (S2). Although there was no significant correlation between the age, weight and BSA of the children and liver and spleen size, there was a significant correlation between L1 and BSA, and between S2 and BSA. There was a correlation between L1 and S2 when the liver and spleen measurements were compared. In the girls, a significant increase was found in the size of liver and spleen between the age of 8 and 9. Spleen size decreased significantly in girls after the age of 10. Among the school-aged children there were no statistically significant differences in the size of the liver and spleen. We recommend the use of L1 and S2 in liver and spleen measurements in comparison with BSA.Öğe Üriner enfeksiyona eşlik eden diğer enfeksiyonlar : hangisi predispozan?(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 1997) Balat, Ayşe; Turgut, Mehmet; Durmaz, Yaşar; Doğrul, MehmetÜriner enfeksiyon çocukluk çağında sıklıkla görülen enfeksiyon hastalıklarından biridir. Ancak üriner enfeksiyonla eşzamanlı görülen diğer enfeksiyon hastalıklarının, üriner enfeksiyonun patogenezindeki rolleri tam olarak anlaşılamamıştır. Bu amaçla Aralık 1993-Mayıs 1995 tarihleri arasında üniversitemiz Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine başvuran, klinik ve laboratuar olarak üriner enfeksiyon tanısı almış 79 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Kırkbeş (%56.9) olguda üriner enfeksiyonla birlikte başka bir enfeksiyon mevcuttu. Olguların 17’si erkek, 28’i kız olup, yaş ortalaması 3.6 yıldı. Otuzsekiz olgu (%84.4) 3 yaş ve altında idi. Olguların 23 ’ünde akut tonsillit, 11 ’inde akut otitis media, 5 ’inde sinüzit, 3 ’ünde bronkopnömoni, 3 ’ünde de gastroenterit üriner enfeksiyona eşlik ediyordu. İdrarda sıklıkla üretilen patojen E.coli olup, olguların %48.8’inden sorumluydu. Diğer mikroorganizmalar ise sırasıyla stafilokok (%22.2), proteus (%15.5), enterobakter (%11.1) ve sitrobakter (%2.2) idi. Çalışmamızın sonuçlarına göre üriner enfeksiyon özellikle küçük çocuklarda başka bir enfeksiyon hastalığına eşlik edebilmektedir. Bu nedenle diğer bir enfeksiyon hastalığı nedeni ile başvuran çocuklarda üriner enfeksiyon olup olmadığının araştırılmasının, tedavi seçimi ve takip açısından uygun olacağı kanaatindeyiz.Öğe Yenidoğan Aşılamasında Yüzeyel Doku Ultrasonografisinin Kasiçi Enjeksiyon Tekniği Ve İğne Uzunluğu Seçimine Katkısı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Baysal, Tamer; Kutlu, Ramazan; Altınok, M.Tayfun; Durmaz, YaşarAşı uygulamasında ciltaltı dokusu ve kas tabakası kalınlığının bilinmesi oldukça önemlidir. Dokuların kalınlığı enjeksiyon tekniğinin ve kullanılacak iğnenin uzunluğunun tespitinde belirleyici olmaktadır. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda 1-8 günlük 38 sağlıklı yenidoğanın deltoid ve uyluk bölgelerinin ciltaltı ve kas dokusu kalınlıklarını Ultrasonografi cihazı kullanarak ölçtük. Bu ölçümlerden yararlanarak yenidoğanlarda kas içi enjeksiyonlarda kullanılacak tekniği ve iğne uzunluğunu belirlemeye çalıştık. Sonuç: Ölçümlerde deltoid bölgesi ciltaltı doku kalınlığı ile vücut ağırlığı arasında anlamlı (r:0.48, p:0.004) ilişki tespit edildi. Yenidoğanlarda deltoid ve uyluk bölgesinde ciltaltı dokusunun parmaklar arasında gerilerek en aza indirildiği kasiçi enjeksiyon tekniğinin 8-10 mm’lik iğneler kullanılarak yapılmasının en uygun yöntem olduğu sonucuna varıldı.Öğe Yenidoğan aşılamasında yüzeysel doku ultrasonografisinin kasiçi enjeksiyon tekniği ve iğne uzunluğu seçimine katkısı(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002) Baysal, Tamer; Kutlu, Ramazan; Altınok, Tayfun; Durmaz, YaşarÖz: Aşı uygulamasında ciltaltı dokusu ve kas tabakası kalınlığının bilinmesi oldukça önemlidir. Dokuların kalınlığı enjeksiyon tekniğinin ve kullanılacak iğnenin uzunluğunun tespitinde belirleyici olmaktadır. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda 1-8 günlük 38 sağlıklı yenidoğanın deltoid ve uyluk bölgelerinin ciltaltı ve kas dokusu kalınlıklarını Ultrasonografi 'cihazı kullanarak ölçtük. Bu ölçümlerden yararlanarak yenidoğanlarda kas içi enjeksiyonlarda kullanılacak tekniği ve iğne uzunluğunu belirlemeye çalıştık. Sonuç: Ölçümlerde deltoid bölgesi ciltaltı doku kalınlığı ile vücut ağırlığı arasında anlamlı (r: 0.48, p: 0.004) ilişki tespit edildi. Yenidoğanlarda deltoid ve uyluk bölgesinde ciltaltı dokusunun parmaklar arasında gerilerek en aza indirildiği kasiçi enjeksiyon tekniğinin 8-10 mm'lik iğneler kullanılarak yapılmasının en uygun yöntem olduğu sonucuna varıldı. Başlık (İngilizce): Value of sperficial ultrasonography in determination of intramuscular injection technique and needle size on infant vaccination Öz (İngilizce): Introduction: The thickness of subcutaneous tissue and muscle layer is the most important parameter in vaccine injection. The tissue thickness determines the appropriate injection technique and needle size. Material and Method: We measured subcutaneous tissue and muscle layer thickness in deltoid and thigh region in 38 healthy (1-8 days) infants with ultrasonography and intended to determine the injection technique and needle length via these ultrasonographic measurements. Discussion: Significant relationship between the body weight and subcutaneous layer thickness in deltoid region was found (r: 0.48, p: 0.004). We concluded that the use of the stretching technique (minimizing the subcutaneous tissue) in combination with 8-10 mm needles is optimal for intramuscular injection in deltoid and thigh regions in infants.Öğe Yenidoğan bebeklerde derialtı ve kas ultrasonografisinin kas içi enjeksiyon tekniği seçimine katkısı(Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2001) Baysal, Tamer; Durmaz, Yaşar; Kutlu, Ramazan; Yakıncı, CengizÖz: Aşı uygulamasında derialtı dokusu ve kas tabakası kalınlığının bilinmesi oldukça önemlidir. Dokuların kalınlığı enjeksiyon tekniğinin ve kullanılacak iğnenin uzunluğunun belirlenmesinde belirleyici olmaktadır. Çalışmamızda 1-8 günlük 38 sağlıklı yenidoğanın deltoid ve uyluk bölgelerinin derialtı ve kas dokusu kalınlıklarını ultrasonografi cihazı kullanarak ölçtük. Bu ölçümlerden yararlanarak yenidoğanlarda kas içi enjeksiyonlarda kullanılacak tekniği ve iğne uzunluğunu belirlemeyi amaçladık. Ölçümlerde deltoid bölgesi derialtı doku kalınlığı ile vücut ağırlığı arasında anlamlı (r=0.48, p=0.004) ilişki bulundu. Yenidoğanlarda deltoid ve uyluk bölgesinde derialtı dokusunun parmaklar arasında gerilerek, en aza indirildiği kas içi enjeksiyon tekniğinde 8-10 mm uzunlukta iğneler kullanılmasının uygun olduğu sonucuna varıldı.Öğe Yenidoğan Hipoglisemisi Takibinde Kapiller Kan Glukoz Ölçümü+(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1998) Temel, İsmail; Yakıncı, Cengiz; Durmaz, Yaşar; Çekmen, Mustafa BakiHastanemiz yenidoğan servisinde adi giukoz analizi, öze! bir giukometre yardımıyla kapiller tam kan örneğinde; biyokimya laboratuvarında ise otoanalizör (02 rate yöntemi) He serum örneğinde çalışılmaktadır. Analiz süresinin kısalığı ve örnek miktarının azlığı nedeniyle sıklıkla ilk yöntem tercih edilmektedir. Bu çalışmada hem giukometre ile ölçülen giukoz sonuçlarının güvenilirliğini hem de zamanında çalışılmayan örneklerde gecikmeden kaynaklanan giukoz azalmasını tespit etmeyi amaçladık. Bu maksatla yenidoğandan ahnan 50 kan örneği her iki yöntemle de analiz edildi. Ayrıca bu örneklerden 42'si normal pıhtılaşma süresine 30 ve 60 dakika ilavelerden sonra serumları ayrıştırılarak, giukoz seviyeleri ölçüldü. Serum ayırmada 30 dakikalık gecikmenin, analiz sonucunda %3.8'Hk; 60 dakikalık gecikmenin de %8.2'lik azalmalara neden olduğu saptandı. Yöntemler arasında %11 l/k farka rağmen; kuvvetli bir korelasyon (r-0.967) ve lineer ilişki (y=1.05x+6) tespit edildi. Buradan kapiller giukometre ile glisemi takibinin acil ve pratik maksatlar için uygun olduğu sonucuna varidi.