Yazar "Ersoy, Özcan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alt ekstremitenin iskemik damar hastalıklarında nörolitik lomber sempatektomi ( Üç olgu sebebiyle değerlendirme )(1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanÖz: Nörolitik sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yanı sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik distrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstrem ite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nörolitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Alt Ekstremitenin İskemik Damar Hastalıklarında Nörolitik Lomber Sempatektomi (Üç Olgu Sebebiyle Değerlendirme)(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Toğal, Türkan; Türköz, Ayda; Durmuş, Mahmut; Gülcan, Öner; Ersoy, ÖzcanNöro/it/k sempatik bloklar, sempatik sistem hastalıkları yam sıra periferik damar hastalıkları ve refleks sempatik dlstrofilerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Yazımızda alt ekstremite iskemik damar hastalığı olan üç olgu sebebiyle fenol ile yapılan kimyasal nöroiitik sempatektomi sunuldu ve tartışıldı.Öğe Comparison of propofol and ketamine propofol mixture ketofol on laryngeal tube suction II conditions and hemodynamics a randomized prospective double blind trial(Current Therapeutic Research, 2013) Özgül, Ülkü; Begeç, Zekine; Karahan, Kalender; Erdoğan, Mehmet Ali; Aydoğan, Mustafa Said; Çolak, Cemil; Durmuş, Mahmut; Ersoy, ÖzcanObjective: The aim of our study is to compare the effect of ketamine–propofol mixture (ketofol) and propofol on the laryngeal tube-Suction II (LTS II) insertion conditions and hemodynamics. Methods: Eighty American Society of Anesthesiologists class 1 and 2 patients were divided into 2 random groups to receive either 1 mg/kg remifentanil and propofol 2 mg/kg in Group P (n ¼ 40), or 1 mg/kg remifentanil and ketofol (using a 1:1 single syringe mixture of 5 mg/mL ketamine and 5 mg/mL propofol) in Group K (n ¼ 40) before induction of anesthesia. After induction, LTS II was inserted. Heart rate and noninvasive blood pressure were recorded before induction of anesthesia (t0); immediately following induction (t1); immediately after LTS II insertion (t2); and 3 minutes (t3), 5 minutes (t4), and 10 (t5) minutes after LTS II insertion. Conditions of insertion of LTS II were assessed and scored 1 to 3 using 6 variables as follows: mouth opening, swallowing, coughing, head and body movements, laryngospasm, and ease of LTS II insertion by the same experienced anesthesiologist who did not know the agents. LTS II insertion summed score was prepared depending upon these variables. Results: In regard to LTS II insertion summed score, Group K was more favorable than Group P (P o 0.05). Apnea duration was longer in Group P (385.0 seconds [range ¼ 195.0–840.0 seconds]) compared with Group K (325.50 seconds [range ¼ 60.0–840.0 seconds]) but this was not statically significant. The heart rate values were significantly lower at all measurement intervals in both groups compared with the baseline values (P o 0.05). There was no difference in heart rate between Group P and Group K. The mean arterial pressure values were significantly lower at all measurement intervals in Group P compared with baseline values (P o 0.05). In Group K, the mean arterial pressure values were significantly lower at all measurement intervals compared with the baseline values, except t2 (P o 0.05). There was a significant difference between Group P and Group K in terms of mean arterial pressure at t3 (P o 0.05). Conclusions: We found that ketofol provided better insertion summed score for LTS II than propofol, with minimal hemodynamic changes.Öğe Early results of surgery for acute type A aortic dissection withoutusing neurocerebral monitoring(Turk Gogus Kalp Damar Cerrahısı Dergısı-Turkısh Journal Of Thoracıc Andcardıovascular Surgery, 2010) Erdil, Nevzat; Gedik, Ender; Erdil, Feray Akgül; Nisanoğlu, Vedat; Battaloğlu, Bektaş; Ersoy, ÖzcanBackground: This study aimed to determine if the routine use of unilateral antegrade cerebral perfusion during repair of acute type A aortic dissection can eliminate the need for intraoperative neurophysiologic monitoring. Methods: Between September 2000 and December 2009, 66 consecutive patients with acute type A aortic dissection underwent surgical repair in our clinic. In 57 patients (86.4%), arterial perfusion was provided through a right axillary artery cannula and in the remaining nine patients (13.6%) the arterial perfusion site was the femoral artery. Results: Postoperative hospital mortality was 13.6% (n=9). Postoperative hemorrhage or tamponade requiring resternotomy occurred in seven patients (10.6%). Nine patients (13.6%) required postoperative inotropic support. Postoperative atrial fibrillation was observed in six patients. Mean intensive care unit stay and hospital stay were 5.1±4.4 days (range, 2 to 26 days) and 10.8±8.9 days (range, 7 to 60 days), respectively. Mean extubation time was 15.4±13.9 hours (range, 7 to 74 hours). One of the surviving patients experienced new transient neurological deficits in the postoperative period. Conclusion: Unilateral antegrade selective cerebral perfusion techniques may provide reliable brain protection and reduce cerebral complication rates without the use of routine cerebral monitoring devices, even for longer periods of circulatory arrest during surgery of acute type A aortic dissection.Öğe Gebelik ve yıldırım çarpması (Olgu sunumu)(Anestezi Dergisi, 2006) Borazan, Hale; Gedik, Ender; Çiçek, Müslüm; Ülger, Hacer; Ersoy, ÖzcanÖz: Yıldırım çarpmasına bağlı yaralanmalarda dünyada her yıl yaklaşık olarak 1000 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Ancak yaralanmaların ortalama %70`i öldürücü değildir. Yıldırım çarpması üç mekanizma ile etki gösterir. Bunlar; en öldürücü ve ciddi yaralanmalara sebep olanı direkt etkilenme, ağaç ya da uzun bir nesneden yansıma ve etkilenmiş zeminde duran kişiye alt ekstremiteden geçiş yoluyla olmaktadır. Bu olgu sunumunda, 29 yaşında 28 haftalık gebeliği olan kadın hastanın açık alanda çalışırken yıldırım çarpmasına maruz kalması, klinik bulguları ve tedavisi anlatıldı.Öğe Konjenital komplet kalp bloğu olan yenidoğanda acil kalp pili takılması sırasında anestezik yönetim(İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2013) Erdil, Feray; Kayhan, Gülay; Begeç, Zekine; Dişli, Olcay; Ersoy, Özcan; Durmuş, MahmutKomplet atriyoventriküler kalp bloğu atriyal elektriksel uyarının ventriküllere iletilememesi olarak tanımlanır. Atriyal kalp hızı ventrikülden bağımsız olarak daha fazladır. Yenidoğanlarda komplet atriyoventriküler kalp bloğu intrauterin dönemde başladığı için konjenital komplet kalp bloğu olarak adlandırılır. Kalp hızı özellikle yenidoğanda olmak üzere çocuklukta kardiyak outputu belirleyen en önemli etkendir. Komplet konjenital kalp bloğu olan çocuklar ise düşük kalp atım hızına (<60 atım/dk) sahiptir ve kalp yetmezliği riski vardır. Kalp bloğu sıklıkla geri dönüşümsüzdür ve etkilenmiş çocuklar yaşamlarının ilk haftasında uzun süreli kalıcı kalp piline gereksinim duyarlar. Kardiyovasküler patofizyolojiyi anlamak ve konjenital komplet kalp bloklu yenidoğanların tedavi şekilleri bu çocukların perioperatif bakımı için gereklidir. Bu olgu sunumunda konjenital komplet kalp bloğu olan bir yenidoğanda kalıcı kalp pili takılması sırasında genel anestezik yönetim tartışılmıştır.Öğe Spinal anestezi ile sezaryen uygulamasında profilaktik intravenöz efedrinin yenidoğan laktik asit düzeyine etkisi(1999) Türköz, Ayda; Gökdeniz, Remzi; Toğal, Türkan; Toprak, Hüseyin İlksen; Ersoy, ÖzcanÇalışmamızda termde spinal anestezi ile elektif sezaryen uygulanacak 30 sağlıklı gebe rasgele iki gruba ayrıldı, Spinal anestezi sonrası duysal blok başlar başlamaz efedrin infüzyonu (yaklaşık 5mg/dk) uygulanan (grup I, n=15) veya annenin kan basıncı bazal değerden %20'den fazla azaldığında intravenöz bolus 10 mg efedrin verilenler (grup II, n=15) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anne ve yenidoğanın kan basıncı ile kalp hızı kaydedildi. Bulantı ve kusma insidansı belirlendi. Anne ve bebeğin asit-baz durumu ve laktat düzeyleri karşılaştırıldı. Sistolik kan basıncı bolus grubunda infüzyon grubuna göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). İnfüzyon grubunda bir hastada bulantı (%6) bolus grubunda 10 hastada bulantı ve kusma (%66) görüldü (p<0.05). Umbilikal arter pH'ı bolus grubunda belirgin olarak düşüktü (p<0.05), ancak her iki grup arasında yenidoğanın Apgar skoru ve kan laktik asit düzeyleri yönünden fark saptanmadı. Sonuç olarak, spinal anestezi ile sezaryen uygulanacak sağlıklı gebelerde hipotansiyon şiddetli olsa bile hipotansif kalma süresinin uzun olmaması yenidoğanı laktik asidozdan koruyan önemli bir faktördür.Öğe Spinal Anestezi İle Sezaryen Uygulamasında Profilaktik İntravenöz Efedrinin Yenidoğan Laktik Asit Düzeyine Etkisi +(Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 1999) Türköz, Ayda; Gökdeniz, Remzi; Togal, Türkan; Toprak, Hüseyin İksen; Ersoy, ÖzcanÇalışmamızda termde spinal anestezi He elektif sezaryen uygulanacak 30 sağlıklı gebe rasgele iki gruba ayrıldı. Spinal anestezi sonrası duysal blok başlar başlamaz efedrin in füzyonu (yaklaşık 5mg/dk) uygulanan (grup I, n=15) veya annenin kan basıncı baza! değerden %20'den fazla azaldığında intravenöz boius 10 mg efedrin verilenler (grup II, n=15) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Anne ve yenidoğanrn kan basıncı He kalp hızı kaydedildi. Bulantı ve kusma insidansı belirlendi. Anne ve bebeğin asit-baz durumu ve laktat düzeyleri karşılaştırıldı. Sistolik kan basıncı bo/us grubunda infüzyon grubuna göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.05). İnfüzyon grubunda bir hastada bulantı (0%6) bolus grubunda 10 hastada bulantı ve kusma (%66) görüldü (p<0.05). Umbilikal arter pH'ı boius grubunda belirgin olarak düşüktü (p<0.05), ancak her iki grup arasında yenidoğanrn Apgar skoru ve kan laktik asit düzeyleri yönünden fark saptanmadı. Sonuç olarak, spinal anestezi He sezaryen uygulanacak sağlıklı gebelerde hipotansiyon şiddetli olsa bile hipotansif kalma süresinin uzun olmaması yenidoğarn laktik asidozdan koruyan önemli bir faktördür.