Yazar "Elyas, Zeynep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Antisosyal kişilik bozukluğunda yenilik arayışı ve dopamin reseptör D4 polimorfizmi ilişkisinin araştırılması(İnönü Üniversitesi, 2008) Elyas, ZeynepAntisosyal kişilik bozukluğu hem toplumsal yaşamda hem de hukuki alanlarda pek çok soruna neden olan, özellikle diğer kişilerin haklarına karşı saldırgan tutumlar, suç işlemeye eğilim, vicdan azabı çekmeme gibi özelliklerle belirli bir bozukluktur. Etiyolojisinde olumsuz aile tutumları, yetersiz ilgi ve disiplinle büyütülme, aile içinde şiddet gibi çevresel faktörlerin yanı sıra genetik yatkınlığın da rolü olduğu kabul edilmektedir. Bu çalışmada antisosyal kişilik bozukluğunun etiolojisinde rol oynayabileceği düşünülen dopamin reseptör D4 polimorfizmini ve bununla ilişkili bir mizaç özelliği olan yenilik arayışını sağlıklı gönüllülerle karşılaştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya DSM-IV tanı ölçütlerine göre ASKB tanısı konulan, 18?45 yaş arası 50 erkek hasta alınmıştır. Tüm katılımcıların tanısı, yarı yapılandırılmış görüşme ile DSM-III-R Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Türkçe Versiyonu (SCID-II) uygulanarak konulmuştur. Veri toplama aracı olarak; sosyodemografik veri formu ve Cloninger'in Mizaç ve Karakter Envanterinin Türkçe'ye uyarlanmış versiyonu (Türkçe TCI) kullanılmıştır. Hasta grubunun tamamlanmasından sonra benzer sosyodemografik özelliklere sahip 50 erkek katılımcı kontrol grubu olarak çalışmaya alınmıştır. Katılımcılardan alınan kan örneklerinde SAS-PCR yöntemi ile DRD4 -521 C/T substitisyonuna bakılmıştır. Bulgular: Çalışmaya alınan bireylerin yaş ortalaması 23,9 (SD 3.015), ASKB grubunun yaş ortalaması 22,6 (SD 3.068) ve kontrol grubunun yaş ortalaması 25,1 (SD 2.402) olarak bulunmuştur. Kontrol grubunun eğitim düzeyi, düzenli bir işte çalışma oranları ve maddi gelirleri ASKB grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. ASKB grubunda yetersiz bir ilgi ve disiplinle büyütülme, fiziksel şiddete maruz kalma, ailede psikiyatrik hastalık, boşanmış ya da parçalanmış aileden gelme, çocukluğunda anneden uzun süreli ayrılık oranları kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Her iki grubun alel ve genotip frekansları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. ASKB grubunda yenilik arayışı puanları kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. Tüm grupta yenilik arayışı puanları ile -521C/T polimorfizmi arasında bir ilişki bulunamamıştır. ASKB grubunda yüksek belirsizlik korkusu puanları ile -521C allelinin varlığı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları ASKB da yenilik arayışının kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek olduğunu desteklemektedir. -521C/T SNP ile YA arasında bir ilişkinin gösterilememesi kişilik gelişiminde genetik faktörlerin değişen oranlarda etkili olabileceğini, etnik farklılıkların bu etkiyi belirleyebileceğini göstermektedir. -521C/T SNP ile serotonerjik sistem tarafından düzenlenen ?belirsizlik korkusu? puanları arasında ilişki bulunması farklı mizaç özellikleri üzerinde etkili olduğu düşünülen belirli nörotransmitter sistemlerinin birbirleri ile etkileşimleri sonucunda diğer mizaç özellikleri üzerinde de belirleyici olabileceğini düşündürmektedir.Öğe Epigenetic mechanisms in the development of psychiatric disorders(Kure Iletisim Grubu A S, 2010) Erol, Deniz; Elyas, Zeynep; Unal, SuheylaEpigenetics is defined as the study of heritable changes of gene function that occur without a change in the nucleotide sequence of DNA. Aberrant epigenetic mechanisms have been directly implicated in certain human diseases. There is much evidence that epigenetic regulation is involved in neurogenesis, neuronal plasticity, learning and memory, and in psychiatric disorders such as depression, addiction, schizophrenia, and cognitive dysfunction. In this review, the epigenetics mechanisms and their role in the development of psychiatric disorders were discussed.Öğe Psikiyatrik hastalıkların gelişiminde epigenetik mekanizmalar(Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 2010) Erol, Deniz; Elyas, Zeynep; Ünal, SüheylaÖz: Epigenetik, DNA’nın nükleotid dizisinde herhangi bir değişim olmaksızın gen işlevinde kalıtsal olarak gerçekleşen değişikliklerin incelenmesi olarak tanımlanmaktadır. Hatalı epigenetik mekanizmalar, bazı hastalıklarda doğrudan rol oynamaktadır. Epigenetik düzenlenmenin depresyon, şizofreni, madde bağımlılığı, bilişsel işlev bozuklukları gibi ruhsal bozukluklarda ve nörogenezis, nöronal plastisite, öğrenme ve bellekte rol oynadığına dair çok sayıda veri bulunmaktadır. Bu derlemede, epigenetik mekanizmalar ve bu mekanizmaların psikiyatrik hastalıkların gelişimindeki rolü tartışıldı.Öğe Sağlık personelinin beyin ölümü ve organ bağışıyla ilgili inanç ve tutumları(2010) Ünal, Süheyla; Elyas, Zeynep; Kaya, Yaşar; Özcan, CemalÖz: Sağlık çalışanlarının beyin ölümü ve organ nakli ile ilgili inanç ve tutumlarını belirlemek ve bu inançlar için etken olabilen sosyodemografık değişkenleri tanımlamaktır. Yöntem: Bu kesitsel çalışma 299 tıp personeli arasında anket yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Sağlık personeli arasında; "ölüm anı" sorgulandığında, yardımcı personel ve hemşireler genellikle kardiyopulmoner fonksiyonun durmasını işaret ederken, tıp öğrencileri ve doktorlar beyin ölümünü cevaplamışlardır. Kadınlar "gerçek ölümü" kardiyopulmoner ölüm olarak tanımlarken, erkekler beyin ölümünü öncelemektedir (p<0.01). Tıp öğrencileri ve doktorlar diğer sağlık personeline nazaran gerçek ölüm olarak çoğunlukla beyin ölümünü kabul etmektedirler. Beyin fonksiyonlarının durmasını dönüşü olmayan yol kabul edenler kendi ya da akrabalarının organlarını bağışlamaya onay vermekte (p= 0.006), beyin ölümünü gerçek ölüm olarak nitelendirenlerin %82,3'ü aynı zamanda sağlık kurumlarında ötenazi uygulamasını olumlamaktadır. Sonuç: Eğitim seviyesi arttıkça sağlık kurumlarında ötenazi uygulamasına olumlu yaklaşılmakta, beyin ölümü halinde müdahaleden kaçınılması tercihi artmaktadır. Organ nakli tutumunda eğitim seviyesinde artışın olumlu etkisi dikkate alındığında sağlık personelinin bu konudaki eğitimi önem kazanmaktadır.Öğe Taburculuk sonrası tedaviye gelmeyen psikotik hastaların özellikleri(Anadolu Psikiyatri Dergisi, 2006) Ünal, Süheyla; Çakıl, Gönül; Elyas, ZeynepÖz: Amaç: Bu çalışmada şizofreni ve benzeri psikotik bozukluklarda hastaların ayaktan izleme gelmeme nedenlerini saptamayı amaçladık. Yöntem: 1998-2004 yılları arasında kliniğimizde yatarak tedavi gören psikotik hastalardan, taburculuktan sonra kontrol muayenelerine gelmeyenlerin sosyodemografik özellikleri, hastalıkla ilgili değişkenleri, kliniğimize gelmeme nedenleri, dosya tarama ve telefon anketi aracılığı ile saptanmaya çalışıldı. Bulgular: Taburcu olduktan sonra tedavilerini ayaktan sürdürmek üzere kliniğimize başvurmadığını saptadığımız 118 hastadan 75'ine ulaşıldı. Ulaşılan hastaların yaş ortalaması 34.89±10.08 (ortanca=34, min-maks=17-76 yaş) idi. Yetmiş biri (%62.8) erkek, 42'si (%37.2) kadındı. Hasta grubumuzun büyük bir bölümü şizofreni tanısı alanlardan oluşmaktaydı (%72.6). Kronik süreç izleyen, bu nedenle uzun süre tedavi görmeleri gereken şizofreni ve sanrısal bozukluk hastalarının tedavi için kliniğimize gelmeme nedenleri arasında sevk alamama, ulaşım güçlüğü, hastanın köyde yaşıyor olması, hastaneye getirecek aile üyesinin olmaması, hastanın aileye sorun çıkarmaması gibi çevresel sorunlar bulunmaktaydı. Düzensiz ilaç kullanan ya da kullanmayanların ilaç kullanmama nedenleri büyük oranda ilacın yararına inanmama ve ilaç yan etkileriydi. Hastaların hastalıkları hakkında yeterince bilgi sahibi olmamaları da tedavi ekibinin tutumuna ilişkin bir olumsuz etkendi. Tartışma: Kronik psikoz hastalarının taburculuk sonrası tedaviyi düzenli sürdürmeleri, hastalığın seyri açısından önem taşımaktadır. Ayaktan tedaviyi sürdürmeye eıjgel olan birçok etken, düzeltilebilir etkenlerdendir. Sonuç: Klinikler ve sağlık ocakları ile işbirliği, hastanın ve ailesinin hastalık süreci, belirtileri ve tedavisi konusunda bilgilendirilmesi tedaviye devam etme oranını arttıracak önlemlerdir. Başlık (İngilizce): Characteristics of psychotic patients don't come to appointments Öz (İngilizce): Objective: In this study we aimed to determine the reasons why the patients don't come to outpatient follow-up in schizophrenia and other psychotic disorders. Methods: The sociodemographic features of the psychotic patients who had inpatient treatment at our clinic between the years 1998 and 2004; and didn't come to their follow-up examination after being discharged, their variables about the illness, the reasons why they didn't come to our clinic were tried to be determined by means of file scanning and telephone questionnaire. Results: Seventy-one of118 patients whom we determined that didn't apply to our clinic to receive ambulatory treatment were reached. The mean age of the patients was 34.89+10.08 (median=34, min-max-17-76). Seventy-one of them (%62.8) were male, 42 of them (%37.2) were female. A large proportion of our patient group consisted of the people who had schizophrenia diagnosis (%72.6), Among the reasons why the chronic psychotic patients didn't come to our clinic for treatment were environmental problems such as not to be able to get a patient transfer paper, transportation difficulty, the patient's living in a village, not to have a family member to bring him/her to the hospital, the patient's not creating oroblems for his/her family. The reasons why the patients use their drugs irregularly or don't use were mostly about not believing the drugs to be useful and side effects of the drugs. It had also a negative factor in the attitude of treatment team that the patients didn't have enough information about their illnesses. Discussion: It is important for the process of the illness that chronic psychosis patients continue their treatment regularly after being discharged. Many factors hindering the ambulatory treatment are factors which are able to be improved. Conclusion: Cooperation with other psychiatry clinics and village clinics, to give information to the patient and his/her family about the process, symptoms and treatment of the illness are the precautions which will increase the rate in continuing the treatment. 3 ATIF 111 Atıf Sayısı ui-button