Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Efil, Şahin" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Düşünce Tarihinde ve Modern Tıpta Ölümsüzlük Arayışı ve Eleştirisi
    (Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2016) Efil, Şahin
    Düşünce Tarihinde ve Modern Tıpta Ölümsüzlük Arayışı ve Eleştirisi
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Einstein’a göre bilim, din ve felsefe: Din felsefesi açısından bir çözümleme
    (Felsefe Dünyası, 2012) Efil, Şahin
    Öz: Albert Einstein, filozof-bilim adamı modelinin en önde gelen örneklerinden birisidir. Bir bilim adamı olmasına rağmen, o, din, Tanrı, metafizik ve felsefe gibi konularla da ilgilenmiş ve bu noktada ciddiye alınması gereken çeşitli görüşler ileri sürmüştür. Bu bakımdan, Einstein, dinî tecrübe ile bilim, fizik ile metafizik, din ile bilim arasında kayda değer bağlar ve ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkilerin, önemli diyebileceğimiz metafizik ve felsefî uzantıları bulunmaktadır. Bu çalışma, bu uzantıları açığa çıkarma, inceleme ve felsefî olarak değerlendirme amacı gütmektedir. Buna göre, Einstein’ın din, bilim ve felsefeye dair görüşleri bizi felsefî açıdan iki önemli sonuca götürmektedir: Birincisi, din ile bilim arasında karşılıklı bir ilişki ve etkileşim vardır. Dolayısıyla din bilimi, bilim de dini etkiler. İkincisi, fizikten metafiziğe çıkan bir yol vardır. Bilim adamı, bakışını ayrıntılı olarak üzerinde çalıştığı parçadan bu âlemin bütünlüğüne kaydırdığında metafizikle karşı karşıya gelir. Bu bakımdan, fizik ile metafizik arasında bir bağ vardır. Son çözümlemede, bilimin sunduğu veriler, felsefeciye felsefe yapma imkânı sunmaktadır. Dolayısıyla, burada, Einstein örneği üzerinden bilimsel verilerin felsefî potansiyeline, din felsefesi yapma imkânına ve bu felsefenin (din, bilim ve felsefe arasında) ara bulucu veya köprü kurucu rolüne işaret edilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İbn Arabîye göre Tasavvuf Felsefesinde Kötülük Problemi Ve Teodise
    (Felsefe Dünyası, 2011) Efil, Şahin
    Öz: Felsefenin en çetin problemlerinden birini teşkil eden kötülük problemi, düşünce tarihi boyunca pek çok düşünür ve filozofu meşgul etmiş, oldukça dinamik ve işlevsel bir konudur. Tasavvuf felsefesinin büyük düşünürü İbn Arabî nin de bu konuyla yakından ilgilendiği ve bu mesele üzerinde kafa yor- duğu bilinmektedir. Dolayısıyla, onun düşünce sisteminde kötülük problemini nasıl ele aldığını ve buna ilişkin nasıl bir teodise geliştirdiğini ortaya koymak büyük bir önem taşımaktadır. İbn Arabî nin özgün bir teodise geliştirdiği, kötülük sorununa felsefi ve tasavvufi açıdan önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir. Bu katkılardan birisi, Tanrı nın bilgelik ve hikmet ine dayalı bir teodise önerisi, diğeri de, onun sorunu irdelerken bir üstdil veya paradoksal dil geliştirmiş olmasıdır. Derin bir tasavvufî ve felsefî içeriğe sahip olan bu dil, potansiyel/imkan olarak felsefe yapmaya ve felsefi açıdan yeni ufuklar açmaya oldukça elverişli görünmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İnsan-Doğa-Tanrı İlişkisi Sorunu ve Küresel Ekolojik Felaket Karşısında İki Temel Öneri
    (Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2018) Efil, Şahin
    Öz: Pozitivist ve materyalist bilim adamı ve düşünürler evrenin saçma, anlamsız ve rastlantı sonucu oluşmuş bir yapı olduğu kanısındadır. İnsan ise, bu evrene rastgele atılmış bir varlıktır. Bu yüzden, o, burada yapayalnız ve çaresiz bir du-rumdadır; dahası o, evrene yabancıdır. Bu bakımdan, insan ile evren arasında tam bir karşıtlık ve düşmanlık söz konusudur. Ayrıca, modern düşünce insanın metafizik boyutunu yok saymış, yarattığı dualist felsefe insanın evren ve Tanrı-dan kopmasına yol açmıştır. Biz, bu görüşlerin bu günkü çevre felaketinde ol-dukça önemli bir rol oynadığı kanısındayız. Daha doğrusu, bu görüşler insanlığın çevre anlayışını olumsuz bir şekilde etkilemiş, çevre kirliliğinde ve tahribatında önemli bir rol oynamıştır. Bu makalede, bu görüşler, genelde felsefe, özelde din felsefesi bakımından irdelenecek, analiz edilecek ve eleştiriye tabi tutulacaktır. Ayrıca bu görüşlerle yakından ilişkili olduğunu düşündüğümüz insanın metafizik boyutu ile İnsancı (antropik) Kozmolojik İlke konusu ele alınacak ve değerlen-dirilecektir. Bu iki konu insan-evren, bir bakıma parça-bütün arasında sıkı bir ilişki ve kopmaz bir bağ olduğuna işaret etmektedir. Çünkü insan-evren-Tanrı ilişkisinin güçlü ve sıkı bir biçimde yeniden kurulabilmesi için bu iki konu ol-dukça önemli görünmektedir. Bu yüzden, bu makalede küresel ekolojik felake-tin önüne geçebilmek veya onu azaltabilmek için insanın metafizik boyutu ile insancı ilkenin çözüm noktasında potansiyel bir imkân taşıdığını düşünüyoruz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Modern Tıpta Ölüm Algısı ve Eleştirisi Üzerine
    (2020) Efil, Şahin
    Modern tıbbın ölümü tasvir etme tarzı ile bunun beraberinde getirdiği tıbbî ve felsefî sorunların ortaya konulması, bu sorunların analiz edilip eleştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda genelde doktorların ölüm karşısında nasıl bir tutum takın-dıkları, ona nasıl baktıkları veya nasıl bir ölüm algısına sahip oldukları, dolayısıyla tıpta ölümün neliği merak konusudur. Mevcut tıp, ölümü tamamen tıbbîleştirmiş, sekülerize etmiş, mekanik ve teknik bir nesneye dönüştürmüş, onu tarihsel ve kültürel bağlardan koparmıştır. Böylece kliniklerde ölüm sıradanlaştırılmış, seyreltilmiş, şeyleştirilmiş ve ötekileştirilmiştir. Bu da ister istemez insan onuruyla bağdaşmayan bir ölüm algısına yol açmıştır. Böylece tıp için ölüm bir hadise olmaktan ziyade olgudan ibaret bir gerçekliğe dönüşmüştür. Bu durum, modern tıpta ölüm yerine ölümsüzlüğe kapı aralayan bir para-doksu açığa çıkarmaktadır. Bu paradoks da ölümün ve ölüm bilincinin yitirilmesi, yok edilmesi ve deforme edilmesi gibi sorunlu bir anlayışı beraberinde getirmektedir. Oysa ölüm, olgusal bir boyuta sahip olmakla birlikte daha çok kendisini bir hadise olarak ele veren ve asıl anlamına bu şekilde erişen bir gerçekliktir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Peygamberlik-Tıp İlişkisi ve Tıbbın Kaynağı Sorunu
    (2020) Efil, Şahin
    Öz: Bu çalışmada tıbbın kaynağının akla ve vahye dayandığını savunan âlim ve düşünürlerin görüşleri özlü bir biçimde açıklanmaya ve tahlil edilmeye çalışılmıştır. Temelde Peygamberlik ile tıp ilmi arasında nasıl ve niçin ilişki kurulduğu, tıbbın temel kaynağının ne(ler) olduğu sorusu ve sorunu üzerinde durulan bu çalışmada birbiriyle yakın ilişki içinde olan bu hususun beraberinde getirdiği temel sorunların altı çizilmiş, konu mümkün olduğunca diyalojik bir biçimde ele alınmış, tahlil ve tenkite tabi tutulmuş, ilahi ve beşerî boyutuyla savunulan temel konunun zayıf ve güçlü yönleri açığa çıkarılmıştır. Burada asıl mesele, tıbbın kökeninin vahye dayandığı anlayışından ziyade bu noktada açığa çıkan sorunların daha yoğun olması ve kendi içinde kaldığı sürece çözümsüz kalmasıdır. Dolayısıyla burada konu daha çok tıbbın kökeninin ilahi mi yoksa beşerî mi olduğu sorusu eşliğinde açığa çıkarılmaya, tartışılmaya ve cevaplanmaya çalışılmıştır. Ancak özellikle ilk boyut daha sorunlu ve daha spekülatif olduğu için tahlil ve tenkitler bu noktada yoğunluk kazanmıştır. Ayrıca, Ortaçağ İslam düşüncesinde tıp başta olmak üzere bütün ilim ve sanatlar şu veya bu biçimde vahiyle ilişkilendirilerek onlara belli bir kutsiyet atfedilmiş görünmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    ŞEHİR FELSEFESİ YAPMANIN İMKÂNI: ÜSKÜP ÜZERİNE KÜLTÜREL VE FELSEFÎ NOTLAR
    (2021) Efil, Şahin
    Öz: Üsküp’ü ulusal ve uluslararası çapta önemli bir cazibe merkezi haline getiren şey, dahaçok onun sahip olduğu tarihi ve kültürel mirasıdır. Bu şehirde Roma dönemine ait bazıtarihi eserlerin yanı sıra özellikle Osmanlı döneminde inşa edilen ve varlığını günümüzedeğin sürdüren pek çok tarihi ve mimari eser bulunmaktadır. Bu eserler, bugün tarihinve farklı kültürlerin bir yansıması ve tanığı olarak karşımızda durmaktadır. Bu anlamdaÜsküp’ün klasik ve modern mimariyi bir araya getirmesi ve buluşturması, mimari açıdanbu şehre farklılık, çeşitlilik ve zenginlik katmaktadır. Ayrıca bu şehrin dini ve etnik açıdanzenginlik ve çeşitlilik arz etmesi, yaşanabilir bir mekân olması, oranın dini ve kültürelçoğulculuk bakımından da önemli bir şehir olduğunu açığa çıkarmaktadır. Bütün bunlar,bu şehrin kimliğini, ruhunu ele vermekte ve onları şehrin bütününe yaymakta, bu ruhunbugün bizim için ne anlama geldiğine işaret etmektedir. Bir şehrin tarihi ve kültürel birikimi, her şeyden önce, o şehirde yaşayan insanların anlama zeminine (ortak hafıza) işaretetmektedir. Bu yüzden, Üsküp’ü anlamak, anlamlandırmak ve analiz etmek için bu zeminoldukça önemlidir. Bu zemin, daha ziyade bu şehirde konuşulan dil(ler)in kendisidir.Üsküp’ün dünyanın önde gelen şehirlerine ticaret yollarıyla bağlanması ve önemli birkavşak noktasında bulunması, sadece ticarî ve diplomatik değil, aynı zamanda bu şehrinsanatsal, ilmî ve fikrî açıdan da bir praksis alanı (ortam) olduğunu göstermektedir. Bualan, dünyanın pek çok bölgesinden bu şehre gelen farklı bilgilerin buradaki bilgilerle karışıp yoğrularak ve farklılaşarak tekrar dünyaya servis edildiği bir ortama işaret etmektedir. Üsküp’ü dünya şehri haline getiren ve öne çıkaran şey, onun diyalojik ve diyalektik birilişkiler ağına, dolayısıyla bir iletişim ve etkileşim ortamına sahip olmasıdır. Üst düzeydebir düşünce olan felsefenin oluşması ve gelişmesi, ancak bir praksis ortamına sahip olanbir şehirde açığa çıkabilir. Bu ortamı besleyen, ona bir dinamizm ve süreklilik kazandıranşey, geçmişin kültürel mirasıyla birlikte bugün bu şehirde kendini ele veren felsefe yapmaimkanıdır. Kısacası Üsküp, şehir felsefesinin oluşumuna imkân veren ve böyle bir potansiyele sahip olan kritik şehirlerden biridir. Bu çalışma, Üsküp bağlamında şehir felsefesininimkânı üzerinde durmaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    SORU SORMA VE SORGULAMA TARZI OLARAK ÖLÜM
    (2021) Efil, Şahin
    İnsan yeryüzünde ölüm bilincine sahip olan tek varlıktır. O, bu bilinç sayesinde ölüm ve hayat hakkında düşünme, konuşma ve bir takım kritik soruları sorma imkânına sahiptir. Bu çalışmanın odaklandığı konuyu bazı temel sorular eşliğinde şu şekilde açabiliriz: Ölüm, bugün şimdi-burada olan insan ve onun yaşadığı hayat için ne anlama gelmektedir? Bunu bilmenin ve böyle bir şeyi tecrübe etmenin insan hayatı üzerinde nasıl bir dönüştürücü etkisi vardır? Ölüm, mimarînin, sanatın, edebiyatın, kültürün, tarih ve felsefenin açığa çıkmasında ve gelişmesinde herhangi bir rol oynar mı? Bu çalışma temelde ‘ölüm hadisesi beşerî düşünceyi nereye çağırır?’ sorusuna odaklanmakta, konuyu bu çerçevede felsefî açıdan tartışmaya ve analiz etmeye çalışmaktadır. Burada ileri süreceğimiz temel düşünce şudur: Ölüm, insanoğlunun karşısına bir kayıp, eksiklik, yokluk, trajedi ve hastalık değil, daha ziyade bir imkân olarak çıkmaktadır. Bu imkân, tek boyutlu değil, ölüm bilinci, yetkinleşme, sorgulama, insanın faniliği ve yaratıcı eserlerin açığa çıkması gibi çok boyutludur. Böylece ölüm, bir yandan, birçok imkânı beraberinde getirirken, bir yandan da ötekinin ölümünün tanıklığından hareketle soru sorma ve sorgulama tarzına dönüşmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    TOLSTOY’DA SANATIN DİN VE AHLAKLA İLİŞKİSİ
    (2020) Efil, Şahin
    Dünya edebiyatında seçkin bir yere sahip olan Tolstoy için sanatın özünü“güzellik” değil, dini bilince dayalı “ahlaki değerler” oluşturmaktadır. Bu yüzden, o,güzelliğe ve güzelliğin yol açtığı “estetik haz”za karşı olumsuz bir tutum takınmıştır.Bu tutumun temelinde tamamen dinî ve ahlâkî kaygıların yattığı anlaşılmaktadır.Tolstoy, bu tip bir sanatı, Hıristiyan sanatı olarak adlandırır. Böyle bir sanatı, o, iyisanat, onun dışında kalan bütün sanat türlerini ve eserlerini ise, kötü sanat olaraknitelendirir. Bu bağlamda Tolstoy’un sanat ile din ve ahlak arasında nasıl bir ilişkikurduğunu ve bu ilişkinin mahiyetini açığa çıkarmak önemlidir. Daha da önemlisi, builişkinin felsefî bir analizini, eleştirisini ve değerlendirmesini yapmaktır. Bu çalışmadaileri süreceğimiz temel tez şudur: Tolstoy, bir yandan oldukça sınırlı (dar) bir sanatanlayışını savunurken, bir yandan da onun bu yaklaşımı, sanat felsefesinde ifadesinibulan ve genel kabul gören sanat anlayışı ile önemli ölçüde tezat teşkil etmektedir.Böyle bir yaklaşım tarzı, araçsallaştırıcı, indirgemeci ve ötekileştirici bir sanatanlayışını açığa çıkarmaktadır. Burada sanat daha ziyade bir alegori olarak kendiniele vermektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Tıbbı Nebevi Literatürü Üzerine Bir Soruşturma
    (2021) Efil, Şahin
    Öz: İslam düşünce tarihinde tıbb-ı nebevî literatürünün oluşumunu nübüvvet (vahiy) ve akılla (beşerî çaba) izah etmeye çalışan birbirine zıt iki temel yaklaşım tarzı vardır. Her iki yaklaşım tarzının arka planına ışık tutacak olan temel soru, tarihi süreçte tıbb-ı nebevî literatürünün oluşumunun nasıl gerçekleştiği sorusudur. Bu nedenle, bu literatürün nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği, onun gerisindne gibi kaygı ve düşüncelerin yattığı sorusu oldukça kritik bir soru ve sorundur. Bu çalışmanın ana hedefi, bu soruya cevap aramak, bu bağlamda muhtemel görüşleri açığa çıkarmak, analiz etmek ve tartışmaktır. Tıbb-ı nebevî literatürü, dini, mistik, tarihi, kültürel ve tıbbî gibi birçok nedene dayalı olarak oluşturulmuş görünmektedir. Bu nedenler tarihi süreçte unutulmuş, zamanla belli bir kutsiyet ve dini bir meşruiyet kazanmış, nübüvvetin bir gereği gibi telakki edilmişti

| İnönü Üniversitesi | Kütüphane | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İnönü Üniversitesi, Battalgazi, Malatya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim